Evrak-I Perişan Arasında-50- Ahmet Hâşim’den Falih Rıfkı’ya Mektup

Falih Rıfkı Atay ve Ahmet Haşim.
Falih Rıfkı Atay ve Ahmet Haşim.

Ahmet Hâşim’in kitaplaşmamış bir mektubu, orijinal metni ile birlikte aşağıda dikkatlere sunulmaktadır. Atatürk Kitaplığı Arşivi’nde “Bel_ Mtf_048589” numarası ile kayıtlı olan mektup, 28 Mart 1926 tarihinde Falih Rıfkı Atay’a gönderilmiştir. Kayıtlarda kim tarafından yazıldığı belirtilmediği için bugüne dek dikkatlerden kaçmıştır.

Şiirleriyle olduğu kadar nesirleriyle de edebiyat tarihimize damga vurmuş önemli isimlerden biridir Ahmet Hâşim. Bazı eleştirmenlerce ilk modernist şairimiz kabul edilen Hâşim, eserleriyle kendinden sonra yaşayan pek çok şairi etkilemiştir. Ebat bakımından küçük olmakla birlikte Göl Saatleri (1921) ve Piyale (1926)’deki şiirler, etkileri düşünüldüğünde edebiyat tarihimizde iz bırakmış metinler olarak karşımıza çıkar. Şair 1921 yılında Dergâh mecmuasında yayımlanan “Bir Günün Sonunda Arzu” şiirinin kapalı bulunması ve eleştirilmesi üzerine “Şiirde Mânâ ve Vuzuh” başlıklı bir yazı kaleme alarak poetikasını ortaya koymuştur. Edebiyatımızda şiirin mahiyeti üzerine eğilen ilk yazılardan biri olan bu makale, daha sonra “Şiir Üzerine Bazı Mülâhazalar” adıyla Hâşim’in Piyale kitabına önsöz olmuştur.

Hâşim’in dikkat çeken diğer bir yönü nesir yazarlığıdır. Hâşim’in nesirleri şiirlerinden farklı bir karakter gösterir. Şiirlerinin aksine nesirlerinde daha anlaşılır ve sade bir dil kullanan Ahmet Hâşim, düzyazılarını yer yer nükteli ve renkli bir üslupla kaleme alır.

Şiir, deneme, fıkra, seyahatname, mektup, mülakat gibi edebî türlerde kalem oynatan Ahmet Hâşim’in eserleri, çeşitli yayınevleri tarafından defalarca yayımlanmıştır. Bu nesirler içerisinde İnci Enginün ve Zeynep Kerman hocaların hazırladığı ve dört cilt hâlinde yayımlanan külliyat dikkat çekmektedir. Bu külliyatın dördüncü cildinde1 Frankfurt Seyahatnamesi’nin yanı sıra şairin mektupları ve mülakatları yer almaktadır.

Hâşim hayatı boyunca Abdülhak Şinasi Hisar, Mehmet Emin Yurdakul, İbnülemin Mahmut Kemal İnal, İzzet Melih Devrim, İsmail Hakkı Baltacıoğlu, Halide Nusret Zorlutuna, Yahya Kemal Beyatlı, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Ruşen Eşref Ünaydın gibi önemli ediplerle birlikte dost ve ahbaplarına, dergi ve gazetelere mektuplar yazmıştır. Bu mektuplar, şairin içinde bulunduğu sosyal-edebî muhiti yansıtmasının yanı sıra psikolojisini açığa çıkaracak ve biyografisine önemli katkılar sağlayacak “ilk elden kaynaklar” olması bakımından önemlidir.

Ahmet Hâşim’in kitaplaşmamış bir mektubu, orijinal metni ile birlikte aşağıda dikkatlere sunulmaktadır. Atatürk Kitaplığı Arşivi’nde “Bel_Mtf_048589” numarası ile kayıtlı olan mektup, 28 Mart 1926 tarihinde Falih Rıfkı Atay’a gönderilmiştir. Kayıtlarda kim tarafından yazıldığı belirtilmediği için bugüne dek dikkatlerden kaçmıştır.

Ahmet Hâşim, mektubuna “İki gözüm Falihçiğim” ithafıyla başlar ki bu ithaf, iki isim arasındaki dostluğa işaret etmektedir. Uzun zamandır Falih Rıfkı’dan mektup almadığı anlaşılan Ahmet Hâşim, zarfın üzerinde Falih Rıfkı’nın yazısını görünce çok sevinmiştir. Falih Rıfkı’nın mektubunda verdiği havadisten Ahmet Hâşim’in Gazi’nin beğenisine mazhar olduğu anlaşılmaktadır. Ahmet Hâşim de mektubunda bu durum karşısındaki memnuniyetini belirtir. Ahmet Hâşim’in Gazi ve Nutuk ile ilgili düşünceleri dikkat çekicidir.

Mektubun ilerleyen satırlarında Ahmet Hâşim’in Falih Rıfkı ile ilgili duygu ve düşünceleriyle karşılaşırız. Hâşim’in nesir sahasına yönelmesinde ve Akşam gazetesinde yazılar yayınlamaya başlamasında Falih Rıfkı’nın etkisi olduğu anlaşılmaktadır. Ahmet Hâşim, mektubunun son bölümlerinde Yakup Kadri’den bahseder. Yakup Kadri, o dönemde hastadır ve İstanbul’da kız kardeşinin evinde kalmaktadır. Ahmet Hâşim, hastalığın ilk günlerinde hayli telaşlanmıştır. Falih Rıfkı’ya Yakup Kadri’nin sağlık durumu ile ilgili bilgiler veren Ahmet Hâşim, “Ah onu iyi olmuş sokakta geziyor görsem ne mesrur olacağım.” cümlesiyle yakın dostuyla ilgili iyi dileklerini belirtir. Şair, “Şimdilik gözlerinden öperim iki gözüm kardeşim.” cümlesiyle mektubunu noktalar.

Ahmet Hâşim’in mektubu, şairin Falih Rıfkı ve Yakup Kadri ile olan dostluğuna işaret etmesi bakımından önem arz etmektedir.

Şimdiki hâlde şairin Falih Rıfkı’ya yazdığı tek mektup budur. Hâşim, tam da mektubun yazıldığı dönemde nesir sahasına yönelmiş, fıkralarını gazetelerde art arda yayınlamaya başlamıştır. Bu sebeple Hâşim’in mektubunda nesre yönelmesindeki amilin Falih Rıfkı olduğunu belirtmesi dikkat çekici bir husustur. Bu noktada şairin fıkralarını gazetelerde neşretmesinde Falih Rıfkı’nın önayak olduğu düşüncesi akla gelmektedir. Mektubu önemli kılan bir diğer husus, Ahmet Hâşim’in Gazi ve eseri ile ilgili düşüncelerini içermesidir ki Ahmet Hâşim’in o dönemde Nutuk’tan büyük bir edebî zevk aldığı anlaşılmaktadır. Şimdiki hâlde bu mektup, Ahmet Hâşim’in Falih Rıfkı’ya yazdığı tek mektuptur ki bu mektubun neşriyle, Ahmet Hâşim’in mektuplaştığı isimlere Falih Rıfkı eklenmektedir. İlerleyen yıllarda terekelerden başka mektupların çıkması da muhtemeldir.

Not: Mektubun diline ve üslubuna müdahale edilmemiştir. “Senden unutulmak acı geliyordu.” gibi cümleler olduğu gibi bırakılmıştır.

28 Mart 1926, İki gözüm Falihçiğim

Zarfın üzerinde yazını görünce nasıl sevindiğimi bilemezsin. Çoktandır senden mektup almıyordum. Senden unutulmak bana acı geliyordu. Mektupta verdiğin havadisin beni ne kadar memnun etmiş olduğunu tahmin edebilirsin. Gazi tarafından bir dakika mevzubahis olmak şerefine lâyık olabileceğimi tahmin bile edemezdim. Hâtıratta her sabah lezzetini tattığım üslûbu görerek Gazi’nin her sahada olduğu gibi biz muhibbana da bir erişilmez menzil olduğunu görüyorum. Anatole France’ın üslubu bana ancak bu kadar zevk vermişti. Binaenaleyh Gazi tarafından beğenilmiş olmak kaç defa bir muharrir için mucib-i şereftir! Bu haberi bana verirken senin memnuniyetin bilsen beni ne kadar mütehassis etti. Sevincine hakkın var: Beni nesre sevk iden tarafımın yaratıcısı sensin. Sen olmasaydın ne nesir yazmayı düşünecek ne matbuatla bir alakam olacak ne Akşam’ı tanıyıp sevebilecektim. Zaten senin “nesr”in değil midir ki bana nesrin şiirden daha güzel olabileceğini anlatmış ve bana bu yolda kendimi tecrübe etmek arzusunu vermişti?

İki aydan beri Akşam’a tekrar yazmağa başladım. Bu müddet zarfında çıkan makalelerimden bazılarını sana gönderiyorum. Bunların içinde elbette istediğin intihabı yaparsın. Göl Saatleri’ni ben göndereyim. Bir kitapçıda bir iki nüsha kalmıştı. Alıp sana göndereyim. Fakat sevdiğim bazı şiirler orada yoktur. O olmayan parçaları sen de vaktiyle sevmiştin. Fakat kitap hâlinde neşredilmeyenler çok olduğu için ancak arzu edersen yazıp gönderirim.

Yakub’un rahatsızlığı bilsen burada bizi ne büyük bir telaşa düşürdü. İlk günler o kadar fena haplar virdiler ki bir gece gözüme uyku girmedi. Haşyet verici hayalât içinde sabahı buldum. Hemşiresinin evinde yattığı için ve hemşiresinin kocasıyla da görüşmediğim için gidip göremiyorum. Esasen doktorlar da yanına misafir bırakmıyorlar. Mamafih her sabah muntazaman bana sıhhatinden haberler geliyor. Üç gündür harareti 28’e düştü. Doktorlar ümidvar olmağa başladı. Yakub geçenlerde “Hâşim bana mektup yazsın” diye haber göndermiş, hemen bir mektup yazıp gönderdim. Ümit ediyorum ki bir hafta sonra kendisiyle ev haricinde görüşebileceğim.

Ah onu iyi olmuş sokakta geziyor görsem ne mesrur olacağım.

Senin bir iki hafta sonra İstanbul’da olacağını akşam bendeki arkadaşlara söyledim, hepsi samimi bir surette sevindiler. Seni iştiyakla bekliyoruz. Şimdilik gözlerinden öperim iki gözüm kardeşim. Hâşim

1. Ahmet Hâşim, Frankfurt Seyahatnamesi- Mektuplar-Mülâkatlar, (Haz. İnci Enginün-Zeynep Kerman), 3. Bas., Dergâh Yay., İst., 232 s.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım