İsmail Acarkan : Enneagram kişiliğimizin çekirdeğine yaptığımız bir yolculuktur
İsmail Acarkan, kişilik ve mizaç farkındalığına dair psikoloji, tasavvuf ve kadim bilgelik metinleri üzerine yirmi yılı aşkındır çalışan bir yazar. Kitaplarının yanı sıra Üsküdar’daki haftalık düzenli sohbet ve eğitimleri de kendi düşünce ve eylem pratiklerini doğru anlamak isteyenler için kaçırılmayacak cinsten. Acarkan’la kişilik ve kendilik bilgisine dair özet bir okuma imkânı sunan, Enneagram’a bir giriş mahiyetindeki son kitabı üzerine söyleştik.
Enneagram ile Kendini Keşfet bize farklı olarak ne söylüyor, bilmeyen okurlar için nasıl ifade edersiniz?
Enneagram modeli her biri bir noktaya -başarıya, duyuları yönetmeye, öfke kontrolüne, mutluluğa, ikna ve etkili olmaya- odaklı olan yaygın kişisel gelişim yaklaşımlarından farklı bir noktaya işaret ediyor.
Nedir bu nokta?
Enneagram, bireye bir kişilik farkındalığı sağlayarak sağlıklı kişilik gelişimi yönünde dönüşüm imkânları sunan bir model. Bu farkındalık, kişinin temel arayışlarını ihtiyaç ve beklentilerini, korku ve kaçınmalarını, tutku ve zaaflarını görmek ve fark etmekle oluşuyor. Enneagram kişilik modeli, kişinin hem görünür tutum ve davranışlarını hem de bunların altında yatan bilinçdışı motivasyon ve arayışları ortaya koyarak farkındalık alanını genişletmeye çalışıyor.
Enneagram’ın amacı sizi başarılı veya mutlu etmeye çalışmak değil, hayatı algılayan ve yaşayan “özne bilincinize” ışık tutmak ve bu zeminde var olan karanlıknoktaları fark ettirmek.
Enneagram bireyin biyo-psiko-spiritüel bir varlık olduğundan hareket eder. Yani insan bedensel, psikolojik ve ruhsal boyutların bütünlüğünden oluşur. Ruhumuz ilahi nefestir, saf ve mükemmeldir. Kişiliğimiz ise psikolojik düzeyde şekillenir.
Doğuştan nasıl ki bazı bedensel farklılıklar taşıyorsak -örneğin, kız-erkek, dört kan grubu vs.- psikolojik olarak da bazı farklılıklarla dünyaya geliyoruz. Zaten bebekleri dikkatle gözlemleyen bir kişi bebeklerin birbirinden farklı özelliklerle dünyaya geldiklerini görecektir. Bazı çocuklar daha meraklı ve hareketli bazıları ise daha sakin ve temkinlidir. Bazı çocuklar daha cesur ve atak bazıları daha çekingen ve kontrollüdür.
Örneğin, neden bazı insanlar daha hareketli iken bazıları daha sakindir? Bazı kişiler çevreleriyle hemen kaynaşırken bazıları neden daha çekingen davranır? Bazı insanlar ilişkilerinde yaşadıkları sorunlardan duygusal olarak çok etkilenirken bazıları neden daha az etkilenir? Yetiştirme tarzı mı, cinsiyet mi, kültür mü, kişilerin yaşadığı olayların farklılığı mı? Yoksa bu farklılıkların temel nedenini başka bir yerde mi aramalıyız? İşte Enneagram modeli, saydığımız bu etkenleri dikkate almakla birlikte tüm bu farklılıkların en önemli nedeninin doğuştan gelen farklılıklar olduğunu söyler.
Kadim bilgelikten gelen bu model, doğuştan getirdiğimiz bu temel çekirdeği tespit ediyor ve bunun gelişim sürecine ışık tutuyor. Eğer doğuştan gelen bu zemini bir çekirdek olarak kabul edecek olursak kişilik, bu çekirdeğin ağaç olmuş hâlidir. Bu çekirdeğin temel kodlarını doğru anlayıp onu sağlıklı bir şekilde açıklamak, tezahür ettirmek bizim bilinç ve farkındalık düzeyimizle ilişkilidir. Bir başka ifade ile Enneagram kişiliğimizin çekirdeğine yaptığımız bir yolculuktur. Bu yolculukta şu soruların cevaplarını daha derinlemesine ve gerçekçi bir şekilde verme imkânı buluruz:
- “Davranış ve tutumlarımın ardında yatan ve tüm arayışlarımın altındaki en temel arayışım nedir? Neden olayları bazı kişilerden daha farklı algılıyorum? Beni sınırlayan korkularım nelerdir? Niçin kendimi zaman zaman engelliyor ve aynı hataları yapıyorum? Neden bazı insanlar benzer bir olayda benden daha farklı şeyler düşünüp hissediyor?”
Enneagram bilgisi ile tüm bu sorular en geniş şekilde cevap bulmakta, öz değer ve erdemler ışığında bir farkındalık ve dönüşüm yolu sunulmaktadır.
Temel arayışlardan bahsediyorsunuz, nedir bu temel arayışlar?
Doğru ve kusursuz olma arayışı, sevgi ve ilgi temelinde karşılıklı farkındalık arayışı, en etkili ve işlevsel olma arayışı, özgün bireysel kendilik ve anlaşılma arayışı, bilgi ve kendine yeterlilik arayışı, güvende olma ve hayata karşı destek arayışı, özgürce deneyimleme, neşeli ve coşkulu olma arayışı, güçlü ve hâkim olma arayışı, huzur, denge ve uyum arayışı...
Her birimiz bu temel arayışlardan birini daha baskın şekilde arıyoruz.
Kitabınızda kaynağını kadim bilgelik olarak ifade ettiğiniz bu bilgi sistemi, geleneksel insan anlayışımızla hangi noktalarda bütünleşiyor ya da bütünleşiyor mu?
Geleneksel insan anlayışımızda ruh-nefs-beden bütünlüğü ve dengesi söz konusudur. Kutsal metinde ruha dair hiçbir olumsuz ifade yoktur çünkü ruh saf ve temizdir, kirlenmez, bozulmaz, hastalanmaz. Hepimiz aynı ruhu taşıyoruz. Ancak beden ve psikolojik yapılarımız farklılık alanlarımızdır. Aynı zamanda beden ve psikolojik boyutumuz değişime açıktır. Yani bir oluş ve bozuluş imkânı taşımaktadır. Bu nedenle beden, nefs ve kalp ile ilgili hem olumlu hem de olumsuz ifadeler kullanılır.
Çünkü bu değişime açık ve sürekli devinen yönlerimizi bir farkındalıkla dengede tutmak sorumluluğundayız. Bir başka ifade ile kadim bilgelikte insanın bedenini, kalbini, nefsini-psikolojik dünyasını arındırması ve dengede tutması öngörülür. Bunu sağlamak için neyin doğal/fıtri olduğunu neyin olmadığını bilmeye ihtiyaç vardır. İşte Enneagram bilgisi bize bu konuda kapsamlı bir analiz, öngörü ve çözüm imkânı sunuyor.
Karakter ve mizaç farkındalığı konusunda geçmiş zaman insanı ile bugünkü arasında nasıl bir değişim seyri var?
Temel çekirdeğimiz ve doğal imkânlarımız konusunda aslında geçmiş zaman insanlarından çok farklı değiliz. Ancak günümüzde hem çevresel faktörlerde büyük bir erozyon ve çürüme var hem de insanın bu dünyadaki varoluşu ve anlamına dair farkındalık aşınması var. Bu iki temel faktör doğal ve fıtri olarak getirdiğimiz özelliklerin hızlı bir şekilde aşınmasına ve bozulmasına yol açabiliyor.
Örneğin, sevgi ve ilgiye çok önem veren bir yapıda doğdunuz. Ama doğduğunuz dünyada ve çevrede “sevgi, ilgi ve ilişkilere” dair yozlaşmış ve çarpık bir anlayış varsa bu durumda siz yanlış bir anlayışla, yanlış yerde, yanlış kişilerde yanlış bir arayışın tuzağına düşebilirsiniz. Veya özgün kendilik ve anlaşılma ihtiyacına eğilimli olarak dünyaya geldiniz. Ancak bu arayışınız modern çağın birçok saptırıcı “kendin olma” söylemleri ile manipüle edilebilir.
- Farklı saç ve giyim modeli, özgün(!) dövmeler, her şeye başkaldırma özgürlüğü gibi aldatıcı kendilik zeminleri üzerinden o saf ve asil arayışınız gölgelenebilir. Günümüz dünyasında insanlar “kendilik üzerinde düşünmeden” kendi olmaya çalışıyor. Doğal ve hakiki sevginin ne olduğunu anlamadan sevgi arıyor. Bu yüzden de aslında yeryüzüne birlik bilinci ile kesreti deneyimlemeye gönderilen aziz bir misafir iken “âlemin dilencisi” oluyor.
Aslında her ne kadar tüm zamanlarda yanlış yaklaşımlar ve bozulma var idiyse de günümüzdeki kadar yaygınlaşmamıştır. İşte yaygın bozucu unsurlara karşı “farkındalıklı bir rağmenlikle” kendimizi korumalıyız. Bu süreçte kendi psikolojik zeminimizin ve arayışlarımızın farkına varmak bize büyük bir destek sağlayacaktır.
Farkındalık düzeyini artırmanın asıl gayesi insanın kendini bilmesidir, peki bu ne kadar mümkün?
İnsanın kendini bilmesini üç düzeyde ele almak mümkündür: En alt düzeyde bedenini ve onun mahiyetini bilmek. İkincisi, psikolojik düzeydeki kendiliğimizi bilmek, yani düşünce, duygu, eylem ve yönelimlerimizin farkına varmak. Üçüncü ve asıl olanı ise ruhunu bilmek -çünkü kendini bilmek ruhunu bilmektir.
Yani bende benden içeri olanı bilmek. Bu mümkün mü? Mümkün olmasaydı elçiler, ermişler, bilgeler bundan bahseder miydi? Öyleyse kendimizi bilinceye kadar kendini bilenlerle hemhâl olmalıyız.