Bir Kavisin Gölgesinde
Cumhuriyet dönemi hattatlarının eserlerinin yer aldığı herhangi bir albümü açın ve İsmail Hakkı Altunbezer’in oraya alınmış seçme eserlerine dikkat kesilin. Rastladığınız ilk hattında farkı hemen fark edeceksiniz, ikincisinde de.
Başka bir şey var o çizgilerde, kalemin kavis yaptığı yerde başka bir gölge var. Onun sebebi şu: İsmail Hakkı Altunbezer Osmanlı’nın son tuğrakeşi ve böylece sonrasında yaptığı tüm eserlerine sinen, tuğra çekmiş bir hattatın olağan dışı kavisleri. O hatlara o güzel kavis gölgeleri bu sebeple düşüyor.
Mehmed, Ömer, Mehmed, Ali Şükrü ve Mehmed İlmî Efendiler: Büyük dedelerinden babası Mehmed İlmî’ye kadar son beş nesli hattat, her batında biraz daha güçlenen bu sanatkâr aile silsilesi, İsmail Hakkı Altunbezer’de zirvesini buluyordu. Hem devri açısından hem de dönemindeki hat eserlerinden ayrı bir üslubu olduğu için bir irtifaydı.
Sanâyi-i Nefîse Mektebi’ne devam ederken Dîvân-ı Hümâyûn kalemine stajyer (mülazım) olarak girdi (1890). Yıllar ilerlerdi, önce ikinci tuğrakeş, daha sonra birinci tuğrakeş oldu, ismi artık Tuğrakeş İsmail Hakkı Bey’di.
- Dîvân-ı Hümâyûn’daki resmî vazifesinin yanında çeşitli okullarda rik‘a dersleri vermeye devam etti. Nihayet 1915’te, Medresetü’l-Hattâtîn’e celî sülüs ve tuğra hocası olarak görevlendirildi. O aralıkta devranı değiştiren olaylar cereyan etti: Millî hükümet kuruldu, Bâbıâlî lağvedildi, İsmail Hakkı Bey’in de emekliliği istendi. Aynı gün emekliliğini istedi. Emekliliğinin istenmesine kırgınlığı bir ömür devam etti ve hâriciye antlaşma yazıcılığı görevini kabul etmedi. Resmî bir görevi reddetse de ilk riyâset-i cumhur mührü onun ellerinden çıktı, darphâne ve hâriciye için çeşitli belgeleri yazmayı kabul etti.
Latin harflerinin kabulünden sonra Şark Tezyînî San‘atlar Mektebi’nde, 1936’dan itibaren de Güzel Sanatlar Akademisi’nde tezhip dersleri verdi. Altunbezer soyadı müzehhip olmasının bir hediyesi. 19 Temmuz 1946’da vefat ettiğinde, sıralanan bunca paha biçilemez görev ve eserlerinin hepsinin üstünde bir emeği daha vardı: Osmanlı döneminde son Kâbe örtüsünün kuşak yazısı bir kavisin gölgesinde yaşayan İsmail Hakkı Altunbezer’e aitti.