ABD ve İsrail bölgesel savaş için rıza imal ediyor

İsrail, Beyrut’ta saldırıya girişmek için Mecdel Şems trajedisini kullanarak soykırım harekatını sınırın diğer tarafına taşıdı.
İsrail, Beyrut’ta saldırıya girişmek için Mecdel Şems trajedisini kullanarak soykırım harekatını sınırın diğer tarafına taşıdı.

Noam Chomsky 1980’lerde Edward S. Herman ile birlikte kaleme aldığı rızanın imalatı kitabında, ABD’nin yakın tarihte karıştığı (ve karıştırdığı) çatışmalar için medyayı kullanarak nasıl rıza üretmeye çalıştığını teferruatıyla ortaya koymuştu. ABD’nin bugün de Gazze soykırımında başrolü paylaştığı İsrail’le birlikte bölgesel bir savaş için rıza imal etme çabasında olduğu konuşuluyor. Yazar ve araştırmacı Nadine Sayegh son gelişmeler ışığında bu konuyu gündeme taşıyor.

Noam Chomsky.
Noam Chomsky.

Kuşatma altındaki Gazze Şeridi’nde Filistinlilerin ABD’nin desteğiyle uğradığı soykırım hayatı mahvetmeye devam ederken İsrail ayrım gözetmeyen şiddetini şimdilerde bölgeye, bilhassa da Lübnan’a yayma arayışında. Bu çabanın işaretleri, geçen hafta savaş çığırtkanı Netanyahu’nun ön planda olduğu, Batılı süper güçlerin yardım ve yataklık ettiği manzarayla daha da belirginleşti. Birtakım diplomatik emirler ve yerleşim bölgelerine yönelik bir dizi hedefli suikastlar yoluyla ABD ve İsrail daha büyük bir savaşın kışkırtıcılığını yapıyor ve bunu yaparken de mutlak bir dokunulmazlık zırhıyla hareket ediyor.

27 Temmuz günü işgal altındaki Suriye toprağı Golan Tepeleri’nde yer alan Mecdel Şems’te bir futbol sahasında yaşanan patlama 10’u çocuk 12 kişinin ölümüne yol açtı. İsrail çarçabuk saldırıdan Lübnan’daki Hizbullah’ı sorumlu tuttu ama Hizbullah bu iddiayı şiddetle yalanlayarak ölümcül hadisenin İsrail’in Demir Kubbe’sinin yanlış ateşlemesi sonucu meydana geldiğini belirtti. İsrail ardından Lübnan’da

Hizbullah’ın siyasi lideri Fuad Şükür’e, İran’da da Hamas’ın siyasi lideri İsmail Haniye’ye düzenlediği suikastlarla “misilleme” yaptı. Amerikalıların desteğini arkasına alan İsrail kamuoyunu manipüle etti, bölgedeki Filistinlilerin ve Arapların öldürülmesinin devamı için rıza imalatına girişti.

Bölgesel bir savaşa zemin hazırlıyorlar

İsrail ayrım gözetmeyen şiddetini şimdilerde bölgeye, bilhassa da Lübnan’a yayma arayışında.
İsrail ayrım gözetmeyen şiddetini şimdilerde bölgeye, bilhassa da Lübnan’a yayma arayışında.
  • İsrail, Batılı müttefikleri ve medya aygıtları haftalardır Lübnan’a, özellikle de başkent Beyrut’a yönelik saldırıların artmasına meşruiyet kazandırmaya çalışıyor.

Birleşik Krallık gazetelerinden Telegraph haziran ayında yer verdiği mesnetsiz bir suçlamada, İran’ın Beyrut Refik Hariri Uluslararası Havalimanı’nı silah stokları için güvenli bir yer olarak kullandığını iddia etti. Lübnan hükümeti bu iddiayı reddetti ve atılan iftiraya karşılık yasal işlem başlatılmasına karar verdi. Hükümet yetkilileri ayrıca, gazetecileri, diplomatları ve bağımsız gözlemcileri havalimanına bir gezinti yapmaya davet etti, ki burada Britanyalı sağ eğimli gazetenin söylediklerinin hiçbiri bulunmadı. Birçokları tarafından dikkate alınan bu propaganda çabası, havalimanının İsrail’in ana hedefi olmasını amaçlıyordu.

  • Ekim ayından bu yana İsrail’in Lübnan’ın güneyindeki farklı yerleşim bölgelerini hedef alan saldırılarında en az 100’ü sivil olmak üzere 400’den fazla kişi öldü, 98 bin 750 kişi de evlerini terk etti. Al Quds gazetesi geçen hafta İsrail medyasına dayandırdığı haberinde, “Netanyahu Lübnan’a savaş açmak için ABD’de tam yetki aldı” ifadesine yer verdi.

26 Temmuz’da ABD Başkanı Joe Biden, Lübnanlı ziyaretçiler, öğrenciler ve çalışanların mevcut vizelerine 18 ay daha ekleme yapmalarına olanak tanıyan “Belirli Lübnan Vatandaşları İçin Zorunlu Ayrılmanın Ertelenmesi” konulu bir genelge yayımladı. Bu hamle, ABD yönetiminin tehlikeli bir tırmanışa yeşil ışık yaktığını işaret ediyor. Biden yönetimi, soykırım sırasında, ABD’de bulunan Filistinli vatandaşlar için de şubat ayında benzer bir kararname çıkarmıştı. Batılı medya kuruluşları, (Şifa Hastanesi’ne yapılan saldırı ve Refah’ın karadan işgali gibi sayısız vakada görüldüğü üzere) Gazze’deki soykırım için rıza imal etmenin yanı sıra bugünlerde benzer bir söylemi Lübnan’la ilgili de üstleniyor.

31 Temmuz’da ABD’nin Lübnan’daki büyükelçiliği, Amerikan vatandaşları için “Seviye 4: Seyahat Etmeyin” adlı bir uyarı yayımladı ve hâlen Lübnan’da olan vatandaşlarını bu ülkeyi derhâl terk etme veya “durumun kötüleşmesi hâlinde yerlerinde kalmaya hazırlıklı olma” konusunda teşvik etti. Uyarıda ilaveten, “Ticari uçuşlar sürdürülebilir olsa da bazı havayolları uçuşlarını ya askıya almış ya da iptal etmiştir.” ifadesi kullanıldı.

25 Temmuz’da ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Matthew Miller, ülkesinin Lübnan-İsrail sınırındaki tansiyonu dindirmek için diplomatik girişimlerde bulunduğunu fakat bunun ancak Gazze’de bir ateşkes sağlanmasıyla mümkün olacağına inandığını söyledi.

Mecdel Şems

Amerikalıların desteğini arkasına alan İsrail kamuoyunu manipüle etti, bölgedeki Filistinlilerin ve Arapların öldürülmesinin devamı için rıza imalatına girişti.
Amerikalıların desteğini arkasına alan İsrail kamuoyunu manipüle etti, bölgedeki Filistinlilerin ve Arapların öldürülmesinin devamı için rıza imalatına girişti.

27 Temmuz günü işgal altındaki Suriye toprağı Golan Tepeleri’nde bir futbol sahasına patlayıcı düştü, 10’u çocuk 12 kişi öldü. Olayda onlarca kişi de yaralandı. İsrail hiçbir kanıt sunmamasına rağmen vakit kaybetmeden Hizbullah’ı kınadı, olaydan Hizbullah’ı sorumlu tuttu. Hizbullah suçlamayı reddetti, Lübnan hükümeti de (kendi yaptığı ve Hizbullah’ın sorumlu olmadığı sonucunun çıktığı incelemenin ardından) resmî bir soruşturma açılması çağrısında bulundu. Bazı raporlar, patlamada kullanılan mühimmatın (İsrail’in patlamaya yol açtığını iddia ettiği Hizbullah’ın 50 kilogramlık Felak füzesinden ziyade) Demir Kubbe’den ateşlenen ve gücü daha az olan (yaklaşık 10 kilogramlık) bir füze olduğunu gösterdi. Al-Araby’nin bir haberinde ayrıca, ismi saklı tutulan İsrailli bir acil durum çalışanının (ve başka görgü tanıklarının) olayda Demir Kubbe’den ateşlenen başıboş bir füzenin kullanılma ihtimalinin daha yüksek olduğunu ve acil yardım ekibinin sahaya girmesine İsrailli yetkililerce izin verilmediğini söylediğini aktardı. Siyonist rejim, katliamlarla dolu tarihi boyunca yaptığı gibi dikkatleri insan hayatının yıkımından uzaklaştırmak için kimin suçlanacağına dair şüphe uyandırmakla meşhur. Bu eylemin Hizbullah tarafından gerçekleştirilmiş olması pek mantıklı değil; dahası, Hizbullah’ın boşaltılmış yasadışı yerleşimleri veya askerî sahaları hedef almaya yönelik son dönemdeki stratejileriyle uyumlu da değil.

İsrail, kendi vatandaşlarının ve kasabalarının savunulması gerektiğini ileri sürüyor. Lakin Mecdel Şems sakinleri kendilerini Siyonist devletle bağlantılı görmüyor. Golan Tepeleri’nde yer alan bölge, esasında 1967’de Altı Gün Savaşı sırasında yasadışı işgal edilmiş (ve resmî olarak 1981’de ilhak edilmiş) bir Suriye kasabası. Haberlere göre öldürülenlerin hiçbiri İsrail vatandaşı bile değil. Dahası, kasaba sakinlerinin ekseriyeti İsrail vatandaşlığını reddediyor ve İsrail İşgal Kuvvetleri’nde hizmet etmiyor. 28 Temmuz’da gerçekleşen cenaze merasimi sırasında Mecdel Şems sakinleri, aralarında Smotrich’in de bulunduğu İsrailli liderleri kovaladı, Smotrich’e “katil” diye bağırdı. Ayrıca, kasaba halkı yas tutarken Netanyahu’nun Mecdel Şems’te bulunması kimilerince protesto edildi, kayıp yakınları da Netanyahu’nun kendilerine özel ziyarette bulunmasını kabul etmedi.

Dahiye’nin bombalanması

27 Temmuz günü işgal altındaki Suriye toprağı Golan Tepeleri’nde bir futbol sahasına patlayıcı düştü, 10’u çocuk 12 kişi öldü. Olayda onlarca kişi de yaralandı. İsrail hiçbir kanıt sunmamasına rağmen vakit kaybetmeden Hizbullah’ı kınadı, olaydan Hizbullah’ı sorumlu tuttu...
27 Temmuz günü işgal altındaki Suriye toprağı Golan Tepeleri’nde bir futbol sahasına patlayıcı düştü, 10’u çocuk 12 kişi öldü. Olayda onlarca kişi de yaralandı. İsrail hiçbir kanıt sunmamasına rağmen vakit kaybetmeden Hizbullah’ı kınadı, olaydan Hizbullah’ı sorumlu tuttu...

30 Temmuz’da İsrail, Beyrut’un güneyinde Dahiye’nin Haret Hureyk mahallesinde bir apartmanı vurdu. Saldırı iddiaya göre Hizbullah’ın üst düzey komutanı Fuad Şükür’ü öldürme kastıyla düzenlendi. Şükür, Hizbullah Sekreteri Hasan Nasrallah’ın askerî danışmanı olmasının yanı sıra direnişin Lübnan’dan gerçekleşen saldırılarına liderlik eden bir komutandı. İsrail söz konusu saldırıda aralarında iki çocuğun da bulunduğu 7 kişiyi öldürdü ve ardında 78 yaralı ile harabeye dönmüş bir bölge bıraktı. Bu yazıyı yazdığım sırada, Lübnan Sivil Savunma ekipleri çalışmalarını tamamlamış ve Sağlık Bakanlığı nihai can kaybını onaylamıştı.

İsrail, Beyrut’ta saldırıya girişmek için Mecdel Şems trajedisini kullanarak soykırım harekatını sınırın diğer tarafına taşıdı. ABD Hazine Bakanlığı’nın Şükür’le ilgili bir çıkarı da var: Şükür hakkında ve nerede olduğu konusunda bilgi getirene 5 milyon dolar ödül vadedilmişti.

Haniye’nin Tahran’da suikasta uğraması

Siyonist rejim, katliamlarla dolu tarihi boyunca yaptığı gibi dikkatleri insan hayatının yıkımından uzaklaştırmak için kimin suçlanacağına dair şüphe uyandırmakla meşhur.
Siyonist rejim, katliamlarla dolu tarihi boyunca yaptığı gibi dikkatleri insan hayatının yıkımından uzaklaştırmak için kimin suçlanacağına dair şüphe uyandırmakla meşhur.

31 Temmuz’un ilk saatlerinde İsrail, Hamas’ın siyasi büro lideri İsmail Haniye’ye Tahran’da suikast düzenledi. Olay, Haniye’nin İran’ın yeni Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın yemin törenine katılmasının ardından yaşandı.

  • Haniye’nin ölümüne yol açan patlamanın nedenine dair hâlâ çelişkili haberler geliyor. Çoğunluğunun aktardığına göre, Haniye’nin kaldığı misafirhaneye yönelik hedefli füze saldırısı Tahran saatiyle sabah 6 sularında gerçekleşti; saldırıda Haniye ve koruması öldü. Başka haberlerde ise bir bombanın Haniye’nin odasına önceden yerleştirilmiş olabileceği öne sürülüyor.

Haniye suikasta uğrayan ilk Filistinli siyasi lider değil. İsrail önde gelen Filistinlileri “ortadan kaldırma” konusunda uzun bir tarihe sahip olsa da direniş hareketindeki farklı hiziplerin belirttiği üzere “Bu, (Filistinlilerin) haklarına sahip çıkma konusunda kararlılıklarını ve ısrarlarını artıracaktır.”

BM Sözcüsü Stephane Dujarric suikast saldırına cevaben yaptığı açıklamada, “Genel Sekreter, güney Beyrut’ta ve Tahran’da gördüğümüz saldırıların, tüm çabaların Gazze’de bir ateşkesi sağlaması gereken bir zamanda tehlikeli bir tırmanışı temsil ettiğine inanıyor.” dedi. Ayrıca, aralarında Rusya, Çin, Malezya, Türkiye, Lübnan ve Ürdün’ün de bulunduğu çok sayıda ülkenin liderleri ve hükümetleri gerek Beyrut’taki saldırıyı gerekse Hamas lideri İsmail Haniye’ye yönelik suikastı kınadı.

ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken 1 Ağustos’ta verdiği bir röportajda, ülkesinin suikast planından “haberdar olmadığını” ve “herhangi bir dahlinin bulunmadığını” söyledi. Soykırımı ekseriyetle Amerikan silahlarıyla işleyen biri olan Netanyahu suikastların akabinde televizyonda yayımlanan açıklamasında, “İsrail hangi alandan gelirse gelsin kendisini hedef alan tüm saldırganlıkları pahalıya ödetecektir.” diye konuştu. Blinken son günlerde Hizbullah ve Hamas’a darbe indirilmesiyle övünse de Haniye’nin ölümünde bir müdahalelerinin olduğunu açıkça doğrulamadı.

  • Son zamanlarda ülkelerin egemenliğine (ve, bir kez daha, uluslararası hukuka) yönelik yaşanan bu fütursuz ihlaller ve şiddeti daha da kızıştırmaktan başka bir amaç taşımayan el altı taktikler, hem İsrail’in hem de ABD’nin yüz binlerce insanın hayatı pahasına koruduğu dokunulmazlıklara ışık tutuyor.

ABD Dışişleri Bakanlığının 1 Ağustos’ta düzenlediği bir basın toplantısında, Al Quds gazetesinin Washington Büro Şefi Said Arikat, “Prensipte, egemen bir ülke olarak İran’ın kendini müdafaa hakkı var mıdır?” sorusuyla Biden’ın atadığı Vedant Patel’i sıkıştırdı. Patel’in soruyu cevaplarken gösterdiği tereddüt soykırım suçlularına özgü bir çifte standardı yansıtmış oldu. Dünyanın süper güçleri tarafından desteklenen savaş suçlusu bir liderin yönettiği acımasız işgalci bir gücün karşısında, Filistinlilerin, Arapların ve bölgenin de kendilerini müdafaa hakkı mutlaka vardır, değil mi?

* “U.S., Israel Manufacture Consent for Regional War” başlıklı yazı, 2 Ağustos 2024 tarihinde Filistin Çalışmaları Enstitüsü’nün internet sayfasında yayımlandı.

https://www.palestine-studies.... en/taxonomy/term/19565

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım