Afgan kızı: Bir fotoğraf çektirdi, hayatı değişti

Şerbet Gula
Şerbet Gula

Yıllar önce National Geographic dergisine kapak olan fotoğrafıyla ve “Afgan kızı” lakabıyla tanımıştı onu dünya kamuoyu. Pakistan’daki mülteci kamplarında geçen hayatı, bugünlerde yeniden medyanın odağında. Sahte kimlik kartıyla oturma izni alma girişimi, şöhreti sebebiyle açığa çıkan Şerbet Gula, nam-ı diğer “Afgan kızı”, Batılı medyaların “Müslüman kadın” imajı açlığını doyurmak üzere belirli aralıklarla fotoğrafı çekilen bir figür.

Kâşifini meşhur eden “yüz”

12 yaşında bir Afgan mülteci olan Şerbet Gula’nın 1984 yılında, Pakistan’daki bir kampta çekilen fotoğrafı, National Geographic dergisinin kapağında yer almış, genç kızın korkuyla bakan yeşil gözleri, ona tüm dünyada tanınırlık kazandırmıştı. “Afgan kızı” olarak meşhur olan bu fotoğrafı çeken Steve McCurry, Şerbet Gula'yı 17 yıl aradıktan sonra 2002’de tekrar bulmuş, burkasını açtırıp yüzünün fotoğrafını ikinci kez çekmiş ve yayınlamıştı. O tarihte Gula, Afganistan sınırında bir köyde, fırıncı eşi ve üç kızıyla yaşıyordu.

Şerbet Gula
Şerbet Gula

Son günlerde ise “Sahte kimlikle oturma izni almakla suçlanıyor” haberiyle gündeme geldi “Afgan kızı”. Nisan 2014 tarihinde “Şerbet Bibi” sahte ismini kullanarak Pakistan kimlik kartı için başvuru yaptığı tespit edilen Gula, "oturma izni sahteciliği" iddiasıyla hakkında iki yıldır soruşturma yürüten Pakistanlı yetkililer tarafından Afganistan sınırındaki Peşaver kentinde gözaltına alındı ve ardından tutuklandı. Kefaletle serbest bırakılan, ancak 14 yıl hapis cezası ile karşı karşıya olan Gula için özel olarak devreye giren Pakistan İçişleri Bakanı Chaudhry Nisar Ali Khan şöyle bir açıklama yaptı: “Sanırım bu davayı, hem onun kadın olması hem de insani bir açı barındırması nedeniyle yeniden incelemem gerekecek.” Bu yeniden inceleme sözü, “Afgan kızı”nın şöhreti ile de alakalı.

  • Gözaltı haberlerinin ardından McCurry, fotoğraf paylaşma uygulaması Instagram'a Şerbet Gula'nın o meşhur ikonik fotoğrafını koydu ve altına şu ifadeleri yazdı: "Ona ve ailesine hukuki ve ekonomik destek sağlamak için ne gerekiyorsa yapmaya hazırım. Yetkililerin bu eylemine mümkün olan en güçlü şekilde itiraz ediyorum. O bütün hayatı boyunca acı çekti ve bu gözaltı onun insan hakkının korkunç bir şekilde ihlali anlamına geliyor."

Şöhretin bedeli

Sahte kimlikle oturum izni alma suçu sebebiyle 15 gün hapis yattıktan sonra sınır dışı edilen ve 35 yılın ardından Afganistan’a geri dönen Gula, o meşhur fotoğrafı ve gelecek planlarıyla ilgili şöyle diyor:

O fotoğrafın geçmişte bana yarardan çok zararı oldu. Beni ünlü yaptı ama aynı zamanda tutuklanmama neden oldu. Yaşadığım onca sorunun ardından, insanlara ücretsiz sağlık hizmeti sunacak bir yardım kuruluşu açmak istiyorum. Önceleri fotoğrafın bana getirdiği ünü ve medyayı sevmiyordum. Ama şimdi o fotoğraftan gelen parayla dul ve yetim kalmış birçok kişiye yardım ediyorum. Bu da bana onur veriyor, gurur duyuyorum.

Bir “yüz”ün ele geçirilişi

National Geographic dergisinin en iyi 100 fotoğrafı arasına giren Afganlı kız Şerbet Gula, Müslüman kadının nasıl egzotize edildiğinin ve onun nasıl bir insandan, “cin çarpmış bir yüz”e indirgendiğinin canlı bir örneği. Steve McCurry adlı fotoğrafçı, 1984 yılında Pakistan'da bir göçmen kampında “keşfeder” Şerbet'i.

Şerbet Gula
Şerbet Gula

Onun insanda cin çarpmış etkisi uyandıran, “gizemli”, “etkileyici” yüzü dünyadaki en meşhur yüzlerden biri olur. 17 yıl sonra tekrar izi bulunur, kim bilir nasıl peçesini açmaya ikna edilir ve tekrar fotoğrafı çekilir. McCurry için, dergisi ve yıllardır süren bir savaşı sanal bir dövüş gibi izleyen Batılı kamuoyu için o, sadece bir yüzdür. Hayatında iki kez kameraya bakan, yani sadece iki kez fotoğraf çektiren Şerbet'i keşfetme şerefi McCurry’nin kariyerine, “bir yüzün kâşifi ve fatihi” unvanını ekleyecektir. Âdeta Himalayalar'a ilk çıkan dağcı, okyanusu ilk geçen gemici misali.

Batılı basında çok büyük yer işgal eden Şerbet'in fotoğrafının arka planında, Batılının fetih arzusu önünde büyük bir engel teşkil eden peçenin bertaraf edilerek, Müslüman kadının yüzünün “ele geçirilmesi” imgesi yer almaktadır.

Edward Said'den bu yana bildiğimiz üzere; Doğu “hayali bir mekân” olarak kurgulanmış ve onun eksiklikleri, Batı’nın mevcudiyetini kanıtlayan unsurlar olmuştur. Batı bir taraftan kendi kimliğini oluşturmak üzere ötekini (Doğu’yu) yenmeyi amaçlarken, öte yandan da Doğu’nun gizemleri Batı için her zaman bir çekicilik oluşturmuştur. Batılı erkeğin fetih arzusunun önünde, Doğulu kadının peçesi her zaman bir duvar gibi yükselmiştir. Fethettiği diğer ülkelerin aksine Doğulu kadın kendini saklamış ve teslim etmemiştir. Meyda Yeğenoğlu Batı'nın bakışına meydan okuyan Doğu tavrını, “peçe” simgesinde somutlaştırmaktadır. Zira peçe Batılı erkeğin içeri girme, sızma isteklerinin önüne bir engel olarak dikilmektedir.

 Steve McCurry
Steve McCurry

Peçe, Batılı için “Öteki”nin gizli dünyasını perdeleyen, onun Doğu'nun sırlarının içine sızmasını engelleyen bir unsurdur. "Batılı göz her yerde, öteki’nin hayatının tüm öğelerinde, peçeyi görür. Bir başka deyişle, peçe, Batılı Özne’nin bakmak ve sahip olmak istediği tek tek her Doğulu şeyi örter ve gizler; Batılının saydamlık ve nüfuz arzusunun önüne engel diker." "Peçe hem gizleyen hem de açığa çıkaran bir perdedir; bir yandan Doğu'nun hakikatini gizlerken, aynı zamanda onun var olma biçimini, varlığını ortaya çıkarır: her zaman kılık değiştirmiş ve aldatıcı bir biçimde var olan, her zaman peçesinin arkasında var olan bir varlık." Bu nedenle Doğulu kadın peçesi ve onu yabancı gözlerden koruyan harem hayatı ile merak ve ilgi konusu olmuş, çoğu zaman da hayal gücü ve fantezilerin ateşleyicisi olmuştur.

 Steve McCurry
Steve McCurry

Afgan kızı Şerbet'in 12 yaşındaki fotoğrafının gizemli, egzotik, etkileyici, vahşi bakışlı gibi sıfatlarla tanımlanmasının ardında nasıl doğuyu egzotik, fantastik bir kurguya hapsetme yaklaşımı varsa, 17 yıl sonra peçesini açtırarak çekilen resminin âdeta bir zafer sevinci ile yayınlanmasının ardında da, Batılının saydamlık ve nüfuz arzusu önüne dikilen peçe engelini bertaraf etme ve böylece Müslüman kadının “hakikat”ini keşfetme, onu fethetme arzusu bulunmaktadır.

Alıntı: Nazife Şişman, Emanetten Mülke: Kadın, Beden, Siyaset, İz Yayıncılık, 3. Baskı, 2016, s.139-141.