Ailenin ifsadı projesinde başrol kimin?

Bugün ekonomi, sanat, silah sanayi gibi birçok alanda Yahudiler tekeli ellerinde tutmaktadır. Geriye tek bir şey kalmıştır: Goyimlerin zihinsel ve kalbî olarak köle olmaları.
Bugün ekonomi, sanat, silah sanayi gibi birçok alanda Yahudiler tekeli ellerinde tutmaktadır. Geriye tek bir şey kalmıştır: Goyimlerin zihinsel ve kalbî olarak köle olmaları.

İsrail’in Filistin’de soykırım uyguladığı şu mahzun günlerde elbette ki en temel gündemlerden birisi Siyonizm’dir. İsrail’i bütün dünyanın gözü önünde soykırım yapma cüretine götüren temel saik seneler içinde ilmek ilmek dokuduğu ve kazandığı güçtür. Bu gücü Siyonizm hedefine varmak amacıyla elde etmiştir. Siyonizmin hedefine giderken uygulamaya koyduğu birçok projesi vardır. Biz bu yazımızda bu projelerden bir tanesine yöneleceğiz: Aileyi İfsat Etme Projesi’ne.

İsrailli tarihçi Harari’nin Tanrı İnsan’ı

Uzun ve tafsilatlı bir şekilde yazmak için bu yazı uygun değil ama kısaca özetlemek gerekirse Siyonizmin temel hedefi kıyametin kopmasını sağlamaktır. Yahudilikte ahiret inancı yoktur. Siyon’a ulaşıldığında dünya Yahudilerin cenneti olacaktır. Tam da aynı bağlam sonucunda Yahudilere göre Yahudi olmayan herkes düşük insandır, insanımsıdır. Tanrı, sadece Yahudilerin Tanrısıdır.

Ve Yahudiler tarih boyunca hiçbir zaman bir asırlık ömre sahip bir devlete sahip olamamışlardır. Sürülmüşler, öldürülmüşler, kovulmuşlardır. O nedenle bir proje geliştirirlerken, geçmişte düştükleri durumlara bir daha düşmemeleri öncelikleri olmuştur. Bugün Yahudilerin bu denli güçlü olmalarındaki en temel etken bu reflekstir.

Homo Deus.
Homo Deus.

İsrailli tarihçi Yuval Noah Harari, Homo Deus (Tanrı İnsan) adlı kitabında kendisinin değil esasında Yahudilerin gelecek tasavvurunu ortaya koymuştur. Harari’ye göre insanın bir ruhu yoktur. Bilinç de karmaşık sinir ağlarının ateşlenmesi sonucu ortaya çıkan bir tür zihinsel kirliliktir. Bu nedenle milyonlarca yıldır, milyarlarca insanın yaşadığı acılar sadece zihinsel bir kirlilikten ibarettir. Bu düşünceler Harari’yi şu sonuca götürür: Deneyimlenen her şey beyindeki elektrik hareketliliğinin bir sonucuysa teorik olarak gerçek dünyadan hiçbir şekilde ayrılamayacak bir sanal dünya yaratmak mümkündür.

Harari buradan irade konusuna da değiniyor ve birini bıçakla öldüren bir adamın, eylemi kendisinin tercih ettiği iddiasının artık çürütüldüğünü söylüyor: “Beyinde belirli bir genetik yapı ile şekillenen şu ve bu elektrokimyasal süreçlerin, evrimsel baskılarla birleşen çeşitli mutasyonları yansıtması nedeniyle cinayeti işledi.” Burası aslında en önemli noktalardan çünkü bugün dayatılan “Aile kutsal değildir, LGBT özgürlüktür, pedofili içgüdüseldir, trans çocuklar vardır” gibi söylemlerin çıkış noktası az önce bahsettiğimiz düşüncedir.

Harari benlik iddiasını da reddeder. Tek bir benlik yoktur insanda, kafasındaki yabancı sesleri denetlemesi, düzenlemesi mümkün değildir. Burada da yukarıda bahsettiğimiz düşünceye hizmet edilmektedir. Harari kitabında şöyle açıklar: “Tek bir özgür benliğin var olduğu iddiası, ebedi ruhların ya da Noel Baba’nın var olduğunu iddia etmekten daha gerçekçi değildir. Kendi içime dönüp derinlere baktığımda varlığını kabullendiğim o sözde bütünlük, hiçbiri gerçek benliğimi temsil etmeyen, birbirleriyle çelişen seslerle dağılıyor. İnsanlar bütünlüklü bireyler değil, tam tersine parçalı ve bölünebilirlerdir.”

Nitekim bugün özellikle gençlere diziler, filmler, kitaplar aracılığıyla tüm bağlarından ve kutsallarından koparak özgürleşebileceği, istediği cinsiyete sahip olabileceği, istediği gibi bir cinsel hayat yaşayabileceği “Kendi içindeki sesi dinle, başka hiçbir sese kulak verme.” minvalinde cümlelerle aşılanmaktadır.

  • Son olarak Harari’nin gelecekte tasavvur ettiği sanal âlemde ölümsüzlük vardır. İnsanlar kendi ecelleriyle ölmeyecektir. Bu konuyu derinlemesine açmamasının nedeni muhtemelen onların aslında köle olacağını dile getirmek istememesidir.

Ve bütün bunların sonucunda oluşturulan sanal evrende üst insanlar var olabilecektir. Harari onlara Tanrı İnsan der. Peki bu Tanrı İnsanlar kimler olacaktır? Tabii ki Yahudiler!

Yahudiler ve goyimler

Yahudiler tarih boyunca hiçbir zaman bir asırlık ömre sahip bir devlete sahip olamamışlardır. Sürülmüşler, öldürülmüşler, kovulmuşlardır. O nedenle bir proje geliştirirlerken, geçmişte düştükleri durumlara bir daha düşmemeleri öncelikleri olmuştur.
Yahudiler tarih boyunca hiçbir zaman bir asırlık ömre sahip bir devlete sahip olamamışlardır. Sürülmüşler, öldürülmüşler, kovulmuşlardır. O nedenle bir proje geliştirirlerken, geçmişte düştükleri durumlara bir daha düşmemeleri öncelikleri olmuştur.

Modern İbranice ve Yidiş’te, Yahudi olmayan kimseler için “goyim” tabiri kullanılır. Yahudiliğe göre hangi ırktan veya inançtan olursa olsun Yahudiler ve goyimler şeklinde sadece iki sınıf insan vardır. Haham Menachem Mendel Schneerson, Yahudiler ile goyimlerin arasındaki farkı şu şekilde anlatır:

“Bir insanın yalnızca daha üst düzeyde olduğu derin bir değişim üzerine konuşmuyoruz. Aksine, tamamen farklı türlere ait bir durum var. Bir Yahudi insanın bedeni, dünyanın tüm uluslarının bedeninden tamamen farklı bir niteliktedir. Vücudun iç kalite farkı o kadar büyüktür ki, bedenler tamamen farklı türler olarak kabul edilmelidir. Bu nedenle Talmud, Yahudi olmayanların bedenleri hakkında (Yahudilerin bedenlerinin aksine) halakhik bir tutum farkı olduğunu belirtmektedir. Onların bedenleri beyhudedir. Ruhla ilgili olarak ise daha da büyük bir fark mevcuttur. İki zıt ruh türü vardır: Yahudi olmayan bir ruh, üç şeytani katmadan gelirken Yahudi ruhu kutsallıktan gelir.”

Bu düşünce yapısı Yahudilerin, goyimlere uyguladıkları herhangi bir eylemin “kötü eylem” olmasının önüne geçmektedir. Onların bedeni yetersizdir, ruhları şeytandandır, onlar zaten Tanrı’nın sevmediği ve bilerek öyle yarattığı insanlardır. O hâlde Siyon hedefine varmak için ne gerekiyorsa o yapılmalıdır. Kaldı ki tahrif edilmiş sözde kutsal kitaplarında Yahudi olmayanların öldürülebileceği şeklinde sözler mevcuttur. O sözlerin kabul görmesinin altında yatan neden az önce söylediğimiz bakış açısıdır.

  • Kısaca şöyle özetleyebiliriz: Yahudiler, ahiret inancına sahip değillerdir. Kıyamet koptuğunda dünya, onların cenneti olacaktır. O anın gelmesi için Yahudilerin bir daha sürülmemesi, öldürülmemesi yani en güçlü olmaları gerekmektedir. Onlar zaten Tanrı İnsan’dır, Harari’nin tasavvurundaki gelecekte Tanrı İnsan modeli var edilmeyecektir, Yahudiler zaten vardır, diğer insanlar yani goyimler köle edilecektir.

Bugün ekonomi, sanat, silah sanayi gibi birçok alanda Yahudiler tekeli ellerinde tutmaktadır. Geriye tek bir şey kalmıştır: Goyimlerin zihinsel ve kalbî olarak köle olmaları. Bu da onları ait oldukları inançlardan, dinlerden, kutsallardan, geleneklerden soyutlamakla mümkündür. Böylece benliklerini kaybedecekler, nasıl yönlendirilirlerse öyle yaşayacaklar (ki bugün bu durumda olan insan sayısı az değildir), üremeyecekler, bir sürü oluşturacaklar ve Tanrı İnsanlar için bir tehdit olmaktan çıkacaklardır.

Nasıl yapılmaktadır?

Siyonizmin temel hedefi kıyametin kopmasını sağlamaktır.
Siyonizmin temel hedefi kıyametin kopmasını sağlamaktır.

Mustafa Merter, 2021 yılında Dünya Çocuk ve Aile Koruma Platformu’nun konuşmacısı olarak davet alır ve davete icabet eder. Sunum yapan bir İrlandalıya sorar: “Siz İrlandalılar bildiğim kadarıyla dindar Katoliksiniz; nasıl oldu da eşcinsel evliliğe izin verdiniz?” İrlandalı bir müddet susar, sonra şöyle yanıtlar: “George Soros gelip bu iş için bir buçuk milyar dolar yatırırsa olur…”

George Soros, bir Macar Yahudisidir!

Cinsiyet teorisinin manevi babası Judith Butler görüşünü şöyle açıklar:

“Gerçekten de uluslararası lezbiyen ve gey gündeminin görevi, gerçekliğin yeniden yaratılmasından, insanın yeniden yapılandırılmasından ve neyin yaşanabilir olup neyin yaşanamaz olduğu sorusunun arabuluculuğundan başka bir şey değildir. Peki böyle bir çalışma niye adil olmasın? Ya yeni toplumsal cinsiyet biçimleri mümkünse?”

  • Yeni toplumsal cinsiyet biçimleri kavramının içi bütün sapkınlıkları kapsamaktadır. Sadece eşcinsel evlilik değil, cinsiyet değişikliği ve pedofili de yeni cinsiyet biçimlerinin içindedir.

Çünkü yukarıda değindiğimiz gibi teoriye göre kişi bütün otoritelerden kurtulmalıdır, tek bir doğru yoktur, doğru kişinin kendisine göre değişkenlik gösterebilir ve esasında irade de yoktur, beynin içindeki türlü sesler kişiyi yönlendirmektedir. Özellikle ABD’de zorla cinsiyeti değiştirilen çocukların sayısı hiç de azımsanacak ölçüde değildir. O çocuklar büyüdüğünde ise ya intihar etmekte ya da aklını kaybetmektedir. Bundan 10 yıl önce, 2014 tarihinde Williams Enstitüsü tarafından yapılan bir çalışma, trans ve/veya cinsiyetini kabul etmeyen yetişkinlerde intihar girişim oranlarını % 41 olarak belirlemiştir. Geçen 10 yıllık süre zarfında bu oran artmıştır.

Judith Butler görüşlerine şöyle devam ediyor:

“Bu çerçevede cinsellik artık sadece akrabalık kuralları içerisinde düzenlenmez, aynı zamanda sürekli bir ilişki evlilik bağları dışında da gerçekleşebilir.” Evlilik dışından maksat da her türlü cinsel ilişkidir; eşcinsellik gibi… Butler, 18. yüzyıldaki kız ve erkek kardeş cinsel ilişkilerinin nasıl şiirsel bir dille anlatıldığını görüşlerine ilave ederek evlilik bağının dışına sadece eşcinselliği değil ensest ilişkiyi de katar! Bu arada Judith Butler de Yahudi bir düşünürdür!

İstanbul Sözleşmesi’nde yer alan “Kadın terimi 18 yaşından küçük kızları da kapsayacaktır.” maddesi dünyada bahsettiğimiz görüşleri savunanların dile getirdiği bir düşüncedir. Çünkü çocuklar da kadın diye adlandırıldığında onların cinsiyetini değiştirmek veya onları eşcinsellik propagandasında kullanmak “normal” olacaktır.

Sapkınlığın propagandası

Dünya film endüstrisinin baş rolünde yer alan şirket, Hollywood’dur. Ben Stein’a “Hollywood’u Yahudiler mi yönetiyorlar” diye sorulduğunda cevap şöyle gelir: “Hiç şüphe yok. Anlayamadım, niye olmasın, mesele nerede?”

30 Haziran 2023 yılında IndieWire sitesinde şu başlığa sahip bir haber çıkar: “21. yüzyılda Hollywood’un Çehresini Değiştiren 107 LGBTQ Sanatçı”. Yani Hollywood sadece LGBT filmleri çekmekle yetinmez, LGBT’li bireyleri oyuncu yapar ve onların bu kimliklerini öne çıkarır.

Bir başka büyük şirket Disney’dir. 2020’de şirketin başına Bob Chapek geçer. Chapek, Florida valisi ile girdiği tartışma sonucu hafızalara kazınır. Florida “Ebeveyn Hakları” adında bir yasa çıkarır ve anaokulundan başlayarak küçük çocuklara, yaşlarına uymayan cinsel eğitim vermeyi ve eşcinselliği teşvik etmeyi yasaklar. Vali DeSantis, “İlkokul çocukları başka cinsiyet seçebilir” görüşünün tamamen yanlış olduğunu ve ebeveynlerin bu duruma karşı çıkma hakları olduğunu savunur. Sonucunda Disney valiyi protesto eder. Vali bir TV programında “Walt Disney, kurduğu şirketin bu hâle geldiğini görseydi ne derdi?” der. İşler kızışınca Chapek görevi bırakır ama bırakmadan önce şöyle bir açıklamada bulunur: “Açıkça belirtmek istiyorum ki ben ve Disney’in bütün lider kadrosu, kayıtsız şartsız LGBTQ+ çalışanlarımızın ailelerinin ve cemiyetlerinin arkasında duruyoruz. Ve amacımız daha kapsayıcı bir şirket ve dünya yaratmak.”

Dünya yaratmak amacı zaten bütün mevzuyu özetlemektedir. Bir örnek vermek gerekirse Proud Family (Onurlu Aile) 2001’den 2005’e kadar yayımlanan bir dizidir. Dizi 2022’de yenilenir ve Disney diziyi The Proud Family: Louder and Prouder (Onurlu Aile: Daha Yüksek Sesli ve Daha Onurlu) adıyla yayımlamaya başlar. Dizinin konusu farklı ırktan eşcinsel babalar ve onların evlat edindikleri ikizlerdir. Texas Valisi Greg Abbott, Aileyi Koruma Birimleri’ni cinsiyet değiştirme ameliyatları ve ergenlik durdurma ilaçlarını araştırmak için görevlendirir. Disney’in İnsan Kaynakları Baş Danışmanı Paul Richardson hemen valiye yönelik bir protesto hareketi başlatır. Ayrıca vilayetin çıkardığı çocuklarını hormon almaya ve ameliyat olmaya yönlendiren ebeveynlerin cezalandırılması yönergesine de karşı çıkar.

Netflix de aynı şekilde neredeyse bütün içeriklerinde LGBT propagandası yapmaktadır.

Mark Zuckerberg ve ailesi.
Mark Zuckerberg ve ailesi.

Facebook kurucusu Mark Zuckerberg’in kendi çocuklarını sosyal medyada hiç paylaşmadığını da arada düşünmek gerekir. Sapkınlığı yaymak amacıyla böylesine mücadele veren insanların erişimlerine neden müsaade etmedi?

Tıpkı tankla tüfekle gerçekleşir gibi bir savaşın içindedir insanlık. Aileyi ifsat etmek isteyenler, özellikle çocukların hayatlarına cinsiyetleri üzerinden kastetmişlerdir. Düşman ve amacı tanınmalı, o doğrultuda da mücadele edilmelidir.

Kaynak: Hekaton’la Son Tango, Mustafa Merter, Ketebe Yayınları, 2023.