Edebiyat ve sinema arasında Gılgamıș ve Batman’de kahramanı icat etmek
Kadim dünyadan günümüze kadar geçen süreçte, her dönemde farklı kahraman figürlerinin var olduğunu görürüz. İnsanlığın kahramanlara bu kadar ihtiyaç duyması, kahraman öznesinin toplum karşısında bir misyonu olduğuna işaret etmektedir. Bu yüzden kahramanların serüveninin aynı zamanda hizmetkârların serüveni olduğu söylenebilir. Kahraman tipolojisinin analizine başlarken, kime kahraman denilmesi gerektiğini açıklamak gerekmektedir. Kahramanın portresinin sınırlarını belirlemek, bu portrenin arkasındaki düşünce zeminini daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.
Kahraman öncelikle her insanda bütün bir şekilde bulunmayan özelliklere sahiptir. Cesur, güçlü, zeki, karizmatiktir. İyi şeylerin hepsine sahip bir şekilde tasarlanır. Ayrıca kahramanları diğerlerinden ayıran bir farklılığı daha bulunmaktadır. Bu ise serüvene çıkmaktır. “Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar: Ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir.” Tolstoy` a atfedilse de tam olarak kime ait olduğu bilinmeyen bu söz, kahraman tipolojisinin önemli bileşenlerinden birisidir. Kahramanın hikâyesi de bir serüvene çıkarak başlar. Bu serüvendeki amaçlarını başarıyla yerine getirerek devam eder ve elde ettiği kazanım ile geri dönerek sona erer.
- Kahraman demek bir yolculuğa çıkmak demektir. Kahramanın kahraman olmak için neden hep bir yolculuğa çıkma gereksinimi duyduğu oldukça ilgi çekici bir problemdir.
Bunun altında kendi siyasi sınırları içerisinde bir problem meydana getirmenin ve bunu çözmenin kahraman tipolojisine bir hayranlık uyandırmayacağı fikrinin olduğunu düşünüyorum. Çünkü kendi siyasi sınırlarımız sıradan olanın ve döngünün akması gereken bir yapıdır. Burada bir tehlikeyi göğüslemek güçsüz ve aciz olmanın da bir yansımasıdır. Bunun dışında kahramanın kendi politik sınırlarının dışında üstün becerilerini yerine getirerek başarı ile tekrardan politik alanına dönmesi kendi karakterine ve siyasi yapısına uygun düşmektedir. Bundan dolayı kahramanın yolculuk yaparak kendini inşa etmesinin kaçınılmaz olduğunu düşünebiliriz.
Peki, bir kahramana neden ihtiyaç duyulur? Kahramanların edebiyat ve sinemadaki varlık sebebi nedir? Bunun arkasında nasıl bir düşünce yatmaktadır? Kadim edebiyata dikkatli bir şekilde bakıldığı zaman tanrıların yaratmış olduğu sorunlara (evren ve insan nasıl yaratıldı? Tabiatın döngüsü nasıl sağlanıyor vd.) tanrıların rol aldığı hikâyeler ile insana içkin problemlere (ölümsüzlük var mı? Düşmanları yok etmek vd.) ise kahramanlar ile cevap verildiği görülmektedir. Kahramanın yer aldığı serüvenler, cevap verilen problemlere göre iktidar ve toplumsal olmak üzere iki kısma ayrıldığını düşünüyorum. Yani kahraman icat etmek politik ve sosyolojik bir soruna ve çıkara işaret etmektedir.
Edebiyat ve sinema içerisinde karşılaştığımız kahraman motifleri ilgimizi çekip hayatımızda yer edinse de çoğu zaman bu kahramanların hangi düşünce zemininde üretildiği pek dikkate alınmaz. Gılgamış dünyanın bilinen en eski hikâyesidir. Kahraman hafızamızda ölümsüzlüğün peşinde koşan bir karakter olarak yer edinmiştir. Fakat Gılgamış`ın görevi bununla sınırlı değildir. Gılgamış`ın kendisi toplumsal bir probleme yani ölümsüzlük mümkün olabilir mi sorusuna cevap aramakla birlikte hikâyede bu problemden fazlası bulunmaktadır.
Gılgamış her şeyden önce Sümer kent devletleri arasında bulunan Uruk kralıdır ve hikâye doğrudan ölümsüzlük arayışı ile başlamaz. Ondan önce Sedir ağaçları ile dolu ormanda bulunan canavar Humbaba (Huwawa) ve ardından Tanrıça İnanna (İştar)`ın aşk teklifini geri çevirdikten sonra mücadele ettiği gök boğası karşısında bir dizi kahramanlık görevleri yerine getirir. Gılgamış ve dostu Enkidu sedir ağacı ormanında bulunan canavar Humbaba`yı yenip başını kestikten sonra Uruk kentine sedir ağaçlarını götürürler. Aslında Gılgamış burada bir kral olarak Uruk kentinin sedir ağacı ihtiyacını gidermektedir ve bir hükümdar olarak büyüklüğünü ölümsüzlük arayışına başlamadan önce inşa etmeye çalışmaktadır.
- Gılgamış`ın Tanrıça İnanna (İştar)`nın evlenme teklifini geri çevirmesi ve bunun sonucunda sinirlenerek Gılgamış`ın karşısına çıkarmış olduğu gök boğasını yenmesi de politik bir zemine sahiptir.
Burada Gılgamış esasında kentinden önce kendi hesaplaşmasını yapmaktadır ve bu hesaplaşmayı ise yine krallığı adına bir figür olarak kullanmakta ve hem karakterini hem de iktidar alanını sağlamlaştırmaktadır.
Yukarıda da ifade edildiği gibi eğer kahraman Gılgamış hikâyesindeki “ölümsüzlük mümkün mü” merkezli bir probleme cevap arıyorsa burada kahraman bütün toplum psikolojisinin yararına bir serüven peşinde olduğundan dolayı hem kendi hem de toplum için vardır, diyebiliriz. Fakat Gılgamış`ın bir başka serüveninde olduğu gibi canavar Humbaba`yı öldürerek sedir ağaçlarını alıp dönmesi veya gök boğasını öldürerek kendini bir felaketten kurtarması kendini ve iktidarını yüceltmekten ileriye gitmemektedir. Çünkü gerçekten sadece ölümsüzlük sorusuna cevap verilmek istenseydi kahramanımız zorlu bir sınava tabi tutulmaz başka bir anlatı tasarısı ile tek bir problemin peşinde olurdu. Üstelik kahramanın toplumun sıradan bir üyesinden değil de kral veya aristokrat kesimin içinden seçilmesi yine politik bir yöne işaret etmektedir. Bu açıdan bakıldığı zaman kahramanın varlığı bir probleme cevap vermenin yanında kendi karakterinin arkasında yatan politik ve sosyo-ekonomik bir sistem meşrulaştırması sakladığı görülmektedir. Gılgamış hikâyesi sadece ölümsüzlük peşinde koşan bir kahramanın değil aynı zamanda mevcut iktidarını yüceltmeye hizmet eden bir kralın hikâyesidir.
Sinema ve edebiyat içerisinde yer alan kahramanlar arasında bize en yakın olan figür Batman`dir. Çünkü Batman sıradan bir insan, içimizden birisidir. Batman karakteri ilk defa 1939 yılında Çizer Bob Kane ve yazar Bill Finger tarafından bir çizgi roman kahramanı olarak yaratılmıştır. Daha sonra bu karakter özellikle sinema ile yaygınlaşarak herkesin bildiği bir figüre dönüşmüştür. Batman`in üç seriden oluşan ilk filmi 1989 yılında Tim Burton tarafından yönetilerek başlamıştır. Üç seriden oluşan diğer filmin ilki ise 2005 yılında Christoper Nolan yönetmeliğinde vizyona girmiştir.
Batman ve diğer kahraman karakterleri incelediğimiz zaman ilk olarak farklı bir kahraman tipi ile karşılaşırız. Çünkü Modern dünyadaki edebiyatta kahramanın yolculuğu ortadan kalkmış ve yolculuğun kendisi bizzat kahramanın bulunduğu merkez olmuştur. Bunun sebebinin ise artık kahramanın politik aklamadan ziyade burjuva sisteminin meşrulaştırıcı bir figürü olmasında yattığı kanaatindeyim. Yani kahraman sadece kendi iktidar alanı için değil kapitalist kralların krallığını mutlaklaştırmak için vardır. Batman, Gotham şehrinde kötüleri amaçlarından saptıran ve toplumu korumaya çalışan bir tipolojiye sahip olarak bizlere sunulmaktadır. Peki, Batman sandığımız kadar iyi bir karakter midir?
Batman yani Bruce Wayne karakteri Gotham şehrinde zengin bir ailenin çocuğu olarak doğmuştur. Güçlü bir şirketin sahibi olan ailesini silahlı saldırıda kaybettikten sonra bütün mal varlığı Bruce Wayne`nin kendisine kalmıştır. Batman içimizden birisi olarak gözükse de aslında yüksek statüye sahip bir konumdadır ayrıca kapitalisttir. Batman, Gotham şehrinin döngüsel yapısı tehlikeye düştüğü zaman ortaya çıkmaktadır. Burada yapıdan kasıt söz konusu şehirde dönen tüketim ve üretim sistemidir. Çünkü Batman`in mücadele ettiği Joker, Penguen ve diğer düşmanlar küçük ölçekli bir suç işleyen zanlılar değillerdir. Batman`in düşmanları Gotham şehrini tamamen kontrol altına almak isteyen buradaki sistemi bozmak amacı güden kişilerdir. Yani Batman aslında insanların değil kapitalist düzenin düşmanı olan kişileri ile mücadele etmektedir.
Batman bu sistemi kurtarmak için mücadele ederken bir kahraman gibi görünse de arkasında bazı açıklıklar bırakmaktadır. Her şey normal giderken, bunca adaletsizliğin sürdüğü, insanın her geçen gün kendi varlık sebebinden daha fazla uzaklaştığı tüketim, teşhir ve eşyalaşmanın kapsadığı bir dünya kötülüğe sahip olmuyor da sadece canımıza ve malımıza görünür bir zarar geleceği zaman mı kötülük ile mücadele etmek gerekiyor? Toplumun ve insanın ahlaki ve ontolojik çıkarı burada hangi noktadadır. Buna yer verilmez çünkü karakterimiz bununla ilgilenmemektedir. Batman sadece işler yolunda gitmediği, insanın canı yine sistemin kendi üretmiş olduğu kötüler tarafından tehlikeye girdiği zaman kurtarıcı olarak ortaya çıkan bir karakterdir. Yani kaos nerede oluşursa Batman oradadır. Kaos yok ise Batman bütün kötülüklere gözünü ve kulağını kapatmaktadır.
Batman karakteri maskesinin arkasında kaosun bulunmadığı, yukarıda ifade edilen kötülüklerin buharlaştığı ve kötülüğün belirli normlar ile meşru kılındığı kapitalist krallar düzeninin güzellemesini saklamaktadır. Batman karakteri üzerinden olabilecek en iyi düzenin Neoliberal kapitalist sistem olduğu vurgulanmakta ve film serileri üzerinden bu düzenin korunması gerektiği mesajı verilmektedir. Diğer kötülüklere uzak duran kahramanımıza bu açıdan bakınca ontolojik olarak Batman`in esasında salt kötü olduğu görülmektedir. Batman, araya iyilik tozu ekleyerek kötülüğün noktasını yerinden saptırarak kaosun bulunduğu bir noktaya yoğunlaştırıp gerçek kötülüğü unutmamızı sağlamaktadır. Batman iyilik gösterisi yaparak kötülüğü var kılar. Çünkü kötülüğün olması kendisinin de hizmet ettiği sistemin varlığını sürdürmesi demektir. Kötülüğü kökünden kazımayan, bir illüzyon gösterisi tadında olan sahte iyilikler toplumun gerçek sorunlarını düzeltmeye yetmemekte aksine sorunların doğru ve gerçek olarak kabul edilmesine hizmet etmektedir. Batman`in, kötülerin kılıcını iyilik ile yine kötüler için sallayan bir karakter olduğunu izlemek kahramanımıza farklı bir pencereden bakılmasını sağlayacaktır.
- Gılgamış örneği ile karşılaştırıldığı zaman Batman gibi bir kahramanın da yine bir sisteme hizmet ettiği ve onu meşrulaştırmak için yaratıldığı anlaşılmaktadır.
Kahramanların bu serüveninde ortak bir nokta vardır ki o da bir hizmetkâr, meşrulaştırıcı bir güç olmak için ortaya çıktıklarıdır. Kahramanlar toplumdan önce onu yaratan ideal kişilikler, statüler, sınıflar ve onların değer dünyası için meydana getirilmektedir.