Trump yönetiminin barış planına dair ne biliyoruz?
ABD Başkanı Donald Trump'ın açıklaması beklenen sözde barış planının, İsrail-Filistin meselesinde iki devletli çözüm olasılığını ortadan kaldıracağı yorumları yapılıyor. Planda, Kudüs'ün tamamının İsrail'e bırakılması, işgal altındaki Batı Şeria'da yer alan yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinin varlığını sürdürmesi gibi Filistinlilerin aleyhine maddeler bulunduğu belirtiliyor. Filistin'in planı kabul etmemesi halinde Trump yönetiminin Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinin "İsrail'e ilhakını" destekleyeceği ifade ediliyor.
ABD yönetiminin İsrail-Filistin meselesine "çözüm bulmak" iddiasıyla hazırladığı sözde barış planının ekonomi paketi Filistinlilerin lehine gibi gözükse de siyasi ayağının Filistin toprakları üzerindeki İsrail işgalini pekiştirecek maddeler içerdiği belirtiliyor.
ABD Başkanı Donald Trump'ın "Yüzyılın Anlaşması" adını verdiği planı, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile salı günü Beyaz Saray'da yapacağı görüşmeden önce açıklayacağını söylemesinin ardından gözler yeniden sözde barış planının siyasi ayağına çevrildi.
Trump'ın Yahudi asıllı damadı ve danışmanı Jared Kushner ile ekibi Kasım 2017'den beri bu plan üzerinde çalışıyor.
Kushner'in yanı sıra planı hazırlayan ekipte yer alan Trump'ın eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Jason Greenblatt'ın da Yahudi olması dikkati çekiyor.
Körfez ülkelerinden Bahreyn'in başkenti Manama'da Haziran 2019'da düzenlenen ve Filistin'in yanı sıra birçok ülkenin boykot ettiği çalıştayda, planın ekonomi paketi kamuoyuna açıklanmıştı.
Sözde barış planının ekonomi paketinde, 50 milyar dolarlık yatırım fonu ve işgal altındaki Batı Şeria ile abluka altındaki Gazze Şeridi'ni birbirine bağlayan 5 milyar dolarlık bir ulaşım koridorunun inşası yer alıyor.
Söz konusu paketteki yatırımların, 28 milyar dolarlık kısmının Batı Şeria ve Gazze'ye, 9 milyar dolarının Mısır'a, 7,5 milyar dolarının Ürdün'e ve 6 milyar dolarının da Lübnan'a yapılması planlanıyor.
Filistin ekonomisine ivme kazandıracağı iddia edilen yatırımların finansmanının başta Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri olmak üzere büyük ölçüde Körfez ülkelerince karşılanacağı belirtiliyor.
Planın siyasi paketi ise İsrail'de 1 yılı aşkın süredir devam eden koalisyon krizi nedeniyle açıklanamadı.
Her ne kadar siyasi paketi açıklanmasa da uluslararası basında, buna ilişkin bazı bilgiler yer alıyor.
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın "yüzyılın şamarı" olarak nitelendirdiği planın, bazı ekonomik yardımların dışında Filistin halkı lehine hiçbir şey içermediği ifade ediliyor.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise planın "tarihte bir kez ele geçecek ve kaçırılmaması gereken bir fırsat" olduğunu söylüyor.
Gazze Şeridi'nde "Yeni Filistin" devleti
Netanyahu'ya yakınlığıyla bilinen Israel HaYom gazetesinde geçen yıl haziran ayında çıkan habere göre, plan kapsamında İsrail ile Filistin Kurtuluş Örgütü ve Hamas arasında üçlü bir anlaşma imzalanacak.
Bu anlaşmaya göre işgal altındaki Batı Şeria'da yer alan Yahudi yerleşim birimleri dışındaki topraklar ile abluka altındaki Gazze Şeridi'nde "Yeni Filistin" adlı bir Filistin devleti kurulacak.
Söz konusu devletin kurulabilmesi için ise Gazze Şeridi'nin silahlardan arındırılması, Hamas'ın silah bırakması ve Filistinli grupların İsrail'i"başkenti Kudüs olan Yahudi devleti" olarak tanıması şartları getiriliyor.
Bu şartlar kabul edilse dahi Yeni Filistin Devleti'nin ordusu olmayacak. Sadece polisin elinde hafif silahlar bulunacak.
Kurulacak yeni devletin sınırlarının kontrolü de İsrail güçlerinin elinde olacak.
İsrail ile Yeni Filistin Devleti arasında, İsrail'in tüm yabancı saldırılara karşı Yeni Filistin'in korumasını garanti altına alacağı ve bu tür bir koruma karşılığında Yeni Filistin'in İsrail'e ödeme yapacağı yeni bir savunma anlaşması imzalanacak.
Batı Şeria'daki Yahudi yerleşim birimleri ve Ürdün Vadisi "İsrail'in egemenliğine" girecek
Filistin yönetiminin plana karşı çıkmasının ana nedenlerinden birini Batı Şeria'daki 250'ye yakın yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinin ne olacağı konusu oluşturuyor.
Filistin, 400 binden fazla yasa dışı Yahudi yerleşimcinin kaldığı bu birimlerin boşaltılmasını isterken, İsrail tarafı buna karşı çıkıyor.
Yerel basınındaki haberlere göre, Batı Şeria'daki Ürdün Vadisi'nin yanı sıra yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinden 100'den fazlası (İsrail'in yasal görmediği barakadan yapılan derme çatma Yahudi yerleşim birimleri hariç) "İsrail'in egemenliğine" girecek.
Kudüs'ün tamamı İsrail'in olacak
Filistin yönetimi, barışın yolunun 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin'den geçtiğini sık sık dile getiriyor. İsrail ise 1967'de işgal ettiği Doğu Kudüs dahil olmak üzere Kudüs'ün tamamının "İsrail'in başkenti" olduğunu iddia ediyor ve bundan geri adım atılmayacağını ifade ediyor.
Trump'ın sözde barış planında Kudüs'ün tamamı İsrail'e bırakılırken, Filistin'in, Mescid-i Aksa'nın da içinde bulunduğu işgal altındaki Doğu Kudüs'te yer alan Eski Şehir bölgesindeki kutsal mekanların yönetiminde rol alması öngörülüyor.
İsrail'e bağlı Kudüs Belediyesi, Yeni Filistin Hükümeti'nin ilgileneceği eğitim alanı hariç Kudüs'ün tüm alanlarından sorumlu olacak ve bu yeni devlet, Kudüs Belediyesi'ne su gideri ve vergi ödeyecek.
Yahudilerin Araplardan ev almalarına izin verilmeyecek ve aynı şekilde Araplar da Yahudilerden ev alamayacak.
6 milyona yakın Filistinli mültecinin durumu anlaşmada yer almıyor
ABD'nin hazırladığı planda en çok merak edilen konulardan biri de İsrail'in 1948'den bu yana yerlerinden ettiği Filistinlilerin evlerine dönüşüne izin verilip verilmeyeceği idi.
Uluslararası basında çıkan haberlere göre, Trump'ın açıklayacağı pakette, birçoğu Ürdün, Lübnan ve Suriye gibi komşu ülkelerde yaşayan 6 milyona yakın Filistinli mülteci konusuna değinilmiyor.
Bu nedenle ABD yönetiminin bu planla Filistinli mültecilerin evlerine geri dönüş hakkını görmezden geldiği yorumu yapılıyor.
Plan, İsrail'in ilhak adımını "meşrulaştırmak" için bir bahane mi?
Filistin yönetimi, toprakları üzerindeki İsrail işgalini pekiştireceği belirtilen planı Trump yönetimiyle müzakere etmeyi reddetti.
Trump yönetimi ise konunun taraflarından biri olan Filistin'in karşı çıkmasına rağmen sözde barış planını açıklamakta ısrarını sürdürüyor.
Filistin-İsrail meselesinde iki devletli çözüm olasılığını tamamen ortadan kaldıracağına inanılan planın Filistin yönetimince reddedilmesine kesin gözüyle bakılıyor.
Hal böyle olunca "ABD yönetimi, Filistin'in müzakereye yanaşmadığı ve reddedeceğine kesin gözüyle bakılan planda neden ısrar ediyor?" sorusu akıllara geliyor.
İsrail basınına göre, planı Tel Aviv kabul eder, Filistin karşı çıkarsa Trump yönetimi, Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinin "İsrail'e ilhakına" destek verecek.
İki devletli çözüm umutları tükeniyor
Sözde barış planının ayrıca Filistin-İsrail meselesinde gün geçtikçe azalan iki devletli çözüm umutlarını tamamen ortadan kaldıracağı yorumu yapılıyor.
Zira Filistin tarafı iki devletli çözümün 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasından geçtiğini dile getiriyor.
Trump yönetimi, Kudüs'ün tamamını İsrail'e bırakarak ve Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinin varlığını sürdürmesine göz yumarak Filistinlilerin iki devletli çözüm için dile getirdiği şartları ortadan kaldırmış olacak.