Dijital istifçilik: Biriktirme ve saklama pratiklerimizin dönüşümü

Dijital istifçilik
Dijital istifçilik

Dijital iletişim teknolojilerine artan entegrasyonumuz, çok sayıda günlük pratiğimizi değiştirmiş durumda. Söz konusu olanakların birçoğu hayatımızı kolaylaştırmanın yanında alışılmış eğilimlerimizdeki dönüşümleri de beraberinde getiriyor. Bunlardan biri de son yıllarda literatürde sıklıkla karşımıza çıkan dijital istifçi davranış eğilimimiz…

Dijital içerikle kurduğumuz duygusal bağlarımızla daha da güçlendiren bir başka faktör ise dışarıda kalma/kaçırma korkusu Fear of Missing Out (FOMO) olarak kendini gösterir. Özellikle günümüzde dijital ortamın günlük gelişmeleri de takip ettiğimiz bir platform hâlini alışı, ondan uzak kalırsak gün içindeki gelişmeleri, olayları kaçıracağımıza dair yeni bir kaygı sebebi yaratır.
Dijital içerikle kurduğumuz duygusal bağlarımızla daha da güçlendiren bir başka faktör ise dışarıda kalma/kaçırma korkusu Fear of Missing Out (FOMO) olarak kendini gösterir. Özellikle günümüzde dijital ortamın günlük gelişmeleri de takip ettiğimiz bir platform hâlini alışı, ondan uzak kalırsak gün içindeki gelişmeleri, olayları kaçıracağımıza dair yeni bir kaygı sebebi yaratır.

İstifleme bozukluğu, nesnelerin duygusal değeri ve gelecekteki muhtemel yararlılığı gerekçesiyle geniş ölçüde biriktirilmesi, sonrasında atmakta/yok etmekte yaşanan zorlanmayla devam eden bir süreci ifade eder ve bu durum bireyin yaşam kalitesini düşürür. İlerleyen durumlardaysa istifleme bozukluğu olarak kendini gösterir ve pratik değeri olmayan her şeyin biriktirildiği psikolojik bir rahatsızlık şeklinde ortaya çıkar. Son yıllarda, benzer davranış eğilimini dijital pratiklerimizle ilişkili olarak da gözlemliyoruz. Dijital istifçilik davranışı, en genel ifadeyle, her türlü dijital içeriğin haddinden fazla biriktirilmesi, depolanması anlamına gelir. Bu durum, bireyin sakladığı çok sayıda veriyi organize edememesine ve ihtiyaç duyduğunda uygun içeriğe ulaşabilmek için fazlaca zaman harcamasına, hatta genellikle birçoğunu bulamamasına da neden olur. Aldığımız çok sayıda ekran görüntüsü, sakladığımız e-postalar, galerimizde duran neredeyse birbirinin aynı fotoğraf ve videolar, kullanmadığımız ama silmediğimiz çok sayıda mobil uygulama söz konusu dijital istifleme pratiklerimizden sadece birkaçıdır. Tıpkı evimizde biriktirdiğimiz, atmaya kıyamadığımız eski kıyafetlerimizi, eşini kaybettiğimiz küpelerimizi, boş kavanozlarımızı sakladığımız gibi verileri de biriktiriyoruz. Cep telefonlarımızda ya da kullanıcısı olduğumuz dijital platformlarda hiç bakmadığımız çok sayıda fotoğraf, video saklıyoruz. Ancak bu yığının yarattığı organizasyon sorunu, ihtiyaç duyduğumuzda geri dönüp ilgili içeriği bulmamızı da imkânsız kılıyor. Geleneksel istifçilik davranışının dijital ortama yansıyan bu hâli, zaman içerisinde, bireyin dijital bir yığın içerisinde nitelikli veriye erişiminin zorlaşmasına, dijital düzen kaybına, veri depolama alanlarının verimsiz kullanımına ve hatta kişisel veri güvenliğinin zedelenmesi gibi risklere kaynaklık ediyor.

Neden biriktiriyoruz?

Dijital istifçi davranışın belirleyici dinamiklerinden ilki, teknolojiyle kurduğumuz duygusal bağdan kaynaklanır. Bireyin kurduğu duygusal bağ yani bir içeriğe gülmesi, üzülmesi, deneyimleriyle ilişkilendirmesi ya da sadece ileride paylaşırım diye düşünmesi gibi duygusal kaynaklı motivasyonlar söz konusu içeriği saklama eğilimi göstermesini sağlar. Duygularımızla ilişkilendirdiğimiz fotoğraflar, videolar, mesajlar ya da reelsler anılarımızı canlı tutmamızı, hayatımızın belirli dönemlerinde yaşadığımız deneyimlerimizi hatırlamamızı, anmamızı kolaylaştırır. Sakladığımız eski fotoğraflar, çocuklarımızın küçüklük videoları, bizi güldürdü arkadaşlarımızı da gülümsetsin diye gönderdiğimiz capsler bunlardan sadece bazılarıdır. Çevrimdışı hayatta sahip olduğumuz eşyalarımız gibi dijital içeriklere de çeşitli değerler, anlamlar yükleriz. Yüklediğimiz bu duygusal değer, çevrimiçi içeriğin dijital varlıklarımıza dönüşümünü de beraberinde getirir. Dolayısıyla varlığımızı kendimize saklamamızı, ona ihtiyaç duymamızı ve hatta kaybolması durumunda duygusal bir kayıp hissi yaşayacağımıza dair algımızı da güçlendirir. Bu his, dijital istifçiliğin temel motivasyonudur. Dijital varlıklarımız kaybolur ya da silinirse diye sahip olduklarımızı yedekleme eylemi bir gereklilik olarak algılanır. Kullanıcılarda farklı dijital mecralar içerisinde ya da harici belleklerde kişisel varlıklarını kaybetmesinler diye saklama ihtiyacı doğurur. Hatta bu ihtiyaç, kaybetme korkusuyla da ilişkilenerek, bulut depolama sorunları veya cihaz arızaları gibi durumlarla karşılaşılmaması adına daha fazla veri yedekleme eğilimi yaratır.

Dijital istifleme davranışı, aşırı dolu dijital bellekler içerisinde aradığımızı bulamamaktan başlayarak davranış bozukluğuna doğru genişleyen bir skalada günlük yaşantımız içerisinde kendini gösteriyor.
Dijital istifleme davranışı, aşırı dolu dijital bellekler içerisinde aradığımızı bulamamaktan başlayarak davranış bozukluğuna doğru genişleyen bir skalada günlük yaşantımız içerisinde kendini gösteriyor.

Dijital içerikle kurduğumuz duygusal bağlarımızla daha da güçlendiren bir başka faktör ise dışarıda kalma/kaçırma korkusu Fear of Missing Out (FOMO) olarak kendini gösterir. Özellikle günümüzde dijital ortamın günlük gelişmeleri de takip ettiğimiz bir platform hâlini alışı, ondan uzak kalırsak gün içindeki gelişmeleri, olayları kaçıracağımıza dair yeni bir kaygı sebebi yaratır. Dahası, bu kaygı sadece dışarıda kalma ile sınırlı değil; erişilen içeriğin muhtemel kaybıyla da yakından ilişkilidir. Bu da yeni bir biriktirme motivasyonu olarak karşımıza çıkar. Yani kullanıcılar, eriştikleri içerikleri kaybetmeme, olur da tekrar ihtiyaç duyarlarsa gelecekte de kullanabilmek ya da gerek duyduklarında dijital platformlarda bulamazlarsa diye kaybolmayacak biçimde kendilerine saklama gereği duyar.

Bu iki önemli motivasyon kaynağına günümüzün teknoloji kullanım alışkanlıkları da eşlik eder. Her an yanımızda olan mobil iletişim teknolojileri, akıllı saatlerimiz, çevrimiçi alışkanlıklarımız sürekli veri akışı içerisinde olmamızı ve veriyi silmek yerine kopyalamayı, saklamayı, birbiriyle bağlantılandırarak çoğaltmayı teşvik eder. Bahsi geçen çabanın nedenlerinden biri de maruz kaldığımız sınırsız içeriktir. Bunun da ötesinde dijital içerik kişiselleştirilmiş biçimde akışımıza düşer. Sadece bizim ilgimize hitap eden çok fazla görsel, haber ve öneriyle kuşatılırız. Fakat hepsini aynı anda incelemek, okumak ya da daha fazla bilgi edinmek için açmaya, tıklamaya, göz atmaya zamanımız yoktur. İşte bu zamansızlık ve kısıtlı algımız ilgimizi çeken her içeriği aynı anda incelememizi de imkânsız kılar. Bir gün lazım olur diye yedekleriz. Ayrıca, saklama eylemi çevrimdışı hayatımızda olduğu gibi zahmetli de değildir; veri depolamak için sadece bir iki tık yeterlidir. Dijital içeriğin fiziki var oluşunun yoksunluğu, onun çok kez yedeklenmesi, adeta maddi bir varlığa dönüşmesi gayretiyle özel olarak isimlendirilen dosyalarda, bulutta ya da harici belleklerde depolanması çabasını da beraberinde getirir. Fiziki biriktirme, yer ayırma ve düzenleme ihtiyacının alışılmıştan farklı olması, istiflemenin zahmetsiz oluşunu sağlamakla beraber, çoğu zaman ne kadar biriktirdiğimizi de fark etmememizin nedenidir.

Dijital istifçilik, veri dağınıklığına kaynaklık eden günümüz dünyasının güncel sorunlarından biridir.
Dijital istifçilik, veri dağınıklığına kaynaklık eden günümüz dünyasının güncel sorunlarından biridir.

Dijital istifçilik, veri dağınıklığına kaynaklık eden günümüz dünyasının güncel sorunlarından biridir. Daha da ileri versiyonlarında psikolojik bir rahatsızlık olarak kendini gösterir ve günlük pratiklerimizi sekteye uğratarak, yaşam kalitemizi düşürür. Her gün yaklaşık 1000 manzara fotoğrafı çekerek çoğu birbirine benzeyen fotoğrafları düzenlemeye günde yaklaşık 3-5 saatini ayıran kullanıcılardan tutun da verilerini silmekten kaçınan, ileride kaybolmasından ya da kendilerine karşı kullanılmasından korkmaları nedeniyle sürekli veri depolayan kullanıcılara kadar çeşitlenen dijital istifçilik kaynaklı psikolojik rahatsızlıklardan söz etmek mümkündür.

Dijital istifçilik davranışı, en genel ifadeyle, her türlü dijital içeriğin haddinden fazla biriktirilmesi, depolanması anlamına gelir.
Dijital istifçilik davranışı, en genel ifadeyle, her türlü dijital içeriğin haddinden fazla biriktirilmesi, depolanması anlamına gelir.

Yani dijital istifleme davranışı, aşırı dolu dijital bellekler içerisinde aradığımızı bulamamaktan başlayarak davranış bozukluğuna doğru genişleyen bir skalada günlük yaşantımız içerisinde kendini gösteriyor. Şüphesiz dijital varlıklarımız çok kıymetli; çoğu zaman maddi değil atfettiğimiz duygusal değerleri bakımından anlamlı. Fakat dijital istifçilik aynı zamanda dijital verilerimizi yönetme becerilerimizin kısıtlılığının da bir göstergesi. Uzun vadede doğru/gerçek bilgiye erişim sorununa ve veri dağınıklığına neden olan temel kullanıcı davranışlarından da birisi. Bu bakımdan, her gün karşılaştığımız çok sayıdaki içeriği ve daha da önemlisi kişisel olarak değerlediğimiz dijital içeriği nasıl organize edeceğimizi bilmek, en azından gerçekten ihtiyacımız olana alan ayırabilmek hem veri güvenliği hem de verinin nitelikli kullanımıyla günlük dijital pratiklerimizin yönetimi açısından bir gereklilik.

KAYNAK / BENNEKOM, M.J., BLOM, R.M., VULİNK, N. & DENYS, D. (2015) “A CASE OF DİGİTAL HOARDİNG”. BMJ CASE REPORT 2015. BULUT, S.D., ÖZDEL, K. & KISA C. (2015). “BELİRTİDEN BOZUKLUĞA İSTİFLEME”. PSİKİYATRİDE GÜNCEL YAKLAŞIMLAR-CURRENT APPROACHES İN PSYCHİATRY, 7(3), 319-332. GÜL-ÜNLÜ, D. (2024). “EKRAN GÖRÜNTÜSÜ ALMAYI SEVİYOR MUSUNUZ? PEKİ DİJİTAL İSTİFÇİ MİSİNİZ?” AKADEMİK AKIL. SWEETEN, G., SİLLENCE, E. & NEAVE, N. (2018). “DİGİTAL HOARDİNG BEHAVİOURS: UNDERLYİNG MOTİVATİONS AND POTENTİAL NEGATİVE CONSEQUENCES”. COMPUTERS İN HUMAN BEHAVİOR, 85, 54-60.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım