Bir çift baget ya da bir çift zahmet

Gittim bir çift baget satın aldım. Rock müziğin de etkisiyle baterist olmaya karar vermiştim. Annem ilk gördüğünde oklavaya benzetmişti.
Gittim bir çift baget satın aldım. Rock müziğin de etkisiyle baterist olmaya karar vermiştim. Annem ilk gördüğünde oklavaya benzetmişti.

Ritim nedir, diye sorulsa çoğumuzun aklına müzikle ilgili şeyler gelir. Oysa canlı-cansız her şeye kulağımızı dayadığımızda, hepsinin bir ritimle hareket ettiğini anlarız. Kalbimiz Allah’ın ‘Ol’ demesiyle aldı ilk darbını ve atmaya başladı. Ne zaman bozulsa ritmi, elimiz sol yanımıza gider. Kürekçiler davulun ritmine göre asılır küreklere. Semazen kudümün ritmine göre koyar ayağını yere.

Saat ritmini hiç değiştirmeden çalışır; gelişigüzel vurmaz tokmağını. Günde beş vakit döneriz kıbleye; bu ritimdir. İnsan da ritmini bozmamalı. Geri kalmak ya da ileride olmak; biz insanların yarışan, koşan insanların telaşı… Hiçbir saat birbiriyle yarışmaz.

Ritmi ilk fark eden çocuklardır. Dünyanın dönüş sesini merak edip kulağımı yere dayamıştım ben de. Dedim ki hocama: “Dünya dönüyor, hem de çok hızlı, neden duymuyoruz sesini.” O gün bugün oldu kulağıma çalınan ritim hiç susmadı. Sonra her şeyi dinledim. Her şey bir ritimle dönüyordu. Allah her şeydi.

***

Hiçbir eşyayı sahiplenemedim.

İnsan da ritmini bozmamalı.
İnsan da ritmini bozmamalı.

Kaybolan şeyler beni üzmüşse de her şeyin asıl sahibini bilerek yaşamaya çalıştım. Eşyaların da canlı olduğuna, onların da hakikat yolundaki ipuçlarını sakladığına inanmamak ne mümkün! İnsanın hatıra yükünü eşyalar taşır. İki tahta bagetin ne anlamı, ne hatırası vardır diyenler olabilir elbet. Fakat Allah dilerse küçücük bir eşyayı vesile kılarak bizi alıp bir yerden başka bir yere koyar. Bu bazen bir bıçak olur, bir kalem, bazense bir kitap… Bagetler de benim için böyle bir vesiledir işte.

***

Ramazan davulcusunu görebilmek için pencereye koşmamız, onun çoğu zaman aksayan bir ritimle davula vuruşunu, söylediği manileri dinlemeye çalışmamız bir sahur oyunuydu eskiden. Gölgesini gördüğümüzde bile neşelendiğimiz davulcuyu beklerdik. Düğünlerde de davulcu görürdük. Tokmağın tok sesini, ince sopanın titremesini dinleyip davulcuyu izlerken onun büyük bir iş yaptığına inanırdım. Heveslenirdim ve kendimce ondan daha iyi çalacağımı düşünürdüm. Davulcuyu taklit için dallardan tokmak yapar, bir tenekeyi ya da ters çevirdiğim tencereyi kullanırdım davul niyetine.

***

  • Her dönem bazı enstrümanlar popüler olur. O zamanlar gitar popülerdi ama ben gittim bir çift baget satın aldım. Rock müziğin de etkisiyle baterist olmaya karar vermiştim. Annem ilk gördüğünde oklavaya benzetmişti. Yastığı davul gibi dizime koyup çalışıyor, internetten ritim derslerini takip ediyordum. Klipleri izlerken kendimi bateristin yerine koyup çalıyormuş gibi mutlu oluyordum. Ritmin böyle bir hâli vardır. İnsanı farkında olmadan kendisine uymaya zorlar. Kestaneci ya da mısırcı maşayı ahenkle vurur tezgâhına. Ritim çağırır çünkü. Zaten ritim sadece kulakla değil, kalple de duyulur.

Elime bir çift baget aldığımda Batı’nın hızlı müzikleri ile çalıştırıyordum bileklerimi. Bazen yavaşlıyordu her şey. Konser alanında kendini parçalayan gençler başlarını sallarken, ağır çekim bir film sahnesi gibi izliyordum onları. Herkes soliste bakıp elleri havada dans ediyordu, bense gözümü ayırmadan bateristi izliyordum. Elinde bageti çevire çevire yaptığı hareketler, bütün o davullar, ziller nasıl da birbiriyle ahenk içindeydi. Elimde bir çift baget vardı. Şafii’nin asası gibi değildi, bana yolcu olduğumu hatırlatmıyordu. “Dünyada kendini yolcu olarak görürdü Şafii. Kalın bir asası vardı ve bu asayı hep yanında taşırdı. ‘Güçsüz olmadığın halde neden asa kullanıyorsun?’ diyenlere, ‘Yolcu olduğumu hatırlamak için’ cevabını verirdi.”

Elime bir çift baget aldığımda Batı’nın hızlı müzikleri ile çalıştırıyordum bileklerimi.
Elime bir çift baget aldığımda Batı’nın hızlı müzikleri ile çalıştırıyordum bileklerimi.

***

Hayvanlar da bir ritim duyduklarında buna uyarlar. Kervanlar ezgilerle güdülürmüş eskiden.

Hz. Enes (r.a.) bildiriyor: Veda Haccı sırasında Resûlullah Efendimiz’in (s.a.v.) kafilesinin yürüyüş temposunu ezgileriyle canlı tutan bir kölesi vardı, adı Enceşe idi. Bu zat güzel sesli birisiydi ve Resûlullah’ın zevceleri ile bir kısım Müslüman kadınların develerini sevk ediyordu. Enceşe bazı ezgiler okumuş, okuduğu ezgilerle develeri hızlandırmıştı. Bilindiği gibi, develer yürüme sırasında okunan belli bir ezginin veya mûsikinin ahengine karşı hassasiyet gösterip, adımlarının temposunu, söylenen bu şarkının ritmine göre ayarlayabilmekte, hızlı veya yavaş olabilmektedir. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) teşbihli bir üslupla, Enceşe’den okuduğu ezgilerin ritmini değiştirmesini ve develerin yürüyüş temposunu ağırlaştırmasını emrederek şöyle buyurmuştu:

“Ey Enceşe ağır ol! Şişeleri kırma.” (Şişe ile kafilenin zayıflarını kastediyordu.)

Topal bir güvercinin yürüyüşünden ‘lenk fahte’ ritmi çıkmıştır mesela. Kudümün her darbında güvercinin aksak yürüyüşü canlanır insanın gözünde. Türk musikisi ritim ve makam bakımından çok zengindir. Zira burada bir Müslüman duyuşu vardır. Etrafını tefekkür ile izleyen, dinleyen bir Müslüman hâli.

At düşer bozulursa adımlarındaki ahenk. Ne kadar hızlı koşarsa koşsun, binicinin hissettiği rüzgârdır. Gözlerinin önünden hızla geçer manzaralar. Duyduğu, zamanın sesidir. Ritim zamana eşittir; zaman usuldür. İnsanın yaşamı da belli usullere bağlıdır. Eğer Allah’ın belirlediği bu ritmin, usulün dışına çıkılırsa insanın da ahengi bozulur.

***

Bateri bir grup sazdır. Çeşitli ritim aletlerinin bir araya getirilmesiyle oluşur. Daha çok Batı müziğinde kullanıldığı görülür. Mesela bizim musikimizde kudüm vardır. Zahme ismi verilen çubukla çalınır. Bu yüzden baterinin bagetleri ile kudümün zahmesi iki sazı zihnimde karşı karşıya koyuyor. Kudüm tok sesiyle daha dingin bir hâle sokar bizi. Kalbin atışına çok benzer çıkardığı ses. Gerçi bütün ritim sazlar bulunduğu grubun kalbi görevini görür. Onun atışına göre hareket eder sazlar.

Bateride kolların ve ayakların her birinin ayrı ayrı hareket edebilmesi gerekir.
Bateride kolların ve ayakların her birinin ayrı ayrı hareket edebilmesi gerekir.

Bateride kolların ve ayakların her birinin ayrı ayrı hareket edebilmesi gerekir. Böylelikle insan, beynin daha hızlı ve işlevsel çalıştığı bir hâle geçer. İki eldeki bagetle zilleri, davulları kullanırken, iki ayak da gerek davul gerek zil fonksiyonlarına destek olur. Bateristin sürekli hareket halinde olması ve müziği yönetmesi ilgiyi üzerinde toplar. Ve çoğu zaman bagetiyle bu ilginin hakkını vermek için çeşitli hareketler yapar. Ben de parmaklarımın arasında bageti çevirerek dolaşmıştım bir süre. Böyledir ya, çoğumuz işi öğrenmeden şov kısmına merak sararız. Bagetlerin çalınan müziğe ya da bateristin el yapısına göre çeşitleri vardır. Mesela genellikle “jazz”da kullanılan fırça bagetler davul ya da zil üzerine sürüldüğünde ( vurarak da kullanılır ) farklı bir ses yakalanmasını sağlar. Özellikle zil üzerindeki tınıları, ritmi ayrı bir boyuta taşır.

Ritim, hız demek değildir. Bateride ve kudümde hızlı ritimler vurulabilir. Fakat hissettirdiği şey çok farklıdır. Mesela Ayin-i Şerif’in sonlarına doğru hızlanır kudümün darpları. Fakat bir koşu yorgunluğu değildir hissedilen, bir suya kanma halidir. Zikir bitip “İllallah” dediğinde zakirhan, bir sessizliğe dönüşür “Hay”lar. Ve nihayet kâinatın ritmi hissedilir kalplerde.

Kudümle ilk karşılaştığımda bagetleri hiç davula vurmadan bırakmış oldum. Bir ayin-i şerifi ilk defa dinleyecektim. Kudümzenin darplarının ardından ney hocamın taksimi başlamıştı. Peki, ne demekti bu darplar! Araştırmıştım hemen. Kudümün ilk vuruşu Cenab-ı Hakk'ın kâinata “ol” emridir. Kur'an'da şöyle denir: “Allah bir şeyi diledi mi ona “ol!” der ve hemen oluverir.”(Yâsîn sûresi 36/82)