Dullarevi ve vakfiyesi
Arapça “ermele” kelimesinin çoğulu olan “erâmil” dullar demektir. Duhterşeref Mahallesi’nde oturan İnegöllü hayırsever Hacı Safvet Bey, şehit olan insanların geride bıraktıkları dul eşleri için Alacahırka Mahallesi’nde bu isimle bir müessese kurmuştur.
- Garib guraba lânesi
- Bursa Erâmilhanesi
- Yetimlerimin ânesi
- Bursa Erâmilhanesi
- Vardavî
Osmanlı toplumu 1912-1922 yılları arasında üç büyük sıkıntı ve harp ile yüz yüze geldi: Balkan Savaşı, Birinci Cihan Harbi ve Kurtuluş Mücadelesi. Her üç sıkıntıyı gören ve yaşayan Mehmet Akif Ersoy, 1913 tarihinde kaleme aldığı bir şiirinde şöyle diyor:
- Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar
- Bir giryede bin ailenin matemi çağlar
- En kanlı şenâatle kovulmuş vatanından
- Milyonla hayatın yüreğinden geliyor kan
- İslam’ı elinden tutacak kaldıracak yok
- Nâ-hak yere feryad ediyor: Âcize hak yok
Bu üç felaket toplumun düzenini altüst etmiş, savaş harcamaları iktisadi hayatın dengelerini bozmuş, sosyal hayattaki sıkıntıları çoğaltmıştır.
Devletin parçalanmasına doğru giden yolda yüz binlerce şehit ailesi, bir o kadar yaralı dertli insanla hayatını sürdüren Osmanlılar, dertlere derman arayan insanlar da yetiştirmiştir.
Din ve kültür tarihimizde çok eski bir gelenek olan vakıflar, yaraları sarmak için çırpınırken 11 Haziran 1868’de kurulan Kızılay’ın ilk adı konumuzla doğrudan ilgilidir: Mecruhîn ve Marza-yı Askeriyeye İmdat ve Muavenet Cemiyeti (Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Derneği). 14 Nisan 1877’de Hilal-i Ahmer Cemiyeti, 1935’te Türkiye Kızılay Cemiyeti, nihayet 1947’de Türkiye Kızılay Derneği adını alan bu kurumun Bursa şubesi 4 Kasım 1911’de açıldı.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra toplumsal yaraları sarmak için devletin yanında dernek ve vakıflar kolları sıvarken yeni gelişmeler de oldu. Bunlardan biri 1916 yılında Bursa’da kurulan “erâmilhane”dir.
Arapça “ermele” kelimesinin çoğulu olan “erâmil” dullar demektir. Duhterşeref Mahallesi’nde oturan İnegöllü hayırsever Hacı Safvet Bey, şehit olan insanların geride bıraktıkları dul eşleri için Alacahırka Mahallesi’nde bu isimle bir müessese kurmuştur.
Vakfiye metninden anlaşıldığına göre dullarevi şu bölümlerden meydan gelmektedir:
- • Birinci katta 17, ikinci katta 17 olmak üzere 34 oda
- • Üst katta çatı altı salonu (toplantı ve ibadet yeri)
- • 320 m2 bahçe (atölye kurmak ve teneffüs için)
- • Dükkân bitişiğinde 49 m2 salon
- • Hamam
- • Büyük mutfak
- • Hamurhane-Fırın
- • 103 m2 bakkal dükkânı
- • Üstünde iki oda, bir sofa (el sanatları için)
- • Ahır
İşte vakfiyenin orijinalinden bir cümle: “Şöyle şart ve tayin eyledim ki Bursa’da belediye riyasetinde bulunan ve bulunacak zat mütevelli ve keza Bursa beldesinde müftü olan ve olacak zat nâzır ola ve mezkûr odalarda meydan-ı harb u vegada feda-yı can etmiş şüheda-yı müslimînin afife olan dul hatunları mütevellinin tensibi ve meclis-i beledî kararı ve nâzır-ı mûmâileyhin tasdiki havi vesika ile sâkine olalar.”
Yukarıdaki metnin satır aralarında yer alan konulara da açıklık getirmek gerekir. Vakıfları kuranlar, yönetimini genellikle kendisi üstlenir, kendisinden sonra da çocukları devralır. Bu vakfiyede durum farklıdır: Denetleyici şehrin müftüsüdür, yönetici ise belediye başkanıdır. Bilindiği gibi vakfiyenin şartları değiştirilemez, bunları aynen uygulamak gerekir.
Erâmilhane müdiresi, mütevelli olan belediye başkanının onayı ve belediye heyetinin kararıyla atanır. Okur yazar ve dindar olması gereken müdire hanımın başlıca görevleri şunlardır:
- • Kurumun iç emniyetini temin etmek,
- • Erâmilhanede kalanların iş ve zanaatlarını takip etmek,
- • Kadın ve çocukların dinî eğitimleriyle yakından ilgilenmek,
- • Bilmeyenlere okuma yazmayı öğretmek,
- • Namaz kıldırmak,
- • Mevlid okutturmak,
Maaşını vakfa ait olan dükkân kirası ve fırın gelirinden alacak olan müdire, bu yardımlaşma kurumunun yetkili yöneticisidir. Vakfiyede yer alan bazı maddeler sıralanırsa kurumdaki iç yapılanma daha kolay anlaşılabilir.
- • Şahsî hizmetlerini göremeyecek durumda olanlara diğer hanımlardan biri refakatçi olarak verilebilir.
- • Dullarevinde barınanların isimleri girişte uygun bir yerde asılmalı, yer ve hüviyet değişikliği belediyeye bildirilmelidir.
- • Müesseseye erkeklerin ve ahlaksız kadınların girmeleri yasak olduğu gibi zaruret olmadıkça polis ve jandarma da girmeyecektir.
- • Hayırsever hanımlara açık olan erâmilhanede biri demirbaş eşya diğeri bağış ve teberruların kaydı için iki defter tutulacak, bağış yapanların isimleri, ilgilinin izni alınarak gazetelerde duyurulacaktır.
- • Erâmilhanede kalanlar geçimlerini temin etmek için dışarıda uygun işlerde çalışabilecekleri gibi izin almak şartıyla yakınlarını ziyaret etmeleri de mümkündür.
- • Yeme, içme, temizlik gibi hizmetler nöbetleşe yapılacaktır.
- • Dinî konulara karşı hassas olunacak dulhaneye, çay, kahve ve sigaradan başka keyif verici maddeler sokulmayacaktır.
- • Disiplin kurallarına uymayanlar uyarılmalı, ısrar edenlerin ihracı yoluna gidilmelidir.
- • Dullarevinde kalanlarla müdire hanım arasında olabilecek anlaşmazlıkların çözümü mütevelli, nâzır ve belediye meclisine ait olacak ve alınan karara uyulacaktır.
Vakıflar tarihiyle ilgili araştırma yapanların kanaatine göre türünde tek örnek olan Bursa Erâmilhanesi ile Kızılay arasında da bir bağ vardır. Safvet Bey’in hazırladığı vakfiyeye göre binaların tamir giderleri, belediye tarafından karşılanmama durumu olursa yine başkan ve müftünün onayı ile Bursa Hilal-i Ahmer Cemiyeti’ne terk edilmelidir. Ayrıca vakfiye metninin bir nüshası erâmilhanenin giriş kapısına, bir nüshası belediyeye, bir nüshası da Kızılay’a (Hilal-i Ahmer) verilecektir.
Değişik disiplin kurallarını da ihtiva eden vakfiyenin 12 Kasım 1916 tarihinde tescili yapılmıştır.
Zamanla harap olan binalar Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından onarılmış, bir müddet “Kadın Sığınma Evi” olarak kullanılmıştır. Daha sonra BUSMEK’in bazı kurslarına tahsis edilen yapı, şu anda (2016) Gençlik Merkezi olarak hizmet vermektedir.