Ara formlar oluşursa garson boy edebiyata ihtiyaç kalmaz
Gençlik edebiyatı alanında üretilen kitapların birçoğu kültürel, ahlaki ve edebî bağlamda sıkıntılı görülüyor. Ancak diğer yandan bu yaş grubundaki çocukların neler okuması gerektiği konusunda da bir fikir birliği yok. Çocuk ve gençlik edebiyatı üzerine çalışan, düşünen, bu alanda yayınlar yapan yazar Melih Tuğtağ ile gençlik edebiyatının gerçekte olup olmadığını, bu türde yapılan üretimlerin edebiyat içinde kapladığı yeri konuştuk.
Gençlik edebiyatı nedir? Sizce böyle bir alan var mı?
Bence liseli çocuklar için ayrı bir yayıncılık yapılmamalı. Zaten 13 yaşına kadar çocuk edebiyatı içindeki eserler okunuyor. Bu yaşların arkasından gelen sınav dönemleri var ve bu maalesef ölü bir çağ. Lisede ise yine sınavı çıkardığınızda üç senelik bir zaman dilimi olduğunu görüyoruz. Yani bu kısa süreç için üretilen eserlerden bahsediyoruz. Reşitliğin hemen öncesine denk gelen bu üç sene ergenliğin zirvesi olarak biliniyor. Gençler hormonal değişimler yaşıyor ve zihinleri de bununla meşgul oluyor.
Gence biz özel bir edebî kategori açacaksak onun ihtiyaçlarını da karşılamamız gerekiyor. Bu da bizi içinde cinselliğin olduğu kitaplara ulaştırıyor ve karşımıza wattpad çıkıyor.
Geçtiğimiz yıllarda CNR Kitap Fuarı’nda wattpad’de meşhur olduktan sonra basılan kitaplardan birinde fotoğrafı kullanılan Ukraynalı bir manken imza günü yapmıştı. Demek istediğim şu, meseleyi o yaş grubuna bıraktığımızda iş çok hedonist bir yöne doğru gidiyor. Cinselliği çıkardığınızda da yine sadece gençleri ilgilendiren konular üzerinde durmanız gerekiyor. Örneğin ailesiyle ilgili sorunu olan çocuklar, ailesiyle ilgili sorunu olan çocuk hikâyesi okumak istiyorlar.
Huzur Sokağı ilk İslamcı romandır
Bir dönem İslamcı romantizm denilen türde de çok kitap çıktı, bunları nasıl sınıflandırmak gerekiyor?
Bu ekol de hedonisttir. Dindar aileden gelen çocuklara yönelik o tür kitaplar basıldı. Ancak yine hormonlara hitap edecek şekilde üretildi. Daha eski ve sağlıklı versiyonu aslında Huzur Sokağı’dır. Bir ihtida romanıdır ve bir gence âşık olup ihtida eden bir kızı anlatır. Huzur Sokağı için ilk İslamcı romantik roman diyebiliriz.
Peki gençlerin, “gençlik edebiyatı”na ihtiyacı yok mu?
Ben çok sağlam liseli çocuklarla tanışıyorum, birikimli, entelektüel çocuklar. Onlar gençlik edebiyatı okumuyorlar. Tabii her gencin okuma serüveni farklıdır. Biz gençliğe “gençlik edebiyatı” üretip, hormonlara yönelik bir yayıncılık yaptığımızda aslında onların seviyesini düşürüyoruz. Benim savım şu: Çocukluk, ergenlik ve ondan itibaren yetişkinlik gelir. Oysa biz şu yaşta ergensiniz, bu yaşta yetişkinliğiniz başlıyor diyoruz. Onları etiket altına alıp o etiket için edebiyat üretmeye çalışıyoruz. Bugün ergenlik yaşının kaçta başladığı ve bittiğiyle alakalı çok farklı yorumlar var. Bana kalırsa biz çocukları ciddiye almıyoruz. Yani onlara sürekli ayrı bir muamele yapıyoruz, büyüdüklerini kabul etmiyoruz. Ortaya bebek edebiyatı, okul öncesi edebiyatı, ilk okuma edebiyatı, ilk gençlik edebiyatı diye farklı üretimler çıkıyor. Bu çocuklar büyüyemiyor ki! Ben gençliği hızlı geçirmemiz gereken bir evre olarak düşünüyorum. Yoksa koca bebeklerimiz, koca çocuklarımız oluyor. Normlar büyümemize bir türlü izin vermiyor.
Çıkış yolumuz popüler edebiyat
Peki o yaş grubuna hangi eserler hitap edecek?
Mesela Dan Brown romanları 15 yaşında da 40 yaşında da okunur. Bunun gibi popüler eserler sözcük kullanımı, kurgusal yapısı gereği gençler için uygun olabilir. Doğrusu bizim ara form edebiyata ihtiyacımız var. Herkesin okuyabileceği, ortak paydada buluşabileceği yüksek sanat vaat etmeyen ürünlere ihtiyacımız var. Mesela 40 yaşında okuma alışkanlığı olmayan bir adam ile 15 yaşında bir çocuğun okuyacağı kitap aynı olabilir. Popülist edebiyata destek vermemin sebeplerinden biri budur. Basit bir dil, iyi olay örgüsü insanı hemen içine alır ve okuma rutinini beş dakikadan otuz dakikaya çıkarır. Her yaş grubundan insana hitap eder. Bu aşamadan sonra kişi daha üst düzeydeki metinlere hazır olur.
Yerli edebiyatta bu tür örnekler var mı?
Yerli edebiyatta karşılığı pek yok ne yazık ki. Çünkü biz biri çıkıp böyle şeyler yazsa hemen, “Kim! Yazar mı ki o!” diyoruz. Hâlbuki çocukları bu hormonlu edebiyata teslim etmek yerine popüler kitapları artırmamız gerekiyor. Bu noktada bizim entelektüel bir şımarıklığımız var. Gençlik edebiyatı ayrı bir tür olsun denilmesinin nedeni de bu; popüler işlerin “yüksek” edebiyatın değerini düşürdüğü düşünülüyor. Dolayısıyla “Ona edebiyat değil de gençlik edebiyatı diyelim” diyorlar. Ben edebiyat dergilerinde yetiştim ama bugün popülist, popüler edebiyatın gerekliliğini savunuyorum. O entelektüel şımarıklığın kutsanmasının zararlı olduğunu fark ettim. Bizim aslında bu noktada netleştirmemiz gereken sorular şunlar: Popüler ürün düşük edebiyat mıdır, bayağı mıdır, dandik midir? Sadece Avrupa tipi entelektüellik mi makbuldür?
Avrupa tipi entelektüel basiti küçümsüyor
Avrupa tipi entelektüellikten kastınız nedir?
Bir örnekle açıklayayım: Herhangi bir karakterin hayatının belli bir bölümünü anlatıyoruz ama o karakterin kişisel gelişimi hiç değişmiyor ve o hikâye bitiveriyor. Avrupa sineması için de aynı şey söz konusu. Adamın hayatı başta mutsuz, ortada mutsuz, sonda mutsuz. Sonra film veya hikâye bitiyor. Öğrencilik dönemimde film festivallerine giderdim. Film bitince, “güzeldi” derdim ama aslında arada canım sıkılır ve uyurdum. Yine de bunu dışarıda söyleyemiyordum.
Bu, entelektüel sevicilikten dolayı gerçekleşti çünkü övmem gerektiğini düşünürdüm. Mesela küçümsenerek “basit” olarak tanımlanan Hollywood filmlerinde o karakterin kişisel anlamda gelişmesini ve değişmesini görmek daha makul geliyor. Orada karakter ya batıyor ya çıkıyor. Avrupa tipi entelektüel bu durumu çok küçümser. Mesaj biraz daha net, sonu daha belli olan bir hikâye onun için “ezik” bir hikâyedir. Çünkü izleyenin muhayyilesine hiçbir şey bırakmamış olduğunu düşünür. Gençlik edebiyatını da buraya bağlayacağım, yetişkinlerin makbul olarak gördüğü şey çok sıkıcı olabilir.
Peki bu bağlamda sizin öneriniz nedir?
Öncelikle popülerin “dandik” olmadığını kabul etmemiz lazım ki popüler ürün üreten, üretecek biri kalemini oynatmaktan çekinmesin. Ben popüler çocuk edebiyatını kabul ettirme noktasında bile çok zorlandım. Tekniğiyle, cümle uzunluğuyla, yazımıyla çocuk edebiyatı işi yapıyorum ve yaptığım işin de bir sanat eseri olduğunu biliyorum ve yetiştirdiğim yazarları da bu şekilde yetiştirmeye çalışıyorum. Bu algıyı yıkmak isteyen kişiler, popüler edebiyat yapmaktan çekinmemeliler. Bugün kısaca edebiyat çerçevesinde çok saygı duyulan bir öykücü, popüler ürün üretse telefonu susmaz, sürekli dalga geçerler.
Entelektüel seviciliği sanattan ayırmamız lazım
Zor anlaşılan cümlelere sahip bir eser yüksek edebiyat ürünü müdür?
Aslında değildir. Yazar bir şeyi çok karmaşık şekilde anlatıyorsa aslında onu iyi bilmiyordur. Bu noktada Tutunamayanlar’a çok güzel deyip yalın dile sahip romanları, hikâyeleri küçümseyenler vardır. Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ı tabii ki çok iyi bir eserdir. Zor bir eserdir, aynı zamanda herkes tarafından övülür. Ancak gerçekten övenlerin hepsi o kitabı okumuş mudur? Yazar, hedef kitlesini dille belirler. Bu bağlamda aslında Tutunamayanlar ünlü olabilecek bir kitap değildir. Tarkovski sineması gibidir. Entelektüel seviciliği sanattan ayırmamız lazım. Çünkü sanat işlevsel bir şeydir. Bu doğrultuda liselilere ayrı bir üretim yapan garson boy edebiyatın ifrat ve tefrit arasındaki dengesizlikten ortaya çıktığını düşünüyorum. Orada bir dengeyi tuttursak, ara formlar oluştursak garson boy edebiyata ihtiyacımız kalmayacak. Sonrasında iyi edebiyatçılar popüler ürün üretecekler çünkü çekinmeyecekler. Bugünün çocukları, bugünün gençleri, bugünün yetişkinleri için bugünün ürünlerinin üretilmesi gerekiyor.
Siz gençlik döneminizde neler okudunuz?
Orta ikide bir kompozisyon yarışmasında birinci olmuştum. Ödül olarak bana Maksim Gorki’nin Özgürlük kitabını vermişlerdi. Yüzüncü sayfada kitabı kapatıp iki yıl boyunca kitap açmamıştım. Kitap okumanın berbat bir şey olduğunu düşünüyordum. Sonra lisede tekrar kitap okumaya fantastik kurgu kitaplarıyla başladım. Yüzüklerin Efendisi, Harry Potter ve Dan Brown kitapları ile başlamıştım.