Napolyon Celal Sılay’ın Maceraları

Mehmet Celal Sılay.
Mehmet Celal Sılay.

Celal Sılay, şiiri bir kelime sanatı olarak görmüş ve kelimelerde kuyumcu titizliği göstermeyi savunmuştur. İç-dış tezatlarını ele alan şiirlerinde öz ve biçim dengesini zamanla değiştirmiş, mistisizme ve metafiziğe yönelmiştir.

Mehmet Celal Sılay’a Dair

Nevi şahsına münhasır, sıra dışı hayatıyla tanınan Celal Sılay daha çok şair kimliğiyle bilinmektedir.
Nevi şahsına münhasır, sıra dışı hayatıyla tanınan Celal Sılay daha çok şair kimliğiyle bilinmektedir.

Mehmet Celal Sılay 1914 yılında Bursa’da Namazgâh Mahallesi’nde doğmuş, 7 Eylül 1974 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir. Annesi Fahriye Hanım, babası öğretmen Ahmet Hamdi Bey, annesinin dedesi ise saz şairi Âşık Uryani’dir. Bursa’nın en eski okullarından biri olan, Cemal Nadir’in de hem öğrencisi hem hocası olduğu Hoca İlyas Mektebinde ilkokulu okumuştur. Daha sonra Bursa Işıklar Askeri Lisesinde eğitime devam etmiş ancak disiplinsiz davranışlarından dolayı Kuleli Askerî Lisesine gönderilmiş, disiplinsizliği devam ettiğinden buradan da çıkarılmıştır. Daha sonra İstanbul’da Hayriye Lisesine ve İstiklâl Lisesine devam etmiş ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin Felsefe bölümüne devam etmiştir. Kaynakların bir kısmı evinde/bir otel odasında bir hastalığa bağlı sebeple, Cemile Sümeyra da Şule Yayınları’ndan çıkan Kendi Kalemini Kıranlar, Türk Edebiyatında İntihar başlıklı araştırmasında intiharla vefat ettiğini yazmıştır.

Mehmet Seyda, Milliyet Sanat dergisinin 13 Eylül 1974 tarihli 97. sayısındaki “Celal Sılay” başlıklı yazısında yakın çevresinde son derece rahat ve uyumlu, şen şakrak portre çizen Celal Sılay’ı şu cümlelerle anlatmıştır: “Kişiliğinin özellikleri alabildiğine coşkun ve taşkın bir görünüm, bol ve tiz kahkahalar, yaşamdan ve edebiyattan bir şeyler beklemek, umduğunu elde edebilmek için kişiliğinin buyurduğu yöntemlerle çaba göstermektedir.” Sabahattin Kudret Aksal’ın Varlık dergisinin 1 Şubat 1975 tarihli sayısında yayınlanan “Celal Sılay’ı Anmak” başlıklı yazısına göre o, şen şakrak taşkın görüntüsünün altında tutkularına ulaşamayan, edebiyatta ve sosyal hayatta hak ettiği yerde olmadığına inanan bir şair olarak ruhunda gelgitler yaşamıştır. Haldun Taner, Ölürse Tenler Ölür, Canlar Ölesi Değil’deki “Sırıtık Bir Küskün”de bu yüzden onunla dostluk kurmanın zor olduğunu yazmıştır. Çetim Özkırım, Düş Erimi’nde ise şöyle tanıtmıştır: “Arada bir Faruk Gürtunca’nın odasına giriyor, saatlerce orada kalıyordu. Gürtunca’nın odasından genellikle onun sesi duyulurdu kalın kalın, deli deli... Arada bir Ahmet Mahir’e de uğrar, güldürmeceler anlatır ve ardından bağıra çağıra, olağanüstü sesler çıkararak kahkahalar atardı.”

Gültekin Emre, Akatalpa dergisinin Ağustos 2007 tarihli 92. sayısında Celal Sılay’ın Hüsran Filizleri başlığındaki şiirlerinin toplu basımını tanıtım yazısında onun şahsiyeti ve eserleri hakkında şunları yazmıştır: “Dışa dönük gibi gözüken ama o ölçüde de sıkılgan ve kapalı bir kişiliğin kaleminden çıkan onca şiir, şiir tarihimize de ışık tutuyor. Değinmediği konu, ele almadığı felsefi yorum kalmamış onun. Felsefeyi şiirine yedirme çabasında pek başarılı olamasa da kısa dizelerle insana eğilmeyi ve kendini keşfetme çabasını sürdürmüş hep.”

Celal Sılay başlangıç şiirlerinde duygudan çok düşünceye ağırlık vererek gelenekseli sürdürmüş daha sonraları ise farklı yenilik arayışına girmiştir.
Celal Sılay başlangıç şiirlerinde duygudan çok düşünceye ağırlık vererek gelenekseli sürdürmüş daha sonraları ise farklı yenilik arayışına girmiştir.

Edebî şahsiyeti

Nevi şahsına münhasır, sıra dışı hayatıyla tanınan Celal Sılay daha çok şair kimliğiyle bilinmektedir. Sade ve akıcı bir lisana sahip olan, şiiri bir kelime sanatı olarak gören Sılay’a göre kelimeler mutluluğu, sevgiyi, iyimserliği çağrıştırmalıdır. Ahmet Yesevi Üniversitesinin online olarak yayınladığı yazarlar sözlüğünde Dr. Şaziye Durukan’ın yazdığına göre o, “şiirde şeklin önemli olduğunu düşünür. Sılay, her kelimede bir kuyumcu titizliği gösterilmesi gerektiğini savunur. Çünkü kelimeler şiirin dış yapısını oluşturur ve bu yapı ne kadar mükemmel olursa sanatkârlık da o kadar kuvvetli olur.” Gelenekten istifade ile kaleme aldığı şiirlerin yanında farklı sahalarda nesirler de yazmıştır

Cemil Meriç, Bu Ülke.
Cemil Meriç, Bu Ülke.

Cemil Meriç, Bu Ülke’sinde, “Son yılların Celal’i için şiir bir mikrokozmostu. Bütün ruhunu dökmek istiyordu kelimelere; bütün çilesini, bütün tecrübelerini dökmek istiyordu” der Doğan Hızlan, Celal Sılay’ın bütün şiirlerinin toplandığı Hüsran Filizleri’nde yer alan“- Meğer ki Rastgele” yazısında onun şiir dünyasını şöyle anlatmıştır: “Celal Sılay’ın ana temalarından biri de iç–dış tezadıdır. Şair biçimi yansıtan dış dünyadan mümkün olduğunca kaçmaya çalışmaktadır.

Asıl olarak, biçimden önce gelen özle, yani içle ilgilenir. Bu tezat önce, ben duygusu ve sonsuzluk kavramı ile ortaya çıkar. İlk şiir kitaplarında, bir felsefe anlayışının yansıması olarak öz, biçimden önemlidir. Ancak zaman zaman, özellikle son dönemde biçimsellik öne çıkar.”

Şükran Kurdakul, Çağdaş Türk Edebiyatı 3, Cumhuriyet Dönemi kitabında onun mistisizme bilinçsiz bir şekilde yöneldiğini ifade etmiştir. Nurullah Ulutaş, Yansıma dergisinin Eylül 2001 tarihli ilk sayısında yer alan “Modernizm ve Celal Sılay’ın Fikir Yapısı” başlıklı yazısında kendi metafizik anlayışı içinde maddeyi ve manayı yorumlayan Sılay’ın, “Dağıtıcı parçalayıcı olan madde ihtirası, toplayıcı olan manevi ihtirasın yerini tutarak insanla insanın arasını açtı” diyerek manayı önemsediğini açıklamıştır.

  • Celal Sılay, hayatında her yönüyle kaçıştadır. Bu kaçış, onu çeşitli arayışlara yöneltmiştir. Bu arayış içinde inanca ait gelgitlerinin olduğunu görürüz. Yaşadığı gelgitler ruhunda ve aklında bazı değerlere karşı zamanla değişen fikirler oluşmasına neden olmuştur. Yaşadığı çelişkiler onun şiirinde aynı temayı, kavramı, fikri ve inancı zıtlıklar içinde işlemesinden hemen göze çarpar.

Bu, onun için bir kaçıştır. Onun için kaçış limanlarından biri de din olmuştur. İlk dönem şiirlerinde din ve dinî değerler belirgin iken sonraki şiirlerinde bu temadan uzaklaşmıştır. Edebiyat eleştirmenleri Sılay’ı Türk şiirinin önemli kilometre taşlarından biri olarak görmüşlerdir.

Celal Sılay başlangıç şiirlerinde duygudan çok düşünceye ağırlık vererek gelenekseli sürdürmüş daha sonraları ise farklı yenilik arayışına girmiştir. Günümüzde daha da çok önem kazanan “çevre” sorunlarına 1940’lı yıllarda şiirleriyle eğilmesi de şiirinde değişik konulara yer vermesinin önemli bir göstergesidir.

Birçok süreli yayının çıkmasına vesile olan Sılay birçok süreli yayında da yazmıştır. Ahmed Selâmi Sel müstear adını kullanmıştır. Ayrıca Yeni İnsan Yayınları’nın da kurucusudur.

Fizikî yapısı

Deli dolu tavırları ve küfürlü sözleri ile tanınan Celal Sılay’ın ruhi yapısı gibi dikkat çekici fizikî yapısıyla da arkadaşlarının diline dolanmıştır. Hasan Aktaş, Ordusuz İmparator Napolyon Celal’de onun fizikî yapısını şöyle anlatmıştır: “Celal Sılay, kısa boylu, kel, katmerli enseli, tombul, kalın sesli ve yerinde duramayan birisidir. Celal Sılay, sürekli hareket eden, elleri ve ayakları ile Japonya’dan veya Çin’den gelen bir cambaza benzermiş.”

Faruk Gürtunca’nın sahibi bulunduğu Ülkü Yayınevi’nde çalıştığı yıllarda Celal Sılay’la tanışan Çetim Özkırım, Düş Erimi’nde deli dolu şaire şöyle yer vermiştir: “O günlerde yayınevinde kısa boylu, tıknaz, başı dazlak denecek kadar saçsız, gözleri insana deli deli bakan, bağıra bağıra konuşup, kavga eder gibi elini kolunu sallayan birisi görünmeye başladı.”

“Sırıtık bir küskün”

Sözünü sakınmayan, küfretmekten ve bildiğini okumaktan çekinmeyen, sonuçlarını düşünmeden hareket eden, deli dolu hareketleriyle maruf Celal Sılay kırılgan yapılı duygulu bir insandır. Haldun Taner’in Sırıtkan Bir Küskün’üne göre çabuk kırılan, bir o kadar da duygulu biri olan, olur olmaz yer ve zamanlarda gürültülü kahkahalar atan, renkli, delişmen bir adam olarak tanınan Celal Sılay, hayatı boyunca örselendiğinden bu örselenmeyi dışarıya tam tersi duygularla yansıtmıştır. Edebiyat dünyasının ortak mekânlarından tanıdığı Sılay’la alınganlığı ve kırıcılığından dolayı dost kalabilmenin zor olduğunu ifade eden Haldun Taner; tutarsız ve yersiz davranışlarından dolayı dostlarının bile ondan uzaklaştığını yazmıştır.

Oktay Akbal’ın Şairlere Ölüm Yok kitabına göre dost olamadığı Celal Sılay için şunları yazar:

  • “Dostu var mıydı? Böyleleriyle dostluk da zordur. İç dünyalarının zenginleridir onlar... Kimseyi fazla yaklaştırmak da istemezler yanlarına... Kendi evrenlerinde özgürdürler. Şiirleri en büyük yaşama güçleridir. Her şeye dayanabilme direncini, dizelerinden alırlar. Bir tükenişe kadar!..”
Salah Birsel.
Salah Birsel.

Salah Birsel, neşeli biri olarak tanınan, yüksek sesli kahkahaları ile bilinen, vurdumduymaz denecek kadar hayatı sarakaya alan Celal Sılay’ın çok alıngan olduğunu yazmıştır. İkisi de birbirinden kırılgan Sait Faik’le Celal Sılay’a Sabahattin Kudret’i de eklemek gerekir. Salah Birsel’in Ah Beyoğlu Vah Beyoğlu’nda anlattığına göre Celal Sılay’la küsüp barışan “Sabahattin onunla bir kez 1957 yılında bozuşmuştur. O sıralar Celal, Moda’da oturur. Bir gün Sabahattin evine gelir. Celal, ‘Otur da beraber yemek yiyelim’ der. Sonra da sofraya alengirli bir semizotu yemeği getirir. Sabahattin semizotunu çok sevmiştir. Her ne kadar çatal kullanırsa da yemekle birlikte parmaklarını da yer. Akşamüstü de Beyoğlu’nda rastladığı Baha Çalt’a, Celal’in yemeğini iyisinden över. Nedir, o günden sonra Celal’e nerde rastlarsa Celal başını çevirir. Üç ay, dört ay, beş ay. Bir gün Sabahattin dolmuşta Celal’in yanına düşer. Celal ona dirsek vurarak sırıtır. Bu kez Sabahattin ona yüz vermez. Celal yine dürter. Sonunda Sabahattin:

- Bak Celal, şimdiye seninle birkaç kez küstük. Ama hepsinin nedenini bilirdim. Bu kez neden bozuştuk, bilmiyorum.

- Yahu, sen bende semizotunu iyi pişirmekten başka övülecek bir şey bulmadın mı?” Cemil Meriç, Bu Ülke’sinde Celal Sılay’ın kişiliği ve edebî yönü için şunları yazmıştır: “Celal, içinde yaşadı zelzelelerin. Celal’in trajedisi bir çağın trajedisidir. Yirmi beşinde şöhretin zirvesine erişen şair, elli beşinde unutulmuştu. Daha mı kötü yazıyordu? Hayır… Okuyucularını kaybetmişti sadece, okuyucularını ve hayranlarını. Bir zamanlar hislerine tercüman olduğu ‘mutlu azınlık’, hassasiyetini büsbütün kaybetmişti. Şiir istemiyordu artık. Tutunduğu dallar kopmuştu Celal’in. Altından başka mukaddes tanımayan bu sersem kalabalığa ne söyleyecekti Celal... (…) Zavallı Celal, ömür boyu içtimai kavgaların dışında yaşamıştı. Çalışanların, inananların ve gönüllerini bir davaya bağlayanların dünyasından habersizdi. Ve hazlar, bir zelzeleden kaçan hassas yaratıklar gibi, uzaklaşmışlardı ondan.”

Toplum kabullerinin dışındaki hareketleriyle tanınan Sılay, kendi yalnızlığı içinde karakterinin getirdiği olumsuz davranışlarının bedelini ödeyerek kimsenin bilemediği yalnızlığı içinde hayal kırıklıkları ve ömrü boyunca yakasını kurtaramadığı yoksullukla bir ömür geçirmiştir

Hazin bir ölüm

Bursa’dan çıkıp kültürün, sanatı merkezi İstanbul’a gelen Celal Sılay, burada önemli kültür, sanat mahfillerine devam ederek kendini tanıtmış, çevresini genişletmiştir

Bu mekânların müdavimi olan devrin önemli şair ve yazarları ile ünsiyet geliştiren Celal Sılay bekârlığın, bohemliğin verdiği serbestlikle birçok kapıyı aşındırmıştır.

  • İç sezisi güçlü, aşırı duygusal olan Celal Sılay, bu ruh dünyasından ve çevresine takındığı tavırdan dolayı ömrü boyunca hep dışlanmıştır. Haldun Taner’in Küskün Bir Sırıtkan’ına göre “onu dışarıdan tanıyanlar bu yanını tam bilmezlerdi. Onu gürültülü kahkahalar atan Klowvari, taşkınlıklar içinde renkli, delişmen bir adam olarak bellemişlerdi.

Celal’in Sait Faik’e büyük sevgisi kolay anlaşılır. İkisi de topluma, çevreye karşı küskündü, buruktu. Sait, somurtuk bir küskündü. Celal, kendi deyimiyle ‘sırıtkan’ bir küskün.” İçinde fırtınalar kopan Mehmet Celal Sılay, 7 Eylül 1974 tarihinde İstanbul’da vefat etmiştir.

Aziz Nesin.
Aziz Nesin.

Aziz Nesin, Benim Delilerim’de evinde ölü bulunduğunu, Vecdi Çıracıoğlu’da “Napolyon” başlıklı yazısında Celal Sılay’ın hayata tutunma ve geçim vesilesi de olan Yeni İnsan dergisinin son sayısını çıkartmak için dostlarından topladığı paralarla gittiği İstanbul’da metruk bir Şişli apartmanının sadece yatağı bulunan ve damı akan çatı katında, ölümünden bir hafta kadar sonra bulunduğunu yazmıştır. Oktay Akbal Şairlere Ölüm Yok kitabında Celal Sılay’ın eşi Nermin Duru’dan o anları şöyle nakletmiştir: “Ölüm onu kapıda çıkacakken, belki de bana gelmek üzereyken yakalamıştı.”

Cemile Sümeyra Kendi Kalemini Kıranlar, Türk Edebiyatında İntihar kitabında ve Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyat Ansiklopedisi’nin 4. cildinde onun bir otel odasında intihar ettiğini yazmıştır. Tek başına yaşadığı evinde ölü olarak bulunduğundan ölüm nedeninin intihar mı yoksa başka bir sağlık sorunu mu olduğu hususunda kaynaklar ittifak etmiş değildir.

Sade ve akıcı bir lisana sahip olan, şiiri bir kelime sanatı olarak gören Sılay’a göre kelimeler mutluluğu, sevgiyi, iyimserliği çağrıştırmalıdır.
Sade ve akıcı bir lisana sahip olan, şiiri bir kelime sanatı olarak gören Sılay’a göre kelimeler mutluluğu, sevgiyi, iyimserliği çağrıştırmalıdır.

Hayatı yokluk içinde geçen, coşkun tavırlarıyla da çevresini kendisinden uzaklaştıran yalnız adam Celal Sılay’ın hayatı boyunca doğru dürüst bir adresi olmamıştır. Bir süre Şişli’de, Aziz Nesin’in ifadeleriyle bir süre de Şehzadebaşı’nda ve Moda’da oturmuştur. Aziz Nesin, Sanat Yazıları kitabında yer alan “Kabare Tiyatrosu Üzerine Anılar ve Düşünceler” başlıklı yazıda “Bir gece, Celal Sılay’ın Moda’daki evinde arkadaş toplantısında Haldun Taner, kabare oyunları yazmak istediğini, yurtdışında gördüğü kabare oyunlarını anlat”tığını yazmıştır.

Edebî kimliği berhayat iken takdir edilmeyen Celal Sılay’ın hakkı vefatında da teslim edilmemiştir. Melih Cevdet Anday, Soyut dergisinin Ekim 1974 tarihli sayısında yayınlanan “Celal Sılay’ın Ölümü” yazısında dönemin haber kaynaklarında yer almayan bu acı kaybı daha da acılaştıran anısını şöyle nakletmiştir: “Celal Sılay’ın ölümünü, bir otobüs yolculuğunda duydum; politika olayları, yurt ve dünya haberleri arasında radyo, bir tümcelik bir duyuruda bulundu: Ozan Celal Sılay öldü.”

Oktay Akbal’ın Şairlere Ölüm Yok’ta ifade ettiği gibi “Kahkahalarla, acıları örten zoraki coşkularla, yoksunluklarla, en kötüsü de yalnızlıklarla...” baş başa kalan Celal Sılay, 1961 yılında öğretmen Mesude Nermin Duru Hanım’la (1918-2004) evlenmiştir. Zincirlikuyu Mezarlığına defnedilen çift maalesef unutulanlar arasına karışmıştır.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım