Can sıkıntısı ile ilgili kitap önerileri
Nihayet Dergi, can sıkıntısı ile ilgili kitapları derledi. Can sıkıntısı üzerine düşünmek isteyenler için...
Can Sıkıntısının Eğlenceli Tarihi
Bir günde kaç kez canınız sıkılıyor ve o anlara dair neler hatırlıyorsunuz? Bu soruları etraflıca düşündüğünüzde sıkıntınızın size başka duygularla mı, yoksa yekten mi geldiğini bulmanız hiç de zor değil. Ya siz etraflıca düşünemeyecek kadar canı sıkılanlardansanız! O zaman gelin hep birlikte bir şeyi sıkıcı hale getiren monotonluk, öngörülebilirlik ve kısıtlanmışlık unsurlarına bakalım. Belki de sıkıntınızın temelini bunlardan biri oluşturuyordur. Can sıkıntısına yatkın olmak bir yana hepimizin basit can sıkıntıları ve bazılarımızın varoluşsal sıkıntıları da var. Can alıcı bir şey daha var ki o da modern zamanlarda yaşayan insanlar olarak dedelerimize göre daha fazla sıkıldığımız. O zaman yeni sorumuz şu olsun: Can sıkıntısının tarihi var mı? Peter Toohey’e göre var ve tarih boyunca farklı kültürlerde farklı adlarla hep var oldu. Konuya ilgi duyanlar için edebiyattan sanata, tıbbi araştırmalardan günlük yaşama kadar geniş bir yelpazede -okurken hiç de sıkılmayacağınız- Can Sıkıntısının Eğlenceli Tarihi’ni giriş mahiyetinde listebaşı yaptık.
Sıkıntının Felsefesi
Sıkıntı bizi ilgilendirmeyen herşeye yapıştırdığımız boş bir etikettir. Herşeyden önce içinde yaşadığımız bir şeydir, üstüne sistemli olarak kafa yorduğumuz bir şey değil. Svendsen, bu denemeyi kendini aylaklığa adamaya karar vermiş olduğu bir zamanda kaleme aldı. Uzun bir araştırma projesini başarıyla tamamına erdirdikten sonra, niyeti gevşemek ve hiçbir şey yapmamaktı, ama bunun kesinlikle imkânsız olduğunu anladı. Ve görünüşe göre hiçbir şey yapmadan duracak durumda değildi. Böylece, yine ve yeniden bir şey yapmak zorunda olduğumu düşündü ve ortaya bu kitap çıktı.
Oblomov
19. yüzyıl Rus romancısı İvan Gonçarov, 1859’da can sıkıntısı hakkında en iyi romanlardan birini yazdı. Romanın ölümcül derecede sıkılan ana karakteri İlya Oblomov üzerinden ustalıkla yakalanmış bir durum, sadece Rusya’da etki yaratmadı, dünya edebiyatında da son yüz elli yıldır ilgi görmeye ve Oblomovluk’un her coğrafyada var olduğunu göstermeye devam ediyor.
Uygarlığın Huzursuzluğu
Bu kitabı daha önce de bazı dosyalar için tanıtmıştık. Fakat Freud’un -kesin cevabı olamayan- zor soruları bu meselemizle de yakından ilintili: “Uygarlık, bireylerin birarada yaşayabilmesini sağlamak üzere geliştirilen bir mekanizmayken, nasıl olup da bireylerin ve haliyle toplulukların ana mutsuzluk kaynağına dönüşmektedir?” Uygarlığın bir parçası olabilmek için yaşanan huzursuzluk verici karmaşık duygulardan biri de can sıkıntısı. Bu gözle baktığınızda Freud size bir kez daha kendi deneyimlerinizi sınama ve sorgulama fırsatı verecek.
Tembellik Hakkı
Paul Lafargue'ın 1880’de bir dizi makale olarak yazdığı Tembellik Hakkı, dünya dillerine en çok çevrilen, kendi alanında klasikleşen bir kitap. Lafargue, çalışmanın vazgeçilmez bir değer haline getirildiği toplumların eleştirisini sunarken; tembelliğin bir başıboşluk olmadığını öne sürüyor. Tembellik Hakkı’nın can sıkıntısını, çalışma ve boş zaman üzerinden detaylandırmak isteyenler için meseleyi ilk ele alan metinlerden biri olduğunu da söyleyelim.
Çalışmanın Mutluluğu ve Sıkıntısı
Alain de Botton, tek isteği -bir sanat eseriymiş gibi- bir geminin geçişini hayranlıkla seyreden insanlardan ilhamla bu kitabı yazmaya karar verir. Ve çoğu gündelik hayatta gözleme şansına sahip olmadığımız işlerden oluşan bazı sektörlere yoğunlaşır: Kargo gemisi gözleme, lojistik, bisküvi yapımı, kariyer danışmanlığı, roket bilimi, ressamlık, aktarım mühendisliği, muhasebecilik, girişimcilik ve havacılık… Botton, tüketici olan bizlere ürün ve hizmetlerin arka planındaki karmaşık işlemler dizisini göstermeyi amaçlarken, birçoğumuz için anlamsız görünen şeylerin neden ve nasıl önemli hâle geldiğine dair çarpıcı örnekler de vermeyi ihmal etmez. Kitaptaki bazı bölümleri hazırlarken fotoğrafçı arkadaşı Richard Baker ile uzun ve zahmetli yolculuklar yapar. Özellikle bu bölümlerde dünyanın dört bir yanından farklı insanaların çalışma hayatlarındaki mutluluk, sıkıntı ve zorluklarına gerçek hikâyeler ve gerçek fotoğraflar üzerinden de şahit oluruz.
Tüketim Toplumu
Baudrillard, postmodern toplumda tüketimin nesnelerin yanı sıra fikirlerin ve görüngülerin de tüketilmesi anlamına geldiğini söyler. Ona göre tüketim, etkin ve sosyal bir davranış olmanın yanı sıra; bir zorlama, bir ahlak, bir kurum ve bir sosyal değerler sistemidir. Yani tüketimi toplum ve dünyayla aktif bir ilişki biçimi, sistemli bir etkinlikler dünyası ve aynı zamnda tüm sorunlara yanıt verme biçimi olarak açıklamaktadır. Gerçek ihtiyaçlar ile sahte ihtiyaçlar arasındaki ayrımın ortadan kalktığı tüketim toplumunda birey tüketim mallarını satın almanın ve bunları sergilemenin toplumsal bir ayrıcalık ve prestij getirdiğine inanır. Şimdi canınızın sıkıldığı bazı anları düşünün. Tüketim endüstrisinin her sıkılma anımıza bir önerisi yok mu? Bu, bazen zevkimize uygun bir şey satın almaktır bazen de heyecanlı bir aktivitede yer almak. Bizi o an için “mutlu eden” bu şey, bir süreliğine de olsa “can sıkıntımızı” alır. Yani ihtiyaç artık bir nesneye duyulan ihtiyaçtan çok, bir farklılaşma, mutlu olma ihtiyacıdır. Baudrillard, bu kitapta günlük alışverişten lüks tüketime, beden bakımından boş zamana ve bireylerin dinlenme biçimlerine kadar tüm yönleriyle tüketim toplumunu çözümlüyor. Ve bu aşırı tüketim baskısına muhalefetin beklenmedik biçimlerde, örneğin kronik yorgunluk ya da irrasyonel şiddet olarak ortaya çıktığını da eklemeyi ihmal etmiyor.
Aylak Sınıfın Kuramı
Thorstein Veblen, Aylak Sınıfın Kuramı’nda çalışmak zorunda olmayan aylak bir sınıfın -ilkel toplumlar dışında- bütün toplumlarda gözlemlenen bir fenomen olduğunu anlatır. Aylaklığın uzun süre çalışmaktan uzak bir seçkinlik olduğunu öne süren eser, aylaklığı “zamanın üretici olmayan tüketimi” olarak tanımlar. Aylak sınıf teorik olarak yağmacı kültürün başlangıcından itibaren var olsa da, ybir sonraki parasal evreden itibaren de teoride olduğu kadar pratikte de bir aylak sınıf doğar. Boş zaman kavramının tarihsel antropolojik izini sürmek isteyenler için önemli bir kaynak kitap olduğunu söyleyelim.