Bir kitap sanatları tarihçisinin portresi
Filiz Çağman’ın kitap çapındaki eserleri emeklilik dönemine rastlıyor:2006’da Serpil Bağcı, Zeren Tanındı ve Günsel Renda ile birlikte Osmanlı ResimSanatı’nı, 2014’te Kat’ı: Osmanlı Dünyasında Kağıt Oyma Sanatı ve Sanatçıları’nı,2016’da Osmanlı Sarayı Tasvir Sanatı’nı yayınlamıştı. Peki asistanlıktanmüdürlüğe 41 yıl boyunca görev yaptığı mekânın tarihini yazdığı TopkapuluSaray’ın yayınlanışını görememesine ne demeli?
I.
Neredeyse tanımak
Bazı isimlerle televizyonlarda, konferanslarda, derslerde karşılaşamazsınız. Daha ziyade kitaplarda, makalelerde, dipnotlarda tanırsınız onları. Nihayet artık dayanamaz, yazdıklarını okumaya başlarsınız. Ardından onu tanıyan pek çok kişiyi tanır, ona dair hatıralar dinlersiniz. Neredeyse, tanımış kadar olursunuz artık. 12 Şubat’ta kaybettiğimiz Topkapı Sarayı Müzesi müdürlerinden Filiz Çağman böyle biriydi benim için.
1960’lı yıllardan itibaren başta Osmanlı minyatür sanatı üzerine yayınları olmak üzere kitap sanatları araştırmalarına yaptığı değerli katkılarından ilk anda aklıma gelenler: Mesela Osmanlı minyatür sanatının erken örneklerinden biri olan Külliyyat-ı Kâtibî’yi inceleyerek Edirne’de bir minyatür okulunun mevcut olduğunu ortaya çıkarması, minyatürlü bir eserin hazırlanış safhalarını belgelere dayanarak izah etmesi, ehl-i hırefe, nakkaşhaneye, Mehmed Siyah Kalem’e, tezhip tarihine dair yazdıkları, kat’ı sanatı üzerine kaleme aldığı devasa kitabı…
II.
Merak ve heyecan
Aslında Filiz Çağman, küçüklüğünden beri mimar olmak istemişse de İstanbul Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nde okuyan ablasının tavsiyesi üzerine, Sanat Tarihi Bölümüne girer. Mezun olduğu 1964 yılında Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’nde çalışmaya başlar. O günlerdeki hislerini yıllar sonra şöyle anlatacaktır:
- “1964 senesiydi, Topkapı Sarayı Müzesi’ndeki işime yeni başlamıştım, oldukça meraklı ve heyecanlıydım -yeni şeyler öğrenme karşısında bu heyecan ve merakın yıllar geçmesine rağmen hâlâ sürdüğünü söylemekten mutluluk duyarım-.”
Böylece kütüphane, dilinden anlayan bir sanat tarihçisi kazanırken Çağman da yıllar boyu sürecek çalışmaları için gerekli kaynağın gözüne çok genç bir yaşta erişmişti. Ayrıca o sıralarda sarayda çalışan Hayrullah Örs, Fehmi Edhem Karatay, İsmail Hakkı Uzunçarşılı gibi isimlerden istifade etme şansını yakaladı. Ord. Prof. Mazhar Şevket İpşiroğlu’nun danışmanlığında Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ndeki bir Hamse-i Nizamî nüshasının minyatürleri üzerine doktora tezini yazdı. Bundan sonra sıra artık kendisine dünya çapında ün kazandıracak akademik çalışmalarındaydı.
III.
Kedi
Çağman, saray kütüphanesine gelen yerli ve yabancı araştırmacılar için de çok iyi bir rehberdir. Rehberlikle başlayan bu ilişkiler çoğu zaman kısa sürede dostluğa dönüşür. Mesela 40 yıllık dostu Prof. Dr. Günay Kut, hocası Fahir İz’in Eski Türk Edebiyatında Nazım kitabının hazırlıkları esnasında kütüphanede tanır onu: “Yıl 1964 ve günlerden bir gün Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi’ne gitmem gerekti. Kütüphanenin kapısını henüz açmıştım ki karşıma filiz gibi genç bir hanım çıktı, adı Filiz’miş. İsmiyle müsemma birisi. Henüz kim olduğunu da bilmiyorum.”
Çağman ile Kut’un kütüphanede başlayan bu dostlukları zamanla derinleşerek devam edecekti. Zira ikilinin kitaplar dışında konuşmaktan büyük zevk aldıkları ortak bir sevgileri de vardı: Kediler. Filiz Hanım’ın yoğun mesaisi arasında sarayın avlusunda kuşların ötüşünü dinlemek, rengârenk çiçeklerin farkına varmak yanında en büyük motivasyon kaynağı kedilerdir.
Kütüphanecilerin kedisever olmalarının meslekleriyle bir ilgisi var mı acaba?
IV.
Bir muhasebe
80’li yılların başında Gelibolulu Mustafa Âli üzerine doktora tezini yazan Amerikalı tarihçi Prof. Cornell Fleischer’ın da yolu mecburen Topkapı Sarayı’na düşmüştü. 2005’te, Filiz Çağman’ın emekliye ayrılması vesilesiyle düzenlenen sempozyumda aradan geçen yaklaşık 30 yılın muhasebesini şöyle yapmıştı: “O günden bu yana, ilgilendiğim başka projeler çerçevesinde, gerek yaptığımız sohbetlerde dile getirdiği önemli gözlemleri, gerek yazmalar, minyatürler ve mimari eserler konusundaki rehberliği nedeniyle kendisine olan borcum arttıkça arttı. Bugün, gelişmekte olan bir ülkenin IMF heyetinin karşısına çıkması gibi, ben de kendisinin bu borcun bir bölümünü affedeceğini, en azından erteleyeceğini umuyorum.”
V.
Sarayda deprem
Çağman 1997’de Topkapı Sarayı Müzesi’ne müdür tayin edilir. İlber Ortaylı’nın tabiriyle o “sadece bir müze müdürü değil saray nazırı”dır: Osmanlı-İran edebi metinleri ve minyatürlerini birlikte değerlendirebilen az sayıdaki uzmanlardan biri olduğu gibi önüne ister Venedik kumaşı koyun ister Leipzig dokuması ya da porselen hem künyesini tespit eder hem de kumaşı akrabasıymış gibi size tarif eder. Ortaylı’ya göre müzesini cam ve madeni eşyası, ahşabı ve kâğıdıyla bu kadar iyi değerlendiren ve tanıyan bir başka büyük müze müdürü sadece Leningrad Hermitaj Müzesi'nin genel müdürü Bilimler Akademisi üyesi Profesör Piyotrovski'dir.
Çağman müdürlüğü süresince saraydaki pek çok mekânın yeniden düzenlenmesini ve restore edilmesini sağlar ancak bürokrasi ve maddi imkânsızlıklar neredeyse her aşamada karşısına dikilir. “Ben şimdi şurada asma bahçeyi yaptıracağım diye ölüyorum yani. Çektiğimi anlatamam. İstek ve ruh yok, heyecan yok. Ben heyecan duyuyorum bundan. Hiç değilse küçük bir bölümünün, Sofa Köşkü’nün önü ve karşısına gelen kısmının en az 18. yüzyıl tarhlarının boyutunda, o biçimde yapılması için savaş veriyorum. Ara yolları da podima çakılı olacak. 60 bin dolara ihtiyaç var. Ben bu parayı bulamıyorum.” Bu arada bütün imkânsızlıklara rağmen Topkapı Sarayı’nda ve yurtdışında ses getiren pek çok görkemli serginin de küratörlüğünü üstlenir.
17 Ağustos 1999 Marmara depremi Filiz Çağman’ın hayatında önemli bir kırılma noktasıdır. Depremden sonra bir daha evine gitmemeye karar veren Çağman, artık saraydaki lojmanda kalır. Çünkü evi karşıdadır ve büyük bir deprem olursa asla saraya gelemeyeceğini düşünür. Tabii derhal bir dizi önlem alır. Bir yandan saray yapıları ve koleksiyonlarının korunması maksadıyla tespit ve tedbir çalışmaları yaptırırken diğer yandan diğer müzelere de öncülük ederek eğitim amaçlı toplantılar gerçekleştirdi. Filiz Hanım’ın bu konuyu ne kadar ciddiye aldığını ve incelikli düşündüğünü görüp şaşırmak isteyenler 2002’de mimar.ist dergisinin 4. sayısında yayınlanan söyleşisine bakabilirler. Zaten aynı yıl Topkapı Sarayı Müzesi’ne verilen Vehbi Koç Ödülü’nün gerekçeleri arasında “depremlere karşı müzenin aldığı ivedi önlemler” de sıralanmıştır.
VI.
Topkapulu Saray
Filiz Çağman 2005’te emekli olduktan sonra bir süre Sakıp Sabancı Müzesi’nde danışman olarak çalıştı. Kitap çapındaki eserleri de emeklilik dönemine rastlıyor: 2006’da Serpil Bağcı, Zeren Tanındı ve Günsel Renda ile birlikte Osmanlı Resim Sanatı’nı, 2014’te Kat’ı: Osmanlı Dünyasında Kağıt Oyma Sanatı ve Sanatçıları’nı, 2016’da Osmanlı Sarayı Tasvir Sanatı’nı yayınlamıştı. Peki asistanlıktan müdürlüğe 41 yıl boyunca görev yaptığı mekânın tarihini yazdığı Topkapulu Saray’ın yayınlanışını görememesine ne demeli?
Not: Çağman’ın onuruna 7-11 Şubat 2005 Topkapı Sarayı Müzesi’nde düzenlenen “Topkapı Sarayı ve Osmanlı Sanatı” konulu sempozyumda sunulan bildirilerden oluşan ve Lale Yayıncılık’tan çıkan Filiz Çağman’a Armağan’da Günay Kut, Oktay Aslanapa, Semavi Eyice, Tülay Artan, Nurhan Atasoy, Serpil Bağcı, Çiçek Derman, Uğur Derman, Cornell H. Fleischer, Hilâl Kazan, Gülru Necipoğlu, Günsel Renda, Zeren Tanındı, Hülya Tezcan gibi pek çok değerli isim var.
Kaynaklar: Necdet Sakaoğlu, “Filiz Çağman ile söyleşi: Büyülü bir coğrafyanın ‘hazine dairesi’”, Sanat Dünyamız, 73. sayı, 1999, s. 22-40; İlber Ortaylı, “Bizim müzenin müdürü”, Milliyet Pazar, 12.02.2006; Banu Mahir, “Kitap Sanatları Araştırmaları”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, VII. cilt, 14. sayı, 2009, s. 209-247; Filiz Çağman’a Armağan, Haz.: Ayşe Erdoğdu-Zeynep Atbaş-Aysel Çötelioğlu, İst., 2018; Âb-ı Hayât’ı Aramak: Gönül Tekin’e Armağan, Haz.: Ozan Kolbaş-Orçun Üçer, İst., 2018; Murat Bardakçı, “Filiz Hanım…”, https://www.haberturk.com/yaza... (Erişim tarihi: 18.01.2021).