Suriye'de Fransız mandasının bitişi
1918'de Osmanlı yönetiminin sona ermesinden sonra Suriye'de Araplar'ın kısa bir bağımsızlık dönemi oldu. Ancak Fransa ve İngiltere Suriye'nin bağımsızlığını tanımadılar. 1922 yılında ise Fransa, Milletler Cemiyeti onayıyla bugünkü Suriye'ye ek olarak Lübnan ve İskenderun topraklarını da içeren Suriye'nin mandası olarak atandı. Fransız mandası yönetimi tarafından bütün yönetim kademelerinde Fransızların yerleştirildiği bir anlayış benimsendi ve böylece yerel halk hem bürokrasiden hem de siyasî katılımdan uzak tutulmuştur. Tüm bağımsızlık çabalarından sonra Fransız birliklerinin 17 Nisan 1946'da son askerî birliklerini bölgeden çekmesinin üzerinden bugün tam 77 yıl geçti.
Suriye'nin 1941'de tam bağımsızlığını ilan etmesinin ardından 17 Nisan 1946'da Suriye'deki Fransız Mandası sona erdi ve Fransız askerinin tahliyesi gerçekleşti. 17 Nisan Suriye'de "Tahliye Günü" olarak hâlân millî tatil olarak kutlanmaktadır.
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu birkaç yeni ulusa bölündüğü için Osmanlı mirası modern Arap dünyası ve Türkiye Cumhuriyeti meydana geldi. Osmanlı Birinci Dünya Savaşını kaybettikten sonra 1918 yılında ordusunu Suriye topraklarından geri çekti.
İngilizlerin Suriye işgalinden sonra İngiliz himayesinde, Faysal yönetiminde bir krallık kurulmuş ve 1920 yılında Emir Faysal Suriye kralı ilan edilmiştir fakat Faysal’ın hükümdarlığı;1920 San Remo Konferansında, 1916 yılında Birleşik Krallık ve Fransa arasında yapılan, daha sonra Rusya'nın da katıldığı Osmanlı Devleti'nin Orta Doğu'daki topraklarının paylaşılmasını öngören gizli antlaşma Sykes-Picot Antlaşması ile, Suriye topraklarının idaresi Fransa’ya bırakılmasıyla son bulmuştur.
Suriye halkı her fırsatta kendi topraklarında Fransız mandaterliğini istemediklerini göstermişlerdir. Bu doğrultuda Fransız mandasına karşı direniş 1925 gibi erken bir tarihte başladı fakat bu direnişler manda yönetimi tarafından şiddetle bastırılmışlardır. Suriye’nin kontrolünü eline almaya çalışan Fransa, manda yönetimine karşı oluşan Arap muhalefetini ve milliyetçiliğini ortadan kaldırmak için Suriye’yi kıyıda Nusayriler ve güneyde Dürziler için ayrı alanlar olmak üzere üç özel parçaya bölmüştür. Bu durum ülkede çoğunluğu oluşturan Sünniler üzerinde bir baskı ortamı oluşmasına sebep olmuştur. Bu da azınlık gruplar ile Sünni çoğunluklar arasındaki husumetin artmasına sebep olmuştur.
Fransız yönetimine karşı milliyetçi muhalefet, Sultan el-Atraş'ın 1925'te Dürzi Dağı'nda patlak verdi. Aynı zamanda Büyük Suriye İsyanı Fransız mandasına ve onun yarattığı bölünmeye düşmanca yaklaşmasının açık bir göstergesidir. Bağımsızlık idealinden vazgeçmeyen Suriyeli Araplar için bağımsızlığa giden yolda en büyük etkenin ″Arap Milliyetçiliğinin Uyanışı″ olduğu zamanla anlaşılmaktaydı.
1936 yılının ilkbaharında ülkede yaşanan genel grev 50 gün sürdü. Genel grev kısmen Fransız hükûmetini Ulusal Blok ile Fransa- Suriye Bağımsızlık Antlaşması müzakerelerine zorladı.1936'da Fransa-Suriye Bağımsızlık Antlaşması imzalansa da bu antlaşma Fransız yasama organı tarafından onaylanmadı ve Fransa geri çekilmedi.
II. Dünya Savaşı sırasında 1940 yılında Fransa'nın düşmesiyle birlikte Suriye, İngilizler ve Özgür Fransa Temmuz 1941'de ülkeyi işgal edene kadar Vichy Hükûmeti'nin kontrolü altına girdi. Suriye 1941'de bağımsızlığını ilan etti fakat 1 Ocak 1944 yılına kadar bağımsız bir cumhuriyet olarak tanınmadı.
1945 yılı Ocak ayında Suriye Hükümeti millî ordu kurma kararı almış, Şubat ayında da İttifak devletlerine savaş ilan etmiştir. Bu gelişmelerin ardından Mart ayında Egemenliğinin göstergesi olmak üzere kurucu üye sıfatıyla BM’ye kabul edilmiştir. Nisan ayında da Arap Ligi anlaşmasını imzalayarak Arap Birliği fikrine olan sadakatini teyit etmiştir. Mayıs 1945’te Şam ve Halep’te gösteriler yapılmaya başlanmış, Fransız manda yönetimi de Şam’ı bir kez daha bombardımana tutmuşlardır. Ancak İngiltere Başbakanı Winston Churcill’in Şam’a kuvvet gönderme tehdidinin ardından General De Gaulle ateşkes ilan etmiş ve Fransızlar 17 Nisan 1946 yılında son birliklerini tahliye etti.
Fransa bölgeden İkinci Dünya Savaşı yıllarında ayrılsa da günümüzde, terör örgütü PYD’yi özellikle siyasî olarak desteklemeye devam etmektedir. Fransa’nın Suriye üzerinde etkisi hâlâ devam eden bir diğer tutumu ise mezhepsel ve dinsel ayrılıklardır. Fransızların manda döneminde özellikle Arap milliyetçiliğini parçalamak için Suriye’yi çeşitli etnik ve dinî gruplara ayırması, Suriye’nin şuan içinde bulunduğu durumun zeminini oluşturduğunu açık ve net bir şekilde söyleyebiliriz.