Gizli kalmış Türkçe yazmalar
Yale üniversitesi Kampüsünün orta yerinde, beyaz kübik bir kutu şeklinde göz dolduran Beinecke Kütüphanesi, İslam tarihi ve edebiyatı için de devasa bir hazine sandığıdır. Binlerce paha biçilmez yazma eser ve belge içinde Adeta yitip gitmiş Türkçe yazma eserler nerdeyse yüz elli yıldır hak ettikleri ilgiden uzakta okuyucularını bekliyorlardı. 2019 sonbaharında, “Bu yazmaların okuyucularını bulabilmesi ancak onların kataloglanması ile mümkün olacak” deyip hepsini raftan indirdik.
Yale Üniversitesi kampüsünde her sabah önünden geçtiğim BEINECKE Kütüphanesi’nde Türkçe yazma eserler olduğunu biliyordum ama sayılarının yüzlerle ifade edilebileceğini ancak güz dönemindeki Osmanlıca dersi için Türkçe yazmaların tamamını görmek isteyince öğrendim.
1968’te Beinecke Nadir Kitaplar ve El Yazmalar Kütüphanesi’nin inşası tamamlanınca üniversitenin çeşitli kütüphanelerinde mevcut yazma eserlerinin hepsi Beinecke’ye taşınmış. Beinecke bir milyonun üzerinde yazma metin ve arşiv belgesi ile bugün dünyanın en büyük yazma eserler kütüphanesi olarak kabul ediliyor.
Fiziksel olarak yazma eserler için oldukça muhafazalı bir bina olarak dizayn edilen kütüphane, muhafaza ettiği 4597 kalem İslami yazma eser ile Princeton ve Los Angeles California Üniversitesi (UCLA)’nden sonra Amerika’nın da en fazla İslami yazma eserler barındıran kütüphanesidir.
Ağırlıklı olarak Arapça olan İslami yazmaları Beinecke Arapça, Farsça ve Türkçe eserlere tahsis edilmiş on farklı koleksiyonda toplamış. Kütüphanedeki Türkçe yazma eserlerin 464 adedi, “Türkçe Yazma Eserler” ve “Türkçe Yazma Eserler İlaveler” başlıklı iki koleksiyonda muhafaza ediliyor. İlaveten, “Hartford Seminary Muhtelif Yazma Eserler Koleksiyonu” başlıklı koleksiyonda yer alan 327 kalem İslami eserden 103 adedi de Türkçedir.
“Hartford Seminary Muhtelif Yazma Eserler” koleksiyonundaki yazmalar henüz kataloglanmadıkları için bu 103 adet Türkçe eserden birkaç ay öncesine kadar haberdar değildik. Bu koleksiyondaki Arapça, Farsça ve Türkçe yazmalar, üzerlerinde hangi dile ait olduklarını belirten bir not dahi olmaksızın sadece numaralar ile etiketlendirilmişlerdi.
Her bir kutudaki yazma eserin dilini, müellifini, muhtevasını tespit etmek ancak muhafaza edildikleri kutulardan çıkarıp her birini tek tek incelemekle mümkün oldu.
Osmanlı topraklarından yeni dünyaya
Bir dedektif gibi İslami yazmaların Yale’e geliş hikâyelerinin izini süren, Gılgamış Destanı’nın tercümanı ve Asurolog, Yakın Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Bölümü profesörlerinden Benjamin Foster ile kütüphanenin Orta Doğu biriminden sorumlu kütüphaneci Roberta L. Dougherty’den öğrendiğimize göre Yale Üniversitesi’nin Türkçe yazma eserler ile tanışması, Amerika’nın ilk Arapça ve Sanskritçe profesörü Edward E. Salisbury sayesinde olmuş.
1841 yılında Yale Üniversitesi’nde ders vermeğe başlayan Salisbury, özellikle Avrupa seyahatleri sırasında müzayedelerden ve sahaflardan İslami yazma eserler toplayarak zengin bir yazma eser koleksiyonu oluşturmuş.
Salisbury, Türkçe ve Farsça bilmediği hâlde Türkçe ve Farsça yazmalar da almıştı. Kütüphaneci Roberta L. Dougherty’nin tespitlerine göre Salisbury’nin 1870’de Yale Üniversitesi’ne bağışladığı koleksiyonda şu an için bilinen üç parça Türkçe eser de var.
Salisbury’nin vefatından sonra satın alınan koleksiyonlar ve yapılan bağışlar ile üniversitenin İslami yazma eserlerinin sayısı yıllar içinde artmış. 1900 yılında Landberg Koleksiyonu ile 842 yazma eser daha koleksiyona eklenmiş.
Landberg Koleksiyonu da Salisbury Koleksiyonu gibi esasta Arapça yazmalardan müteşekkil olduğu için ihtiva ettiği Türkçe eser sayısı oldukça az. 1949’da yaklaşık 300 yazma eser ihtiva eden Wellcome-Kraus Koleksiyonu’nun alınmasını takip eden yıllarda kütüphaneye yüklü oranda Arapça, Farsça ve Türkçe yazma eser alımı devam etmiş.
Özellikle 1963-1966 yılları arasında 154 Türkçe yazma Yale’e kazandırılmış ise de Türkçe yazma eserlerin en fazla girişinin Rescher Koleksiyonu ile gerçekleştiğini yine Roberta Dougherty’den öğreniyoruz.
Rescher Koleksiyonu, ismini aslen Alman bir Yahudi olan Şarkiyatçı Oskar Rescher’den alır. 1925 yılında İstanbul’a yerleşen Oskar Rescher, İstanbul’da İsmail Sâib Efendi’nin sohbetlerine devam etmeğe başlamış ve nihayetinde ihtida edip Osman Reşer adını almıştı.
İyi derecede Arapça bilen ve hem İstanbul İmam-Hatip Okulu’nda ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde de bir zaman Arapça hocası olarak, hem de Süleymaniye, Topkapı Sarayı ve İstanbul Arkeoloji Müzeleri kütüphanelerinde kütüphaneci olarak görev alan Rescher/Reşer Sahaflar’da ve İstanbul’daki edebiyat camiasında dostluklar da geliştirmiş.
Hayatını Arapça yazma eserler üzerine çalışarak geçiren Rescher/Reşer zaman içinde özel koleksiyonunda pek çok Türkçe yazma eser de toplamış.Rescher/Reşer’in kitaplarının önemli bir kısmının vefat edince Bochum Üniversitesi’ndeki Şarkiyat Semineri’ne (Orientalische Seminar) satıldığı biliniyordu.
Beinecke’de “Türkçe Yazmalar İlaveler” koleksiyonunda yer alan 82 parça Türkçe yazma eser de, 1959’dan vefatına dek Yale Üniversitesi’ne Türkçe yazma eserler satan Rescher/Reşer’in 1972’deki vefatını müteakiben satın alınan Rescher Koleksiyonu içindedir.
Türkçe yazmaları raflardan indirmek
Bugün artık sayıları neredeyse 600’e varan Beinecke’nin Türkçe yazmaları tam anlamıyla kataloglanmadıkları için yakın zamanlara dek araştırmacıların ve okuyucuların da dikkatinden kaçmıştı.
Muhtemelen bu yazmaların ilk okuyucuları Yale Üniversitesi’nin Yakın Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Bölümü bünyesinde 2019 Güz döneminde açtığımız “Reading and Research in Ottoman History and Literature” (Osmanlı Tarihi ve Edebiyatında Okuma ve Araştırma) dersinin talebeleri oldu.
2019 güz dönemi boyunca Beinecke Kütüphanesi’nde dersimize tahsis edilen bir odada düzenli aralıklarla bir araya geldik ve talebeler seçtikleri yazma metinlerin hem fiziksel ve sanatsal özelliklerini hem de muhtevalarını bizzat inceleme imkânı buldular.
Güz döneminin sona ermesiyle, 11 Aralık 2019 tarihinde Beinecke Kütüphanesi, Yale Tarih Bölümü, Yale Yakın Doğu Dilleri ve Medeniyetleri Bölümü ve McMillan Merkezi’nin destekleriyle düzenlenen “Off-the-Shelf: Re-discovering Yale’s Uncatalogued Ottoman Manuscripts Symposium” başlıklı bir sempozyumda bahsi geçen üç koleksiyondaki Türkçe yazma eserlerden İbn Haldun Mukaddime’sinin Türkçe tercümesi, isimsiz bir hesap/borç defteri, Şeyhizâde Muhammed Tevfîk’in Risâle fī’l-bahs ve’l-münâzara, müellifleri meçhul Mesâ’il-i şer’iye ve Suver-i mekâtib, Lügat-ı Şâhidî veya Tuhfe-i Şâhidî olarak da bilinen Muğlalı Şâhidî İbrahim Dede’nin Farsça-Türkçe mevzun lügati, anonim bir Kitâb-ı ilm-i hâl, Mehmed bin Ali’nin Terceme-i cedîde fi’l-havâssi’l-müfrede’si, İngilizce-Türkçe lügat Kelimât-ı Türkiyye, dualar ve tılsımlar içeren isimsiz bir yazma eser dersin talebeleri tarafindan akademik dünyaya ve meraklı okuyuculara tanıtıldılar. Böylece, 1870’lerden beri okuyucularını bekleyen Türkçe yazmalardan en azından bir kısmı, okuyucularını bulmuş ve nihayet bırakıldıkları raflardan inmiş oldular.
Türkçe yazma eserler muhtevaları itibarıyla siyer, fıkıh ve ilm-i hâllerden tutun da, tasavvuf, menâkıbname, tarih, tâbirnâme, havâs, tıp, baytarlık gibi pek çok mevzuya uzanan geniş bir yelpazede kaleme alınmışlar ise de bazı müellif ve şairler eserlerinin birden fazla nüshası ile sık sık karşımıza çıkarlar.
On altıncı yüzyılın meşhur âlimlerinden Birgivî Mehmed Efendi ile on yedinci yüzyıl âlimlerinden Üstüvânî Mehmed Efendi başta olmak üzere, Niyâzî Mısrî, Aziz Mahmud Hüdâyî ve İsmâîl Hakkı Bursevî eserlerinin birden fazla nüshalarıyla Beinecke’de en sık karşılaştığımız müelliflerden birkaçıdır.
Süleyman Çelebi’nin asırlarca şevkle okunan Mevlid-i şerîf ismiyle maruf Vesîletü’n-necât’ı da beş farklı nüshası ile öne çıkan eserlerdendir. Fakat Yazıcıoğlu ismiyle maruf Muhammed ibn Salih ibn el-Kâtib’in Muhammediye adlı eseri sekiz nüshası ile bahsi geçen üç koleksiyonda en fazla nüshası olan mensur eserdir.
Beinecke’nin Türkçe yazma eserler koleksiyonları mesneviler, divanlar ve şiir mecmuaları açısından da oldukça zengindirler. 60’tan fazla divan içinde çoğu müzehheb Fuzûlî, Bâkî, Rûhî-yi Bağdâdî, Nef‘î, Nedîm gibi büyük şairlerin divanlarının ikişer nüshası, Nâbî Dîvânı’nın ise dört nüshası mevcuttur. Şairler içinde Beinecke’de en fazla eseri olanlar, Fuzûlî ve Nâbî’dir. Fuzûlî’nin divanının iki kopyası dışında, Hadîkatü’s-sü’edâ’sının üç kopyası, Leylâ vü Mecnûn’un iki ve Sâkînâme mesnevisinin de bir nüshası yer alır. Şair Nâbî ise divanının dört nüshasına ilaveten Hayrînâme’sinin beş, Zeyl-i siyer-i Veysî’sinin üç, Münşe’ât’ının iki, Hayrâbâd ve Siyer’inin de birer nüshası olmak üzere on yedi eseri ile Beinecke’deki Türkçe koleksiyonlarda en fazla ismi geçen şairdir.
Burada şunu da ifade etmekte fayda var ki Türkçe yazmalar koleksiyonlarında yer alan her Türkçe eser yazma eser değildir; rûzname, ferman gibi yazma eser kategorisinde yer almayan Türkçe parçalar da mevcut. Bunların dışında, birkaç yazma eserin ise kendileri değil, mikrofilmden yazıcı aracılığıyla kâğıt üzerine basılmış kopyaları yer alır.
Nasıl ki koleksiyonlardaki her parça, yazma eser değilse, her Türkçe eser de Arap alfabesi ile yazılmış değildir. Güzel bir istisnai örnek olarak Ermeni alfabesi ile yazılmış Aziz Grigor Narekats’i’n Yeraneli Ruhbanın İlm-i Server Olan Mü’eddeb Mushaf-ı Salatın Tercümesi başlıklı eseri bahse değerdir.
Aziz Grigor Narekats’i (ö. 1003) tarafından yazılmış bir dualar ve ilmihal kitabı olup 1860’da Türkçeye çevrilmiş eserin tercümesinde her ne kadar Ermeni alfabesi kullanılmış ise de eserin dili Türkçe olduğu için “Turkish MSS 3” envanter numarasıyla Türkçe yazma eserler arasında kaydedilmiş.
Beinecke’nin Türkçe yazmalarının neredeyse yarısı on sekiz ve on dokuzuncu yüzyıllarda kaleme alınmış olmakla birlikte Beinecke’deki bazı Türkçe yazmaların tarihi on beşinci yüzyıl ortalarına dek gider. Ahmedî’nin 1458 tarihli İskendernâme nüshası ketebe kayıtlarındaki tarihler itibarıyla en eski yazmadır.
Koleksiyonlarda en dikkat çekici yazmalardan biri 4,6 x 7,5 cm ile gömlek cebine sığacak, kendi küçük iddiası, büyük bir dualar ve tılsımlar kitabıdır. İsmi meçhul müellifinin Cebrail aleyhisselam tarafından Hz. Ali’ye getirildiğini iddia ettiği bir dua ile açılan metin, baş ağrısı, halk içinde şirin gözükmek, düşmanın dilini kilitlemek de dâhil olmak üzere pek çok hâl ve sıkıntı için çeşitli dualar ve tılsımlar öğretir ilgili okuyucularına.
Türkçe yazmalar içinde en dikkat çekici eserlerden biri, şüphesiz, Kelimât-ı Türkiyye başlıklı minik lügattir. İngiltere’nin kuzeyindeki Greystoke Cumburland bölgesinden Thomas H. Dowson ismine hazırlandığı anlaşılan Türkçe-İngilizce bir sözlük hem muhtevası hem fiziksel yapısı ile diğerlerinden ayrılır. 1694 tarihinde satın alındığı (veya tamamlandığı) anlaşılan sözlük Türkçe kelimelerin İngilizce karşılıkları, telaffuzları ve günlük hayatta sıkça kullanılan selamlama ifadelerini ihtiva eder.
Hemen ilk sayfasına Thomas H. Dowson ismine ait bir de mühür basılmıştır. Böylece Kelimât-ı Türkiyye, İslami yazmalarda görmeğe alışık olduğumuz mührü, sayfa köşelerindeki varak numaraları, yazmanın sonundaki tesâhüb kaydı ile Thomas H. Dowson’ın İslami yazmalara olan ilgisinin ve muhabbetinin mücessem bir tezahürüdür âdeta.
Her ne kadar Dowson’ın kimliğini henüz tespit edememiş isek de, onun muhtemelen on yedinci yüzyılın ikinci yarısında yolu bir şekilde İstanbul’a düşmüş bir tüccar olduğunu ve İslami eserlerin büyüsüne kapılıp kendisi için de günlük hayatta işine yarayacak pratik bir mini sözlük hazırlattığını düşünmek mümkün.
Beinecke’nin Türkçe yazmaları sanatsal özellikleri ile de dikkat çekerler. Tezhibi zayıf veya yarım bırakılmış yüze yakın eser olmakla birlikte ince ve zarif tezhipli yazmalardan özellikle Dîvân-ı Halîm serpme altınla süslenmiş ışıl ışıl sayfalarıyla en göz alıcı yazmalardandır.
Sayıları müzehhep yazma eserler kadar yüksek olmasa da, sema eden Mevlevi dervişlerini tasvir eden Mustafa Sâkıb Dede Dîvânı, Osmanlı’dan ziyade Hint üslubu taşıyan, nargile içen adam minyatürlü Kitâb-ı Şâhidî, metinde bahsi geçen çiçeklerin de resmedildiği çeşitli bitki ve çiçeklerin İtalyanca, Arapça ve Türkçe isimlerini, özelliklerini ve tedavi amaçlı kullanılabilecekleri hastalıkları anlatan Mehmed bin Ali’nin Terceme-i cedîde fi’l-havâssi’l-müfrede adlı risalesi, sırat köprüsü ve mizan tasvirleri ile Erzurumlu İbrahim Hakkı’nın edebiyat, tasavvuf ve astronomi gibi konular da dâhil olmak üzere pek çok konuya değinen Marifetnâme’si ve Mekke ve Medine tasvirleri ile zenginleştirilmiş bir Delâ’il-i hayrât tercümesi Beinecke’nin az sayıdaki minyatürlü ve resimli Türkçe yazmalarından birkaçıdır.
Kampüsün orta yerinde, beyaz kübik bir kutu şeklinde göz dolduran Beinecke Kütüphanesi, İslam tarihi ve edebiyatı için de devasa bir hazine sandığıdır. Binlerce paha biçilmez yazma eser ve belge içinde âdeta yitip gitmiş Türkçe yazma eserler nerdeyse yüz elli yıldır hak ettikleri ilgiden uzakta okuyucularını bekliyorlardı. 2019 sonbaharında, “Bu yazmaların okuyucularını bulabilmesi ancak onların kataloglanması ile mümkün olacak” deyip hepsini raftan indirdik. Gayret bizden, tevfik Allah’tan.
Bismillah!