İdeal gençlik tasavvurları ve gençlik politikaları

Gençliğin muvaffak olma yolunda en büyük düşmanı ise “tembellik” tir.
Gençliğin muvaffak olma yolunda en büyük düşmanı ise “tembellik” tir.

Bir tarafta dünyadan ve ülkemizden mütefekkirlerin, felsefecilerin ideal gençlik tasavvurları diğer yanda günümüz gençleri için ulusal ve uluslararası ölçekte oluşturulan gençlik politikaları. İkisinin de nihai gayesi toplumsal refahı yükseltmek. Peki ideal gençlik tasavvurları ile gençlik politikalarının arasındaki mesafe ne durumda? Gençlik politikaları, ideal gençlik tasavvurları ile temellendirilebilir mi? Ne kadar gerçekçi ve uygulanabilir olur? Ya da yapılması gereken tam olarak bu mudur?

Hayır. “Bir gençlik! Bir gençlik! Bir gençlik!” diyerek başlamayacağım. Üstad Necip Fazıl’ın bu çağrısını hafife aldığımdan yahut etkisiz bulduğum için değil. Bilakis, gençlik üzerine yazılan her yazı, yapılan her konuşmaya bu nida ile girmenin gören gözleri kör, işiten kulakları sağır edecek kadar boca edilmesinden mütevellit. Üstadın ince işçilikle inşa ettiği felsefesi “Aksiyon”a geçirerek sahada karşılık bulmaktan ziyade aşinalık körlüğüne sebep olarak çoğu zaman salonlarda yankı, satırlarda hamasi söylem olarak kaldığı için. Zaten kendisinin Gençliğe Hitabe’sine böyle bir giriş yapma sebebi de ideal bir nesle olan özleminden kaynaklanmıyor muydu? “Özleminden!”

Necip Fazıl’dan girdik lakin “İdeal Gençlik” özlemi salt O’na hasredilemez elbet. İnsanlık tarihinde sıcaklığını hiç kaybetmeyen ana gündem maddelerinden birisi olmuştur, olmaya devam edecektir. Zira gençlik, sadece biyolojik bir tanımla sınırlı, belirli yaş aralığı ile mukayyet bir dönemden çok daha fazlasını ifade etmektedir. İnsan hayatının en enerjik dönemi, toplumun en dinamik katmanı, geleceğin teminatı gibi şablon ifadelere sığdırılmaya çalışılsa da her şeyden önce bir “irade”dir. Fırsatlar ve tehditler barındıran, yönlendirme ve serbestiyet arasında hassas bir denge tutturulması icab eden, sunulacak imkânlar ve edilecek ıslahlar bağlamında nazik geçişler gerektiren bir “irade”.

Yaşadığı toplumu, içinde bulunduğu sistemi -dahası- küresel düzeni değiştirmek/dönüştürmek isteyen düşünürler, yazdıkları eserler ve ortaya koydukları fikirlerde ideal medeniyet projelerini derin ve detaylı bir şekilde anlatırlar. Teklif ettikleri bu ideal düzeni gençler vesilesiyle hayata geçirmeyi hedeflerler. İdeal toplumun mevcudiyetini ideal gençliğin nitelikli varlığına bağlarlar.

Dünya tarihinden gençliğe dair notlar

Gençlik, insanlık tarihinde sıcaklığını hiç kaybetmeyen ana gündem maddelerinden birisi olmuştur, olmaya devam edecektir.
Gençlik, insanlık tarihinde sıcaklığını hiç kaybetmeyen ana gündem maddelerinden birisi olmuştur, olmaya devam edecektir.

Hesiodos yaklaşık 2700 yıl önce “Günümüz gençleri öyle umursamaz ki, ileride ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bizlere, büyüklere karşı saygılı olmayı, ağır başlı davranmayı öğretmişlerdi. Şimdiki gençler kuralları boş veriyorlar. Çok duyarsızlar ve beklemesini bilmiyorlar.” cümlelerini kuruyor ve olması gereken gençlik modelini tarif ediyor.

Sokrates “Günümüz gençliği lüksü seviyor. Davranışları kötü; büyüklerine karşı saygısızlar ve sadece lak lak etmeyi biliyorlar, büyükleri odaya girdiğinde artık ayağa kalkmıyorlar; ana babaları ile çatışıyor, öğretmenlerine kafa tutuyorlar ve sadece tüketmeyi biliyorlar.” diyor ve ideal gençliğin özelliklerini sıralıyor.

Aristoteles döneminin gençliğini beğenmeyerek “Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda. Kaba bir şekilde yemek yiyorlar, yetişkinlere karşı saygısızlar, ebeveynlerine karşı çıkıyorlar ve öğretmenlerini sinirlendiriyorlar.” sözlerini sarf ediyor ve bir gençlik prototipi çıkartıyor.

Mütefekkirlerin ideal gençlik tasavvurlarına kısa bakış

Gençlik, sadece biyolojik bir tanımla sınırlı, belirli yaş aralığı ile mukayyet bir dönemden çok daha fazlasını ifade etmektedir.
Gençlik, sadece biyolojik bir tanımla sınırlı, belirli yaş aralığı ile mukayyet bir dönemden çok daha fazlasını ifade etmektedir.

Esasında bu kadar uzağa gitmeye lüzum yok. Kendi medeniyetimizden ve yakın tarihte yaşamış düşünürlerimizden fikir izlerini adımladığımız isimlere kısa bir mercek tutalım.

Ömrünü eğitime ve gençliğe adamış fikir insanımız Nurettin Topçu mesela. Yaşadığı dönemde mevcut gençliğin tatminsiz bir ruh hâli ile manevi arayış içinde, dinî hayatı ahlakın yoksunluğu ile tarumar olmuş, ümitsiz ve mutsuz bir hâlde hayatı anlamlandırmaya çalıştığını ifade ediyor. Kime inanacağını, neye yöneleceğini bilemeyen bir savruluşta; kaosun ortasında kendisine gelen iyi ya da kötü her teklifi değerlendirdiğini fakat sığınacağı emin bir liman bulamadığını söylüyor.

Tabii, sorunu tespit edip kendi konfor alanına çekilmiyor Topçu. Çözüm önerisini hemen tüm eserlerinde uzun uzun işliyor. O’na göre ideal gençlik; harekete geçmeyi vazife bilir. Çalışmayı sever, eserinin meyvesini başkalarına bırakmaktan hoşlanır. Günübirlik çıkarlar ve basit hesaplar peşinde koşmaz. Hizmet, hürmet ve merhamet ekseninde İslam Ahlakını kuşanır. Faziletle ahlâkın muzaffer olacağına inanır. Ferdî hayatını, bir ömürlük hareketler serisinin tecrübe devresi olarak kabul eder. Benliğini esir almaya çalışan her türlü engele İsyan Ahlakı ile mâni olur. İradelidir ve iradesini sonsuzluğa bağlar. Hazlarına mahkûm olmaz, mesuliyet şuuruna sahiptir. Ruh gayesi olan hürriyeti olmadan yaşayamaz. İdeal toplumu inşa edecek potansiyeldir. Millet mistiklerini yoluna rehber seçer. Neşveli ve anlamlı bir hayat yaşar. Metafizik kudret ve ilhama sahiptir. Tarihini, kültürünü iyi bilir, vatanına bütün ruhuyla sahip çıkar.

Sezai Karakoç’un gençlik manifestosu

Mehmet Akif, ideal gençlik tasavvurunu “Asım” prototipi üzerinden tarif etmiştir. İman cevherine sahip, bedenen güçlü ve gürbüz, dinî ve milli ahlaka sahip, bilgi, marifet ve fazilet sahibi olmalıdır diyerek özetlemiştir.
Mehmet Akif, ideal gençlik tasavvurunu “Asım” prototipi üzerinden tarif etmiştir. İman cevherine sahip, bedenen güçlü ve gürbüz, dinî ve milli ahlaka sahip, bilgi, marifet ve fazilet sahibi olmalıdır diyerek özetlemiştir.

Sezai Karakoç ise hayalini kurduğu ideal toplumu anlatırken “Diriliş” kavramını kullanıyor. Mevcut durum ne kadar kötü olursa olsun böyle bir diriliş neslinin bir gün vücut bulacağına dair ümidini “Diriliş eri. Doğu’nun ve batının özlemini çektiği haberci. Yollarda gözlenen, tozların gerisinde hayal edilen yolcu.” cümleleri ile dile getiriyor. Diriliş Neslinin Amentüsü eserinde Karakoç, özlemini duyduğu gençliği ve sistemi anlatır. Kitap bu yönüyle bir gençlik manifestosu olarak kabul edilir.

Karakoç’a göre ideal gençliğin ruhu tanrısızlıkta kararır, asit içinde erir gibi, gazda boğulur gibi hisseder. Peşin hükümlere savaş açmalıdır. Bunun için de Doğuyu ve Batıyı derinlemesine incelemeli, onların yükseliş ve düşüşlerinin sebeplerini detaylı bir şekilde araştırmalıdır. İslam inanç ve medeniyetine mensup olan bir toplum, nasıl olur da bugünkü acıklı duruma düşer diye merak etmeli, öğrenmelidir.

Medeniyet savaşı vermelidir. Bu savaş topla tüfekle, bombayla, molotof kokteyli ile yapılan bir savaş olmaktan öte bir ruh savaşıdır. Bu savaşta beden, benliğin bir aletidir. Medeniyet savaşı bir hayat tarzıdır.

Otokritik yapmalıdır. Değiştirebilmek için değişmelidir. “Zaman kahramanıdır. Geçmiş ve gelecek zamanı tutar şimdiki zamana getirir. İşte bu, Karakoç’a göre “Zaman Kahramanlığı”dır. İdeal gençlik daima çağdaş olmalıdır. Ama neyle çağdaş olmalıdır?” Karakoç kendisi cevaplıyor; başkalarıyla çağdaş olmamalı, kendi kendisiyle çağdaş olmalıdır. “İslam, aktüeli unutmaksızın ebedî olana dönüştür.” der. Karakoç’a göre dünya, ideal gençliğin eli altında bin bir açıdan optimal verime kavuşan bir tarla olur.

İdeal gençlik için iş, ibadettir. Bilir ki, ekonomi; kültürün eşyaya dönük yüzüdür. Nasıl ki, hafif kültürle ağır sanayi olmaz. Onun için, ruhunu Allah’a teslim etmiş olan Müslüman, ibadetin ağır ve kalifiye elemanı olduğu gibi onun topluma ve tarihe dönük yüzü olan “ağır kültür”ün yolcusudur.

Ali Fuad Başgil’in irade kahramanı gençler

Ali Fuad Başgil.
Ali Fuad Başgil.

Ali Fuad Başgil’e göre muvaffakiyetin ilk şartı “İrade Kahramanı” olmaktır. İrade eğitimi ailede başlar okulda devam eder. Başgil’e göre okullar gençlere sadece bilgi yükleyen kurumlar olmakla kalmamalı irade eğitimlerini de desteklemelidir. Lakin okulları bu anlamda yetersiz görür ve şu cümlelerle ifade eder; “Gönül ister ki, okullarımız ilköğrenimden yükseköğrenimin sonuna kadar, derece derece gençlere öğrenme ve yetişme yolunda güvenle yürümenin yolunu öğretsin; çalışıp başarılı olmanın sırrını göstersin. Okul, bilgi üreten fabrika hâlinde çalışmasın ve gençlerin yalnız zekâları üzerinde kalmasın, iradeleri üzerinde de dursun ve onların ruh terbiyelerini yapsın. Çünkü insanın kıymet ve kuvveti, bilgisinin genişliğinde olmaktan çok, benliğine sahip ve iradesine hâkim olabilmesinde, iyi huylarında ve ruh terbiyesindedir.”

Gençliğin muvaffak olma yolunda en büyük düşmanı ise “tembellik” tir. Ona göre tembellik, insanın karşısına çıkıp da mertçe savaşan bir düşman değildir. Kötü arkadaşlar da aynı tembellik gibi maskeli ve sinsidir.

İyi örnekleri model almalıdır. Kötü örnekler, ahlak düşkünlüğünü zekâ eseri sanırlar, aldatarak hedefe ulaşmayı başarı sayarlar. “Sakın bunları hayatın için rehber alma.

Şarlatanlığın ve parazitliğin gösterişli hayatından gözlerin kamaşıp da sakın namuslu çalışmanın güvenilir sonucundan şüpheye düşme. Geleceğini bir tesadüfün cilvesine terk etme. Hilekâr ve düzenbaz zekânın kartondan köşküne imrenme.” İdeal gençliğin verimli çalışmasını ancak haris olmaması gerektiğini “Haris insan, ciğer bulaşmış eğeyi yalayan aç kedi gibidir; dilinden akan kanı yalar da bilmez.” Cümleleri ile ifade eder.

“Genç adam düşün!”

Necip Fazıl, “Genç adam düşün!” diyerek düşünen bir gençlik tasavvur ediyor. İdeal gençlik, hayatın neşesi ve aksiyonu içinde yaşarken heva ve hevesine kapılmamalı, davası nefsini ruha dönüştürmelidir. Necip Fazıl’a göre hürriyet, nefsin esaretinden kurtulmak, hakka esir ve hakikate teslim olmaktır. Nefsini öldürmekle uğraşmamalı, ihlas, aşk, samimiyet ve fedakarlıkla nefsini terbiye etmelidir. O’na göre ideal gençliğin özgürlük tecellisi hakka esaretten başka bir şey değildir. Ruh adalesi pörsümüş olan insanı, genç olsun, ihtiyar olsun, bir laşeden ibaret görmüştür. “Gözü kara olmak, dava adamının, inandığı şeyi

hayata ve eşyaya nakşetmesi için biricik vasıtadır. Her tedbir alındıktan ve basiret planında her şey pişirildikten sonra mutlaka cürete, gözü karalığa ihtiyaç vardır.” cümlelerinden de anlaşılacağı üzere düşünülmüş ve öngörülmüş bir aksiyon ve atılımı kastetmiştir, kör cesaretini değil; gözü karalığı. “Genç, hem dâvamızın geçiş yolu hem de emanetçimizdir. Doğrudan doğruya ruhuna iman doldurmakla mükellef olduğumuz büyük enerji deposu” derken gençliğe enerji deposu olma mesuliyeti de yüklemiştir. “Utansın” adlı şiirinde de Necip Fazıl ideal gençliğin yönelmesi gereken hedefleri göstermiş, adeta bir “yapılacaklar listesi” çıkarmıştır. Şiire göre ideal genç her durumda gayret etmeli, emek vermeli, asla vazgeçmemeli, şartlarını zorlamalıdır.

Asım’ın nesli Mehmet Akif, ideal gençlik tasavvurunu “Asım” prototipi üzerinden tarif etmiştir. İman cevherine sahip, bedenen güçlü ve gürbüz, dinî ve milli ahlaka sahip, bilgi, marifet ve fazilet sahibi olmalıdır diyerek özetlemiştir.

Türkiye’de değişen durumlar

1970’li yıllarda Türkiye’de ideolojik olaylar sebebiyle gençlere olan bakış pek de olumlu değildi. 1982 Anayasası düzenlenirken gençler tehdit olarak algılanmış ve katılım mekanizmalarının dışında tutulmuştu. O yıllardaki yasal düzenlemelerde gençlerin boş zamanlarını nasıl değerlendirmesi gerektiği ve kötü alışkanlıklardan uzak tutulması üzerinde durulmuştu. 2019 yılına gelindiğinde; Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı, 1. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, I. ve II. 100 Günlük İcraat Raporları’nda gençlikle ilgili ifadeleri geçmektedir. II. 100 Günlük İcraat Raporu’nda gençlerin karar alma mekanizmalarına aktif katılımlarını sağlamak amacıyla tematik gençlik merkezlerinin açılması ve buna yönelik faaliyetlerin düzenlenmesi gençlerin süreçte yer almalarını sağlayan önemli bir adım olarak değerlendirilebilir.

Biri diğerinden ayrı düşünülemez

Dünyada ve Türkiye oluşturulan gençlik politikalarını derin ve detaylı bir şekilde incelediğimizde gençlerin eğitim, sağlık, istihdam, sosyal, kültürel, çevre gibi konularda bilinçli aktörler hâline gelmeleri amaçlandığını görürüz. Buradaki gaye ise ülkelerin ve dünyanın geleceğini gençler vasıtasıyla garanti altına almaktır.

Biraz daha irdelediğimizde karşımıza çıkan gerçek ise bu politikaların fiilen uygulanabilirliği gençlerin milli ve insani değerleri kuşanmaları, yaşamaları ve yaşatmalarına bağlıdır. Özünde, karakter erdemleri yerleşmemiş gençler bahsi geçen alanlarda kendi ülkelerine ve dünya geneline fayda sağlamakta aciz kalırlar. Kendini yetiştirmiş ve topluma/insanlığa katma değer sunma donanımında olan gençlere ise inisiyatif alabilecekleri imkanlar sunulmalıdır. Yani mütefekkirlerin ideal gençlik tasavvurları uygulanabilir gençlik politikalarına, gençlik politikaları ise üst düzey farkındalıklı bir uygulayıcı olarak ideal gençliğe muhtaçtır. Birini diğerinden ayrı düşünmek nakıslık alameti olur. Lakin mevcut şartlarda ideal gençlik tasavvurlarıyla temellendirilmiş gençlik politikalarından bahsetmek güç görünmekte. Dolayısı ile gençlik politikaları da ideal gençliği doğurmaktan aciz kalmakta. Velev ki politikalar ideal gençliğe göre şekillendi. Bu defa da planlandığı ideallikte uygulanabilecek mi sorunuyla karşılaşılmakta.

Gençlik tasavvurları ile temellendirilmiş politikalardan sağlanacak toplumsal ve küresel fayda yüksek olacaktır. Ancak Finlandiya örneğini müstesna tutarsak tasavvurlar ve politikalar arasındaki mesafe bugünün gerçekliğine baktığımızda pek de yakın görünmemektedir. Bu durumun kendi içinde önemli sebepleri bulunmakla birlikte başka yazının konusudur.

Sırtını gerçekliğe dayayan ideal Amaç ve hedefler belirlenirken “gerçekçilik” ilkesinden kopmadan, hayallere kapılmadan fakat ulaşılabilecek en üst seviye belirlenmelidir. Uygulama aşamasında o en üst seviyeye ulaşılamazsa bir alt kademeye varılacaktır, ki bu da iş görür. Daha en başında “vasat”ın nihai hedef olarak belirlendiği sistemlerde bir altındaki kademe beklentiyi karşılamayacaktır. Bu sebeple gençlik tasavvurlarında da politikalarda da sırtını gerçekliğe dayayan, uygulanabilir bir “ideal” tanımı mühimdir. Daha mühimi ise ikisi arasındaki sağlıklı ilişki ve senronizasyondur. Aksi hâlde yasalarda politikalar, kafalarda tasavvurlar dilediği kadar idealize edilsin; reel hayatta hâlâ sosyal, kültürel, ekonomik ve daha pek çok alanda debelenmeye devam edilir. Daha da önemlisi hayatın bütününde anlamsızlık ve amaçsızlık girdabında savrulurken gençler bir avuç dertlinin yürekleri kavrulur belki fakat sistem ve kurucuları kürsülerde küresel dünya düzenini sağlamak için kararlar almaya devam eder. Hoşgeldin reelpolitik.