“Buradaydı”

John P. Portelli.
John P. Portelli.

Kadir Tepe, John P. Portelli ile şiir kitabı olan Buradaydı hakkında konuştu. Kitap, İ. Hakan Karataş ve Kübra Biberoğlu tarafından Türkçeye çevrildi ve Fabrik Kitap etiketiyle yayımlandı.

Öncelikle merhaba, sevgili Portelli. Nasılsınız? Bugünkü dünyanın hâlini, mutluluk ya da üzüntü durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Gerçekten iyi miyiz?

Sevgili Kadir, eserimi Türkçe yayımladığınız ve bu röportajı gerçekleştirdiğiniz için teşekkür ederim. Bu benim için büyük bir onur. Kanserle mücadele etmeme rağmen hayatta kalmaya çalışıyorum. Hepimiz, hayatın karşısında cesaret ve tevazu ile yüzleşmesi gereken geçici varlıklarız. Ne yazık ki, dünya durumu benim gözlemlediğim kadarıyla karanlık. Filistinlilere yönelik şiddet bitmek bilmiyor; bu şiddet, Holokost’un dehşetini yaşamış bir halk tarafından gerçekleştiriliyor. Ayrıca, bize yaratıcı tarafından hediye edilen dünyanın doğal kaynaklarını doğru kullanmak yerine, kötüye kullanmaya devam ediyoruz. Kolonyalizmin birçok farklı biçimde hâlâ dünyamıza egemen olmasından büyük endişe duyuyorum. Bu yüzden daha fazla direniş şiirine ve bu şiirin ritmine ihtiyacımız var.

Buradaydı adlı şiir kitabınızın birçok dile çevrildiğini biliyoruz ama ilk kez İ. Hakan Karataş ve Kübra Biberoğlu tarafından Türkçeye çevrilerek Fabrik Kitap etiketiyle yayımlandı. Şiirlerinizle yakaladığınız bu evrensel dili nasıl değerlendiriyorsunuz? Portelli’nin şiiri dünyaya ne vaat ediyor? Bu soruya otobiyografik bir yanıtla evrensellik kuralları/şiirselliği üzerine düşüncelerinizi paylaşır mısınız?

Bu şiir koleksiyonunun, orijinal başlığı Here Was ile İngilizce olarak yayımlandıktan sonra Türkçe, İtalyanca, Romence, Arapça ve Farsçaya çevrilmesi, yakında İspanyolca ve Hintçeye de çevrilecek olması beni gerçekten şaşırttı. Sanırım bu durum, koleksiyonun evrenselliğini gösteriyor. Şiirim öncelikle varoluşçu ve politik bir yapıya sahiptir; günlük yaşamın, zaman zaman katlanması ve kabul etmesi zor olan yönlerinden kaynaklanan derin duyguların bir sonucudur. Tam da bu iki unsurun, şiirimin daha evrensel bir ilgiye sahip olmasını sağladığını düşünüyorum. Şiirimle bir şey vaat ettiğimden emin değilim. Ancak okuyucuların, onu istedikleri şekilde yorumlama ve inşa etme özgürlüğüne sahip olmalarını gerçekten diliyorum. Edebiyatın ahlaki dersler vermesi gerektiğine inanmıyorum, ancak bu süreçte bir şeyler öğrenilebilir ve aynı zamanda adil ve hakkaniyetli eylemleri de ilham verebilir. Şiir, uzun bir süredir dünyanın çeşitli yerlerinde bir direniş biçimi olarak işlev görmüştür. Benim şiirim de kesinlikle bir direniş ve eleştiri biçimidir. Bu, evrensel unsuru güçlendirmeye yardımcı olabilir. Ancak sonuçta iyi bir edebiyat, yazı üzücü ya da trajik olsa bile okuyucuya zevk vermelidir.

Buradaydı temelde Filistin üzerine bir tez mi? Lütfen sözlerimizin yettiği kadar Filistin’in gözyaşlarından bahsedelim.

Kitabın ilk bölümü tamamen Filistin’e odaklanıyor. Filistin’i iki kez ziyaret etme fırsatım oldu ve bu ziyaretlerde her zaman gönüllü çalışmalarda bulundum. Kitabın başlığı da Filistin’e yönelik talihsiz ama sürekli devam eden şiddeti konu alan bir şiirden alınmıştır. Arap dünyasının ikinci sınıf bir statüde olduğu ve Yahudilere nefret aşıladığı bir ortamda büyüdüm. Ancak büyüyüp okumaya başladığımda bunun yanlış bir algı olduğunu fark ettim. 24 yaşındayken yoğun bir şekilde Orta Çağ Arapçasını inceledim ve Yüksek Lisans tezimi Batı’da Avicenna olarak bilinen ünlü filozof Ebu Ali İbn Sina üzerine yazdım. Bu deneyimler, sömürgeciliğin farklı biçimlerde nasıl yeniden üretildiğini anlamamı sağladı. Haksız işgallerin, şu anda bile devam ettiğini görmekteyiz. Bu yılın başlarında, iyi bir arkadaşım ve yazar Dr. David Aloisio ile, Gazze üzerine yazılmış 40 farklı Maltalı şairin eserlerini içeren bir şiir antolojisini Maltaca olarak yayına hazırladım. Bu antolojinin satışından elde edilen tüm gelir, Gazze’deki insanların tıbbi ihtiyaçlarını desteklemek amacıyla Filistin’e bağışlandı.

“Şiir” sizin için ne ifade ediyor, şiirinizi nereye konumlandırıyorsunuz ve “insan-şiir” arasındaki ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Her insanın çeşitli hikâyeleri var. Ancak her varlık bir şiir midir, sevgili Portelli?

Şiir hayattır; insanlığın özüdür. Duygular ve düşüncenin buluşma noktası olan şiir, kişinin kendisiyle, başkalarıyla, dünyayla ve yaratıcıyla olan ilişkilerini anlamlandırır. Bu bağlamda, insanlık ve şiir arasındaki ilişki derin ve karşılıklıdır. Şiir, hikâyelerin ya da deneyimlerin, çoğu zaman yalnızca metaforlar ve imgelerle ifade edilebilecek yönlerini yakalar. Ayrıca, sıradan hayatta ifade edilemeyen ya da dile getirilmesi zor olanları da açığa çıkarır. Her varlık bir şiir olabilir, ancak bu zorunlu değildir. Şairler, başkalarının ifade edemediği olaylarda veya hayatlarında şiirsel unsurları keşfetme yeteneğine sahiptir. Bu yetenek, onları diğerlerinden üstün kılmaz; sadece insanlık içindeki çeşitliliğin bir parçası olduklarını gösterir. Şiirsel ifadenin acıyı hafifletebileceği ve daha şefkatli bir dünya için harekete geçmeye ilham verebileceği düşünülür. Mahmud Derviş’in dediği gibi: “Her güzel şiir bir direniş eylemidir.”

Buradaydı benim için çok özel. Editörü, yayıncısı olmak büyük bir sevinç ve gurur. Hikâyenizin bir parçası olmamı sağladığınız için teşekkür ederim. Şiiriniz beni heyecanlandırıyor, sevgili Portelli. Son olarak eklemek veya bana sormak istediğiniz bir şey var mı?

İlgi çekici ve düşünceli röportaj için ve ayrıca şiirlerimin Türkçe yayımlanmasında emeği geçenlere içtenlikle teşekkür ederim. Umarım Türk okuyucular tarafından beğenilir ve bu koleksiyon aracılığıyla daha fazla Türk şairle tanışma fırsatı bulurum. Çağdaş durumumuz pek iç açıcı değil; ancak vazgeçmemeliyiz. Nazım Hikmet’in dediği gibi: “Kederli, mahzun, acılı olmak için sebepler mevcuttur, fakat ümitsiz olmak için tek bir sebep mevcut değildir.”

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım