2011 yılında başlayan Arap Baharı sonrası karışan ülkelerden biri de Yemen’di. O günden bu yana devam eden krizde binlerce insan hayatını kaybetti, binlercesi de evini kaybederek mülteci olarak yaşamak zorunda kaldı.
Küresel güçlerin onlarca yerel aktörle yürüttüğü vekalet savaşı arenasına dönüşen ülkede bugün hâlâ kriz çözülebilmiş değil. Çözülmesi bir yana resmi olmasa da fiilen üçe bölünmüş bir devlet var karşımızda. Tüm bu şartlar altında, yine yeryüzünün her yanında şahit olunduğu gibi olan masum insanlara oluyor. İnsani krizin faturası savaş kurbanlarına kesiliyor.
Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi’nin (OCHA) verilerine göre 2015 ile 2019 yılları arasında Yemen’de patlamadan çatışmaya, saldırıdan kargaşaya 43.934 şiddet olayı meydana gelmiş. Bu olayların kurbanı ise 101.646 kişi.
Olayların çoğunluğu ülkenin batısı ve güneyinde yoğunlaşmış. İran destekli Husilerin elindeki başkent Sanâ ve Suudi Arabistan destekli Yemen güçlerinin kontrolündeki geçici başkent Aden’in kuzeyi şiddet olaylarının yoğun olarak yaşandığı yerlerin başında geliyor.
43 bin şiddet olayının yüzde 64’ü patlamalar, yüzde 26’sı ise çatışmalardan oluşmuş. Kurbanların yarısından fazlası bu iki kategoride yer alıyor. Bu yoğunluğa bakıldığında ülkenin genel durumu hakkında kısaca bilgi sahibi olmak mümkün.
Verilerin gösterdiği şiddet olaylarının yoğunluğuna 2017 yılında 15 günlüğüne ben de şahit oldum. İnsani yardım görevi için gittiğim Yemen’de yoğun olarak Aden, Taiz, Marib, Mukalla ve Seyun’da görev aldım. Şükür ki bir patlamanın veya çatışmanın ortasında kalmadım. Ama dağ başındaki karanlık bir hücrede kimler tarafından tutulduğumu bilmeden göz altında bir gün kalmak benim için zor bir deneyimdi.
Bugün verileri görselleştirdiğimde fark ediyorum ki ben bir çatışmanın ortasında kalmadım ama benim o topraklarda dolaştığım tarihlerde ülke genelinde 377 şiddet olayı meydana gelmiş ve 185 kişi hayatını kaybetmiş.