Saddam Hüseyin’in Hristiyan dostu
1936'da Mikhail Yuhanna olarak dünyaya gelen Tarık Aziz, Saddam Hüseyin'in başkanlığı altındaki en yüksek rütbeli Hristiyan yetkili ve Baas Partisi'nin yakın çevresinin bir üyesiydi. Saddam Hüseyin döneminde Irak Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı mevkilerinde bulunan Aziz, 1980'lerde Amerika Birleşik Devletleri ile Irak ilişkilerini iyileştirmede önemli bir rol oynamış, modern Irak tarihinin belirleyici noktalarında yer almış bir tanık ve aktördü. Ancak onu mevkidaşlarından ayıran en önemli özelliği, yıllar içinde kurduğu sarsılmaz iyi ilişkileri ölüm döşeğine dek çiğnemeyerek Saddam'ın en güvenilir dostlarından biri olmasıydı.
1936 senesinin Nisan ayında, Musul’un kuzeydoğusunda bulunan ve çoğunluğunu Katolik (Keldanîler) ailelerin oluşturduğu Tel Keyf kasabasında, yakın dönem tarih sahnesinde kendisine rol biçilecek bir bebek dünyaya geldi. Ailesi yeni doğmuş bu çocuğa mezar taşında bambaşka bir isim yazacağından habersiz Mikhail Yuhanna adını vermişti.
Mikhail Yuhanna, başarılı bir eğitim öğretim hayatı geçirdi ve kendisini Bağdat Üniversitesi’nin kapısında buluverdi. O dönem Güzel Sanatlar Fakültesi’nde bulunan İngilizce Bölümü’nü bitirerek bir süre öğretmenlik yaptı. Daha sonra gazeteciliğe soyunan Yuhanna, bir dizi Irak gazetesinde yazılar kaleme aldı. Hayatının dönüm noktası ise 1958 yılında olacaktı. Saddam Hüseyin ile tanışan Mikhail Yuhanna, Baas Partisi’ne katıldı. Ancak Arap milliyetçiliğine hitap etmesi için yapması gereken bir şey vardı; o da ismini değiştirmek.
Mikhail Yuhanna, geriye kalan hayat serüvenine bu noktadan itibaren Tarık Aziz olarak devam edecekti.
Baas’ın inişli çıkışlı bir grafik çizdiği 1960’larda Suriye’de bulunan Tarık Aziz, Baas’ın basın işlerini yürüttü. 1969 yılında partinin resmî gazetesi olan el-Sevra’nın başına geçti.
Baasçılar ve Nasırcılar arasındaki iktidar mücadelesi ise 17 Temmuz 1968’de Ahmed Hasan el-Bekir ve Saddam Hüseyin liderliğinde yapılan bir askerî darbe ile son bulmuştu. İktidarı ele geçiren Baas, kısa sürede siyasî otoritesini güvence altına aldı.
Saddam’ın güvendiği az sayıdaki isimden biri olan Tarık Aziz, Suriye’den Irak’a geçti. Baas hükümetinde bazı görevlerde bulundu. İki sene sonra Devrimci Komuta Konseyi’nin Genel İşler Bürosu üyeliğine getirilen Tarık Aziz, ikbal basamaklarını hızla tırmandı. 1974 senesine gelindiğinde ise Irak’ın Enformasyon Bakanı olmuştu. Bakanlıktaki beşinci senesinde Saddam Hüseyin, Ahmed Hasan el-Bekir’i görevinden uzaklaştırarak Irak’ın yeni cumhurbaşkanı oldu. Tarık Aziz, çeyrek asır boyunca yürüteceği cumhurbaşkanlığı yardımcılığı görevine böylece merhaba diyecekti.
Saddam’ın kendisine yardımcı olarak atadığı bu Hristiyan siyasetçi dikkat çekmekteydi.
Kişisel güvenliğine pek dikkat etmeyen Aziz, el-Mustansıriyya Üniversitesi’ne gittiği sırada İranlı bir casus tarafından suikasta uğradı. Yara almadan atlatılan suikast neticesinde Saddam, arkadaşının korunmasıyla yakından alakadar oldu.
Takvimler 1983 senesinin Ocak ayını gösterdiğinde Aziz’in yeni durağı, Dışişleri Bakanlığı olmuştu.
Gözlerini ufacık kılan siyah çerçeveli gözlükleri ve ağzından düşmeyen purosu ile o, artık Irak’ın Batı dünyasına bakan yeni yüzüydü.
Bakanlığının ilk yıllarında ABD Başkanı Ronald Reagan ile olumlu görüşmeler yürüten Aziz, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden kurulmasına ciddi katkıda bulundu. Soğuk Savaş döneminde Batı ve Doğu bloğundaki ülkelere ustalıkla hitap etti. Böylece Sovyetlerle askerî ve ekonomik bağların zayıflamasının da önüne geçti.
İran ile hiçbir kazananın olmadığı yıpratıcı bir savaştan çıkan Irak, ciddi anlamda zayıflamıştı. Tekrardan toparlanmak isteyen Saddam, gözlerini Kuveyt’teki petrole dikti. En yakın adamlarından biri olan Tarık Aziz ise Saddam ile aynı fikirde değildi. İşgal planının büyük bir hata olduğunu Saddam’a cesurca ifade etti. Ancak Saddam’ı ikna edememişti. Zira Aziz’e göre 1995 senesine kadar Baas rejimi içerisinde, kendi tabiriyle, kanserli bir hücre vardı. O, bu söz ile Saddam’ın damadı ve aynı zamanda da kuzeni olan Hüseyin Kamil el-Mecidi’yi işaret etmekteydi. Daha sonraları Saddam tarafından öldürülecek olan Hüseyin Kamil, Aziz’in Saddam’ı ikna edememesinde ciddi rol oynamıştı.
Körfez’de askerî çatışmalar yaşanırken Tarık Aziz, ABD ve Arap ülkelerinden Irak’a müdahale etmemeleri hususunda güvence almak üzere görüşmeler yürüttü. En başından beri istemediği işgal girişiminin sorumlularından biri de artık kendisi olmuştu. Irak davasını Birleşmiş Milletler’e taşıdı. Akıcı İngilizcesi ile birçok Batılı kanala misafir olurken basın açıklamaları ilgiyle takip edildi. Hatta bir basın açıklaması sırasında İsrailli gazeteciyle arasında geçen diyalog gündeme oturacaktı. Olay şöyle gerçekleşmişti: Aziz’in basın açıklamasından sonra bir gazeteci İsrailli olduğunu belirterek kendisine soru yöneltti. Aziz, İsrailli gazetecinin sorusunu nazikçe şu sözlerle cevapsız bıraktı: “Kusura bakmayın. Ben basının karşısına çıkmaya karar verdiğimde planlarım arasında İsrail medyasına cevap vermek yoktu.” Basın toplantısını yöneten moderatörün ısrarına rağmen kararından vazgeçmemişti.
Zira ona göre vatansever her Iraklı, İsrail’e karşı olmalı ve onlarla bir arada yaşamayı reddetmeliydi.
Körfez Savaşı’ndan sonra Saddam rejimi, hem diplomatik hem de ekonomik olarak büyük bir çıkmaza girmişti. Tarık Aziz, Dışişleri Bakanlığı’ndan ayrıldı. Irak’ın ABD tarafından işgal edileceği 2003 yılına kadar Saddam’ın yardımcılığını üstlendi. Bağdat’ın düşmesinden kısa bir süre sonra ABD kuvvetlerine teslim oldu. Nisan 2003’ten Irak’a teslim edildiği Temmuz 2010 yılına kadar ABD’de gözaltında kaldı.
- Diğer üst düzey Baasçılar gibi Tarık Aziz de çok sayıda suçlamayla yargılandı. Saddam aleyhine şahitlik yapma teklifini reddetti. Yargılama esnasında Saddam’dan “kardeşim”, “yol arkadaşım” gibi sözlerle bahsetti. Ona göre Saddam bir kahramandı ve onunla çalışmaktan ancak şeref duyulurdu.
Ekim 2010’da mahkeme, kararını açıkladı: Tarık Aziz, Irak mahkemesi tarafından siyasî partileri tasfiye etme suçundan idam cezasına çarptırılmıştı. Batı medyası Tarık Aziz’in mahkeme kayıtlarına rağmen aklanması için çaba sarf etmekteydi. İngiliz Guardian Gazetesi, Aziz’in Hristiyanlığına vurgu yaparak Saddam rejimindeki en ılımlı kişi olduğunu yazdı. BBC ve Sunday Telegraph gazeteleri de Aziz’in dinini ön plana çıkarak rejimin çekirdek kadrosunda onun yer almadığını ifade etmekteydiler. Tarık Aziz’e verilen idam cezası hiçbir zaman infaz edilmedi; dönemin Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani infazı onaylamayı reddetmişti. Talabani, Aziz için şu açıklamayı yapacaktı:
Tarık Aziz’e sempati duyuyorum çünkü o Iraklı bir Hristiyan ve üstelik 70 yaşını geçmiş bir yaşlı adam.
Tarık Aziz, 2015 senesinde Nasiriye’deki cezaevinde geçirdiği kalp krizi sonucu öldü. Her ne kadar Hristiyanlıktan çok İslâm’a yakın olduğunu belirterek “bir gün bile dindar Hristiyan olmadım” dese de naaşı, Ürdün’ün başkenti Amman’daki bir kilisede yapılan cenaze töreninden sonra defnedildi. Bazı kimseler, Irak’ta büyük bir mevki istediği düşünülmesin diye Müslümanlığını ilan etmediğini söylese de Saddam’ın en yakın dostlarından biri bugün hacın gölgesi altında tekrardan dirileceği günü bekliyor.