Suçluların yargılanmayacağını bilmek şehit gencin ailesini kahrediyor
İsrail polisinin, işgal altındaki Doğu Kudüs'te şehit ettiği otizmli Filistinli İyad Hallak'ın (32) ailesi, masum Filistinlilerin şehit olduğu pek çok olayda tecrübe edildiği gibi bu olayda da İsrail polisinde hesap sorulmayacağından ve adil yargılanmanın olmayacağından emin. Oğlunun şehit edildiği El-Esbat Kapısı'ndaki polislerin, otizmli genci çok iyi tanıdığını vurgulayan anne, İyad'ın yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle 2 ay kapalı kalan Mescid-i Aksa'nın yeniden açıldığı tarihten bir gün önce şehit edildiğini belirterek Mescid-i Aksa'nın açılışıyla oğlunun öldürülmesi hadisesi arasında bir ilişki olabileceğini ifade etti.
İsrail polisinin, işgal altındaki Doğu Kudüs'te şehit ettiği otizmli Filistinli İyad Hallak'ın (32) ailesi, oğlunun katillerinin cezasız kalacağı üzüntüsünü yaşıyor.
Mescid-i Aksa'nın da içinde yer aldığı Doğu Kudüs'ün "Eski Şehir" bölgesinde bulunan El-Esbat (Aslanlı) Kapısı'nda, İsrail polisince açılan ateş sonucu hayatını kaybeden otizmli Hallak, "Tabanca taşıdığı şüphesiyle 'dur' ihtarı yapıldığı ancak bu uyarıya uymayarak kaçtığı" iddiasıyla şehit edildi.
Ancak daha sonra Hallak'ın üzerinde silah bulunmadığı ve Eski Şehir'deki okuluna gittiği ortaya çıktı.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İyad Hallak'ın (32) 30 Mart'ta Doğu Kudüs'ün "Eski Şehir" bölgesinde şehit edilmesine ilişkin bakanlarına "kapsamlı bir soruşturma" yapılması talimatı verdi. Netanyahu, "Yaşanan bir trajedidir. Otizmli bir kişiden haksız yere şüphelenildi ve bu olayın geniş kapsamlı şekilde incelenmesini bekliyoruz. Tüm İsrailliler ve İsrail hükümeti olarak ailenin acısını paylaşıyoruz." ifadelerini kullandı.
İsrail Kamu Güvenliği Bakanı Amir Ohana, yaşananlar nedeniyle özür diledi. İsrail polisinin de olayla ilgili soruşturma başlatmasına rağmen suçu işleyenlerin yargılanması gibi bir durum ise henüz söz konusu değil.
"Polisler onu çok iyi tanıyordu"
- Oğlunun katillerinin cezasız kalacağına üzülen Hallak'ın annesi Rana, "Ceza alacaklarını sanmıyorum. Benim oğlum gitti, gözümün nuru gitti, kalbimin atışı gitti. Daha önceki olaylarda olduğu gibi şimdi de kimseye hesap sorulmayacak, kimse yargılanmayacak." ifadesini kullandı.
Acılı anne, oğlunun hiçbir suçunun bulunmadığını ve soğukkanlı bir şekilde infaz edildiğini, onu öldüren polisin ise serbest bırakıldığını vurgulayarak, İsrail polisinin Doğu Kudüs'teki Filistinlilere karşı kin güden bir tavır içinde olduğunun altını çizdi.
Hallak'ın 6 yıldır Mescid-i Aksa'nın yanında özel ihtiyaç sahiplerinin gittiği bir okula devam ettiğini, bundan dolayı çevredeki herkesin onu tanıdığını anlatan anne Rana, şöyle dedi.
Okula gidip gelirken hep aynı yolu kullanırdı. Bu yüzden El-Esbat Kapısı'ndaki polisler, onu çok iyi biliyordu.
Oğlunun öldürülme anına ilişkin detayları olay sırasında orada bulunan bir öğretmeninden dinlediğini aktaran Rana, şunları söyledi:
"İyad, cumartesi sabahı biz uyurken evden çıktı. Genelde evden çıkarken çöp poşetini de alır atardı. Maskesini, eldivenini giymiş, elinde çöp poşeti olduğu halde yürüdüğü bir video kaydı da var. Daha sonra polis ona seslenmiş ve o da koşmaya başlamış. Çünkü ordudan, polislerden çok korkardı. O koşmaya başlayınca, polisler ayağına ateş etmiş.
El-Esbat Kapısı önünde bir çocuk gibi sinmiş. İleride öğretmeni Verde Ebu Hadid'i görünce 'Ben onunlayım, ben onunlayım' diye bağırmaya başlamış. Öğretmeni Ebu Hadid de İyad'ın özel ihtiyaç sahibi olduğunu söylemiş ancak askerler durmamış."
"Yanımda olsa bir yüz yıl daha ona hizmet ederdim."
Polislerin bu kez İyad'ı korumaya çalışan öğretmenine silah doğrulttuğunu veörtüsünü çıkarmaya zorladığını dile getiren Rana, daha sonra da oğlu İyad'ı şehit ettiklerini kaydetti.
İyad'ın yeni tip koronavirüs (Kovid-19) nedeniyle 2 ay kapalı kalan Mescid-i Aksa'nın yeniden açıldığı tarihten bir gün önce şehit edildiğini belirten anne Rana, Mescid-i Aksa'nın açılışıyla oğlunun öldürülmesi hadisesi arasında bir ilişki olabileceğini ifade etti.
İkisi kız, biri erkek (İyad) üç çocuğu bulunduğunu kaydeden Rana, "O benim tek oğlumdu. Otizmliydi. Onu doktordan doktora taşıdım. Tedavisi için çabaladım. Sıradan bir insandı. Hele evde melek gibi olurdu. Dışarıda olup geciktiğinde, yüreğim daralırdı. Kapıdan içeri girdiğinde ise içim huzur dolardı, rahatlardım. Evde olmadığı zamanlar çok endişelenirdim. Ömrümün uzunca bir kısmını ona feda ettim. Şimdi burada yanımda olsa bir yüz yıl daha ona hizmet ederdim."
diye konuştu.