Bir vakayı yazı İle meşru kılmak: 27 Mayıs örneği

Bu yazının amacı politik değildir. Büyük kriz anlarında yazının işlevselliğini ve anın her aşamasında yazının bir araç olarak nasıl kullanıldığını göstermektir.
Bu yazının amacı politik değildir. Büyük kriz anlarında yazının işlevselliğini ve anın her aşamasında yazının bir araç olarak nasıl kullanıldığını göstermektir.

Cumhuriyet, kuruluşunda dahi çok partili sisteme hemen geçememesinden olsa gerek, yüz yıllık ömrüne birkaç darbeyi sığdırmıştır. Demokrasi, ordunun dipçiğinin gölgesi altında var olmaya çalışmıştır. Darbenin olmadığı dönemlerde de ordu, iktidarlara parmak sallamayı ihmal etmemiş; varlığını her an hatırda tutmayı şiar edinmiştir. Nitekim kanlı 15 Temmuz darbe/terör girişimi milletin iradesi neticesinde bastırıldığında, halkın ve aydınların gündemi “Türkiye’de bir daha darbe yapılamaz mı?” sorusu etrafında şekillenmiştir. Çünkü Türkiye’de bir daha darbe yapılamama ihtimali, ihtimalken dahi herkesin içini rahatlatacak bir düşüncedir.

Esasında her darbe kültür sanat alanına da onarılması mümkün olmayan zararlar vermiştir. Kitap basımları durdurulmuş, gazeteler kapatılmış, adil yazarların kalemlerine engel konulmuş, düşünce üretimi sekteye uğramış, mürekkepler tabiri caizse dökülerek yok edilmiştir. Ama yine de her darbe döneminde darbeyi meşru kılma aracı olarak yazı seçilmiştir. Adil ve tarafsız olma ilkesini bir kenara bırakan yazarlar, aydınlar, gazeteciler kalemlerini darbenin lehine oynatmış, halk gözünde darbeye meşrutiyet kazandırmaya çalışmışlardır. Yazı öyle güçlüdür ki tarih onları ve onların bu ahlaksız tavırlarını da yazmış ve unutulmasına engel olmuştur!

Siz Nihayet’in bu sayısına ulaştığınızda 27 Mayıs darbesinin yıl dönümünün üzerinden fazla zaman geçmemiş olacak. Bu yazı politik bir yazı olmayacak. Bu yazının amacı siyasi analizler yapmak veya darbe üzerinden büyük resmi okumayı amaçlamak değildir. Bu yazının amacı medyanın, kalemin işlevselliği ve gücünün ortaya çıkarılması, belirgin kılınması, aşikâr edilmesidir. Unutmayalım ki Orhan Koloğlu’na göre darbeyi gerçekleştiren Milli Birlik Komitesi üyeleri daha sonra gerçekleştirdikleri açıklamalarda “Bu eylem için esin ve fikirleri Türk basınından aldıklarını” ifade etmişlerdir! Darbeden önce gazeteler tarafından öne sürülen “Öğrenciler Kıyma Makinelerinden Geçirildi” başlıklı haber hakkında, dönemin Kim dergisi yöneticisi Orhan Birgit “Kıyma makinesi haberi dezanformasyondu” diyerek haberin yalan bir haber olduğunu itiraf etmiştir.

Medyada 27 Mayıs

Büyük olayların insanların zihninde kabul görmesi için muhakkak yazıya geçirilmesi, yazı ile aktarılması ve yazı aracılığıyla zihinlere işlenmesi şarttır.
Büyük olayların insanların zihninde kabul görmesi için muhakkak yazıya geçirilmesi, yazı ile aktarılması ve yazı aracılığıyla zihinlere işlenmesi şarttır.

Dönem medyasına bakıldığında birçok gazetenin darbeyi sevinçle karşıladığı, halka bir müjde olarak sunduğu manşetlerden görülmektedir.

Ulus gazetesi, 25 Haziran 1960 tarihli baskısında, MBK (Milli Birlik Komitesi) üyelerinin mecliste ant içmelerini “Kendilerini Türk Milletine Adadılar” başlığıyla duyurmuştur. Akşam gazetesi darbeyi, 28 Mayıs 1960 günü “İkinci Cumhuriyet Kuruluyor” manşetiyle haber etmiştir. 29 Mayıs 1960’ta ise “Demokrasiyi Tesis İçin İktidar Deviren İlk Ordu” başlığını kullanmıştır.

Cumhuriyet gazetesi ise 28 Mayıs 1960 tarihinde “Türkiye’nin Kahraman Silahlı Kuvvetlerimiz Tarafından İdaresinin İkinci Günündeyiz, Meclis Feshedildi, Yeni Anayasa ve Demokratik Müesseselerin Kurulma Hazırlığına Başlandı” şeklinde bir sürmanşet atmıştır.

Hürriyet gazetesi 27 Mayıs 1960 tarihinde, verdiği bir haberde “Bayram Sevinci, İstanbul Bayraklarla Donatıldı” şeklinde başlık kullanmış ve haberin içeriğinde sokağa çıkma yasağı olmasına rağmen halkın darbeden dolayı çok sevinçli olduğunu, bayram ettiğini anlatmıştır.

Köşe yazarlarının darbeye bakışı

Edebiyatçılardan da 27 Mayıs darbesinde kalemini darbeye meşrutiyet kazandırmak için kullananlar olmuştur.
Edebiyatçılardan da 27 Mayıs darbesinde kalemini darbeye meşrutiyet kazandırmak için kullananlar olmuştur.

Bülent Ecevit, 28 Mayıs 1960 tarihinde Ulus gazetesinde yazdığı köşe yazısında “Karanlık günler sona erdi. Günaydın Türk Milleti:” şeklinde başlamış, yazının devamında “Türk Milleti dün ordusuyla övünmekte ne kadar haklı olduğunu bir kere daha gördü.” şeklinde darbeyi yaptığı için orduyu methetmiştir. Yine Ulus gazetesinin bir başka yazarı Cihad Baban, 28 Mayıs 1960 günü yazdığı köşe yazısında darbe sayesinde Atatürk’ün mezarında artık rahat bir nefes alabileceğini dile getirmiştir.

Akşam gazetesi köşe yazarlarından Müşerref Hekimoğlu, 1 Haziran 1960 tarihinde köşesinde “Bütün dünya basınında hayranlık uyandıran bir devrim yaptık.” cümlesini kurmuştur.

Yine Akşam gazetesi yazarlarından Edip F. Çelik, 2 Haziran 1960 günü köşesinde “Yurdumuz büyük bir heyecan ve bayram havası içerisindedir. Yıllardan beri uygulanmakta olan baskı rejimini, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin silahlı süngüsü ortadan silivermiştir. İhtilallerin en güzelini, en olgununu başardıktan sonra, geçici bir süre için memleket idaresini ele alanlar gerçek anlamda demokratik, insan haklarına saygılı bir siyasi düzenin kurulmasına çalışmaktadırlar.” şeklinde kurduğu cümlelerle darbeyi meşrulaştırmıştır.

27 Mayıs 1960 tarihinde Çetin Altan, Milliyet gazetesindeki köşesinde şu satırlara yer vermiştir: “Bize bu günleri tattıran ve bir milletin haysiyetine konmaya çalışan tozları bir üfleyişte temizleyen Türk Silahlı Kuvvetleri sağ olsunlar. Kardeş kanı dökülmeden yapılan bu hareketin, aynı vakar içinde demokrasinin temellerini atmasını bekliyor, seviniyor, övünüyor, övünüyor, seviniyoruz.”

5 Haziran 1960 tarihinde Yeni İstanbul gazetesinde Fikret Adil, köşe yazısında “Bu yıl kurban bayramı çok iyi bir bayrama denk geldi, İkinci Cumhuriyet diye isimlendirebileceğimiz bir davranışın onuncu gününün sevincine denk geliyor.” cümlesini kurdu.

Marş ve şarkılarda 27 Mayıs

Müslüman bir insan eğer yazıya istidadı varsa ne kadar ağır bir sorumluluğu olduğunun da bilincinde olmalıdır.
Müslüman bir insan eğer yazıya istidadı varsa ne kadar ağır bir sorumluluğu olduğunun da bilincinde olmalıdır.

Marşlar dönüştürülmüş, hürriyet şarkıları söylenmiş, 27 Mayıs darbesi müzik aracılığıyla da meşrulaştırılmıştır.

“Dağ Başını Duman Almış” ismiyle tanınan marş, 27 Mayıs darbesini meşrulaştırmak için dönüştürülmüş, şu sözlerle söylenmiştir: “Türk gençliği korkmam diyor/ Hürriyeti satmam diyor/ Atatürk’ün yolundayım/ Ben bu yoldan sapmam diyor/ Kızılırmak akmam diyor/ Etrafımı yıkmam diyor/ Ünü büyük İsmet Paşa/ Ben sözümden caymam diyor.”

Doğrudan 27 Mayıs için bestelenen marşlar da olmuştur. Hikmet Şimşek marş besteleyen isimlerden birisidir. Onun marşının sözleri de şu şekildedir: “Selam, selam orduya/ Selam bütün millete/ Selam aziz vatana/ Hürriyete bin selam/ Selam kurşun yiyene/ Selam cop yarasına/ Güller açmış göğsünde/ Düşenlere bin selam/ Selam, selam gençliğe/ Selam bütün halkıma/ Selam güzel yurduma/ Kardeşliğe bin selam.”

Bir diğer besteci de Turhan Tansel’dir. Tansel’in bestelediği 27 Mayıs marşının sözleri de şu şekildedir: “Bu millet yaşarsa hür yaşar, hür yaşar hür yaşar/ Ordu süngünle, gençlik bilginle yaşat cumhuriyeti/ Selam sana Türk ordusu, selam sana ey şehit/ Kutlu olsun bayramın Yirmi Yedi Mayıs, Yirmi Yedi Mayıs.”

Şairlerin 27 Mayıs şiirleri

Yazı her zaman en önemli iletişim aracı olmuştur.
Yazı her zaman en önemli iletişim aracı olmuştur.

Şair ve yazarlardan da 27 Mayıs darbesini destekleyenler olmuş, kalemlerini ve sanatlarını darbenin propagandasını yapmak için bir araç olarak kullanmışlardır.

Bu isimlerden birisi Ahmet Kutsi Tecer’dir. Tecer, doğrudan 27 Mayıs şiiri yazmıştır. Şiir “Nihayet hürriyet ışığı vurdu/ Kara bulutların akını durdu/ İnsan haklarının ardında ordu/ Artık ve nefes alır ve rahatlarsın/ Bu sabah, milletim, neşeyle uyan/ Bir gerçek olmuştur gece ki rüyan/ Ey şimdi sevinçten gülen, ağlayan/ Unutma! Bugünü her yıl kutlarsın” şeklindedir.

Cemal Süreya’nın Kısa Türkiye Tarihi şiirinde ise şu dizeler geçer: “Üç anayasa/ Ortasında büyüdün/ Biri akasya/ Biri gül/ Biri zakkum.” Gül olan 27 Mayıs Anayasası’dır.

Bir başka isim Necati Cumalı’dır. Bir Gül Açıyorsa şiiri şöyledir: “Bir gül açıyorsa şimdi Türkiye’de/ Aşkla ümitle açıyor/ Adsız unutulmuş her bahçede/ Bir gül tomurcuklanıyorsa/ Sabaha karşı gecede/ Açmak için tomurcuklanıyor/ Aşkla ümitle/ Sevinçle yaşamak için tomurcuklanıyor” Açan gül, 27 Mayıs’tır.

Fazıl Hüsnü Dağlarca da o kervana katılan şairlerdendir. Dağlarca şiirinde “Ordular günaydın/ Yine Altayları yarıp geçmiş kurdumuz/ Yeryüzünde, Tanrı’nın kutsal düzlüğünde/ Yüzbinlerce yüzbinlerce yüzbinlerce şehidin istediği yerden/ Dalgalanır bayrak yurdumuz” diyerek darbeyi yapan orduyu över.

Attila İlhan darbeyi “Kışlalarla gürül gürül borazanlar çalınır” dizesiyle selamlar.

Necip Fazıl ise darbeye karşıdır. O da 27 Mayıs üzerine şiir yazmıştır ama karşı taraftan seslenmiştir. Adnan Menderes idam edildikten sonra “Zeybeğimi birkaç kızan vurdular/ Çukurda üstüne taş doldurdular” dizelerini kaleme almıştır.

Yazarların 27 Mayıs desteği

Asırlar boyunca krallar hükümlerini ve savaşlarını (galibiyetlerini daha çok) yazdırmış, bilginler düşüncelerini kâğıda dökmüş ve böylece insanoğlu kaybolmasından endişe ettiği cevheri kalemle koruma yolunu seçmiştir.
Asırlar boyunca krallar hükümlerini ve savaşlarını (galibiyetlerini daha çok) yazdırmış, bilginler düşüncelerini kâğıda dökmüş ve böylece insanoğlu kaybolmasından endişe ettiği cevheri kalemle koruma yolunu seçmiştir.

Türkiye’nin meşhur, hatırı sayılır, hem okur hem de otoriteler tarafından “büyüklüğü” tescillenmiş edebiyatçılardan da 27 Mayıs darbesinde kalemini darbeye meşrutiyet kazandırmak için kullananlar olmuştur.

Aziz Nesin 28 Mayıs 1960 tarihinde Akşam gazetesinde “Sabık Değil Sabıkalı” başlıklı bir yazı kaleme almış, yazısında “Sağ ol Generalim, Sağ ol Albayım, Sağ ol Yarbayım, Sağ ol Binbaşım, Sağ ol Yüzbaşım, sağ olun yiğit komutanlarım. Var olsun Türk ordusu.” şeklinde orduya seslenir.

Haldun Taner 29 Mayıs 1960’taki yazısında “Bu milli birlik her şeyden önce hürriyetle beraber insan olma onuruna kavuşma sevincinden geliyor ve ifadesini orduya şükranda buluyor. Aydını hor görüp başından beri onu kendine düşman sayan gafiller bozuk para gibi harcamak istedikleri Atatürkçülüğün nasıl kaya gibi durup kafalarına indiğini hayli geç anlamış oldular.” cümlelerini kurar.

Bir diğer isim de Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. Onun “Suçüstü”, “Yakın Tarihimiz Üzerine Dikkatler”, “İçtimai Cürüm ve İnsan Adaleti” başlıklı yazıları 27 Mayıs darbesine yaklaşımı üzerine meşhurdur. Tanpınar kalemini o dönem nefretle kullanmıştır. Darbeyi koşulsuz desteklemiş, idamdan tatmin olmamış yetersiz bulmuştur. Onun yazılarından bazı cümleleri alıntılamakla yetinelim: “Kaçmak üzere iken ve suçüstü… Ağzı köpüklü Adnan Menderes, kin çıkını ve Anayasa hırsızı Celâl Bayar, hepsi öldürmeye, yakıp yıkmaya ve servet ve sâmânlarıyla kaçmaya her an hazır yaşıyorlarmış.”, “Hepsinin hak ettikleri cezaları göreceklerine eminim. Fakat bu cezaların beni ve hiç kimseyi tatmin etmeyeceğine de eminim. İdam cezası mı? Hepimiz öleceğiz! Fakat milyonlarca insanı ezen (…) bu insanlar için bu cezanın manası nedir ki? Böyle bir cürüm için din kitaplarının cehennemi, çeşitli azapları lâzımdır.”, “Bu adamlara (darbecilere) minnettarım. Demokrat Parti ejderhasından bizi kurtardılar. Vatan temizlendi.”

Sonuç

Yazı her zaman en önemli iletişim aracı olmuştur. Öyle ki asırlar boyunca krallar hükümlerini ve savaşlarını (galibiyetlerini daha çok) yazdırmış, bilginler düşüncelerini kâğıda dökmüş ve böylece insanoğlu kaybolmasından endişe ettiği cevheri kalemle koruma yolunu seçmiştir. Ayrıca yazı, kitleleri topluca yönlendirmek için de en güçlü silahlardan biri olmuştur. Bugün gelinen teknolojik noktada görselin gücü inkâr edilemeyecek boyutta olsa da yazı gücünden ve konumundan yana en ufak bir zarar dahi görmemiştir. Dolayısıyla yazı, dava konusunda olmazsa olmaz araçtır. Bu nedenle Müslüman bir insan eğer yazıya istidadı varsa ne kadar ağır bir sorumluluğu olduğunun da bilincinde olmalıdır. Batıla karşı hakkı yazıyla savunmalıdır. Çünkü batıl, yazı konusunda atalete uğramadan mücadelesini sürdürmektedir. Büyük olayların insanların zihninde kabul görmesi için muhakkak yazıya geçirilmesi, yazı ile aktarılması ve yazı aracılığıyla zihinlere işlenmesi şarttır.

Başta da belirttiğimiz gibi bu yazının amacı politik değildir. Büyük kriz anlarında yazının işlevselliğini ve anın her aşamasında yazının bir araç olarak nasıl kullanıldığını göstermektir. Konu darbe ve idam olduğunda dahi yazı, olanları masum ve meşru göstermek için faillere müthiş bir imkân sağlamaktadır. O halde bu imkân, hiçbir alan boş bırakılmayacak şekilde esasının gerektirdiği düzeyde sonuna kadar kullanılmalıdır.

FAYDALANILAN KAYNAKLAR:

27 Mayıs’tan 27 Nisan’a Asker/Gazeteci İlişkisi, Yusuf Özkır, İş Ahlakı Dergisi, Kasım 2011, Cilt 4, s.91-114

Türkiye’de Basının Darbelerle İmtihanı, Solmaz Karaman, Paradigma Akademi Yayınları, Ekim 2023

1960 Askeri Darbesinde Kamuoyu Oluşturma Projesi: Propaganda, Fatma Çelik, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı, 2019

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım