Tebliğ Cemaati
Dünyanın en kalabalık, en büyük İslâmî cemaati olmayı sürdüren Tebliğ Cemaati, üyelerinden sadece tebliğ yapmalarını istediği ve diğer cemaatler gibi karmaşık bürokratik bir ağa sokmadığı için hızla da büyümeye devam ediyor. Cemaat üyelerinin tebliğ yapılırken tartışmalı mevzulardan kaçınması ve siyaset konuşmaması cemaatin daha hızlı genişlemesini sağlıyor.
Her ne kadar üyelerinin sayısı tam olarak tespit edilemese de dünyadaki en kalabalık Müslüman örgütlenme olduğu tahmin edilen Tebliğ Cemaati, yıllardır dünya çapında faaliyetlerine devam ediyor. Bangladeş’te, Pakistan’da ve dünyanın diğer ülkelerinde yaptığı yıllık geleneksel toplantılarında (içtima) sayıları 2 milyonu bulan üyelerini ağırlıyor.
Kuruluş amacı “Müslümanlara dini ve ihlaslı yaşamayı öğretmek” olan, bunun ötesinde herhangi bir şeyle uğraşmadığı ifade edilen cemaatin kökeni çok eskilere gidiyor.1885’de Hindistan’ın Kandehle kasabasında doğan, hareketin kurucusu Muhammed İlyas Kandehlevî, “Hindistan Müslümanlarının imanını ve dinî bilgilerini kuvvetlendirecek” bir yol arıyordu. Zira ona göre, Müslüman Hintlilerin çoğu İslâm dinini tanımıyor ve kendilerini Hindulardan ayıramıyordu. Üstelik o dönemler Hindular hummalı bir misyonerlik hareketine girişmiş ve Müslümanları etkileri altına almaya başlamışlardı. Halkın imanını kurtarmanın en önemli mesele olduğunu düşünen Kandehlevî şöyle bir karara geldi:
İnsanların din algılarından bidat ve hurafeleri silmek için bütün bir kitleye hitap edebilecek bir eğitim hareketinin oluşturulması gerektiğine.
Kandehlevî geleneksel İslâmî ilimleri tahsil etmek adına gittiği Diyobend şehrindeki Dar’ul Ulum Diyobend medresesinde eğitimini tamamlayıp, 1917’de Delhi’ye dönünce babasının medresesinin başına geçti. Medresede geçirdiği süre içerisinde geleneksel eğitimin halkı etkileyemediğinin farkına vardı. Zaten fakir olan yerel halkın birçoğu, oğullarını medreseye yollamak yerine beraberinde çalışmaya götürüyordu. Hâl böyle olunca da “medresenin bilgisi halka inemiyor, toplum bilgisiz kaldığı için de dinin özünde olmayan, batıl görüşlerden etkileniyor”du.
Herkese hitap edecek, kolayca ulaşacak bir eğitim tarzı ortaya koymaya çalışan Kandehlevî, medreseden arkadaşları ve talebeleriyle konuşup, onlara da danıştıktan sonra 1926 yılında ikinci haccının dönüşünde ilk tebliğ hareketlerini başlattı.
- “Hz. Peygamber’in yöntemi” olarak ifade ettikleri yüz yüze tebliğ yöntemi bu şekilde ortaya çıktı. Bugün de cemaat içinde aynı şekilde uygulanan tebliğ yöntemi, insanları birebir muhatap alarak yapılan bir davetten oluşuyordu.
Cemaat ilk tebliğlerden yaklaşık 10 sene sonra bir teşkilat haline büründü ve genişledi. Cemaatin kitlesi ve takipçileri gittikçe artıyordu. 1941’de Haryana eyaletindeki Nûh bölgesinde Kandehlevî’nin yaptığı bir konuşmayı yaklaşık 25.000 kişi dinlemişti. 1940’ta Hindistan ulemasının birleşmesi için kurulmuş Nedvet’ül Ulema ile irtibata geçmelerinin ardında 2 yıl sonra Kandehlevi Nedvenin merkezi sayılan Leknev’de ağırlandı. Kandehlevi bu ziyaretinde büyük bir ilgi ile karşılaştı. Bu ziyaretten sonra Delhi’ye geri dönen Muhammed İlyas Kandehlevî’nin 1944’teki ölümünden sonra cemaatin başına oğlu Muhammed Yusuf Kandehlevî geçti ve şimdilerde cemaate yerleşmiş olan tebliğ usûlünü geliştirdi. 6 Ana unsur üzerine inşa edilen bu usûl cemaat üyelerinin anlayışlarını özetliyordu.
- Kelime-i Şahadet
- Namaz
- İlim
- Müslümana İkram
- İhlas-ı niyet
- Tebliğ
Kelime-i şehadet ile Allah’a ve Resulü’ne iman vurgulanırken, namaz unsuru ile bu imanın gerekliliği olan ibadetin istikrarlı bir şekilde yapılması gerektiği belirtilmişti. İlim ise hem itikadî hem de amelî olarak cemaat üyelerini kuvvetlendirecek bir unsur olarak görülmüştü. Müslümana ikram ile mü’min kardeşine gerçek bir kardeş gibi davranmak ve onun için hep iyiliği arzulamak vurgulanmak istenmişti. Beşinci maddede samimiyet ve Allah rızasının Müslüman için ne kadar önemli olduğu ifade edilmeye çalışılırken, tebliğ unsuru ile ise tüm bu güzel şeyleri diğer Müslüman kardeşlere yaymanın önemi vurgulanmıştı.
Bu ana temeller üzerine kurulu olan Tebliğ Cemaati kurulduğu andan itibaren genişlemeye devam etti. Cemaat üyelerinin tebliğ yapılırken tartışmalı mevzulardan kaçınması ve siyaset konuşmaması cemaatin daha hızlı genişlemesini sağladı. Müslümanları sadece ihya etmeye çalışan ve onları tenkit etmekten kaçınan bu hareketin genişlemesini sağlayan diğer bir özellik ise resmi bir üyelik sisteminin olmayışıydı.
Cemaat üyeleri tebliğ için gittiği camilerdeki Müslümanlara onlara katılmaları teklifinde bulunur, kabul eden Müslümanlar ise bir sonraki tebliğ ziyaretinde onlarla beraber yola çıkardı. Üyelik için istenen hiçbir şey yoktu, sadece gönüllü olmak yetiyordu. Cemaate katılan mensuplar yaşadığı bölgenin dışında bir yer olmak üzere 7, 40 yahut 120 gün olmak üzere tebliğ ziyaretlerine çıkarlardı. Gittikleri yerde camilerde kalarak halkı ikindi namazlarından sonra yaptıkları kısa sohbetlere davet eder, bu sohbetlerde Riyaz’üs Salihin gibi geleneksel metinleri mütalaa etmenin yanı sıra Hayat’us Sahabe gibi Cemaat lideri Yusuf KandehlevÎ’ye ait eserleri okurlardı.
Yapılan derslerde iman ve ihlas konulu öğeler seçilerek insanları ameli yönden kuvvetlendirmek hedeflenirdi.
Cemaatin kurucusu, gelenekçi Diyobend medreselerinden yetişme bir âlim olduğu için geleneksel bir tutum sergilemiş olan cemaatin, sünnete çok önem vermelerine rağmen herhangi bir mezhep vurgusu yoktur. Cemaat üyeleri Ehl-i sünnet olduğu sürece Müslümanlara karşı herhangi bir mezhep söyleminde bulunmaz, bu konulara girmekten kaçınırlar. Bu tutumları ve bir siyasî görüşleri olmaması sayesinde dünyanın birçok ülkesine rahatça girebilmekte ve tebliğ faaliyetlerini sıkıntısızca gerçekleştirebilmektedirler. Asya’dan başlayan hareket Avrupa’ya kadar, bu imkânlar dolayısıyla yayılmış bilhassa Fransa ve İngiltere’de oldukça ilgi görmüştür.
Bugün birçok kesimden siyasî bir tutumları olmadığı için ve Müslümanlar nezdinde çokça önem verilen Filistin davası ve benzeri olaylar hakkında açıklama yapmadıkları için eleştiri almalarına rağmen dünyanın en kalabalık, en büyük İslâmî cemaati olmayı sürdürebiliyor. Katılım hakkında verilen sayı doğru kabul edilirse, cemaatin Bangladeş’te yaptığı Bishwa toplantısı 2 milyon katılımcı ile hacdan sonra en çok Müslümanın buluştuğu organizasyon olma özelliğini taşıyor. Cemaat, üyelerinden sadece tebliğ yapmalarını istediği ve diğer cemaatler gibi karmaşık bürokratik bir ağa sokmadığı için hızla da büyümeye devam ediyor.