İnsani yardımın politize olmaması gerekiyor
Afetin 13. gününde İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Sekreteri Durmuş Aydın ile online bir söyleşi gerçekleştirdik. Depremi ilk duydukları andan itibaren nasıl hareket ettiklerini, bugüne kadar neler yaptıklarını, yakın ve uzun vadede yapılacakları konuştuk. Söz sosyal medyada yapılan manipülasyonlara da geldi. Biz kez daha gördük ki sahada ideolojik hiçbir ayrım yok ve klavye başındaki kutuplaşmalar maalesef ki en çok afetzedelere zarar veriyor.
Depremi haber aldığınız ilk anı anlatır mısınız? Sahaya gitmek için çalışmalara ne zaman başladınız?
Pazarı pazartesiye bağlayan gece sabah 04.17’de deprem meydana geldi. 04.22’de Gaziantep’teki yönetim kurulu üyemiz Yakup Bey beni aradı: “Abi burada büyük bir deprem oldu muhtemelen birçok yerde de hissedildi. Büyük zarar gördüğümüzü düşünüyorum” dedi. Hemen afet yönetiminden sorumlu yönetim kurulu üyemiz Ömer Bey’i aradım. Aldıkları eğitimlerini sertifikalandırmış, 65 ilde 1500’den fazla arama kurtarma görevlisi arkadaşımız var. Onlara acil koduyla bilgi geçildi. Çevre illerdekiler hazırlıklara başladı. Depremden ilk görüntüleri yarım saat içerisinde paylaşmış olduk ve sürecimizi hızlı bir şekilde başlattık. Tabii ki çok büyük bir deprem. Ne İzmir’e ne de Elazığ’a benziyor. Özellikle Adıyaman, Hatay, Kahramanmaraş, Malatya ve Gaziantep’te büyük yıkımlar oldu.
Bölgedeki ekipleriniz ya da binalarınız zarar gördü mü?
Gaziantep, Adıyaman ve Kahramanmaraş’taki binalarımız zarar gördü. Bir kısmı ağır hasarlı, bazıları iyi durumda, tamamen yıkılan olmadı. Çalışanlarımızdan vefat eden, yakınlarını kaybeden ve evleri yıkılan arkadaşlarımız oldu. Onları tespit ettik. Kendi içimizde bir koordinasyon yaptık; afet yönetimi, teşkilatlanma, lojistik, mali işler, medya ve halkla ilişkiler, dış ilişkiler, insan kaynakları, destek hizmetleri gibi… Daha önceden afet yönetimiyle ilgili düzenli toplantılar yaptığımız için iyi bir koordinasyon sağlamış olduk. Şu anki faaliyetlerimiz 21 noktada devam ediyor.
İlk etapta en büyük zorluk yolların ve köprülerin çökmesiydi
Kurtarma ve yardım ekiplerinin geç ulaşması konusu çok konuşuldu. Depremin etkili olduğu hemen her ilde İHH var. Siz ilk noktaya kaç saatte vardınız? Yolda veya sahada herhangi bir engelle karşılaştınız mı?
Bölgedeki arkadaşlar ailesiyle ilgili sıkıntıları yoksa hemen illerin içine intikal etti. Bu arkadaşlar depremden yaklaşık 40 dakika sonra sahadaydı.
En büyük zorluk ilk etapta yollar ve köprülerdi. Özellikle yollar çok büyük zarar görmüştü. Adıyaman’a ulaşmak inanılmaz zordu.
Sorunlar çok kısa bir sürede çözüldü. Avantajımız ise o il içerisinde bulunan afet yönetimindeki arkadaşların müdahalesi oldu. Böyle durumlarda geç kalmak veya kalmamak konusunda insanlara şunu söylemekte fayda var. Bu öyle basit bir yıkım değil. İzmir’de 17 bina çökmüştü, şu an yıkılmış bina sayısı neredeyse 20 bin. Bu korkunç bir rakam… Her binanın üstüne üç ayrı noktada çalışan bir ekip koyulsa desek Türkiye’deki sivil toplum kuruluşlarının böyle bir şeye gücü yetmez. Uluslararası çağrı yapıldı. Onlarca ülkeden yardım için geldiler ama onlar da yetemedi. Karşılaştığımız şeyin normal bir durum olmadığını kabul edelim. 10 ilde binlerce binadan söz ediyoruz. Yolların, köprülerin yıkıldığını da hesaba katarsak iki saatte tüm ekiplerin enkaz başında olması mümkün değil. Öte yandan büyük bir kaos vardı. Çok sayıda depremzede şehri terk etmeye çalışırken, deprem bölgesine yardım için girmeye çalışan ekipler de vardı. Kaotik bir sürecin yaşanması normal; mühim olan bunun en kısa sürede düzelecek şekilde koordine edilmesiydi. AFAD bu koordinasyonun sağlanması için gayret gösterdi.
Kendimizi depreme hazır hâle getirmeliyiz
Afet yönetiminde ilk üç gün böyle bir kargaşanın yaşanması normal midir?
Vakanın büyüklüğüne göre durum değişir. İlk üç günde en önemli şey bölgeye ulaşmak, bu doğru. Böyle büyük bir afette bu kaos doğal, mühim olan koordineli bir şekilde normale dönebilmek. 99 depreminde Güney Afrika’daydım ama o günleri arkadaşlarımızdan dinledim. O günden bugüne arama kurtarma faaliyetlerinde büyük bir ilerleme yaşandı. Bunların yeterlilikleri tabii ki tartışılır çünkü biz deprem kuşağında yaşıyoruz. İklim değişikliği, yangınlar, seller, toprak kaymaları gibi afetlerle de karşı karşıyayız. Toplumun depremin varlığından haberdar olduğu kadar ona hazırlıklı olması da gerekir. AFAD birkaç yıl önce afetlere hazırlık yılı ilan etmişti. Biz bu kapsamda okullarda, kamu kurumlarında, sivil toplum kuruluşlarında çok sayıda eğitime katıldık. Binanın tahliyesinden deprem anında yapılacaklara kadar insanlara birçok şeyi anlatmaya çalıştık. Bu anlatılan şeylere toplum tarafından sahip çıkılması gerekiyor. Devlet bir şey yapmıyor demek yeterli değil. Devletin ne yaptığını bilmek, eksiklerin yapılmasını istemek vatandaşın görevi olduğu kadar kendini depreme hazır hâle getirmek de görevidir. Bu iş ciddiyet istiyor. Japonya’da depreme hazırlıkla alakalı yapılan tatbikata bakın. Toplumun işi ciddiye almasına bakın. Bir de bizimkine bakın, mevzunun kavranamaması gibi bir sorunla karşı karşıyayız. Herkesin hayat üçgeninden bahsedildiğinde bunun ne olduğunu bilmesi, evinin ve iş yerinin neresinde bu üçgeni oluşturacağını belirlemiş olması, dolaplarını sabitlemek gibi basit önlemlerini ve deprem çantasını hazırlaması gerekiyor. Bunlar basit gibi görünüyor ama hayat kurtarıyor. Toplum olarak bunu ne kadar ciddiye alırsak zararı o kadar azaltacağız. Aynı şekilde yapı ve denetim mekanizmalarının kurum ve kuruluşlarca titizlikle takibi yapılmalı.
İHH kısa, orta ve uzun vadede bölgede neler yapacak?
Hesaplarımızda bugüne kadar yaptığımız çalışmaları paylaştık. Şu ana kadar sahada 5850 arama kurtarma ve insani yardım görevlisi, 550 araç, 3 arama kurtarma köpeğimiz yer aldı. Diğer illerde on binlerce gönüllümüz yardım çalışmalarına katıldı. Arama kurtarma çalışmalarının bitip bitmeyeceğine AFAD karar veriyor. Aynı şekilde mobil aşevi, lojistik sistemleri, battaniye, sıcak yemek dağıtımı, bebek bezi, hijyen seti, bebek maması vs. dağıtılıyor. İhtiyaç analizleri yapılıyor ve listeler sürekli güncelleniyor. Örneğin Kahramanmaraş’ta bir şey eksikse bu bilgi Adıyaman’daki lojistik merkezine gidiyor. Ellerinde olan şeyleri diğer taraflara taşıyabiliyoruz. Şu an en acili insanların barınma ihtiyaçlarının giderilmesi. Afetten 13,5 milyon insan etkilendi. Yüzbinlerce insan evini terk etmiş durumda. Evi az hasarlı olanlar da travmadan dolayı evde durmak istemiyor. Köylerine giden çok sayıda insan var. Normalde neneyle dedenin yaşadığı iki kişilik köy evinde yirmi beş kişi kalıyor. Uzun vadede yüzbinlerce çadır kuruldu. Katar’dan gelecek konteyner evler var. İHH olarak biz de MÜSİAD iş birliği ile konteyner mahalle projesine çıktık, o da devam ediyor. İhtiyaç çok fazla. AFAD konteyner merkezlerinin kurulacağı yerlerin koordinasyonunu ve altyapısını sağlıyor. Biz de bu çalışmanın bir parçasıyız. Bir diğer önemli şey psikososyal destek. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile ortak bir şekilde hem çalışanlarımız hem de uzman gönüllülerimiz bu hizmeti vermeye çalışıyorlar. İnsanlar ağır bir travma geçiriyor. Yakınlarını kaybederek birinci derece ve aile üyelerini kaybetmemiş ama deprem korkusuyla yaşayan ikinci derece travmatize olmuş insanlar var. Onların desteğe çok ihtiyacı var. Birkaç yıllık hummalı bir çalışma gerekiyor. Devlet tüm imkânlarıyla seferber olmuş durumda. On binlerce devlet görevlisi; psikolog, sosyal hizmet uzmanı, sağlık çalışanı, arama kurtarma çalışanı vs. hepsi sahada yaraları sarmaya çalışıyor. Kalıcı konutlarla yaralar biraz daha sarılmış olacak. Gıda ihtiyaçlarının, özellikle kadınların ve çocukların hijyen ihtiyaçlarının da düzenli bir şekilde karşılanması gerekiyor. Bunları sadece İHH yapmıyor sizler de biliyorsunuz. İhtiyaçları karşılamaya çalışan onlarca, yüzlerce kurum var, hepsine ayrıca teşekkür etmek lazım. Gönüllüleriyle, yöneticileriyle sahada büyük bir fedakârlık gösteriyorlar. Çok şey öğrendik ve öğrenmeye devam ediyoruz. En önemlisi toplumca bu meselenin ciddiye alınması, bilinçlenmenin farkındalığın arttırılması gerekiyor. Hepimizin ailemizle bu eğitimlere katılmamız gerekiyor.
Yurt dışında eğitim verdiğimiz ekipler deprem için yardıma geldi
Deprem bölgesine çok sayıda yabancı arama kurtarma ekibi de geldi. Dünyanın farklı noktalarında yardımlar toplandı. Sizin gözlemlerinizle Türkiye’deki felaket yurtdışında nasıl yorumlandı?
Lübnan, Irak ve Bosna Hersek’te arama kurtarma eğitimi verdiğimiz, o ülkelerden arkadaşlarımız bulunuyordu. Özellikle Bosna Hersek ve Lübnan’da TİKA’nın koordinasyonunda oranın arama kurtarma ekiplerine sertifikalı eğitim çalışmaları yapılmış ve uzun zaman almıştı. Bu ekipler deprem için geldiler, AFAD koordinesinde çalıştılar. Bizim için çok anlamlıydı. Hayalimiz, tecrübemizi ve birikimimizi kardeş ülkelerle paylaşabilmekti. Biz bu bilgileri paylaştık ve meyvesini bu depremde almış olduk. Bunun haricinde yıllardır Bir de Türk diasporası var. Avustralya’dan, İngiltere’den, Güney Afrika’dan ve birçok ülkede yaşayan vatandaşlarımız sadece bireysel yardım yapmadılar, aynı zamanda ülkelerde kampanyalar düzenlediler. Hem gurbette yaşayan insanlarımız hem de yerel halk ciddi anlamda destek verdi. Pek çok farklı ülkenin medya kuruluşuna çıkıp ülkelere teşekkürlerimizi ilettik, durumla ilgili bilgi verdik.
İHH olarak büyükelçiliklere verdikleri destek için teşekkür ettik. Bana göre muazzam bir destekti. Gelen ekipler kendi yardım malzemelerini getirerek dağıtımını gerçekleştirdi. Ayrıca arama kurtarma ekipleri AFAD koordinesiyle çalıştı. Acı olunca herkes ayrılıkları bir tarafa koyup bu acıyı dindirmeye çalışıyor.
Böyle bir süreçte sosyal medyaya itibar edersek çalışmaya mecalimiz kalmaz
Sahada durum böyleyken sosyal medyada birtakım manipülasyonlar, tartışmalar oldu. Bölgedeki arkadaşlarımız sosyal medyanın sahaya zarar verdiğini söylüyor. Siz bu durumu nasıl yorumluyorsunuz?
İnsani yardım insani yardımdır, politize olmaması gerekiyor. Hem canını kurtarmaya çalıştığımız insana hem de can kurtarmaya gelen insanlara neci olduklarına dair hiçbir şey sorulmaz. Orada önemli olan hayat kurtarmaktır. Ayette geçtiği üzere bir insanı kurtarmak tüm insanlığı kurtarmak gibidir (el-Mâide 5/32), böyle bir inancın neferleriyiz biz. Ben de sosyal medyada paylaşılanları görüyorum ama sahadaki binlerce arkadaşımın motivasyonunu yüksek tutmam gerekiyor. Çünkü sahadaki arkadaşlarımın morali ne kadar yüksek olursa ihtiyaç sahiplerine o kadar iyi hizmet verecekler. Böyle bir süreçte sosyal medyaya itibar edersek bizim çalışmaya mecalimiz kalmaz.
Sosyal medyanın bir yönüyle güzel bir yönüyle de kirli bir yanı var. Biz iyi tarafına odaklanmaya çalışıyoruz. Sorun yok demiyorum, tabii ki var. Ama bunlar insanları iş yapamaz, sağlıklı düşünemez duruma getirdiği zaman başka bir soruna dönüşüyor. İzmir’de de yaşadık benzer şeyleri. İzmir halkı sağ olsun bizi bağrına bastı. Gecenin üçünde depremzede portakallı kek ya da filtre kahve yapıp bize getiriyordu. Arama kurtarma görevlisi arkadaşlara çorap, iç çamaşırı alanlar oldu. İzmir halkının bir kere bile bize olumsuz bir kelime söylediğine şahit olmadım. Hem çok naziktiler hem de ekiplerimize 24 saat destek oldular. O zaman 36 ilden arkadaşlarımız İzmir’e gitmişti. Halkın teveccühü ve işlerini yerine getirmiş olmanın memnuniyetiyle geri döndüler.
Dün akşamdan beri Halk TV’nin başlattığı yalan bir haberle uğraşıyoruz. Bu haberi çıkartanlarla haberin doğru olmadığı konusunda görüştük. İddia edildiği gibi bir yerimizin olmadığını anlattık ama dinletemedik. Doğruluğunu kanıtlayamadıkları bir haberi yayınlamayı tercih ettiler. Hukuki sürecimizi işleteceğiz ama zarar görüyoruz, mağdur edilen çocuklar ve anneleri zarar görüyor. Taş üstüne taş koymaya çalışan tüm kurumlar zarar görüyor. Derdimiz yaraları sarmak. Bunun için mücadele ediyoruz. Sahada olan hiç kimsenin umurunda değil kimin neci olduğu ancak klavye başındakilerin yaptığı bir şey bu. Kutuplaşmalar afetzedelere negatif olarak dönüyor. Bu sebeple kutuplaşmanın son bulması lazım.
Kalabalık bir ekibiniz var ve onlar da psikolojik açıdan zor durumdalar. Gruplar arası değişimi nasıl sağlıyorsunuz?
Öncelikle ekipler vardiya usulü çalışıyorlar. 20 saat çalışan ekip de oldu, 18 saat çalışan ekip de... Ekipler kendi aralarında 5-6 saat dinlendikten sonra diğerleriyle yer değiştiriyor. İnsan kaynakları ve destek hizmetleri personellerimiz de ekiplerimiz ve aileleri için çalışıyor. Psikososyal destek anlamında hem kurum psikoloğumuz hem yardımcı psikologlar ve sosyal hizmet uzmanları tarafından tespit ve analiz çalışmaları yapıldı. Arama kurtarma ve bölgede yaşayan personellere yönelik destek ağı oluşturuldu.