Londra’da bir bakkal dükkânından kültürel miras arşivlemeye
Hâkim seküler kültür çevresinde ve bir azınlık komünite içinde yetişen nesiller dönüp gidebilecekleri ikinci bir ülkeleri olmadığına inanıyorlar. İngiltere’de doğup büyüyen nesiller kendilerine bir aidiyet ve değerler zemini bulmaya çalışıyorlar. Daha İngiliz ve daha Müslüman. “Everyday Muslim” işte bu otantik Müslüman kültürünün oluşumuna ve gelişimine zemin olabilecek “Biz aslında kimiz?” sorusuna cevap ararken, gündelik hayatın kaydını tutmaya çalışan sivil bir girişimin adı.
İngiltere’de İslam’ın ve Müslümanların varlığı her geçen gün farklı boyutlarıyla gündeme yansıyor, yansıtılıyor. Bu, çoğu zaman sayıları ülke genelinde dört milyonu aşan Müslümanların İngiliz devleti ve değerler sistemiyle uyumu-entegrasyonu ile ilişkili. Uyum, değerler ve entegrasyon demişken...
Dünyanın önde gelen soyağacı yayıncılarındanBurke’s Peerage 1986 yılında yaptığı bir araştırmada, en eski monarşi ülkesi sayılan Birleşik Krallık’ta Kraliçe II. Elizabeth’in, İslam peygamberinin soyundan geldiğini ve 43. göbekten torunu olduğunu ortaya koymuştur.
Yayınevinin direktörü Brooks-Baker; İngiliz kraliyet ailesinin “mübarek soyu”nu Endülüs’te cereyan eden bir hadiseyle ilişkilendirir: 11. yüzyılın Beylikler Dönemi. Murabıtlarla yapılan savaşta Sevilla şehrinin Seyyid kabul edilen Emiri Mutamıd ibn Abbad, güvenlik tehdidiyle biricik kızı -İslami kaynaklarda gelini- Zahide’yi Kastilya Kralı VI. Alfonso’ya gönderir. Zahide’nin güzelliğine kayıtsız kalamayan kral onunla evlenir ve Zahide İsabella ismiyle yaşamına bir prenses olarak devam eder. Bu evlilikle gelen kutsal soy, Portekiz ve Kastilya’nın krallarına, onlar yoluyla 15. yüzyılda İngiltere Kralı IV. Edward’a ve böylece bugüne ulaşır.
Rivayetlerin muhtelif, ifadelerin çelişkili olduğu söylenebilir. Lakin son yıllarda bu haberlerin özellikle İngiltere’de yaşayan Müslüman gençler arasında dolaşarak ilginç diyaloglara dönüştüğünü görüyoruz.
Bunlar arasında Kraliçe’ye sinsice çizilmeye çalışılan imajdan bahseden de var, onun kendileri için ne büyük nimet olduğunu düşünüp dualarında ismini hep hayırla anan da. Bu ilginin temelinde nüfusu hızla artan Müslüman cemaatin İngiliz toplumu ve tarihi içinde kendine köklü, hadi söyleyelim, “yerli ve millî” bir yer edinme çabasının olduğunu düşünebilir miyiz?
Hâkim seküler kültür çevresinde ve bir azınlık komünite içinde yetişen nesiller dönüp gidebilecekleri ikinci bir ülkeleri olmadığına inanıyorlar. Burada doğup büyüyen ve anne-babalarının -back home- kültürüne alışkın olmalarına rağmen, bundan rahatsızlıklarını da belirtmekten çekinmeyen bu nesiller kendilerine bir aidiyet ve değerler zemini bulmaya çalışıyorlar. Daha İngiliz ve daha Müslüman.
Dr. Ömer Faruk Abdullah’ın “Islam and the Cultural Imperative” adlı makalesinde tartıştığı yerli ve otantik bir İslam kültürünün üretilebilmesi için temel gereksinimler, doğru yaklaşımlar ve tarihî tecrübenin imkânları üzerine kafa yorulması gerektiği gerçeği önümüzde. Peki, asli ilke ve değerlerimize bağlı kalarak pasif birer tüketici olmadan kültürün asıl üreticileri olmak bugünün dünyasında nasıl mümkün olur?
“Everyday Muslim” işte bu otantik Müslüman kültürünün oluşumu ve gelişimine zemin olabilecek “Biz aslında kimiz?” sorusuna cevap ararken gündelik hayatın kaydını tutmaya çalışan sivil bir girişimin adı.
Gündelik Hayatın Kaydını Tutmak
“Everyday Muslim”, Britanya genelinde, Müslümanların yaşam, sanat, eğitim ve kültürleri için merkezî bir arşiv oluşturma gayesiyle çalışan; sempozyum, sergi, röportaj, buluşma ve performans gibi birçok faaliyet yürüten azimli, gönüllü bir grup. Aralarında öğrenciler, tarihçiler, sanatçılar ve cemiyetin farklı kesimlerinden genç yaşlı destekçiler var.
Uzun vadede arzu ettikleri, Müslümanların ülkedeki varlığını ve topluma katkılarını resim, mülakat, çeşitli obje ve belgeler aracılığıyla toplayıp hem fiziksel hem de dijital şekilde arşivleyerek İngiltere’de Müslüman hayatının aracısız kapsamlı bir portresini sunmak. Koleksiyonlar İngiltere’deki arşiv enstitülerinde kataloglanıp gelecekteki literatür araştırmalarına referans olacak şekilde diğer İngiliz tarihî belgelerinin yanında yerini almaya başladı bile.
Projenin ilk aşamasını başlatmak için Khizra Vakfı adı altında, Bishopsgate Enstitüsü ile ortaklaşa çalışan, 1940’lardan bugüne Londra genelinde Güney Asyalı Müslümanların nesiller arası ilişkilerine odaklanan Everyday Muslim’in ilk arşiv koleksiyonu oluşturulmuş oldu: “Kalmayı ummuyorduk - We weren’t expecting to stay.”
Londra’ya yerleşip yerleşmeme tereddütleri, helal et yahut namaz yeri bulma meselesi derken nice göçmenlik hikâyesiyle geçen yıllar…
Okul müfredatında kullanılabilecek içeriklerle hazırlanan projede online ziyarete açık bir de sergi bulunuyor. Bu sergide projenin kurucusu olan Sadiya Ahmed, 80’li yıllarda babasının güney Londra’daki bakkal dükkânında yaşadığı küçük bir hadiseyi anlatıyor. Müslüman kimliği ve kültürel mirasımızdan ne anlamamız gerektiğine dair açık bir ders niteliğinde belki:
- “Babamın bir bakkal dükkânı vardı, Walthamstow’da. Bir gün pahalı bir market zinciri Sainsbury’s’den bir grup çalışan geldi ve kendi ürün yelpazelerini genişletmek için bizim dükkânda çok satan erzak ve baharatlar hakkında babama bir sürü sorular sordular. Babama çok kızgındım, neden böyle nazik davranıyor ve etrafı onlara gösteriyordu ki. Kendi işini zarara uğratacaktı, nitekim uğrattı da. Çünkü sattığı en kalitelisinden taze et, sebze ve baharattan başka bir şey değildi ki rekabet edebilsin. 90’da dükkânını kapattı.
- Bir gün ona, bu adamlarla neden bilgisini paylaştığını sorduğumda, bana, ‘Yalan söylememeli ve aldatmamalıyız’ diye cevap verdi. ‘Allah rızkımızı yazmıştır ve onu her zaman temin eder.’”
Müslüman toplumun kronolojik tarihi ve varlığını derlemekten öte, akademik kaygılardan azade bir yaklaşım. Sözlü tarih çalışmalarının yürütüldüğü projede çocukluk anılarından çalışma hayatına, kimlik arayışlarından özel günlerdeki kutlamalara kadar zengin bir içerikten oluşan Müslüman hafızası, gençliğe kendi tarih ve değerlerini sahiplenerek kişisel hikâyelerden ilham alma fırsatını da sunuyor.
Kültürel mirasa neden ihtiyaç var?
İlk nesil göçmenlerin İkinci Dünya Savaşı sonrası, İngiliz fabrikalarında vasıfsız işçi olarak çalıştırılması şeklindeki genel ve kolaycı anlatı resmin bütününü gösteremiyor.
Farklı deneyimleriyle biricik insan hikâyelerini gün yüzüne çıkarıp Müslüman hayatının gündelik yönlerini göstermek, Müslümanların geniş kitlelerle etkileşim imkânlarını artırmak, anlayış ve farkındalık oluşturmak açısından bu ekibin emeği önemli.
Toplumda kendilerine artık yerleşik bir yer edinen Müslümanların İngiliz tarihinde arşivler ve müzeler özelinde bir yer edinme çabası da bir o kadar dikkate değer.
Everyday Muslim’in etkinlik ve projeleri
2015 yılında Everyday Muslim Sempozyumu ile gündelik hayat sosyolojisine dair Londra’da geniş katılımlı bir etkinlik düzenleyen ekip, 1830’larda ilk kez Cardiff’e ayak basan Yemenli denizcilerin hikâyelerini YouTuber’lığa adım atan gençlerin heyecanıyla buluşturabilmişti.
2016’da son yüzyılın en kapsamlı İslam sanatı etkinliği kabul edilen World of Islam Festivali’nin 40. yılı anısına, festivalin kurucuları ve artık ihtiyar fenomenleri olan Ahmed Paul Keeler, Dr. Muhammed Isa Waley, Prof. Salim el-Hassani gibi öncü isimlerle o günden bugüne kalan kültürel miras üzerine konuştukları hatıra dolu bir panel düzenlendi.
Everyday Muslim hâlihazırda iki ana proje üzerinde mesai harcıyor. İlki, Yahudi bir linguistin yaptırdığı, Hıristiyan bir mimarın tasarladığı ve Müslüman bir prensesin maddi katkılarıyla tamamlanarak 1889’da ibadete açılan İngiltere’nin ilk camii Shah Jahan Mosque’in hikâyesi ve meşhur Müslüman kabirleri.
Azınlık içinde azınlık olan İngiltereli Siyahi Müslümanların dünü ve bugününü keşfetmeye çalışırken, özellikle mühtedi sanatçıların hikâyelerine odaklanan diğer bir proje de takip etmeye değer özgün içerikleri ilgimize sunuyor.