Kızılay bölgede her gün 2 buçuk milyon kişi için sıcak yemek üretiyor
Geçtiğimiz aydan bugüne Türkiye Kahramanmaraş merkezli depremlerin yaralarını sarmaya çalışıyor. Afet bölgesinde çalışmalarını sürdüren kurumlardan biri de Kızılay. Şu an bölgede neler yaptıklarını, bugünden sonra neler yapılacağını, Kızılay Başkanı Kerem Kınık’la konuştuk. 24 Şubat günü yaptığımız görüşmede Kınık, Kızılay’ın her gün 2 buçuk milyon kişiye yemek hazırladığını, yine fabrikalarında günlük bin çadır ürettiğini belirtti.
Türkiye 7.7 ve 7.6 şiddetindeki iki depremle derinden sarsıldı. Kızılay ilk günden bu yana bölgede neler yaptı?
Türkiye’nin büyük Marmara depreminden alınan dersler ve dünya örneklerini inceleyerek oluşturduğu, bilim adamlarının büyük katkı sunduğu bir Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) bulunuyor. Bu plan, her düzeydeki afette hangi kurum ve kuruluşların nasıl organize olacağını, hangi iş kolunu üstleneceklerini belirliyor. TAMP içerisinde 25 ayrı sektör ve bu sektörlerin ana sorumluları, onlara kimlerin destek olacağı tek tek sayılıyor. Bu plana göre Kızılay herhangi bir afette afetzedelerin beslenme hizmetlerine ulaşımının ana sorumlusu. Bunun yayında doğrudan sorumlu olduğumuz ikinci alan ise kan temini. Diğer sektörlerde de örneğin barınma, sağlık, psikososyal destek süreçlerinde de destek kuruluşlar arasında yer alıyoruz.
Yaşadığımız bu büyük afetin ardından hemen kan ve beslenme birimlerimizi afet bölgesine sevk ettik. İlk etapta Kızılay’ın tuttuğu ulusal kan stoklarının tamamını bölgedeki yaralanan vatandaşlarımızın hizmeti için bölgeye aktardık. Çok şükür kan ile ilgili hiçbir sorun yaşamadık. Hemen ardından ise kan stoklarını tekrar yerine koyabilmek için milletimize kan bağışı çağrısı yaptık.
İlk gün 50 bin, ikinci gün 40 bin üniteye yakın kan bağışı aldık. Ardından milletimize teşekkür ederek kan bağışını günlere yaymaları çağrısında bulunduk.
Afetzedelerin beslenmeleri için de ilk günle beraber tüm afet bölgesinde konuşlandık. Hâlihazırda bine yakın noktada hizmet üretiyoruz. Afette bize destek olması öngörülen STK’lar ve kamu kurum ve kuruluşlarıyla oluşturduğumuz “Beslenme Platformu” üyesi paydaşlarımızla birlikte her gün yaklaşık 2 buçuk milyon kişi için sıcak yemek üretiyoruz. Bugüne kadar ürettiğimiz sıcak yemek miktarı 70 milyon kişilik kapasiteyi geçti. Bunun yanı sıra afetzedelerin beslenme ihtiyacını karşılayabilmek adına sıcak yemek götürmediğimiz yerlere de uzun ömürlü gıda maddelerini ulaştırıp kendilerine teslim ediyoruz. Özellikle ücra noktadaki köylerimizi sürekli ziyaret ediyor onlara gıda kolileri ulaştırıyoruz. Bunun için TSK’nın tahsis ettiği helikopterlerden de off-road gruplarının gönüllü desteğinden de çok fazla fayda görüyoruz. Çok şükür şunu söyleyebiliriz ki afet bölgesinde aç-susuz hiçbir afetzedemiz bulunmuyor. Hatta her şey bol bol bulunuyor. İsrafın da önüne geçebilmek için bunları bir sisteme bağlamaya çalışıyoruz.
Bu iki ana sorumluluk alanımızdaki görevlerimizi bir sisteme oturttuktan sonra diğer sektörlere de destek vermek için çalışmalarımızı çeşitlendirdik. Her ilimizde ve afeti derinden yaşayan ilçelerimizde psikososyal destek ekiplerimiz özellikle çocukların afet travmasını atlatmasına yardım etmek amacıyla merkezler açtılar. Orada her gün en kırılgan gruplar olan çocuklarla, kadınlarla etkinlikler yapıyorlar. Sağlık alanında Bakanlığımıza destek için bölgeye mobil sağlık araçları gönderdik. Bu araçlarımızda gönüllü doktorlarımız, psikologlarımız, radyoloji uzmanlarımız ve hemşirelerimiz bulunuyor. Birinci basamak sağlık hizmetlerine erişimde zorluk çeken afetzedelere ayaklarına giderek hizmet veriyoruz. Yine sağlık alanında hijyeni çok önemsiyoruz. Sürekli hem şehirlerde hem de köylerde hijyen paketleri dağıtımı gerçekleştiriyoruz. Çadır ve konteyner alanlarında tuvalet ve banyo erişimini artırmak için çalışmalar yürütüyoruz.
Tüm bunların yanı sıra özellikle barınma ihtiyacını desteklemeyi çok önemsiyoruz. Kızılay olarak Türkiye’nin en büyük çadır ve konteyner üreticileri arasında yer alıyoruz. Ankara ve Erzincan’da bulunan çadır fabrikalarımızda yaklaşık 500 işçimiz, afetzedeleri için günde yaklaşık bin çadır üretip bölgeye sevk ederek AFAD koordinasyonuna teslim ediyorlar. Malatya’da bulunan Sistem Yapı Grubu’muza ait yerleşim sistemleri fabrikamız da her gün onlarca konteyner üretiyor ve afet bölgesinde hizmete sunuyor.
Kızılay, afetzedelerin diğer insani yardım malzemelerine ulaşımına da destek sağlıyor. Kıyafet, ayakkabı, battaniye, yatak gibi ihtiyaçları karşılamak için afetin etkilediği illerde sosyal marketler açtık. Afetzedeler burada ihtiyaçlarına göre seçim yapıp, diledikleri ürünü ücretsiz olarak alabiliyorlar.
Her türlü ihtiyaca üzerlerindeki Kızılay yelekleri ile koşuyorlar
Bölgede çok sayıda Kızılay gönüllüsü de vardı. Kızılay’ın gönüllü sayısı nedir?
Gönüllülere değinmezsek bir şeyler eksik kalır. Afetin ilk anından itibaren bölgeye giden Kızılaycıların her birinin yanında neredeyse 5 gönüllümüz de vardı. Hâlihazırda bölgede Kızılay’ın bin 200’e yakın profesyonel çalışına ve 5 bine yakın gönüllüsü bulunuyor. Gönüllülerimiz milletimizin her türlü ihtiyacına üzerlerindeki Kızılay yelekleri ile koşuyorlar. Onlar iyi ki var…
Kuşkusuz depremin yaralarını sarmamız için uzun bir zamana ihtiyacımız var. Kızılay bölge için 1 ay, 3 ay gibi periyotlar içinde neler yapacak?
Kahramanmaraş merkezli olarak yaşadığımız felaket, gerçekten dünyanın bugüne kadar karada gördüğü en büyük felaketlerden birisidir. Öncelikle nasıl bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu iyi anlamamız gerekiyor. 10 ili etkileyen, bu illerden birçoğunu neredeyse haritadan silecek büyüklükte yıkıma maruz bırakan, 13 buçuk milyon insanı doğrudan, onun iki katı insanı dolaylı olarak etkileyen büyük bir yıkımdan bahsediyoruz.
Bir afetin ardından akut dönemde yapılacaklar bellidir. Afetzedelerin barınma, beslenme, sağlık hizmetlerini öncelikle karşılamak gerekir. Devlet tüm imkânları ile bunu sağlamaya çalışıyor. Beslenme ve sağlık alanında çok büyük bir sıkıntıdan bahsetmek doğru değil. Barınma alanındaki sıkıntıları da yukarıda dediğim kapsamla değerlendirmek gerekiyor. O sorunun da çözülmeye yakın olduğunu belirtebilirim.
İkinci aşamada ise afetzedelerin öncelikle geçici barınma birimlerine yerleştirilmeleri geliyor. Yani afeti yaşamış bu insanların yeniden kalıcı konutlara geçene kadar yaşayacakları mekânları ayarlamamız gerekiyor. Bunun için de en çok tercih edilen konteyner kentler. Bunun yanı sıra KYK yurtları, oteller, kamu kurumlarının tesisleri vs. de tahsis edildi. Bu ikinci aşamada beslenme hizmetlerini hem sürdürebilmek hem de daha sistemli kılabilmek için planlamalar yapıyoruz.
Biliyoruz ki afetin ilk anında bölgede hizmet veren gönüllü yapılar bu hizmetlerini uzun süreli olarak sürdüremiyorlar. Birçoğu ilk anların ardından afet bölgesinden ayrılıyor.
Ancak afetzedelerin beslenme başta olmak üzere insani yardıma ihtiyaçları sürüyor. Yine bu dönemde gönüllü sağlık ekipleri alanlardan ayrılabiliyor, sağlığa erişim için de desteğimizi artırmamız gerekiyor. Psikososyal desteğimizi akut dönemin ardından da artırarak sürdüreceğiz. Bunun için meslek kuruluşlarıyla gönüllülük bağlamında iş birliklerini artırıyoruz. Çadır ve konteyner kentler aslında birer yerleşim birimi olacak artık. Buralardaki her türlü ihtiyaca cevap verecek planlamalar yapıyoruz.
Bölgedeki çalışmalar yıllar alabilir
Peki uzun vadede neler yapılmalı, yapılacak?
Uzun vadede ise afetzedelerin kalıcı konutlara yerleştirilmeleri, hayatlarının yeniden normale dönmesine destek olunması aşaması geliyor. Burada işini kaybetmiş insanlara geçimliklerini sağlayacak sistemleri inşa etmemiz icap ediyor. Bu konuda Kızılay’ın büyük tecrübeleri bulunuyor. Meslek edinme kurslarından istihdam alanları oluşturmaya kadar bir dizi alanı destekleyebileceğiz. Yine bu dönemde psikolojik destek de çok önemli bir iş alanımız olacak. Bu insanların yas süreçlerinden sonra yeniden toplumsal hayata katılmaları, birey olarak varlıklarını sağlıklı bir şekilde sürdürmeleri önceliklerimizden birisi olacak. Bu dönemde de beslenme desteğini, giyim vs. gibi desteklerimizi sürdüreceğiz. Afet bölgesindeki çalışmaların yıllar alabileceğini düşünüyoruz.
Toplum olarak üzerimize düşen görevler akut dönemin ardından başlayacak
Bölgeyi görmüş, yaşanan acıya şahit olmuş biri olarak sizce yaralarımızı nasıl saracağız? Bizim neler yapmamız gerekiyor?
Biliyorsunuz ben bir hekimim. Hekimliğimin yanında hayatımın önemli bir bölümü sivil toplum kuruluşlarında, afet ve çatışma bölgelerinde geçti. Marmara depreminde de milletimize sağlık hizmeti verebilmek için sahadaydım, Bosna Hersek’in yaşadığı acılarda da sahadaydım, Suriye’de Humus bombalanırken de sahadaydım… Ancak bu yaşadığımız büyük yıkımı ve felaketi hiçbirisiyle karşılaştırmam mümkün değil. Elbette herkesin her afette, savaşta acısı çok büyüktür ve biriciktir. Ancak bu denli geniş alanı vuran, bu denli çok insanı etkileyen, bu denli anlık bir afete şahit olmamıştım. Onun için süreç çok uzun ve zorlu olacak doğal olarak. Ancak bizim farklı ve güzel bir yanımız var. Biz acılar karşısında birlik olabilen, hemen yakınındaki ilk kişinin kimliğine bakmadan elinden tutabilen bir milletiz. Bunu bu büyük afette de görüyoruz. Ülkemizde tüm ayrımlar bir anda yok oluyor ve herkesin tek odağı “Kardeşimin yarasını nasıl sararım?” oluyor. Hayırseverler destek için yarışıyor, gençler alanda gözyaşlarını silerek koşuşturuyor. Herkes bir şeyler yapmak istiyor.
Asıl, toplum olarak üzerimize düşen görevler akut dönemin ardından başlayacaktır diye düşünüyorum. Zira akut dönemde devlet organizasyonuyla, bizlerin desteği ile o anın sorunları çözülüyor. Ancak daha sonrası için bizim bu kardeşlerimize daha fazla kol kanat germemiz gerekiyor. Bu insanlar artık incinmiş, ruhen kırılmış insanlar. Bir gün öncesinde sizlerin-bizlerin olduğu gibi hayatı olan insanlar artık bambaşka bir gerçekle yaşayacaklar. Kaybettikleri yakınlarının, evlatlarının, eşlerinin yanı sıra kaybettikleri bir de geçmişleri var artık. Bizim büyük bir aile olduğumuzu ve onların da bu ailenin kıymetli parçalarından biri olduklarını hep hissettirmemiz gerekiyor.