İsrail'in göz yumduğu İbrahimî Camii Katliamı
25 Şubat 1994'te, Filistin'in el Halil kentindeki Harem-i İbrahim Camii, vahşi bir katliama sahne oldu. Baruch Goldstein isimli ABD'li bir yerleşimci terörist, namaz sırasında camiyi otomatik silahla taradı, 29 Filistinliyi katletti. Caminin içinde gerçekleştirilen katliamdan sonra, İsrail askerleri tarafından caminin ve El Halil’deki hastanenin dışında, hatta katliamda ölenlerin gömüldüğü mezarlıktaki protestolar sırasında, caminin içinde katledilenlerden daha fazla insan öldürüldü. Saldırıda yaşamını yitirenlerin yakınları ve katliamdan sağ kurtulan tanıklar olayın arka planını, katliam sonrası yaşananları ve Goldstein'in kim olduğunu tüm ayrıntıları ile anlatıyor.
Baruch Goldstein adlı Yahudi fanatiğin 25 Şubat 1994 tarihinde 29 Müslümanı öldürdüğü Harem-i İbrahim Camii’ndeki katliam, tarihe "El Halil Camii (Harem-i İbrahim) Katliamı" olarak geçti.
Harem-i İbrahim Camii, Yahudi inancına göre Mescid-i Aksa’da olduğuna inanılan "Süleyman Mabedi"nden sonra yeryüzündeki en kutsal mabet kabul ediliyor.
İşgal altındaki Batı Şeria'nın güneyindeki El Halil kentinde bulunan Harem-i İbrahim Camii, caminin altında yer alan Hazreti İbrahim ve eşi Hazreti Sare'nin kabirlerinin yanı sıra Hazreti İshak, Hazreti Yakup, Hazreti Yusuf ve hanımlarının mezarlarının bulunduğuna inanılan mağara, Yahudiler tarafından "Ata Babalar (Machpelah)" olarak isimlendiriliyor.
Cami, bu yüzden sık sık fanatik Yahudilerin baskınlarına uğruyor. Fakat 25 Şubat 1994 tarihindeki baskın bahsi geçen Yahudi fanatiklerin baskınlarından oldukça farklı. 25 Şubat 1994'te sabah namazını kılan Müslümanların üzerine ateş açan Baruch Goldstein adlı Yahudi fanatik, camini kaderini kökten değiştirdi.
29 Filistinlinin şehit olduğu 150'den fazla kişinin yaralandığı katliamdan sonra kapatılan cami yeniden açıldığında yarısından fazlası Yahudilere tahsis edilmiş şekilde ikiye bölündü. İsrail askerlerinin giriş çıkışları denetlediği cami, hâlâ Yahudi yerleşimcilerin baskınlarına sahne oluyor.
25 Şubat 1994 yılında Müslümanlar için mübarek Ramazan ayı ve Yahudiler için kutsal olan Purim Bayramı (İbranice'de "zar ve kura çekmek" anlamına gelen ve Tevrat’ta da geçtiğine inanılan "Purim", antik Pers imparatorluğunda yaşayan Yahudilerin, dönemin veziri Haman'ın öldürme planından kurtuluşunun anısına kutlanılan bir bayram.) aynı döneme denk geldi. Müslümanların ve Yahudilerin kutsal aylarının aynı zamana denk gelmesi Yahudi yerleşimciler ile Filistinliler arasında devam eden gerginliği bir kat daha artırdı.
"El Halil Camii (Harem-i İbrahim) Katliamı"nın tanıkları olayı şöyle anlatıyor;
"El Halil Camii (Harem-i İbrahim) Katliamı" nın gerçekleştiği sırada camide bulunan bir Filistinli, Perşembe akşamı, El Halil Camii'nde bir gerginlik yaşandığını, Müslümanların namaz vakti dolayısıyla camide bulunduğu sırada kalabalık bir Yahudi grubun içeri girmek istediğini söylüyor. Tanık, o gece herhangi bir şiddet olayı yaşanmadığını ancak ortamın oldukça gergin olduğunu belirtiyor.
"Sabaha karşı 4.30 sularında eşim ve çocuklarımla birlikte namaz kılmak için camiye geldim. Camiye vardığımızda bir Yahudi yerleşimci bizi camide gayet hoş karşıladı o an bir gariplik olduğunu sezdim. Sonrasında, güvenlik güçleri bize kadınlar ve küçük çocukların erkeklerden ayrı bir bölümde namaz kılacağını söyledi ki bu rutin bir uygulama değildi."
Camide her zaman olduğu gibi sabah namazını kılmaya başladıklarını anlatan Filistinli, imamın Secde suresini okumaya başladığını, 4-5 dakika kadar okumaya devam ettikten sonra, cemaat rükûya eğildiğinde, silah sesleri duyduğunu ve elektriklerin gittiğini söylüyor.
"Başlangıçta Yahudi bayramı kutlamaları kapsamında atılan havai fişek zannettim fakat birkaç saniye sonra yanımdaki adam yere yığıldı. O anda vurulduğunu anladım. Önümdeki adam da ben de vurulmuştum."
Kurşunlardan biri dirseğinin hemen altından olmak üzere koluna iki kurşun isabet etiğini anlatan Filistinli, diğer kurşunla ekleminin tamamen parçalandığını söylüyor.
Caminin arkasında birkaç metre ötede bir noktaya işaret ederek, "Goldstein, tam orada duruyordu. Ben caminin arka tarafında iki tane adam daha gördüm. Bir tanesi ateş eden iki kişi arasında gidip geliyordu."
İsrail askerleri, yaralananlara yardım etmek yerine, yasa dışı yerleşimcilere daha fazla alan açıp camiye daha kolay ulaşmalarını sağlıyorlardı. Sanki saldırganlarla iş birliği yapıyor gibi bir halleri vardı
Saldırının faili Baruch Goldstein kimdir?
Saldırının faili Baruch Goldstein, Kiryat Arba Yahudi yerleşim bölgesinde ırkçı, Arap karşıtı Yahudi hareketine mensup Amerika’dan İsrail’e göç eden bir radikaldi. Goldstein, 1971'de kurduğu Kach partisiyle ve aşırı milliyetçi ideolojisiyle tanınan aşırı sağcı Yahudi Amerikalı Meir Kahane taraftarıydı. Meir Kahane’ın kurucusu olduğu Kach partisi, Filistinlilerin İsrail'den ve işgal altındaki Filistin topraklarından zorla çıkarılması gerektiğini savunuyordu.
1990'da New York'tayken, Mısır doğumlu bir ABD vatandaşı tarafından vurularak öldürülen Haham Meir Kahane’nin ideolojisinden ilham alan Goldstein, kendi faaliyet ajandasını oluşturdu. Goldstein, 1981’de İsrail New York Times editörüne; "Acı gerçek şu ki, bugün Kuzey İrlanda'da yaşanan türden sorunların önüne geçmek istiyorsak, Arap azınlığı sınır dışı etme konusunda kararlı davranmalıyız"
ifadelerinin yer aldığı bir mektup yazdı.
1993 yılı Ekim ayında, İsrail istihbaratınca zaten bilinen bir dizi olaydan sonra Goldstein’ın, Harem-i İbrahim Camii'ndeki seccadelere asit dökerek büyük delikler açtığı ve camide ibadet eden 6 Filistinliye saldırdığı bilgisi resmi raporlarda da yerini aldı. Ayrıca, olayın gerçekleştiği ayın ilerleyen günlerinde Filistinli yetkililer dönemin Başbakanı İzak Rabin’e Goldstein’in oluşturduğu tehlikeyi bildiren resmi bir yazı gönderdi. Fakat; Rabin'in ofisinin uyarıya yanıt vermediği ve İsrail makamlarının olaydan sonra herhangi bir önlem almadığı bildirildi.
Goldstein’ın o gün, o saatte katliam yapmasında ne etkili oldu tam olarak bilinmiyor ancak katliamın öncesinde İsrailli yasa dışı yerleşimciler ile Filistinliler arasında gerginliğin had safhaya çıktığı, saldırıdan önceki akşam Goldstein’ın El Halil Camii'nde olmasının olayı tetiklediği düşünülüyor.
Üstünde askeri üniformayla AK-47 ye benzer bir taarruz silahıyla camiye giren Goldstein, katliamı gerçekleştirdikten sonra, kaçmaya çalıştı fakat yakalandı ve camide bulunan kalabalık tarafından öldüresiye dövüldü. Failin öldüğü bu kanlı katliam ise hiç bir zaman derinlemesine araştırılmadı ve mahkemeye gitmedi.
Bugün, Goldstein’in Kiryat Arba’daki mezarı aşırı sağcı Yahudi yerleşimciler tarafından türbe olarak ziyaret ediliyor.
Goldstein’ın, İsrail istihbaratınca da iyi bilinen bir isim olduğu malum. Goldstein’ın, saldırı esnasında silahını en az bir kere yeniden doldurduğu ve etkisiz hale getirilinceye kadar ateş etmeye devam ettiği biliniyor. Goldstein etkisiz hale getirildiğinde ise cemaatten 29 kişi hayatını kaybetmiş, 100’den fazla kişi de yaralanmıştı.
Harem-i İbrahim Camii
Harem-i İbrahim Camii; Mekke'deki Mescid-i Haram ile Medine'deki Mescid-i Nebevi ve Kudüs'teki Mescid-i Aksa'dan sonra en kutsal dördüncü cami olarak görülüyor.
Caminin altında Hazreti İbrahim ve eşi Hazreti Sare'nin kabirlerinin yanı sıra Hazreti İshak, Hazreti Yakup, Hazreti Yusuf ve hanımlarının mezarlarının bulunduğuna inanılan bir mağara bulunuyor. Bu mağara, İsrail tarafından "Ata Babalar (Machpelah)" olarak isimlendiriliyor. Hazreti İshak ve hanımının bulunduğu kabirler Müslümanlara ayrılan kısımda kalırken, diğerleri ise Yahudilere ayrılan ve sinagoga çevrilen bölümlerde bırakılmış durumda.
Harem-i İbrahim Camii'nde gerçekleştirilen katliam, uluslararası medyada geniş yer tuttu fakat birçok Filistinli katliam sırasında yaşananların tam olarak medyada yer almadığına inanıyor.
Örneğin; cami içinde katledilen 29 kişi, o gününün tek şehitleri değildi. Yerel halk, gün içinde ölenlerin toplam sayısının 50 ile 70 arasında değiştiğini tahmin ediyor ve gün boyunca süren gerginlikte tahminen 250 kişi yaralandığı belirtiliyor.
- Caminin içinde gerçekleştirilen katliamdan sonra, İsrail askerleri tarafından caminin ve El Halil’deki hastanenin dışında, hatta katliamda ölenlerin gömüldüğü mezarlıktaki protestolar sırasında, caminin içinde katledilenlerden daha fazla insan öldürüldü.
Katliamın ardından İsrail hükümeti, derhal eylemi kınayan ve Goldstein'ın tek başına hareket ettiğini ve psikolojik rahatsızlıkları olduğunu belirten bir açıklama yaptı.
Saldırıda yaşamını yitirenler, tanıklar...
31 yıldır caminin güvenliğini sağlayan Hakam Tahbib de saldırı esnasında camideydi. "Goldstein her gece gelirdi ve Hz. Yakub’un mezarında dua ederdi. Artık gelme sebebinin Müslümanları izlemek ve saldırıyı planlamak olduğunu anlıyoruz. İsrail hükümeti bizi camiden tamamen çıkarmak istedi."
diyor.
Bazıları yerleşimci olan yaklaşık 1000 İsrail askeri, şehir merkezindeki yerleşim bölgelerinde askeri üslere yerleştirildi. Bu askerlerden birçoğu, artık caminin katliamdan sonra Yahudilere tahsis edilen kısmında ibadet ediyor.
Alaaddin Cabari, katliamdan önce de caminin güvenliğini sağlıyordu. Cabari, "Goldstein içeri kulağında kulaklık ve başında bir kipa ile girdi. Bir kapıdan girdi ve cemaatin arkasından ateş ede ede ilerledi. Planı uzakta kalan kapıdan çıkmaktı ama kapı kapalıydı. Her yer kan içindeydi ve yerler ceset doluydu." diyor.
Kemal Abdin, ise katliam gerçekleştiren Goldstein'a döndüğü sırada boğazından girip çıkan kurşunla yaralandı. 4 ay boyunca komada kaldıktan sonra bilinci yerine gelen Abdin komadan çıksa da boynundan aşağısı felç kaldı. "Askerler camiye girmeden önce üstümüzü hep arardı. X-ray cihazından geçtikten sonra içeri girerdik." diyen Abdin, "Olayın gerçekleştiği gün cihaz çalışmıyordu ve ve kimse üstümüzü aramadı. Girişte her zamankinden daha az asker vardı ve gayet rahattılar; gülüşüyorlardı. Muhtemelen, kimsenin içeriden sağ çıkacağını düşünmüyorlardı." ifadelerini kullanıyor.
Hamadi el-Muhtesap, caminin içinde üç yerinden vurulduktan sonra kısmi felç oldu: "Döndüm ve arkamdaki Yahudi yerleşimciyi ateş ederken gördüm o sırada diğer taraftan vuruldum. Beni kimin vurduğunu bilmiyorum ama Goldstein değildi. Gövdemin bir yanından üç defa vuruldum, vurulduktan sonra onu göremedim fakat hâlâ sesleri duyuyordum. İnsanların, "Askerler bizi çıkamasın diye ana giriş kapılarını kapattı" dediğini duydum. Ambulansdayken, Beit Ummar'daki bir kontrol noktasında durdurulduk. Askerler, bizi uzun süre kontrol noktasında tuttu ve saldırıda yaralanan arkadaşım ambulansta hayatını kaybetti. Yıllar geçmesine rağmen olayın acısı hala taze. İnsanlar bana artık hiç gülmediğimi söylüyor...
Fatıma Hamis el Cabari’nin kocası, Süleyman, katliam sırasında Goldstein tarafından öldürülmüş: 'Kocam, ben ve iki oğlum camideydik. Kadınlar ve erkeklerin namaz kıldığı yerler ayrıydı. Bu yüzden silah seslerini duyduğumda, sadece kocamı ve oğullarımı düşündüm. Ateş edilmeye başlandığında; kocam en küçük oğlumuz 8 yaşındaki Sari’yi korumak için üstüne kapaklanmış. Süleyman sırtından vurulmuş ve kurşun Süleyman’ın sırtından geçerek Sari’ye saplanmış. Kocam yaşamını yitirdi ve oğlumun midesi parçalandı. Onun da öleceğini düşünüyorduk ancak 1 ay hastane de yattıktan sonra kurtuldu.'
Katliamdan saatler sonra insanlar yaralıları kan vermek için hastanelere koştu. Arafat Baya, kan verdikten sonra El Halil’deki hastanenin bahçesinde İsrail askerleri tarafından vurularak öldürüldü. Eşi Hala, o günü şöyle anlatıyor: 'He zamanki gibi dükkanını açmak için evden çıktı fakat katliamı duyunca kan vermek için hastaneye gitmiş. Hastaneden çıkarken bir ambulansın hastanenin girişine yanaştığını görmüş. Arafat’ın çoktan ölen arkadaşı hastaneye taşınıyormuş. Arkadaşını o halde gören Arafat öfkelenmiş ve hastane çevresinde nöbet bekleyen İsrail askerlerine fırlatmak için taşa almak üzere eğilmiş kalktığı sırada kalbinde vurularak öldürülmüş.'
Katliam sonrası ne oldu?
İsrailli politikacılar saldırıyı kınadılar, Başbakan Rabin şöyle dedi: "Siz (yasa dışı yerleşimciler) İsrail toplumunun bir parçası değilsiniz … Goldstein gibilere diyoruz ki “Siyonizmin ve Yahudiliğin yüz karasısınız.”
İsrail hükumeti Goldstein’ın tek başına hareket ettiğini ileri sürse de olaya şahit olan çok sayıda tanık saldırının iki veya üç kişi tarafından gerçekleştirildiğini belirtiyor. Görgü tanıkları, olayın İsrail ordusunun önceden haberdar olduğu planlı bir saldırı olduğunu savunuyor. Filistin’de hiç kimse resmî açıklamada yer alan; saldırının akli dengesi yerinde olmayan bir adam tarafından gerçekleştirildiği bilgisine inanmıyor.
O dönemde muhalefet partisi Likud’ın başında bulunan Benyamin Netanyahu, Goldstein’in gerçekleştirdiği katliamı “aşağılık bir suç” ve “açık bir cürüm” olarak niteledi.
İsrail, Haziran 1994’te “Şamgar Komisyonu” olarak bilinen bir soruşturma komisyonu açtı. Komisyon, Goldstein aleyhinde delillerin mutlak olduğu, eylemlerinin önceden tasarlanmış olduğu ve olayın “namaz kılan masum insanların öldürüldüğü vahşi bir katliam” olduğu sonucuna vardı.
Komisyon raporunda Goldstein’in, İsrail ordusunda yedek subay olarak görev yaptığı sırada kazandığı “saygınlık ve güven” den menfaat sağladığı ifade edildi. Komisyon, Goldstein’in “İbrahimi Cami'ne saldırı düzenlediği sırada üstündeki askeri üniformada rütbesini gösteren nişanların yer almasının, saldırıyı gerçekleştirirken önüne çıkan engelleri ortadan kaldırdığını öne sürdü.
Birçok görgü tanığı aksini iddia etmesine rağmen komisyon, Goldstein’in yalnız hareket ettiğini savundu.
Komisyon, gelecekte bu tür saldırıların olmasını önlemek için "İbrahimi Camii'nde Müslümanlar ve Yahudiler arasında tam olarak ayrımın sağlanması için düzenlemeler yapılması"nı tavsiye etti. Komisyonun tavsiyesi doğrultusunda İbrahimi Camii, bu sebeple biri Yahudiler, diğeri Müslümanlar için olmak üzere iki bölüme ayrıldı.
Saldırıdan sonra alınan önlemler kapsamında İsrail hükümeti, 520 işletmeye bir gecede kapatma talimatı gönderdi ve bu işletmeler uzun süre kepenk kapattı. El Halil kentinin içinden geçen Şüheda caddesi de trafiğe kapatıldı.
Bölgede çalışan bir gazeteci; "Şüheda caddesinden geçmenin tek yolu ya İsrailli ya da yabancı olmak" diyor. "Filistinliler için burası yasak bölge."
Katliamdan sonra İsrail hükümeti, El Halil çevresinde pek çok güvenlik tedbiri uygulamaya başladı. İbrahimi Cami ikiye bölündü ve Müslümanların alanı İbrahimi Camii’nin tamamından yüzde 40'ına düşürüldü. Caminin geriye kalan yüzde 60’lık kısmı ise Müslümanlardan farklı bir girişi kullanan Yahudilere tahsis edildi.
Şehrin, İsrail yerleşim bölgelerine yakın kısımları, ticaret merkezi Şüheda caddesi de dahil olmak üzere Filistinlilere kapatıldı. İsrail askerleri tarafından denetlenen caminin girişi etrafında kontrol noktaları kuruldu.
Kaynak: Al Jazeera