Rivayete göre Sultan İkinci Mehmed (Fatih)devrinde Arap diyarından Arap dili ilimlerini çok iyi bilen bir zat gelmiş ve Sultan’ın huzurunda Anadolu’nun âlimleriyle bir araya gelmiş, onlara Arapça ilimlerine dair daha önce hiç görmedikleri konuları sormuştu.
Osmanlı uleması bu zatın soruları karşısında çaresiz kalmış, hiçbirine cevap verememişlerdi. Sultan’ın canı iyice sıkılmış, büyük bir utanç hissetmişti.
Sultan bunun altında kalmamak için Arapça ilimleri çok iyi bilen bir âlimin bulunmasını istedi. Mecliste bulunanlar Seferihisar’da kadı olarak görev yapan Molla Hızır Bey’in adını zikrettiler.
O sırada otuz yaşlarında genç biriydi. Kıyafeti, Sultan’ın askerlerinin giydikleri kıyafete benziyordu. Onu, anılan zatın da bulunduğu bir mecliste Sultan’ın önüne çıkardılar.
Adam, gençliği ve kıyafeti sebebiyle Molla Hızır Bey’i biraz hakir gördü. Molla Hızır, “Haydi sor bakalım” dedi. Arap diyarından gelen zat değişik ilim dallarına ait soruları ardı ardına sordu.
Genç Molla, soruların hepsini en güzel şekilde cevapladı. Bu kadarla da kalmayıp o zata on altı ilim dalına ait sorular sordu.
Adam, bunların hiçbirine daha önce muttali olmamıştı. Dolayısıyla bir şey söyleyemeden susup kaldı. Sultan İkinci Mehmed o kadar sevinmişti ki yerinde duramıyor, bir oturup bir kalkıyordu.
Molla Hızır’ı öve öve bitiremedi ve onu dedesi Sultan Mehmed’in Bursa’daki medresesinin müderrisliğine atadı…
…Sultan İkinci Mehmed İstanbul şehrini fethedince Molla Hızır’ı şehrin kadısı olarak görevlendirdi. Böylelikle İstanbul’un ilk kadısı oldu. İstanbul’da kadı olarak görev yaparken H. 863 yılında vefat etti ve oraya defnedildi. Allah ruhunu şâd ve haşir günü fütühatını bol eylesin.
(Taşköprülüzâde, Osmanlı Bilginleri, çev. Muharrem Tan, İz Yayıncılık)