Hicretin yeni mekânı: Türkiye

Kimilerine göre Türkiye laik bir devlet olduğu için böylesi bir din özgürlüğü yaşanıyorken aynı zamanda modern kalabiliyor ve bu sebeple tercih ediliyor. Kimilerine göre ise laiklik hicret etmeyi düşünen bir grup Müslüman’ı endişelendiriyor.
Kimilerine göre Türkiye laik bir devlet olduğu için böylesi bir din özgürlüğü yaşanıyorken aynı zamanda modern kalabiliyor ve bu sebeple tercih ediliyor. Kimilerine göre ise laiklik hicret etmeyi düşünen bir grup Müslüman’ı endişelendiriyor.

Geçen yüzyılın başında bir milyondan fazla Müslüman’ın Balkanlar’dan Türkiye’ye göç etmesi gibi bugün de Avrupa ve Amerika’da yaşayan Müslümanlar yeni bir hayat gayesiyle Türkiye’ye taşınıyorlar. Ancak bu yeni göçmen grubunun durumu biraz daha farklı; soykırımdan, savaştan veya baskıcı rejimden kaçmıyorlar, hicret ediyorlar. İstanbul’a hicret etmiş bir Youtuber’ın ifadesiyle: “Türkiye’ye insanlar para kazanmaya gitmiyor; para kazanıp gidiyor.” Dolayısıyla bu yeni göçmen grubu alışılagelen profilin dışında kalıyor.

Hicret, bir kişiden veya gruptan ayrılmak, kötü şeyleri terk etmek, Allah uğrunda başka bir yere göç etmek anlamına gelen “hecr” kökünden türemiştir. Kur’an-ı Kerim’de peygamberlerin ve onlara inanan çevresindeki halkın daha rahat edebileceği bir konuma hicret etmelerinin yer yer bahsi geçer: “Bunun üzerine Lût, İbrâhim’e iman etti. İbrâhim: “Ben, dinimi yaşayabilmem için Rabbimin emrettiği yere hicret ediyorum. Şüphesiz O, kudreti dâimâ üstün gelen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır’ dedi.” (Ankebut/26)

En iyi bildiğimiz hicret örneği olan Hz. Muhammed (sav) ve çevresindeki Müslümanların baskı ve zulüm sebebiyle Mekke’den Medine’ye hicreti bugün çeşitlenerek katlanan benzer problemlerden dolayı Batılı Müslümanların gündeminde. İslamofobi, liberal politikalar, toplumda LGBTQ+ desteğine olan artışın okullara ve çocuklara etkisi, Müslüman topluluk yoksunluğu gibi nedenlerden dolayı Batı’dan Doğu’ya doğru büyüyen bir hicret talebi var. Malezya, Katar ve Suudi Arabistan hicret için tercih edilen ülkeler arasında. Fakat kabaca son 5 yıldır hicret konumları arasında Türkiye önemli trende ev sahipliği yapıyor.

Öncelikle hicret sanıldığının aksine naif ve romantik bir mesele değil. Elbette bir İstanbul rüyasına kapılıp gelenler olabilir ancak uzun vadeli ve kalıcı bir göç için rüyalar yeterli olmayacaktır. Bugün hicretin temel motivasyonu din özgürlüğü, ümmetle bağ kurabilmek, İslam’ı daha rahat yaşayabilmek olsa da ekonomi, coğrafi şartlar, toplumsal yapı gibi dünyaya dair olan koşulları da bünyesinde barındırıyor.

Müslüman ülkeler uzun yıllar beyin göçünden muzdaripti. Türkiye başta olmak üzere çeşitli ülkelere yaşanan bu göç dalgasının Batı ülkelerinin ekonomisinin olumsuz yönde etkileneceği tahmin ediliyor.
Müslüman ülkeler uzun yıllar beyin göçünden muzdaripti. Türkiye başta olmak üzere çeşitli ülkelere yaşanan bu göç dalgasının Batı ülkelerinin ekonomisinin olumsuz yönde etkileneceği tahmin ediliyor.

Youtube başta olmak üzere çeşitli sosyal medya platformlarında Türkiye’ye hicret etmiş kullanıcılar deneyimlerini takipçileriyle paylaşıyor. Bu içeriklere genel çerçevede büyük bir akım diyemesek de “Hijrah to Turkey” başlığı altında gruplandırabileceğimiz azımsanamayacak sayıda içerik bulabiliyoruz. Bu içeriklerin altında aklında soru işareti olan kullanıcılar birbirlerine tavsiyelerde bulunuyor veya neden Türkiye’ye gidilmemesi gerektiğini anlatıyorlar.

İçerikleri kontrol ettiğimizde 3 yıl öncesinde, yani 2021’de başlayıp son 5 aya kadar deneyimini paylaşan kullanıcılar bulabiliyoruz. Hatta öyle ki bu kullanıcıların bir kısmı sadece kendi tecrübesini paylaşmıyor, açık çağrıda bulunarak Batılı Müslümanları Türkiye’ye davet ediyor. Bu tavra sahip olanlar Türkiye’yi Müslüman dünyasının mücevheri olarak görüyor ve “dışarıdaki” ümmete çağrıda bulunuyorlar. İstanbul başta olmak üzere Bursa, Konya ve Antalya’yı tercih ediyorlar. İstanbul özelinde ise Üsküdar ve Başakşehir’de ikamet ediyorlar.

Batılı Müslümanlar dünya ümmetini neden Türkiye’ye çağırıyor? Yapılan paylaşımları incelediğimde gördüklerimi sıralayacak olursam öncelikle ümmetle yeniden bağ kurmak istedikleri için hicret ediyorlar. Türkiye’nin seküler bir penceresi bulunsa da Batı’daki gibi bir İslamofobi tehlikesi yok. Bunun haricinde Batı’da Müslümanlar maruz kaldıkları baskı ve çıplaklık, LGBTQ+ ve liberal gündem sebebiyle çocuk yetiştirmekte zorlanıyorlar. Müslüman hassasiyetlerini zorlayan düzenlemeler ve kurallar gelişiyor, Müslümanlar devamlı kendilerini ya taviz verme ya da tavır almak zorunda hissediyorlar. Bu durum insanları yoruyor ve bir güvenlik tehdidi oluşturuyor. Türkiye bu gündemin dışında olduğundan dolayı çocuk sahibi olan Müslüman Batılılar adına çocuk yetiştirmek ve yaşamak için oldukça müsait bir yer.

Müslümanların kendi içlerinde gruplaşmalarına, bir topluluk oluşturmalarına dair herhangi bir engel bulunmuyor. İlginçtir ki BAE’den İstanbul’a yerleşmiş olan Ameen Omar temel hicret nedeninin Müslüman topluluk eksikliği olduğunu söylüyor. Sadece Batı’da değil, Müslüman coğrafyasında da ümmetin bir arada hissetme ihtiyacı tam olarak karşılanamıyor. The Thinking Muslim programına katılan Thomas Abdul Qadir, Amerika’da ya da herhangi bir yerde azınlık olmanın baskısından Türkiye’ye geldiğinde kurtulduğunu söylüyor. Amerika’da yaşadığı süreci baz alarak “Birey olarak dini özgürlüklerimiz var ama hiçbir noktada topluluk olarak belirli özgürlüklere sahip olduğumuzu söylemiyorlar. (…) Yahudilerin, Amişlerin kendi hakları var ama Müslümanların olmayacak.” diyor.

Türkiye’ye hicret etmiş kişilerin yorumlarını dinlerken ilkokul sıralarında Türkiye için sıralanan kitabi bilgileri hatırlamamak elde değil. “Türkiye dört mevsimi yaşayan bir ülkedir.” cümlesi burada doğup büyümüş ve yaşamaya devam edenler için fazla bir anlam ifade etmese de iklim, hicret edenlerin dikkat ettiği bir madde. Kışın ve yazın nasıl geçtiği, bir ülkeyi yaşanabilir kılan önemli kriterlerden biri. Aynı şekilde Türkiye’nin jeopolitik konumu, Asya, Avrupa ve Afrika’nın ortasında yer alıyor olması da tercihleri büyük oranda etkiliyor. Bunun yanında uçak sıklığının fazla olması ve dünyanın neredeyse her yerine direkt uçabiliyor olmak bahsettiğimiz göçmen grubu için önemli. Çünkü bu grup dünyanın geri kalanıyla ilişkilerini sürdürmeye devam ediyor. Ayrıca yiyecek ve içeceklerin helal olması, sürekli içerik kontrol etme zorunluluğunun olmayışı avantajlar listesinde sayılan özelliklerden. Eğer bu içeriklere göz atarsanız meyve ve sebzelerin organik oluşundan da şaşkınlıkla bahsettiklerini görebilirsiniz.

İslamofobi, liberal politikalar, toplumda LGBTQ+ desteğine olan artışın okullara ve çocuklara etkisi, Müslüman topluluk yoksunluğu gibi nedenlerden dolayı Batı’dan Doğu’ya doğru büyüyen bir hicret talebi var.
İslamofobi, liberal politikalar, toplumda LGBTQ+ desteğine olan artışın okullara ve çocuklara etkisi, Müslüman topluluk yoksunluğu gibi nedenlerden dolayı Batı’dan Doğu’ya doğru büyüyen bir hicret talebi var.

Yine bahsedilen avantajlardan biri Türkiye’nin Avrupa standartlarında bir hayat kalitesi sunuyor olması. Buradaki kasıt okul, hastane, altyapı gibi sistemlerin düzenli ve kaliteli olması. Londra’dan hicret etmiş olan bir Pakistanlı Türkiye’yi tercih etmesindeki nedenleri açıklarken “Herhangi bir ihtiyaç için (sağlık sorunları gibi) Avrupa’ya veya Amerika’ya gitmek zorunda hissetmiyorum.” diyor. Türkiye’de yaşayan bir İngiliz olan Lauren Booth ise “Bir Avrupalı Müslüman olarak kendimi evimde hissediyorum.” diyor. Modernliğin ve geleneğin bir aradalığının yarattığı cazibe Batılı Müslümanları etkiliyor.

Kimilerine göre Türkiye laik bir devlet olduğu için böylesi bir din özgürlüğü yaşanıyorken aynı zamanda modern kalabiliyor ve bu sebeple tercih ediliyor. Kimilerine göre ise laiklik hicret etmeyi düşünen bir grup Müslüman’ı endişelendiriyor. Bahsi geçen içeriklerin altında insanların birbirlerine tavsiyeler verdiğinden bahsetmiştim. Hicret için İstanbul’u düşünen ancak aklında soruları olan bir Reddit kullanıcısına gelen yorumlarda bu trendin bir yanılsama yarattığını belirterek Türkiye’nin laik bir devlet olduğu hatırlatıyor ve başörtüsü takmayan kadınların çokluğu, alkol satışının varlığı ve Ramazan’da oruç tutma oranlarının görece düşük olmasını ekleyerek uyarıda bulunuyorlar. Hatta bu kullanıcılar Türklerin büyük çoğunluğunun Amerikalılar gibi kültürel dindar olduğunu belirtiyorlar.

Sosyal medya platformlarında neden Türkiye’ye hicret etmeliyiz içerikleri bulunduğu gibi hicreti düşünen Müslümanları uyarmaya çalışan içerik üreticileri de bulunuyor. Olumsuz özellikler arasında sayılan başlıklardan biri dil problemi. Türkiye’nin en büyük metropolü olan İstanbul’da bile İngilizce bilme oranı düşük olduğu için hicret etmeyi düşünen kişinin Türkçe öğrenmesi bir zorunluluk hâline geliyor. Bunun dışında Türkiye’nin son yıllarda sarsılan ekonomisi yerli halkın alım gücünü düşürdüğü için halk göçmenlere karşı mesafeli duruyor. Dolayısıyla hicret sonrası toplumla entegrasyon aşamasında bazı problemler doğuyor. Ve toplumun göçmenlere karşı olan tutumu seçim sürecinde önemli bir faktör olduğundan dolayı son dönemlerde vize ve vatandaşlık işlemlerine çeşitli kısıtlamalar getirildi. Geçmişe oranla artık Türkiye’de ikamet etmek kolay değil ve bu da hicret etmeyi düşünenler için bir dezavantaj.

Türk toplumunda göçmenlere karşı olan mesafe her içerik üreticisinin bahsettiği bir başlık olmasa da Türk kullanıcıların veya Türkiye’yi ziyaret etmiş -çoğunlukla Arap kökenli turistlerin- yorumları hepimizin bildiği gerilimin dışavurumu niteliğinde. Türk toplumunun “yabancı”lara karşı tutumu sorusuna cevap veren Thomas Abdul Qadir böyle bir şeyin saklanamayacağını fakat Batılı Müslümanlar olarak yabancı düşmanlığına alışık olduklarını belirtiyor. Yaklaşık 10 yıldır İstanbul’da yaşayan Abdul Qadir yaşadığı semtte onlarca burger dükkânı olmasına rağmen açılan falafel dükkanına tepki gösterildiğini belirterek “Burger Türk olabilir ama falafel olamaz.” diyor. Hicret etmiş ve Türkiye’de kalmaya devam eden bu göçmen grubu İslam’ı yaşayabileceği bir ülkeye göç etmeyi dini bir vazife olarak okuduklarını ve ekonomik çöküşe rağmen Türkiye’de yaşamanın hâlâ avantajlı olduğunu belirtiyorlar.

Müslüman ülkeler uzun yıllar beyin göçünden muzdaripti. Türkiye başta olmak üzere çeşitli ülkelere yaşanan bu göç dalgasının Batı ülkelerinin ekonomisinin olumsuz yönde etkileneceği tahmin ediliyor. Çünkü Müslümanlar, Hindularla birlikte Amerika’da yüksek eğitim seviyesine sahip grupların başında geliyor.1 Sağlık gibi profesyonel alanlarda da fazlasıyla yer alıyorlar. Örneğin Michigan eyaletinde toplumun %3’ü Müslüman olmasına rağmen doktorların %15’i Müslüman.2 Batı özelinde yapılan yayınlarda Müslümanlara ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapılmaya devam edildiği takdirde ekonomide ciddi sorunlar olabileceği tartışılıyor. Batı’nın Müslümanlara uyguladığı baskı, Müslümanları Batı’dan uzaklaştırıp İslam’ın rahatlıkla yaşandığı ülkelere dönme çağrısına yol açıyor.

hicret sanıldığının aksine naif ve romantik bir mesele değil. Elbette bir İstanbul rüyasına kapılıp gelenler olabilir ancak uzun vadeli ve kalıcı bir göç için rüyalar yeterli olmayacaktır.
hicret sanıldığının aksine naif ve romantik bir mesele değil. Elbette bir İstanbul rüyasına kapılıp gelenler olabilir ancak uzun vadeli ve kalıcı bir göç için rüyalar yeterli olmayacaktır.

1. “Hindus, Muslims among America’s best-educated groups, report finds, The Christian Science Monitor”

2. “At Ramadan, group pushes positive images of Muslims, Detroit Free Press”

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım