Profesyonel bir kiracının notları
Ev sahibiniz sizi arayıp kendi evinde bir türlü koyacak yer bulamadığı bazı eşyaları odanızın bir köşesine hatta tamamına koymak isteyebilir. Yasal olmayan bu işgal bazen kışlık bir yiyecekle yapılır. Mesela turşu! Dikkat, şaka değil! Bir yakınım ev sahibinin kışlık turşusunu kendi kilerinde saklamak zorunda kalmıştı. Ev sahibi turşu alma bahanesiyle sık sık gelir, o sırada sözüm ona çaktırmadan evini kontrol ederdi.
Ailemle biri şehirler arası olmak üzere 4, arkadaşımla biri içinde hiç oturamamakla birlikte 5, eşimle biri resim atölyesi olmakla birlikte 3 kez taşındım. Yaşımı, taşındığım evlerin sayısının toplamına böldüğümde ortalama 3 yılda bir ev değiştirmişim. Şu an oturduğumuz apartmanın deprem güvencesi olmayacak kadar eski olduğunu düşündüğümüzden, yine yeni bir taşınma planı yapıyorduk ki kiralar birkaç ay içinde 3’ten 5’e, 5’ten 8’e, 8’den 12’ye çıktı. Bu yükseliş akla ziyan bir adım atmamızı önledi de hem atölye hem de ev sahibimize tefe tüfenin epey üstünde zam ödeyerek, şimdilik cebimizi delinmekten kurtardık. Deprem mi! Sonuçta olmak ya da olmamak, işte bütün mesele depreme nerede yakalanacağımızda gizli değil mi?
Sadece İstanbul’da değil, ülke genelinde de kira artışlarından ev sahibi davranışlarına, hepimiz benzer şeylerle karşılaşıyoruz. Hâl böyle olunca hem kendi yaşadıklarımı hem de yakın çevremde şahit olduklarımı ortak başlıklar altında toplayarak, profesyonel kiracı olma yolunda ilerleyenlere yardımcı olacak bazı notlar derledim.
Kiranı versen de evin tapusu benim!
Ev sahibiniz sizi arayıp kendi evinde bir türlü koyacak yer bulamadığı bazı eşyaları odanızın bir köşesine hatta tamamına koymak isteyebilir. Yasal olmayan bu işgal bazen kışlık bir yiyecekle yapılır. Mesela turşu! Dikkat, şaka değil! Bir yakınım ev sahibinin kışlık turşusunu kendi kilerinde saklamak zorunda kalmıştı. Ev sahibi turşu alma bahanesiyle sık sık gelir, o sırada sözüm ona çaktırmadan evini kontrol ederdi.
Duvarlara tabii ki çivi çakabilir, bir şeyler asabilirsiniz. Ev sahibiniz abartmamak şartıyla buna müsaade eder. Bu şartlı asma listesi de sizi öyle bir sınırlandırır ki bazen sadece saat, takvim ve televizyona izin çıkar.
Zam döneminde tefe tüfe ile artış yapmış olsanız bile ev sahibiniz semtinizdeki kira piyasasını sürekli kontrol ettiğinden, mahallede kiralar yükseldikçe evinde çok ucuza oturduğunuzu, her gün daha fazla zarar ettiğini söyleyerek ara zam talebinde bulunabilir. Kendini haklı göstermek için ise bırakın dairenize emsal olanları, asla kıyas kabul edilemeyecek bir daireyle karşılaştırır. Amacı, bana verdiğin kirayla işte o evi bile tutamazsın, demektir. Bir yıl içinde benim ve dört yakın arkadaşımın başına gelen bu durum ile karşılaşırsanız ya ev sahibinizin teklifini kabul eder ya da -kirasını ödeyebileceğiniz bir ev kaldı ise- taşınırsınız.
Sözleşmen bitmedi biliyorum ama seni yine de çıkarabilirim!
Sözleşmeniz bitmediği hâlde ev sahibiniz sizi evden çıkarmak isteyebilir. Böyle bir durumla ilgili size başımdan geçen iki olayı anlatacağım. Sözleşme tarihimizin henüz başladığı bir evde, taşınacağımız evi temizlediğimiz günün akşamı böyle bir durumla karşılaştık. Ev sahibi bir yakınımın yakınıydı ve kira bedeli onun istediği rakamdı. Çok kirli bir bahçe katını kuzenlerim, teyzem ve ev arkadaşım huzur içinde yaşanacak tertemiz bir yuva hâline getirmiştik ki üst katımızda oturan ev sahibi amca bey ilk kontrolünü yapmaya geldi. Evini pırıl pırıl görmüş olması ona nasıl bir motivasyon yüklediyse, kira miktarının az olduğundan ve fiyatı yukarı çekeceğinden bahsetti. Biz şaşkınlıkla yeni imzaladığımız sözleşmeyi gösterip anlaşmayı bozamayacağını, bir sonraki yıl istediği zammı yapacağımızı söyledik. Ev sahibi hem diğer evden eşyalarımızı toparlamış hem de yeni evi temizlemiş olmamız nedeniyle artık vazgeçmeyeceğimiz bir noktada olduğumuzu düşünmüş olmalı ki elimizdeki geçerli sözleşmeyi gözümüzün önünde yırttı. Şimdi artık yeni belirlediği rakamla, yeni bir sözleşme imzalayabileceğimizi söyledi. Amca bey çok kararlıydı, araya giren yakınım bile onu ikna edemedi. 600 lira olarak belirlediğimiz kirayı, o akşam 700 liraya çıkarmıştı. Olayların 2009 yılında geçtiğini düşünürsek bu artış günümüz şartlarında 1000 liraya tekabül ediyor. Hiç de az olmayan bu yeni rakamı kabul etmemekte kararlıydık. Arada yakınlarımız oluğu için olayları mahkemeye götürüp uzatmak da olmazdı.
Eve döndüğümüzde koli koli eşyayla nereye taşınacağımızı kara kara düşünmeye başladık. Ertesi sabah, annemin bir arkadaşının evinin tam da bu olayı yaşadığımız gece boşaldığını ve bize 500 liraya kiralayabileceğini öğrendik. Bahçeli değildi ama Eyüp’ün iyi mahallelerinden birindeydi. Emsal dairelerin çok altında tutacağımız bu ev, bize dünyada hâlâ iyi insanların olduğunu hatırlatmakla kalmadı henüz temizlik yorgunluğu geçmeyen bedenlerimize başka bir evi yeniden temizleme enerjisi verdi.
Bir zamanların “Alamanyalardan oğlum gelecek, evimi boşaltın!” söylemi artık her ev sahibinin hayal gücüne göre değişiyor. Verebileceğim en son örneği eşimin eski resim atölyesinden çıkarılırken yaşadık.
Sözleşmemizin bitmesine sekiz ay kala bir akşam eşimin telefonu çaldı. Ev sahibimiz “Babam çok hasta ve oturduğunuz daire onun ilk göz ağrısı, son nefesini orada vermek istiyor!” diyerek evi boşaltmamızı istedi. Erenköy’de sayısız daireleri olan bu insanların Kuzguncuk’taki ilk bahçe katında ölme isteği kadar normal ne olabilirdi ki! Tabii ki bunu olgunlukla karşıladık, sözleşmemiz bitince çıkacağımızı belirttik. O tarihe epeyce zaman olduğu için ev sahibi her hafta arayıp babasının hastalığını dramatize ederek bizi tacize başladı. Zira babası her an ölebilirdi! Sözleşmemizin bitmesini mi bekleyecekti? Azrail sözleşme bitmeden gelirse biz bu vicdan azabı ile nasıl yaşardık? Eşimin her telefonda sakin bir ses tonuyla yaptığı şifa duaları bir süre sonra “Şu an çıkmıyorum, dilerseniz mahkemeye verebilirsiniz” kararlılığına bürününce ev sahibi bize yeni bir çözüm önerisiyle geldi. Yeni atölye için emlakçı bedeli, vereceğimiz depozito ve nakliye dâhil tüm taşınma masraflarımızı karşılayacağına dair bize söz verdi. Açıkçası buna pek ihtimal vermemiştik o zaman ama hem taciz aramalarından sıkılmış hem de bize yüklenmeye çalışılan vicdan azabıyla huzursuz olmuştuk. Parayı alamasak bile taşınmayı göze aldık, kendimize bir günde yeni atölye bulup, bir günde temizleyip, bir günde eşya toplayıp bir günde taşınarak toplam dört gün içinde hayatımızdaki en hızlı taşınma operasyonunu gerçekleştirmiş olduk. Sonuçta eşimin 2,5 yıllık bir düzeni vardı ve aynı semtte bir atölye bulamadığımız için Çengelköy’deki yeni adrese öğrencileri gelmek istememişti. Bize olanlar tabii ki “ilk dairesinde huzur içinde ölmek istemek” kadar dramatik değil. Merak edenler için ev sahibimizin babası hâlâ hayatta... Çıktığımız bahçe katı ise ara ara satılık ve kiralık ilanlarıyla internet ortamlarında arzıendam etse de hâlâ boş.
Kiracıysan bunlara hazırlıklı ol!
Konu kiracılık olunca anlatacak malzeme çok. Daha fazla uzatmadan size birkaç pratik öneride daha bulunup profesyonel bir kiracı olarak aranızdan ayrılacağım.
Belli estetik zevklerin vardır. Bunlar güzel şeyler, tabii ki olsun. Ev ararken bu zevklere göre hareket etmen de doğal. Unutma ki bu zevklerin hiçbiri vazgeçilmez değil. Baktığın ilk dairede manzaradan, sonrakinde yüksek tavandan, daha sonrakinde balkondan bir sonrakinde odadaki camdan bile vazgeçebilirsin.
Sokağında araba park edecek yer az ise “Kiracıların Park Etmesi Yasaktır!” tabelasıyla karşılaşabilirsin. Bir arkadaşım böyle bir durumla bizzat karşılaşmıştı.
Hukuk sisteminin yanında olduğunu unutma. Biraz zahmetli gibi görünse de ev sahibinin haksız olduğu her olayı mahkemeye taşıyabilirsin.
Ve en önemlisi içindeki göçebe ruhu asla kaybetme. Evden çıkman gereken herhangi bir durumda atalarının Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan yolculuğu sana ilham olsun. Ne de olsa senin yolun onlarınki kadar uzun değil.