Rusların Avrasya steplerine uzanan kolonyal yolculuğu
Rus tarih profesörü Michael Khodarkovsky, Türkistan ve Avrasya steplerindeki Rus yayılmacılığını başarılarla beraber başarısızlıklara ve daha da önemlisi bu başarının ne pahasına yapıldığını okuyucuya çeşitli örnekler ve istatistikler vererek akıcı bir şekilde anlatıyor.
Kolonyalizm denildiğinde çoğu kişinin aklına İngiltere, Fransa, İspanya ve Portekiz gibi Avrupa devletleri gelir. Ağırlıklı olarak Kuzey ve Güney Amerika ile Afrika kıtalarında yapılan faaliyetler sömürgecilik tarihinde genellikle ön plandadır. Ancak Asya’da da özellikle 18. yüzyıldan itibaren ciddi bir kolonyalist süreç yürütülmüştür. Dünyanın en büyük kıtasındaki bu faaliyetlerde Hindistan ve Uzak Doğu’ya daha fazla vurgu yapılırken, Orta Asya ve Sibirya’da da bölgenin sosyo-kültürel ve ekonomik yapısını değiştiren ciddi bir sömürgecilik geçmişi mevcuttur. Asya’daki bu sömürü sürecinin en önemli aktörü ise Rusya’dır; her ne kadar bugünlerde “kolonyalizm” kavramını diğer Avrupa devletleriyle özdeşleştirmek için yoğun bir çaba harcasa da.
Bugün ABD’de akademisyenlik yapan Rus tarihçi Michael Khodarkovsky, “Türkistan ve Avrasya Steplerinde Rus Yayılmacılığı: Bir Sömürge İmparatorluğunun Oluşumu (1500 -1800)” kitabında, isminden de anlaşılacağı üzere bu sürece ışık tutuyor.
- Khodarkovsky, kendi deyimiyle, “en büyük iki Hristiyan imparatorluk Roma ve Bizans’ın” aynı kaderi paylaşıp göçebe topluluklar tarafından zayıflatılıp yıkılmasının farkında olan Moskova’nın, sınırındaki “vahşi stepler ve onun göçebe sakinlerine karşı sabırla galebe çalmasını” anlatıyor.
Step halklarının yüzyıllar boyunca emperyal tebaaya dönüşme sürecinde Rusya’nın güney bölgesinde yaptığı askerî tahkimat, kale ve kasabaları inşası ve tarımsal yerleşimlerin genişlemesi ve Kozak topluluklarının ortaya çıkıp bu sürece nasıl etki ettiği gibi faktörler yakından inceleniyor.
Kitap, öncelikle Moskova ve çevresindeki Rus knezliklerinin, Moğolların mirasçısı Altın Orda Devleti’yle ilişkilerine dair ayrıntılı bir anlatım sunuyor. Rus tarihindeki kritik önemi bugün çok sayıda Rus tarihçisi tarafından da kesin bir şekilde dile getirilen bir dönemde Altın Orda’ya haraç vererek egemenliklerini sürdüren Rus knezliklerinin, bu dönemde yaşadıkları travmanın daha sonraki siyasetlerine nasıl etki ettiği de vurgulanıyor.
Daha sonra bozkır halklarının boyunduruk altına alınması sade bir fetih olmadığı için, bu kitapta, Sibirya’nın en uçlarına dayanan bu süreçte hanlıklar arasında karmaşık çıkar ağları ve Rusya’nın bunları nasıl yönettiği, yerli halklarla zaman zaman müzakereye ve uzlaşmaya, zaman zaman da gözdağına dayanan politikası da okuyucuya akıcı bir anlatımla sunuluyor.
Kitabın en önemli yönlerinden birisi, bu yayılmacı süreçteki başarılarla beraber başarısızlıklara ve daha da önemlisi bu başarının ne pahasına yapıldığını okuyucuya çeşitli örnekler ve istatistiklerin de yardımıyla anlatmasıdır.
Khodarkovsky’e göre, “Rusya'nın batı Avrupa'daki komşularına göre yetersiz ölçüdeki kentleşmesinin önemli sebebi olan Rusya'nın güney sınırındaki bu şartlar, henüz tam manasıyla anlaşılabilmiş değildir.” Bununla ilgili örneklerden birinde Khodarkovsky, bazı tahminlere göre, sadece 17. yüzyılın ilk yarısında 150.000 ila 200.000 Rus esir alınıp götürüldüğünü, yüzyıllar boyunca, binlerce isimsiz Rus köylü, işçi, zanaatkâr ve askerin, yabancı topraklarda köle edildiğini ve Batı Afrika’nın ardından, Doğu Avrupa -ve bilhassa Rusya’nın- dünyadaki en büyük ikinci köle tedarikçisi olduğunu belirterek, bu emperyal projenin Rusya’ya ne getirdiği kadar neler götürdüğünü de gözler önüne seriyor.
Kitabın yazarı Khodarkovsky, ilk dönem Rus arşiv belgelerinin yanında Kiev ve İstanbul’daki arşivlerde de sürdürdüğü uzun araştırmalar sonucu kitabını ortaya çıkarmış. Bu sebeple kitap, Rus tarihi kadar, Türk tarihi için de önemli bir eser.