Gençlik politikası nedir?

Gençliğe, gençlik kuruluşlarına kulak vermeliyiz. Her ne kadar, gençlik aktizmi içerisinde devinim ve değişim çok hızlı ise de tüm bu değişkenlikleri bir sorundan ziyade, bir ihtiyaç olarak ele almamız gerekiyor.
Gençliğe, gençlik kuruluşlarına kulak vermeliyiz. Her ne kadar, gençlik aktizmi içerisinde devinim ve değişim çok hızlı ise de tüm bu değişkenlikleri bir sorundan ziyade, bir ihtiyaç olarak ele almamız gerekiyor.

Gençlik politikaları farklı bölgelerde ulusal ve bölgesel şartların doğasına göre şekillenir. Dolayısıyla, tek bir gençlik tanımı yapamadığımız gibi gençlik politikaları da yapıları gereği dinamik ve değişkendir.

Gençlerin yaşadıkları dönemlerdeki sosyo-politik aşamalardan, değişen güç yapıları ve ekonomik dengelerinden son derece etkilendiğini söyleyebiliriz.
Gençlerin yaşadıkları dönemlerdeki sosyo-politik aşamalardan, değişen güç yapıları ve ekonomik dengelerinden son derece etkilendiğini söyleyebiliriz.

Gençlik denilince aklınıza gelen ilk kavramlar neler oluyor? Eğitim, dinamizm, eğlence, 30 yaş altı, endoktrinasyon, işsizlik, bağımlılık, yüksek manevi değerler… Esasen gençlik politikası nedir/nasıldır sorusunun cevabı, hangi bölgede, hangi bağlamda, hangi zamanda “gençlik” olgusunu nasıl tanımladığınızla doğrudan alakalıdır ve ne işe yaradığına/neden önemli olduğuna dair derin ipuçları verir.

Literatürdeki tanımıyla gençlik politikası, kökleri sosyolojiye, psikolojiye ve siyaset bilimine dayanan çok disiplinli bir olgu ve gençleri toplumun aktif ve etkin bir parçası hâline getirmeye yönelik bir dizi politikayla birlikte, bunların koordinasyonudur. Burada gençlerin ihtiyaçlarının ve karşılaştıkları zorlukların tanımlanması ve mevcut kaynakların etkili paydaşların katkısıyla belirli amaçlara yönelik bir araya getirilmesi beklenir. Gençlik politikaları farklı bölgelerde ulusal ve bölgesel şartların doğasına göre şekillenir. Dolayısıyla, tek bir gençlik tanımı yapamadığımız gibi gençlik politikaları da yapıları gereği dinamik ve değişkendir. Bu politikaların farklı zamanlarda farklı ihtiyaçları karşılaması gerektiği düşünülür.

Türkiye bağlamında düşünecek olursak örneğin, gençlerin yaşadıkları dönemlerdeki sosyo-politik aşamalardan, değişen güç yapıları ve ekonomik dengelerinden son derece etkilendiğini söyleyebiliriz. 68 kuşağı etkisiyle başlayan dönemde, 70’li yıllar boyunca kitlesel gençlik hareketleri siyasal olarak aktif bir gençlik olgusuyla ön plana çıkmıştı. Gençler arasında ideolojik kültler, kamplaşmalar ve çatışmalar dönemin gençliğinin ana sorunlarını oluşturuyordu. Fakat 80 darbesinden sonra bu siyasal aktivizm geri çekildi, 90’lı yılların neo-liberal küreselleşme sürecinde ise artık piyasaya eklemlenmiş bir gençlik çıktı karşımıza. Hatta son yıllarda çoğu zaman apolitik olmalarıyla eleştirildiler.

Yine benzer bir sürecin izleği olarak Avrupa’da örneğin, 1968’de Avrupa ve çevresindeki toplumsal hareketler, bir yönüyle gençlerin sorunlarına, kaygılarına ve ilgi alanlarına dair bir projeksiyon tutmuştu. Avrupa’da kontrolden çıkmış bu huzursuzluk, sınır ötesi hareketlenmelerin etkisinin ihmal edilemeyecek kadar önemli olduğunu ve bu aktivizmin yeniden yönlendirilmesinin özel gerekliliğini ortaya çıkardı. Bu doğrultuda, Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler gibi örgütler ulusal gençlik politikalarına destek verecek ilk uluslararası stratejik belgeleri ürettiler. Avrupa genelinde gönüllü sektörü teşvik etmek bir yönüyle gençlik aktivizmini yeni bir kanala yönlendirmekti. Bu amaçlarla, şimdi gençlik politikalarının ana direği olan ve bölgesel kurumlar tarafından da bir hayli desteklenen yerel gençlik merkezlerinin kurulmasına öncülük ettiler.

Gençlik politikalarında bu değişkenliğin yakın tarihte bir başka örneği ise özellikle Sovyetler Birliği’nin dağılması ve komünizmin çöküşünün ardından Orta Asya’da başlayan süreçtir. Bu dönemin ardından, Avrupa’daki gençlik politikası eğilimleri çok kültürlülük, mobilizasyon, değişim uygulamaları etrafında çok uluslu faaliyetlere doğru yönünü değiştirirken, Türkî Cumhuriyetler özelinde bağımsızlıklarının ardından ortaya çıkan acil devlet inşası ihtiyacı karşılayacak bir araç olarak algılandı. Bu sebeple Orta Asya’daki gençlik politikaları, Sovyet sonrası devletlerin inşası, kültürel yayılmacılık, tüketim alışkanlıkları ve beyin göçüyle mücadele etmek amacıyla önemli sosyal politikalar etrafında üretildi. Orta Asya’da ortaya çıkan yeni bölgeselciliğin ihtiyaçları doğrultusunda devletlere etkili bir anlatı inşası için çığır açıcı yeni bir boyut da sağlayan bir alan olarak etkisini gençlik diplomasisi, gençlik faaliyetleri yoluyla artırıyor. Orta Asya’da yaş ortalamasının 28 olduğu düşünüldüğünde -ki bu, Amerika Birleşik Devletleri’nde 38 ve AB’de ise 44’tür-, hükûmetlerin gençlikle ilgili konulara özel bir yaklaşım geliştirme hassasiyetleri daha anlaşılır bir zemine oturuyor. Bu hâliyle, Orta Asya, gençlik politikasına gösterdiği titizlikle gençlikle ilgili kültürel faaliyetlerin merkez üssü hâline geldi.

Literatürdeki tanımıyla gençlik politikası, kökleri sosyolojiye, psikolojiye ve siyaset bilimine dayanan çok disiplinli bir olgu ve gençleri toplumun aktif ve etkin bir parçası hâline getirmeye yönelik bir dizi politikayla birlikte, bunların koordinasyonudur.
Literatürdeki tanımıyla gençlik politikası, kökleri sosyolojiye, psikolojiye ve siyaset bilimine dayanan çok disiplinli bir olgu ve gençleri toplumun aktif ve etkin bir parçası hâline getirmeye yönelik bir dizi politikayla birlikte, bunların koordinasyonudur.

Elbette ki, her ülke veya bölge için dört başı mamur bir şekilde tanımlanmış bir gençlik politikasından bahsetmek de pek mümkün değil. Bunda kavramsallaştırmanın zorluğuna ek olarak, gençlik politikalarını kimin üreteceğine dair kaygı da devreye girmektedir. Öyle ki, eğer gençliği biyoloji temelli olarak (15-29 arası ya da 18-35 arası) tanımlıyor ve yetişkinliğe bir geçiş aşaması olarak görüyorsanız, gençleri esasen yine yetişkinlerin, yani genç olmayanların, anlayış kalıplarını devam ettikleri bir ikilem durumu ortaya çıkıyor. Bu da gençlik politikalarının yetişkinler tarafından oluşturulmuş hitap ettiği kitleye çoğu zaman uyumlanmayan bir değerler manzumesi sunmasına neden olabiliyor.

Oysa ki, gençlerin aktif olarak kullanmak isteyecekleri haklar ve yaşamlarını yönlendirme hususunda söz sahibi olmaları, gençlik politikalarında bir özne olarak kendi kurdukları kuruluşlar ve düzenledikleri faaliyetlerle ön plana çıkmaları etkili bir gençlik politikası için olmazsa olmazlar arasında yer alır. Tabii ki bu yoğun bir sivil toplum kuruluşu, kamu, akademi iş birliğini gerekli kılmaktadır. Avrupa Forumu ve İslam İşbirliği Gençlik Forumu örnekleri, gençler tarafında kurulmuş, gençlik kuruluşlarının çatı örgütleri olması ve uluslararası alanda genç temsiliyetini sağlamaları bağlamında iki iyi örneği oluşturmaktadır. Ulusal düzeyde ise bu temsiliyet devlet ve ilgili ajanslarının desteğiyle kurulan Ulusal Gençlik Konseyleri tarafından sağlanır. Bu bağlamda, gençliği bir veri addeden ve “çocukluktan çıkış, yetişkinliğe geçiş evresi” olarak araçsallaştıran eski yaklaşımların yerini, gençliğin özne hâline geldiği bir trende hem ulusal hem uluslararası düzeyde bıraktığını görüyoruz.

1968’de Avrupa ve çevresindeki toplumsal hareketler, bir yönüyle gençlerin sorunlarına, kaygılarına ve ilgi alanlarına dair bir projeksiyon tutmuştu.
1968’de Avrupa ve çevresindeki toplumsal hareketler, bir yönüyle gençlerin sorunlarına, kaygılarına ve ilgi alanlarına dair bir projeksiyon tutmuştu.

Özellikle Ortadoğu ve Asya’daki genç nüfus patlaması göz önüne alındığında, gençlik politikalarının bölgemizdeki önemi katlanarak artmaya devam edecek. Nitelikli araştırmalara dayalı etkin ulus ve ulus ötesi gençlik politikaları, ulusal bir değer üretmekle kalmayarak bölgesel uyum ve işbirliğini güçlendirebilecek bir koridor sunuyor. Etkili bölgesel gençlik politikaları için ise kesif ideolojik söylemlerden sıyrılarak, gençliğin ana akıma yerleştirilmesi gerekiyor.

Bu bağlamda, gençlerin ve gençliğin, özerk bireyler ve özerk bir olgu olarak kabul edilmesi, gençlerin onlar için farklı değerler manzumelerine dayalı tahayyüllerden öte, gerçek sorun ve ihtiyaçlarına projeksiyon tutmamızı sağlamak için son derece elzemdir. Bunun için gençliğe, gençlik kuruluşlarına kulak vermeliyiz. Her ne kadar, gençlik aktizmi içerisinde devinim ve değişim çok hızlı ise de tüm bu değişkenlikleri bir sorundan ziyade, bir ihtiyaç olarak ele almamız gerekiyor. Çünkü ancak böylelikle hızla değişen dünyanın hızla dönüşen gençliğinin gerçek ihtiyaçlarını takip edebilir ve onların ihtiyaçlarına gereğince cevap verebiliriz.