Ulrich Jasper Seetzen, nâm-ı diğer Mûsâ el-Halebî

Alman şarkiyatçısı ve seyyahın topladığı eserler, yazdığı metinler ve geride bıraktığı belgeler hâlâ akademik araştırmalarda kullanılmaya devam etmektedir.
Alman şarkiyatçısı ve seyyahın topladığı eserler, yazdığı metinler ve geride bıraktığı belgeler hâlâ akademik araştırmalarda kullanılmaya devam etmektedir.

Ulrich Jasper Seetzen, modern anlamda bir antropolog, coğrafyacı ve doğubilimci kimliğiyle hareket etti. Onun çalışmaları, sadece Avrupa’nın doğuya bakışını şekillendirmekle kalmadı, aynı zamanda İslâm dünyasına ait birikimin yeniden keşfedilmesinde de önemli rol oynadı.

Ulrich Jasper Seetzen, 30 Ocak 1767 tarihinde Almanya’nın kuzeybatısındaki Jever kentinde doğdu. Orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Seetzen, erken yaşlardan itibaren öğrenmeye ve keşfetmeye büyük bir ilgi duydu. Ailesi onun eğitimine önem verdi ve bu nedenle onu Göttingen Üniversitesi'ne gönderdi. Göttingen’de tıp eğitimi aldı, ancak aynı zamanda doğa bilimleri, coğrafya, botanik ve kimya gibi pek çok alanda dersler takip etti. Üniversite yıllarında Doğu’ya, özellikle de İslâm dünyasına yönelik artan bir ilgisioluştu. Bu ilgi, ileride onu 19. yüzyılın en dikkat çekici seyyahlarından biri hâline getirecekti.

Üniversiteden mezun olduktan sonra önce Almanya içinde bazı bilimsel geziler yaptı.

1802 yılında, daha büyük bir hedefin peşinden gitmeye karar verdi: Osmanlı İmparatorluğu topraklarını, Arap Yarımadası’nı, Mısır'ı ve Doğu Akdeniz bölgesini keşfetmek.

Bu yolculuk sadece bir seyahat değildi; aynı zamanda Avrupa'nın o dönemde Doğu’ya duyduğu merakın bir yansımasıydı. Seetzen bu keşif yolculuğuna hazırlıklı gitmek istedi. Arapça öğrenmeye başladı, eski kaynakları okudu, bölge hakkında yazılmış seyahatnameleri inceledi.

1802 yılında Almanya'dan yola çıktı ve İstanbul’a ulaştı. İstanbul’da yaklaşık altı ay kaldı. Bu süre boyunca hem gözlemler yaptı hem de Osmanlı toplumunun farklı kesimleriyle temas kurdu. Şehirdeki sosyal hayatı yakından izledi. Kahvehaneleri, camileri, medreseleri, pazarları dolaştı. Özellikle eğitim kurumları ilgisini çekti. Mühendishane-i Berrî-i Hümâyun’u ziyaret etti, burada modern bilimlerin öğretilmeye çalışıldığını fark etti. Aynı zamanda matbaacılık faaliyetlerini de inceledi. Üsküdar’da kurulan matbaa hakkında detaylı bilgiler topladı.

İstanbul'da bulunduğu dönemde sadece kenti gözlemlemekle yetinmedi. Osmanlı bürokrasisinin işleyişini anlamaya çalıştı. Saray çevresiyle doğrudan temas kuramamış olsa da, halk arasında dolaşarak Osmanlı toplumunun çok katmanlı yapısını gözlemleme şansı buldu. O dönem için oldukça geniş sayılabilecek bir yabancı ağ kurdu. Hem diplomatik çevrelerle hem de yerli halkla ilişkiler kurdu.

  • İstanbul’daki gözlemlerini ayrıntılı günlükler hâlinde tuttu. Bu günlükler, sonraki yıllarda Avrupa'da Osmanlı başkentinin sosyal ve kültürel yapısına dair önemli kaynaklardan biri hâline geldi.

İstanbul’dan ayrıldıktan sonra Anadolu içlerine doğru bir yolculuğa çıktı. Bu yolculuk sırasında Bursa, İzmir, Manisa, Uşak, Afyon, Konya, Niğde ve Adana gibi pek çok şehirden geçti. Yol boyunca karşılaştığı yapıları, halkı, yemekleri, kıyafetleri, mimariyi detaylı bir şekilde kaydetti. Özellikle cami, han, hamam gibi yapıları çizimlerle belgeledi. Anadolu’nun coğrafî yapısına hayran kaldı. Yüksek dağlar, verimli ovalar, geniş akarsular onun yazılarında sık sık yer aldı. Yolculuğu sırasında çeşitli zorluklar da yaşadı. Eşkıya baskınlarından korktuğu, bazı şehirlerde yabancı olması nedeniyle şüpheyle karşılandığı günlüğünde sıkça yer aldı. Ancak tüm bu zorluklara rağmen not tutmaktan, bilgi toplamaktan ve halkla iletişim kurmaktan vazgeçmedi.

Anadolu’daki yolculuğunu tamamladıktan sonra güney yönüne ilerledi. 1806 yılında Halep’e ulaştı. Halep o dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli ticaret ve kültür merkezlerinden biriydi. Seetzen burada uzun süre kaldı.

  • Halep’te kaldığı süre boyunca Arapça öğrenmeye ağırlık verdi. Halep halkıyla yakın ilişkiler kurdu. Bu süreçte Müslüman oldu ve “Musa el-Halebî” adını aldı. İslâm'ı kabul etmesinin ardında inançtan çok, araştırmalarına daha rahat devam etme arzusu olduğu düşünülür.

Gerçekten de Müslüman kimliğiyle bölgede daha serbest dolaşma imkânı buldu.

Halep’ten sonra Seetzen’in yolu Şam’a düştü. Ardından Filistin topraklarına geçti. Kudüs’ü, Nablus’u, Gazze’yi ziyaret etti. Bu şehirlerde hem kutsal mekânları hem de halkın yaşamını gözlemledi. Özellikle Kudüs’teki kutsal yapılar ve çok dinli yapı ilgisini çekti. Yahudiler, Hristiyanlar ve Müslümanlar arasındaki ilişkiyi gözlemledi.

  • Zamanla bu şehirlerde, kıyafetleri ve konuşma tarzıyla neredeyse yerli biri gibi kabul edilmeye başladı. Seetzen’in bu uyum yeteneği, onun daha derin gözlemler yapmasını sağladı. Hacılarla birlikte hareket ederek Mekke’ye kadar gitti. Hac ibadetini yerine getirdi ve bu seyahati sırasında gördüklerini detaylı şekilde yazdı.

Mekke’de kalırken oradaki günlük yaşam, ibadet biçimleri, hac organizasyonu gibi konularda zengin bilgiler sundu. Hacılarla birlikte yaptığı bu yolculuk, Batılı bir gezgin için son derece sıra dışıydı ve ona İslâm dünyasının iç işleyişini gözlemleme fırsatı verdi.

Mekke’den döndükten sonra Arabistan’ın iç bölgelerine ilerledi. Yemen, Sana, El-Muka gibi şehirleri ziyaret etti. Bu seyahat, onun hayatındaki en zorlu ve aynı zamanda en gizemli dönemlerden biri oldu. 1811 yılında Yemen’in El-Muka şehrinde, Maskat’a gitmek üzere hazırlık yaparken aniden ortadan kayboldu. Kısa süre sonra, yolculuk arkadaşları tarafından zehirlendiği ve öldürüldüğü haberi yayıldı. Bazı kaynaklara göre ölüm emri, Yemen İmamı tarafından verilmişti. Sebebi kesin olarak bilinmemekle birlikte, Seetzen’in casusluk yaptığına dair kuşkuların bu kararı tetiklemiş olabileceği iddia edildi. Ölümü, birçok doğubilimci tarafından büyük bir kayıp olarak görüldü.

Seetzen’in seyahatleri yalnızca coğrafî keşifler değildi. O, aynı zamanda binlerce el yazması eser topladı. Bu eserleri düzenli olarak Almanya’ya, Gotha’daki dükalığa gönderdi. Bu metinler arasında tıbbî yazmalar, astronomi kitapları, Kur’ân nüshaları, hadis derlemeleri, şiir mecmuaları, coğrafya ve tarih kitapları yer aldı.

Seetzen, bir Doğu bilimci olarak Osmanlı topraklarına doğru yola çıkmış; Suriye, Lübnan, Filistin, Mısır ve Arabistan gibi bölgelerde uzun süre seyahatler yapmıştı. Bu gezileri sırasında birçok el yazması toplamış, bu eserleri Gotha’daki dükalığa göndermişti. Böylece Gotha Kütüphanesi’nin İslâm el yazmaları koleksiyonu oluşmaya başlamıştı.
Seetzen, bir Doğu bilimci olarak Osmanlı topraklarına doğru yola çıkmış; Suriye, Lübnan, Filistin, Mısır ve Arabistan gibi bölgelerde uzun süre seyahatler yapmıştı. Bu gezileri sırasında birçok el yazması toplamış, bu eserleri Gotha’daki dükalığa göndermişti. Böylece Gotha Kütüphanesi’nin İslâm el yazmaları koleksiyonu oluşmaya başlamıştı.
  • Onun topladığı koleksiyon, bugün Gotha Araştırma Kütüphanesi’nde muhafaza edilmektedir. 3.000’den fazla el yazmasından oluşan bu koleksiyon, İslam dünyasının bilimsel ve kültürel mirasını yansıtan en zengin arşivlerden biri olarak kabul edilmektedir.

Seetzen’in tuttuğu günlükler ve seyahat notları, ölümünden sonra Almanca olarak yayımlandı. Bu metinler, hem coğrafyacılar hem de Doğu araştırmaları yapan akademisyenler için temel başvuru kaynakları hâline geldi. Onun gözlemleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun 19. yüzyıl başlarındaki sosyal yapısı, dinî hayatı, gündelik yaşamı ve coğrafî koşulları hakkında eşsiz bilgiler sundu. Ayrıca, yerli halkla doğrudan temas kurması, o dönemin çoğu Avrupalı gezgininden farklı bir yöntem izlemesi anlamına geldi. Halktan biri gibi yaşaması, gözlemlerinin daha gerçekçi ve samimi olmasını sağladı.


Ulrich Jasper Seetzen, modern anlamda bir antropolog, coğrafyacı ve doğubilimci kimliğiyle hareket etti. Onun çalışmaları, sadece Avrupa’nın doğuya bakışını şekillendirmekle kalmadı, aynı zamanda İslâm dünyasına ait birikimin yeniden keşfedilmesinde de önemli rol oynadı. Seetzen’in izinden giden başka araştırmacılar da onun bıraktığı yerden devam etti. Ancak hiçbiri onun kadar derinlemesine ve samimi bir gözlemci olamadı.

Bugün Seetzen'in ismi çok fazla bilinmese de onun topladığı eserler, yazdığı metinler ve geride bıraktığı belgeler hâlâ akademik araştırmalarda kullanılmaya devam etmektedir. Ulrich Jasper Seetzen, Doğu ile Batı arasında bir köprü olmuş, hayatını bu iki dünyanın birbirini daha iyi tanımasına adamış bir öncü olarak tarihe geçmiştir.

Yorumunuzu yazın, tartışmaya katılın!

YORUMLAR
Sırala :

Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım