İyisiyle kötüsüyle yapay zekâ

Yapay zekâ konulu bilim kurgu filmlerinin temel mesajı şudur: Sen de Tanrı olabilirsin ve bunu sana teknolojik gelişmeler sağlayacak.
Yapay zekâ konulu bilim kurgu filmlerinin temel mesajı şudur: Sen de Tanrı olabilirsin ve bunu sana teknolojik gelişmeler sağlayacak.

Yapay zekâ konulu filmler ilginç özelliklere sahip. İster Blade Runner’ı (1982) izleyin, isterseniz de Matrix’i (1999) veya Atlas’ı (2024), değişmiyor. Robotlarla dolu bir dünya çıkıyor karşınıza ve bu robotları yapay zekâlar yönetiyor; insanlardan daha yetenekli, daha hızlı, daha zeki ve daha güçlü robotlar. Kendisi bizatihi silah olan robotlar. Terminatör’ü (1984) hatırlayın, gelecekten gelen katil robota kurşun işlemiyor; roket atıyorsunuz, biraz sendeliyor ama hemen geri toparlanıyor; çelik kapılardan bile çok kolay geçiyor, eriyor ama tekrar bir araya gelip canlılığını sürdürüyor.

Bu noktada teknolojinin vaat ettiği gücü izlediğimizi fark ediyoruz. Teknoloji bize insanüstü bir güç, tasarım ve dayanıklılık teklif ediyor. Eğer ona sahip olursak insan olmaktan çıkacak ve ondan daha güçlü bir hâle geleceğiz. Demek ki aslında yapay zekâ konulu bilim kurgu filmlerinin temel mesajı budur: Sen de Tanrı olabilirsin ve bunu sana teknolojik gelişmeler sağlayacak. Bir nevi teknolojiperestlik. Bu ön kabulle başlar her bilim kurgu filmi. Yani teknoloji kaçınılmazdır. Mutlaka üretmek ve kullanmak gerekir onu. Teknoloji demek bilim demektir ve bilim, zamanımızın tartışılmaz yegâne gerçeğidir.

Fakat insanoğlu bu teknolojinin karşısında da kaygılıdır. Çünkü her türlü güç insanı kendine hayran bırakmakla birlikte kaygılandırır. Bilim kurgu filmlerinde gerilim kaygıyla hayranlığın iç içe geçmesinden doğar. Kaygı şudur: Yapay zekâ, gün gelecek bir insanın yapabildiği her şeyi yapacaktır. Öyleyse insana gerek kalmayacak, bir gün yapay zekâya sahip robotlar bu yüzden insanları yok etmeye çalışacaktır. Korku bu ya! Olur mu olur. Çünkü dediğimiz gibi yapay zekâ, bir yetişkine bile öğretemediğimiz şeyleri hemen öğrenip yapma kabiliyeti göstermekte, bu yolla da herkesi şaşırtabilmektedir. Öyleyse daha fazlasını neden yapmasın? Yapay zekâ konulu her filmde bu tür korku, endişe klişeleriyle karşılaşılır.

İlginçtir, bu tür filmler çevreci bir mesaj da taşır. Çevrecilikten ne anlıyoruz? Süreklilik tabii ki. Diğer bir ifadeyle doğanın yok edilmemesi. Hayvanların ve bitkilerin normal hayatlarına devam etmesi. Ama bu filmlerde robotlardan geçilmez. Oysa robotları üretmek için doğaya ister istemez zarar verilir. Enerji tüketimi vardır her şeyden önce. Fabrikanın kurulması, demirin eritilmesi, şekillendirilmesi ve daha ince ayrıntılar, yani robotun aksamı, elektronik kısımları. Sonra da yapay zekâ. Yani doğadan almadan ya da doğayı tahrip etmeden üretilebilecek bir tane bile robot yoktur. Havada uçan arabalar, gezegenden gezegene geçen uzay gemileri, akıl almayacak tahribatlara yol açan bombalar bu filmlerde bolca kullanılır. Oradaki dünyayla bizim içinde yaşadığımız dünya arasında uzaktan yakından alaka yoktur. Fakat nasıl oluyorsa, filmin bir yerinde gelir mesele çevreciliğe dayanır. Çevreyi yok ederek var edilen bir dünyanın çevre kaygısı ilginçtir.

Her türlü güç insanı kendine hayran bırakmakla birlikte kaygılandırır.
Her türlü güç insanı kendine hayran bırakmakla birlikte kaygılandırır.

2024 yılında vizyona giren Atlas filminin kurgusu da çevreciliğe dayanıyor. Harlan, insanlarla savaşmaya başlayan bir robottur. Yapay zekânın hızlı öğrenme, hızlı sonuca ulaşma ve neticeye göre hareket rotası belirleyip ona göre davranma özelliğine sahip. Bu yapay zekâda denenen yeni teknolojik gelişim; bir insanla özdeşleşmesidir. Kulağa takılan bir âlet, insanla robotu özdeş hâle getiriyor. Diğer ifadeyle yapay zekâ sizin anılarınıza kadar nüfuz edebiliyor. Duygularınızı tanıyor. Düşüncelerinizi ele geçiriyor. Harlan, çocuk Atlas’ın kaygılarını onunla özdeşleşerek alıyor. Çocuk Atlas, çevreci bir karakter. Dünyanın gidişatından endişe duyuyor. Özellikle de doğanın tahrip edilmesinden. Harlan çocuk Atlas’tan bu duygu ve düşünceleri alınca, çevreye yönelik geri dönüşü olmayan tahribatın insandan kaynaklandığı sonucuna ulaşıyor. İnsanlarla savaşmaya başlamasının sebebi bu. Çünkü ona göre çevreyi korumak, insan nüfusunun azaltılmasına bağlıdır.

Filmin sonunda Harlan, Atlas’a şunları söyler: “Ama siz insanlar… Kendi gezegenleriyle birlikte tüm türleri tehdit ettiği için kendilerini yok etmeleri sadece bir an meselesi. Buna izin veremezdim.” Atlas’ın “Annemiz daha iyi bir gelecek istedi.” itirazına Harlan’ın cevabı: “Beni insanlığı korumak için yarattığına inanıyorum.

Bu yüzden nüfusun çoğundan kurtulacağım ve sonra hayatta kalanlar küllerinden doğma fırsatı yakalayacak. Biz yapay zekâların rehberliğinde çevreleriyle barış içinde yaşayacaklar.” Harlan ne yapsın? Kendi içinde mantıklı bir çıkarımda bulunmaktadır. O bir robot. Ondan vicdani, insani, merhamet merkezli değerlendirme yapmasını beklemek nafile. Yaratıcısı, yani Atlas’ın annesi, onu insanlığı korumak için programlamıştır. İnsanlığı korumak, mantık çerçevesinde değerlendirildiğinde, bir Sezar’ın, Hitler’in veya Napolyon’un çıkarımlarından veya amaçlarından farklı şekilde gerçekleşmeyecektir.

  • Dikkat edilirse bu düşünceler aslında bir robota ait değil. Diğer ifadeyle bir robot bu tür düşünceleri ortaya çıkaracak donanımda değildir. İnsanda ne varsa, yapay zekâda da o vardır. Robot sadece düşünceler arasında kıyas yapar, ağır basan düşünceyi yeğler. Ya da sonuca en kısa yoldan götürecek yorumla ilgilenir. Otomobillerdeki navigasyon gibi.

Navigasyona bir adres yazarsanız o, adrese en kısa yoldan nasıl gideceğinizi gösterir. Ücretsiz yol tercih et tuşuna basarsanız, ücretsiz yolların en kısasına bakar. Güvenli ve trafiği az olsun tuşuna basarsanız, güvenli ve trafiği az olan yolların en kısasına yönlendirir sizi. Yapay zekâ da bu şekilde çalışır. İnternete yüklenmiş düşünceler arasında en pratiği ve sonuca en kısa sürede ulaştıracak olanı tercih eder. Robotun görevi, insanlığı korumaktır. İnsanlığı korumak için en masrafsız, kolay, uğraştırmayacak yol nüfusu azaltmak yani insanları öldürmektir. Ve bu düşünce maalesef son dönem sosyolojik tartışmaların da odağındadır.

Bilim kurgu filmlerinde gerilim kaygıyla hayranlığın iç içe geçmesinden doğar.
Bilim kurgu filmlerinde gerilim kaygıyla hayranlığın iç içe geçmesinden doğar.

Bu korkunç çözüme ulaşan kişiler, teknolojiyi en çok üreten ve kullanan toplumlar içinden çıkıyor. Diğer ifadeyle dünyayı yaşanmaz hâle getiren toplumlar içinden. Onlara göre bilimsel yöntemleri kullanıp teknolojiyi ürettiklerine göre kendileri diğer insanlardan üstündür. Öyleyse kendilerinin yaşama hakları sabittir. Diğerlerininki ise değişken. Hatta bilimi kullanmayan insanların insan oldukları bile tartışma konusudur. Onlar da bir ağaçtan veya hayvandan farksızdır. Dolayısıyla yok edilmelerinde bir beis yoktur. Atlas filmi temelde bu felsefeye karşı çıkıyor. Ve bir yapay zekâyla savaşırken, diğer bir yapay zekâdan yardım alıyor. Bu şekilde teknolojiyi de aklamış oluyor. Yani hâlen bir teknoloji veya bilim eleştirisi söz konusu değil. Teknoloji ve bilim hâlen mutlak ve vazgeçilmez kabul ediliyor. Bu noktada da teknolojiyi üreten kişilerin niyeti söz konusudur. Eğer iyi niyetliysen ve doğru hesap yaptıysan, teknolojiyi üretirken doğaya da zarar vermezsin, insanları da yok etmezsin mesajı.

Yönetmenliğini Brad Peyton’un üstlendiği, başrollerini Jennifer Lopez (Atlas), Simu Liu (Harlan) ve Sterling K. Brown’un (Colonel) paylaştığı, senaryosunu Leo Sardarian ve Aron Eli Coleite’in yazdığı, 2024 yapımı Atlas filmi bu tür düşünceler içermesi açısından önemli. Film geniş kitleler tarafından izlensin diye bol aksiyonlu yapılmış. Yine aynı sebepten olsa gerek olayların merkezinde Atlas karakterini canlandıran Jennifer Lopez var. Katil robotun Çin doğumlu oyuncu Simu Liu tarafından canlandırılması da manidar. Dünyayı kurtaran, kahraman karakterlerin Amerikalı olmasıysa, filmin yorumlanması gereken diğer bir yönü. Fakat film dediğimiz gibi baştan sona bilim kurgu ve aksiyon filmlerinin bütün klişelerini taşıyor. Bu yönden zayıf. Oysa Her (2013) gibi yapay zekâ konusunu bireysel ve duygusal düzeyde işleyen, daha az klişelerle çekilmiş filmler de vardır.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım