Siyonist Mantık
Malcolm X, 1959'da Kudüs'ü ziyaret ettikten sonra Eylül 1964'te Filistin'in Gazze şehrini ziyaret etti. Burada hükümet temsilcileriyle görüştü, camileri ve hastaneleri ziyaret etti, mülteci kamplarına gitti, İsrail tarafından yerinden edilen Filistinlilerin yaşadığı kötü şartlara tanık oldu. Malcolm X’in İsrail işgali altındaki bölgeyi ziyareti, aynı ay Mısır Gazetesi'nde yazdığı "Siyonist Mantık" makalesinin temelini oluşturdu. Filistin mücadelesine sadık desteğini dile getiren Malcolm, mesneti olmayan Siyonizm ideolojisinin sömürgecilikle bir olduğunu söylüyordu.
Malcolm X, Eylül 1964'te Asya ve Afrika'ya yaptığı üçüncü seyahatinde önce Mısır'a, ardından da Filistin'e giderek Gazze Şeridi'nde yerel hükümet yetkilileri ve şair Harun Haşim Raşid'in ev sahipliğinde iki gün geçirdi.
Malcolm, Gazze'de Han Yunus Mülteci Kampı'nı ziyaret etti ve Raşid'in, 1956'da işgalin Gazze'yi işgal ettiği ve 275 Filistinlinin soğukkanlılıkla öldürüldüğü Han Yunus Katliamı olarak bilinen olayı gerçekleştirdiği köyden kaçışıyla ilgili anlattıklarını ilk elden dinledi.
Ona “Siyonist proje”ye dair ona yerinde ve derinlemesine bir bakış açısı kazandıran deneyimi birçok açıdan dönüşüme uğradı. O andan itibaren Siyonizm'i sesli bir şekilde eleştirmeye devam edecek olan Malcolm X, Yahudilerin haksız ve temelsiz Siyonizm davasını The Egypt Gazette’de (Mısır Gazetesi) ve ABD'deki üniversite kampüslerinde duyurarak halkı uyandırmaya çalıştı.
Gazze ziyaretinden kısa bir süre sonra (suikastından 5 ay önce) Mısır Gazetesi'nde yazdığı "Siyonist Mantık" adlı makalesinde İsrail'i "sömürgeciliğin yeni biçimi" olarak konumlandıran Malcolm X, Filistin'in kurtarılması çağrısında bulunarak, sürekli entrikalar çeviren Avrupalı emperyalistlerin, İsrail'i Arap dünyasını coğrafî olarak bölebilecekleri bir yere akıllıca yerleştirdiklerine dikkat çekti.
Afrika’yı yüzyıllarca sömüren Batılı kolonyal meslektaşları gibi “yardımseverlik” ve “ilahî misyon” kisvesi altında daha önce eşi benzeri görülmemiş bir şekilde Arap Filistini’ni yok etmeye çalışan İsrail’e, Malcolm X’in sorduğu basit bir soru vardı:
Peygamberlerinin onları vaad edilen topraklara götürme şerefini kazanacağını söylediği Mesihleri nerede?
Malcolm X - Siyonist Mantık (The Egyptian Gazette - 17 Eylül 1964):
“Şu anda Filistin'i işgal eden Siyonist ordular, eski Yahudi peygamberlerinin, "bu dünyanın son günlerinde" kendi tanrılarının, onları vaat edilen topraklara götürecek bir "Mesih" göndereceğini ve kendi devletlerini kuracaklarını öngördüğünü iddia ediyor. Yeni kazanılan bu topraklardaki "ilahî" hükümet, onların "diğer tüm ulusları demir çomakla yönetmelerini" sağlayacaktı.
İsrailli Siyonistler, Arap Filistini'ndeki mevcut işgallerinin Yahudi peygamberleri tarafından yapılan öngörülerin gerçekleşmesi olduğuna inanıyorlarsa, aynı zamanda İsrail'in diğer tüm ulusları demir çubukla yönetme yönündeki "ilahî" misyonunu yerine getirmesi gerektiğine de dinî olarak inanıyorlar; bu yalnızca eski Avrupalı sömürge güçlerininkinden farklı, hatta daha sağlam bir şekilde yerleşmiş, demir benzeri bir yönetim biçimi.
Bu İsrailli Siyonistler, dinsel olarak, Yahudi Tanrılarının, köhnemiş Avrupa sömürgeciliğinin yerine yeni bir sömürgecilik biçimi koymak için onları seçtiğine inanıyorlar; üstelik bu o kadar iyi gizlenmiş ki, Afrikalı kitleler hâlâ sömürgeleştirildiklerinin farkına varmadan, Afrikalı kitleleri, kendi "ilahî" otoritelerine ve rehberliğine gönüllü olarak boyun eğmeleri konusunda kandırmalarını sağlayacak.
KAMUFLAJ
İsrailli Siyonistler, yeni tür sömürgeciliklerini başarılı bir şekilde kamufle ettiklerine inanıyorlar. Sömürgecilikleri daha "iyiliksever", daha "yardımsever" gibi görünüyor. Potansiyel kurbanlarına dostane ekonomik "yardım" tekliflerini ve diğer cazip hediyeleri kabul ettirerek yönettikleri sömürgeciliklerini, ekonomileri büyük zorluklar yaşayan, bağımsızlığını yeni kazanmış Afrika uluslarının önünde sallıyorlar.
19. yüzyılda Afrika'daki kitleler büyük ölçüde okuma yazma bilmezken, Avrupalı emperyalistlerin onları "zor ve korkuyla" yönetmesi kolaydı; ancak günümüzün aydınlanma çağında Afrikalı kitleler uyanıyor ve artık onları 19. yüzyılın köhne yöntemleriyle kontrol altında tutmak mümkün değil.
Bu nedenle emperyalistler yeni yöntemler geliştirmek zorunda kaldılar. Artık kitleleri boyun eğmeye zorlayamayacakları ya da korkutamayacakları için, Afrikalı kitleleri gönüllü olarak boyun eğmeye yönlendirecek modern yöntemler geliştirmeleri gerekiyor.
Neo-emperyalizmin 20. yüzyıldaki modern silahı "dolarcılık"dır [dollarism]. Siyonistler dolarcılık biliminde ustalaştılar: Bir dost ve hayırsever gibi görünerek, hediyelerle ve diğer her türlü ekonomik yardım ve teknik yardım teklifleriyle gelme yeteneği. Böylece, Siyonist İsrail'in yeni "bağımsız" Afrika uluslarının birçoğundaki gücü ve etkisi, 18. yüzyıl Avrupalı sömürgecilerinden çok daha sarsılmaz bir hale geldi... ve bu yeni tür Siyonist sömürgecilik, yalnızca biçim ve yöntem bakımından farklılık gösteriyor, asla gerekçe ya da amaç olarak değil.
19. yüzyılın sonlarında Avrupalı emperyalistler, Afrika'nın uyanan kitlelerinin eski şiddet ve korku yoluyla yönetim yöntemlerine boyun eğmeyeceklerini akıllıca öngördüklerinde, bu sürekli entrikacı emperyalistlerin "yeni bir silah" yaratması ve o silah için "yeni bir üs" bulmaları gerekiyordu.
DOLARCILIK
20. yüzyıl emperyalizminin bir numaralı silahı Siyonist dolarcılığıdır ve bu silahın temel dayanaklarından biri de Siyonist İsrail'dir. Sürekli entrika çeviren Avrupalı emperyalistler, İsrail'i, Arap dünyasını coğrafî olarak bölebileceği, sızabileceği ve Afrikalı liderler arasına ayrılık tohumları ekebileceği ve ayrıca Afrikalıları Asyalılara karşı bölebileceği bir yere akıllıca yerleştirdiler.
Siyonist İsrail'in Arap Filistin'i işgali, Arap dünyasını milyarlarca değerli doları silahlanmaya harcamaya zorladı; bu da bağımsızlığını yeni kazanan bu Arap uluslarının, ülkelerinin ekonomilerini güçlendirmeye ve halklarının yaşam standartlarını yükseltmeye odaklanmasını imkânsız hale getirdi.
Ve Arap dünyasında süregelen düşük yaşam standardı, Siyonist propagandacılar tarafından, Afrikalılara, Arap liderlerin entelektüel veya teknik olarak kendi halklarının yaşam standardını yükseltmeye yeterli olmadıklarını göstermek için ustaca kullanıldı... bu da dolaylı olarak, Afrikalıları Araplardan uzaklaştırıp öğrenme ve teknik yardım için İsraillilere yönelmeye "indirdi".
"Kuşun kanadını sakatlayıp, sonra da onu kendileri kadar hızlı uçamadığı için kınıyorlar.”
Emperyalistler kendilerini her zaman iyi gösterirler, ama bunun tek nedeni, ekonomileri Siyonist-kapitalist komplosuyla felce uğrayan, bağımsızlığını yeni kazanmış, ekonomik açıdan felce uğramış ülkelerle rekabet etmeleridir. Adil rekabete karşı çıkamıyorlar, dolayısıyla Cemal Abdünnasır'ın Sosyalizm altında Afrika-Arap Birliği çağrısından korkuyorlar.
MESİH?
Eğer Siyonistlerin Mesihleri tarafından vaat edilen topraklara götürülecekleri yönündeki "dinî" iddiaları doğruysa ve İsrail'in Arap Filistin'i işgal etmesi bu kehanetin gerçekleşmesiyse: Peygamberlerinin onları vaad edilen topraklara götürme şerefini kazanacağını söylediği Mesihleri nerede? İşgal altındaki Filistin'i Siyonistlerle "pazarlık eden" kişi [Birleşmiş Milletler arabulucusu] Ralph Bunche'ydi! Ralph Bunche Siyonizm'in Mesih'i mi? Eğer Ralph Bunche onların Mesihleri değilse ve Mesihleri henüz gelmemişse, o zaman Filistin'de Mesihlerinden önce ne yapıyorlar?
Siyonistlerin, sırf atalarının binlerce yıl önce orada yaşadığına dair "dinî" iddiaya dayanarak Arap Filistini'ni işgal etmeye, Arap vatandaşlarını evlerinden çıkarmaya ve tüm Arap mülklerine el koymaya hukukî veya ahlakî hakları var mıydı? Sadece bin yıl önce İspanya'da Morolar (Mağribliler) yaşıyordu. Bu, günümüzün Morolarına, İber Yarımadası'nı işgal etme, İspanyol vatandaşlarını kovma ve Avrupalı Siyonistlerin Araplarımıza yaptığı gibi, İspanya'nın olduğu yerde yeni bir Fas ulusu kurma konusunda yasal ve ahlakî bir hak verir mi… Avrupalı Siyonistlerin Filistin'deki Arap kardeşlerimize yaptığı gibi İspanya neredeydi?...
Kısacası, İsrail'in Arap Filistini'ni işgal etmesini meşrulaştırmaya yönelik Siyonist argümanın tarihte hiçbir akla dayalı veya hukukî temeli yoktur... hatta kendi dinlerinde bile. Onların Mesihi nerede?”