Geçtiğimiz günlerde mahkeme karşısına çıkan ve savcılık tarafından idamı talep edilen Selman el-Avde sadece Suudi Arabistan için değil, dünya genelinde tüm Müslüman ülkeler için de çok önemli bir figür. Kendilerine “uyanış alimleri (şuyûhü’s-sahve)” denilen grubun Sefer el- Havali ile birlikte en önemli şahsiyetlerinden biri olan Selman el Avde, parçası olduğu Sahve hareketi ile Suudi Arabistan’da klasik Vahhabi ulemasının karşısında alternatif bir akım olarak yer alıyor.
Sadece Selman el-Avde değil, diğer Sahve alimleri de Suudi Arabistan’da büyük bir kesim için kanaat önderi konumunda. Klasik Vahhabi kaynakların yanısıra İhvan-ı Müsliminden de beslenmeleriyle Suudi ulemasından farklı bir anlayışa sahip olan ve Siyasal İslamcı bir çehre kazanan hareket Suudi Arabistan içerisinde, özellikle 1990’lardan sonra, güçlü bir muhalif çizgi ortaya koymuştur. Sahve Hareketinin İhvan ile olan bağlantısı, Mısır ve Suriye’de baskı altında kalan İhvan-ı Müslimin üyelerinin Suudi Arabistan’a yoğun olarak göç yaptığı 1970 yıllarına dayanır.
1954’de Cemal Abdünnasır’ın gerçekleştirdiği darbeye destek veren İhvan hareketi ile Abdünnasır arasında yönetim konusunda çıkan anlaşmazlık İhvan üyelerinin tutuklanmasıyla sonuçlandı. Üzerlerindeki artan baskıya dayanamayan İhvan üyeleri çareyi, Suudi Arabistan gibi, ilticalarını kabul eden ülkelere göç etmekte buldu. Suudi Arabistan’a yerleşmekle kalmayan, İhvan çalışmalarına burada da devam eden İhvan üyeleri, kendi kurdukları Medine İslam Üniversitesinin yanı sıra Kral Suud Üniversitesi ve Ümmü’l Kura Üniversitesinde görev alarak, içlerinde El- Havali ve el Avde’nin de bulunduğu birçok öğrenci yetiştirme imkanına erişti.
Doktora öğrenimi sırasında Seyid Kutub’un kardeşi Muhammed Kutub ile çalışan el- Havali, Kutub’un fikirlerinden oldukça etkilendi. Öte yandan Suriye İhvanının önemli isimlerinden olan Muhammed Surur ise Selman el- Avde’nin öğretmeniydi. Özellikle bu iki ilim adamı üzerinden yürüyen Sahve hareketi, İhvan düşüncesinin etkisi altında kaldı.
1990’da II. Körfez Savaşı’nın patlak vermesiyle Sahve’nin Klasik Vahhabi ulemasından farklı bir bakış açısı olduğu ortaya çıktı. Irak’ın güney komşusu Kuveyt’i işgale girişmesinin ardından Suud Krallığı, ABD askerlerinin topraklarını korumak adına Suudi Arabistan’da konuşlanacağını bildirdi ve bu hareketini Vahhabi ulemadan aldığı fetvalarla dayandırdı. Fakat başta Selman el- Avde olmak üzere, Sahve uleması ABD’nin Suudi Arabistan’daki varlığına tepki gösterdi. Sefer el- Havali ve el- Avde verdikleri konferanslarda ve vaazlarında Suudi rejiminin bu hareketini eleştirdi. Mayıs 1991’de Sahve’nin girişimiyle 52 alimin imzası bulunan, Suud Krallığını dış politikada İslamî kurallara uyulması konusunda uyaran “Tavsiye Mektubu” (Risaletü’l Ulema) Kral Fahd’a sunuldu.
Suudi rejiminin bu tavsiyeler pek kulak asmaması üzerine Yüksek Ulema Konseyi Başkanı İbni Baz’a, daha sert bir üslupla kaleme alınan; devlet yönetiminin yozlaştığını, yönetimde ulemanın etkisinin arttırılması gerektiğini ifade eden bir uyarı mektubu verildi. Gösterdiği bu muhalif tutumun yönetimin dikkatini çekmesi üzerine Sahve liderlerinden el- Avde 1994’te hapse mahkûm edildi.
Hapisten çıktıktan sonra ilgisini Arapça, İngilizce, Fransızca ve Çince yayın yapan İslamî davet sitesine veren Selman el-Avde’nin fikirlerinden küresel cihadçı hareketler, bilhassa da el-Kaide oldukça etkilendi. Fakat 11 Eylül olaylarından sonra el- Avde’nin masum insanları savaşa katmak ve İslam beldelerini hedef haline getirmek konusunda El-Kaide’yi eleştirmesi üzerine bu ilişki bozuldu. El-Kaide kendi hareketlerini temellendirecek başka alimlere yönelirken, el-Avde bu olaydan sonra “arabulucu ve orta yolcu” bir görüş benimsedi. “Davet” konuşmalarını yapmak üzere dünyayı dolaşan Selman el-Avde kısa sürede dünyanın en tanınmış davetçilerinden biri oldu.
2000’li yılların ardından muhalif söylemlerini azaltmalarına rağmen, Muhammed b. Selman’ın veliaht ilan edilmesinden sonra Sehve Hareketinin önemli isimlerinden olan Aved el-Karni ve Katar boykotunu eleştiren Selman el-Avde tutuklandı. Sahve, Muhammed b. Selman’ın yetki alanının artmasından sonra Suudi Arabistan içinde muhalif söylemlere sahip grupları bastırma çabasının hedeflerinden biri oldu. Uzmanlara göre, Vahhabi/Selefi düşünceye zıt bir konumu olmamasına rağmen, klasik Vahhabi alimlerin tersine, Sahve’nin İhvancı damarından gelen siyasete müdahil olma tutumu, yenilenmeye yüz tutmuş bir Suudi Arabistan için tehdit olarak algılanmış olabilir.