Kayıtlar: Belirli belirsiz şeyler

Nihayet Dergisi yazar Tarık Tufan' a sordu.
Nihayet Dergisi yazar Tarık Tufan' a sordu.

Nihayet Dergisi yazar Tarık Tufan' a sordu.

Kendinizi ıslıkla çalarken yakaladığınız o şarkı hangisidir?

“Bir içten bakışına delice tutulmuşum / Esrarlı gözlerine gönülden vurulmuşum.” Müslüm Gürses şarkısı. Uğruna gençliğini tükettiğin şarkı hangisidir diye sorsalar, “Esrarlı Gözler” derim. O derece.

Müslüm Baba aynı şarkıyı Yıldız Tilbe’yle birlikte de söylüyor. Eskiden bir kasete aynı şarkıyı arka arkaya kaydedip dinlerdim. Şimdi bir tıklamayla dilediğin kadar dinleyebiliyorsun. Teknolojinin faydası nedir diye sorsalar, bunu söylerim.

Tarçın kabuğu, defne yaprağı ya da bir demet yasemen… Sevmişsinizdir o kokuyu sebepsiz!..

Bir kokuyu sebepsiz sevebilir mi insan? Bilmiyorum. Sobanın üzerine konan portakal ve mandalina kabuklarının kokusu. Bir masumiyet arayışı. Küçük bir ferahlık.

Bir şeyler size çocukluğunuzu hatırlatır. Bir merdiven, bir oyuncak, bir…

Geyikli duvar halısı. Parlak renkler. Özellikle kırmızılar, maviler, yeşiller. Ceylanlar, aslanlar, geyikler ve kayaların arasından akan coşkulu nehir.

Belki bir küçük dere. O da olur. Rutubetli, boyası dökük bir duvarı örten masal. Odamızı dolduran renkli hikâyeler. İçimizi ısıtan. Kalbimizi tutan. Gözlerimizi dolduran.

İğne-iplik, çekiç-çivi, tencere-kapak… Hangi ikili elinize yakışır?

Kalem- kâğıt. Dışarıdan nasıl görünüyor bilmiyorum ama kendime yakıştırıyorum. Daha doğrusu bir ihtiyaç. Yakışıp yakışmadığından bağımsız olarak, ihtiyaç. Derdime derman. Çok eskiden bu yana böyle. Başımın çaresine bakabilmek için.

Her şeyiniz var da bir o eksik hayatınızda! Nedir o?

Neyimiz varsa, olması gerektiği kadardır. Ne eksik ne fazla. Hakikatte insan bizatihi eksiktir. Ontolojik acizliğini bilsin diye. Kudretin olsa eksiğin olmaz. Sana eksiklik gibi gelen kulluğun bilincine varabilmek için vesiledir.

İhtiyacınız olan biri var. Şimdi gelse, yanında ne getirse?

Kendi gelsin yeter.

Kelimeleri sevdiniz, yabancı kelimeleri de… Söylerseniz birkaçını belki biz de severiz onları.

Tevekkül: Derdimize derman. Yaramıza merhem.

Ciğerpare: En sevdiklerimiz. Hasan ve Hüseyin. Hatice. Bakmaya kıyamadıklarımız.

Hurufat: Ekmeğim, rızkım, ruhumun kanatları.

Silence: Bir parça. Lütfen. Bir de Lucia söylüyor. Çok fena.

Otogarlar mı, istasyonlar mı, havaalanları mı?

Havaalanları. Özellikle uluslararası havaalanları. Birazdan herkes dünyanın bambaşka yerlerine gidecek. Şimdi burada ve bir aradalar fakat birkaç saat sonra akıl almaz mesafelerle uzaklaşacaklar birbirlerinden. Çok heyecan verici. Bir mahşer provası gibi. Bir sebeple aynı yere toplandılar ve herkes yola çıkmaya hazır bir vaziyette vaktin gelmesini bekliyor.

Bir yol, bir güzergâh vardır yürümeyi sevdiğiniz, neresidir?

Gülhane Parkı’ndan başlayıp Sultanahmet, Çemberlitaş, Beyazıt, oradan Vezneciler ve Fatih. İstanbul. İlk gençliğim. Hayatım. Varlığım. Yokluğum. Umutlarım ve korkularım.

Yaşadığınız şehir midir yaşlanmak istediğiniz yer?

Yaşamak, yaşlanmak, ölmek ve diriliş vaktinde yeniden gözlerimi açmak istediğim yer.