Hale Sargın: Ne demişler, “ağaç değiliz ya, hareket edebiliriz”
Bir bisiklet ve bir düş insanı her yere götürebilir, diyen Hale Sargın ile iki teker üstünde söyleştik.
Çantanızda ne eksik olmaz?
Uzun ya da kısa mesafe fark etmez; çantamda mutlaka fotoğraf makinemi, günlüğümü, müzik çalarımı, elektronik kitabımı taşırım.
Evinizi sırtınızda/bisikletinizde taşırken hayat nasıl?
Ev kavramı son 5 yılda benim için somut bir kavram olmaktan çıktı. Ev demek kalbimin heyecanla attığı yer demek! Bu hiçbir yere kök salmadan yaşayabilmek, beraberinde özgürlük hissini derinlemesine hissedebilmemi de sağladı. Aynı zamanda sırtımda/bisikletimde taşıyabildiğim yük limitli olduğu için aslında gerçekten yaşam için nelere ihtiyacım olduğunu da bu hayat tarzını seçtikten sonra daha iyi öğrenmiş oldum. Daha hafif, doğaya daha duyarlı ve bağımsız bir hayat.
Gezmek iyi de çöller, dağlar, börtü böcek ile aranız nasıl?
Dağlar, çöller benim öğretmenim; börtü böcek ise yaşadığım dünyayı paylaştığım diğer canlılar. Toplum normları çerçevesinde yaşama karşı farkındalıklarımızın sınırları var, doğa ise sınırsız. Bu yüzdendir yeryüzüne gelmiş önemli insanların şifalanmak, yaratıcı ile buluşmak için dağlara, mağaralara kaçışı.
Birçoğumuz, özellikle şehirlerde yaşayanlarımız -ki benim de yola çıkmadan önceki hayatım gibi- kalabalıklar içinde, gürültülü ortamlarda kendi iç sesimizi duyamadan, etrafımız zararlı kimyasallarla temizlenmiş olarak ve bunun adına da sağlıklı yaşam diyerek, ayaklarımızın toprakla buluşmadığı, hayvanlardan uzak hayatlar sürüyor.
Doğa benim için ziyaret edilecek bir yer değil, benim evim.
Güneşi dağların arasından batırarak uykuya yatmak, çöllerin ıssızlığında şehirlerdeki gürültüden kirlenmiş kulaklarımızı temizlemek, bir yaz gecesini ateş böceklerinin ışıltıları ile süslemek... İnsanoğlunun hiçbir icadı bunların verdiği keyfi veremeyecek.
Rota mı sizi çağırıyor, şimdi ansızın mı İtalya’dasınız?
Bisiklet yolculuğumda belli bir rotam var; Amerika kıtasının en güney ucu Patagonya’dan en kuzey ucu olan Alaska’ya doğru pedallıyorum. Güney Amerika’da bulunduğum 3 yıl boyunca Türkiye’ye hiç gelmemiştim. Mayıs ayında bisiklet yolculuğuma kısa bir mola verdim, Türkiye’yi ziyaret ettikten sonra, daha önce İtalya Sicilya’da yaşadığım ve burada da dostlarım, arkadaşlarım olduğu için İtalya’yı da ziyaret etmek, hasret gidermek istedim. O yüzden şu an İtalya’dayım.
Ağustos ayında tekrar Peru’ya, bisiklet yolculuğuma ara verdiğim yere geri dönüp kaldığım yerden pedallamaya devam edeceğim. Peru sonrasında Ekvator, Kolombiya, sonra Panama’ya giriş yaparak Orta Amerika ülkelerinde pedallayıp ABD’ye, Kanada üzerinden Alaska’ya ulaşmayı düşlüyorum. Genel hatlarıyla rotam bu, fakat yola, yolda karşıma çıkan her şeye kalbim açık. Rotam üzerindeki yerlerde ne kadar süre kalacağım konusunda tamamen esneğim.
“Bir sabah uyanıp bankacı olmak istemiyorum” mu dediniz?
Akşamdan sabaha değil elbet, zaman içerisinde gelişti benim uyanışım. Uyandıktan sonra da bir daha uyumak ne mümkün!
- Sistemin verdiği hayalin gerçek yüzünü görüyorsun; “65’ine kadar senin suyunu çıkartacağım sonrasında ne istiyorsan yap, balıkçı kasabasına mı gidip yerleşirsin, dünya turuna mı çıkarsın, artık o yaşta ne yapabiliyorsan yap!” Bu sistem içinde 65’ine sağ çıkabilene aşk olsun! Stres, sağlıksız beslenme, endişe, korku, hırs... Ne için?
En heyecan veren rotanız hangisiydi?
Heyecan veren yerlerden birini söyleyebilirim ancak size. Dünyanın en büyük tuz gölü Bolivya’da yer alan Uyuni’yi bisikletle pedallamak heyecan veren bir deneyimdi. Neredeyse uçsuz bucaksız bembeyaz tuzların ortasında bir yerde uyanıp, güneşin tuzların üzerinde renk değiştirerek batışını seyretmek. Sanki başka bir gezegene fırlatılmış gibiydim.
Evde/işte çalışan kadından bisiklet tamir edene dönüşmek nasıl?
Buna dönüşüm demektense kendini keşfetmek demek daha doğru olur. Başta toplumun koyduğu kurallarla sonrasında eğitim sistemi ile sosyal statümle hayatta yapabileceklerimin önüne engeller koyduğumu fark ettim seyahat etmeye başladıktan sonra.
Bu engelleri kaldırdığımda gördüm ki plazada bir ofiste bilgisayarda dans ederek yazı yazan ellerim çok iyi çapa, balta da tutabiliyormuş; kazak ören ellerim kurbağacık ile bisikleti de tamir edebiliyormuş. Yolda olmanın bana verdiği en güzel hediyelerden biri “Ben de yapabilirim”i fark etmek oldu. Kendimi kurcaladıkça daha neler çıkacak merakla bekliyorum.
Zor olan nedir, yolda olmak mı durmak mı?
2012’de kurumsal hayatı geride bıraktığımdan bu yana sürekli yerimi yurdumu değiştirdiğim göçebe bir hayat tarzım var. Geçen bu 5 yılda, aynı yerde en uzun kaldığım süre 3 ay. Bazen sadece 1 gece. Ne demişler, ağaç değiliz ya, hareket edebiliriz.
Dil öğrenme serüveninizde etkin olan neydi?
İtalyanca ve İspanyolcayı bu dilleri konuşan ülkelerde öğrendim. Bu kesinlikle çok büyük avantajdı. Utangaçlığı, çok iyi konuşamıyorum gibi endişeleri bir kenara bıraktım. Yeni konuşmayı öğrenen bir çocuk gibi sürekli sorarak, söylenenleri tekrarlayarak büyük bir sabırla ilerledim. Kendimi bu dilleri öğrenmeye mecbur ettim gönüllü olarak. İngilizceyi ise ana dili İngilizce olan diğer gezginlerle birlikte seyahat ederek, sohbet ederek geliştirdim.
Hangi ülkede kaldı ruhunuz?
Ne zaman gözlerimi kapatıp güzel şeyleri hatırlamaya çalışsam gözümün önünde öncelikle Patagonya beliriyor. Amerika kıtasının en güney ucunda Şili ve Arjantin topraklarında yer alan bölge. Yeşilin kaç tonu varmış orda gördüm, gözümün görmediği kadar büyük buzullara şahit oldu gözlerim, rüzgârın şiddetini iliklerime kadar hissettim. Sert iklim koşullarına rağmen sıcacık yürekli insanların, mütevazılıkları ve yardımseverlikleri benim için unutulmaz.
Bu gidişlerin sonu hangi düş?
Gezip gördükten ve “işte burası yaşamak istediğim yer” dedikten sonra bir çiftlik kurma hayalim var. Alternatif hayat arayışı içinde olanları da içine dâhil edebileceğim, tüketmekten ziyade üreterek, doğaya ve insana yardım odaklı, kendi kendine yetebilen bir çiftlik var aklımda. Yolların birikimini toprakla buluşturmak, eteğimdeki tüm taşları dökmek ve paylaşmak istiyorum.
Geleceğe bırakmak istediğiniz iz nedir?
Yazar Don Passos’a ait sevdiğim bir söz var:
“Yol sizi nereye götürüyorsa oraya gitmeyin, yol olmayan yerden gidin ki; iz bırakın.”
Yoldan çıktım, ilerliyorum, gidebileceğim, varabileceğim son noktaya kadar...