İslam İşbirliği Teşkilatı'nın 48. konsey toplantısında İslam dünyasının ortak çıkarlarını teşvik etme ve korumadaki kararlılık vurgulandı
Pakistan'da düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı'nın 48. Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı'nda 140 karar üzerinde anlaşmaya varıldı. Toplantıda Cammu Keşmir, Filistin meselesi, güvenlik, insanî yardım, ekonomi, Müslüman azınlıkların durumu, İslamofobi, terör, Kovid-19, yasa dışı finansal akışlar, yolsuzluk, İİT reformları gibi çok sayıda konunun görüşüldü.
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) 48. Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı'nın sonuç bildirisinde İslam dünyasının ortak çıkarlarının teşvik edilmesi ve korunması konusunda kararlılığa vurgu yapıldı.
Pakistan'ın başkenti İslamabad'da 22-23 Mart'ta düzenlenen İİT 48. Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı'nda "İslamabad Deklarasyonu" oy birliğiyle kabul edildi.
Deklarasyonda, İslam dünyasının ortak çıkarlarının teşvik edilmesi ve korunması konusundaki kararlı tavıra vurgu yapıldı.
Pakistan Dışişleri Bakanı Şah Mahmud Kureyşi ile İİT Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha, sona eren toplantının ardından ortak basın toplantısı düzenledi.
- Kureyşi, 2 gün süren konsey toplantısında 140 karar üzerinde anlaşmaya varıldığını belirterek, toplantıda Cammu Keşmir, Filistin meselesi, güvenlik, insani yardım, ekonomi, Müslüman azınlıkların durumu, İslamofobi, terör, Kovid-19, yasa dışı finansal akışlar, yolsuzluk, İİT reformları gibi çok sayıda konunun görüşüldüğünü bildirdi.
İİT'nin Afganistan için insanî emanet fonu oluşturduğunu ve bunun faaliyete geçtiğini anımsatan Kureyşi, İslamofobi konusunda özel bir elçi atanmasının kabul edildiğini söyledi.
Rusya ve Ukrayna'ya diyalog çağrısı
Kureyşi, İİT'nin Güney Asya'da barış ve güvenliğe yönelik tehditlere ilişkin bir kararı kabul ettiğini belirterek, Pakistan'ın konuyla ilgili endişelerini paylaştığı için İİT üye ülkelerine teşekkür etti.
Rusya ve Ukrayna ihtilafıyla ilgili olarak, İİT'nin her iki tarafı da bir çözüm bulmak ve çatışmayı önlemek için diyaloğa çağırdığını dile getiren Kureyşi, insanî koridorların kurulması gerektiğini vurguladı.
Kureyşi, Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi'nin toplantıya özel davetli olarak katıldığını anımsatarak, hem Pekin hem de İİT'nin birlikte çalışmaya ve Ukrayna'daki çatışmanın sona ermesi için ara bulucu rolü oynamaya istekli olduğunu aktardı.
Filistin ve Keşmir'e destek yinelendi
İİT Genel Sekreteri Hüseyin İbrahim Taha da teşkilatın Filistin ve Cammu Keşmir'in uzun süredir devam eden sorunlarına desteğini yinelediğini söyledi.
İİT ülkeleri arasındaki birliğe vurgu yapan Taha, Birleşmiş Milletlerin (BM) 15 Mart'ı "İslamofobi ile Mücadele Günü" olarak belirlediğini ve bunun Müslüman devletlerin ortak çabalarının bir sonucu olarak gerçekleştiğini vurguladı.
İslamabad Deklarasyonu kabul edildi
İİT 48. Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı’nda kabul edilen İslamabad Deklarasyonu'nda, Avrupa dahil olmak üzere devam eden silahlı çatışmalarla ilgili endişe vurgulandı, düşmanlıkların sona erdirilmesi, can kayıplarının önlenmesi, insanî yardımların ve diplomasinin artırılması gereğinin altı çizildi.
Deklarasyonda, Filistin ve Kudüs sorununun Müslümanlar için önemi yeniden vurgulanarak, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkı ve 1967 sınırları ile başkenti Kudüs olan bağımsız Filistin devletine destek yinelendi.
- Filistinli mültecilerin 194 sayılı BM Genel Kurulu kararı gereğince evlerine dönme haklarını koruma ve bu hakların herhangi bir şekilde reddedilmesine kesin olarak karşı çıkılan deklarasyonda, İsrail'e karşı Uluslararası Adalet Divanı dahil olmak üzere işgale ve apartheid rejime son vermeyi amaçlayan tüm eylemlere tam destek verileceği kaydedildi.
Cammu Keşmir'e vurgu
Deklarasyonda, Cammu Keşmir halkıyla sarsılmaz dayanışma yinelenirken, Hindistan'ın yasa dışı şekilde Cammu Keşmir'de kitlesel insan hakları ihlalleri kınandı.
Cammu Keşmir anlaşmazlığının BM Güvenlik Konseyi kararlarına uygun olarak nihai çözümünün Güney Asya'da kalıcı barış için vazgeçilmez olduğu ilan edilen deklarasyonda, Yeni Delhi'ye 5 Ağustos 2019 tarihinden itibaren uygulamaya konulan tek taraflı ve hukuka aykırı tedbirlerin geri alınması çağrısı yapıldı.
Deklarasyonda, Hindistan tarafından 9 Mart 2022'de Pakistan'a süpersonik füze fırlatıldığı anımsatılarak, bunun Pakistan hava sahasının ihlali, yolcu uçaklarına yönelik tehdit ve Güney Asya'da barış ve güvenliğe yönelik tehlikelerden olduğu aktarıldı ve ciddi endişe duyulduğu belirtildi.
Hindistan'ın, uluslararası hukuka ve sorumlu devlet normlarına tam olarak uymaya çağrıldığı deklarasyonda, Yeni Delhi'den gerçekleri doğru bir şekilde ortaya çıkarmak için Pakistan ile ortak bir soruşturma yürütmesi talep edildi.
Kıbrıs Türkleri ile dayanışma
Deklarasyonda, Mali, Afganistan, Somali, Sudan, Fildişi Sahili, Komorlar Birliği, Cibuti, Bosna Hersek, Cammu Keşmirhalkları ve Kıbrıs Türkleri ile dayanışmaya ve onların barış, güvenlik ve refah içinde yaşama özlemlerine vurgu yapıldı.
Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki silahlı çatışmanın sona ermesinin memnuniyetle karşılandığı belirtilen deklarasyonda, Ermenistan'ın saldırganlığından ciddi şekilde etkilenen kurtarılmış toprakları rehabilite etme ve yeniden inşa etme çabalarında Azerbaycan hükümeti ve halkıyla tam dayanışma yeniden teyit edildi.
Deklarasyonda, Bosna Hersek'in birliğini, toprak bütünlüğünü, egemenliğini ve uluslararası tanınmasını korumaya yönelik İİT'nin desteği yinelenirken, Afganistan'ın egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne ve ulusal birliğine güçlü bağlılığının altı çizildi.
Hindistan'a başörtüsü yasağını kaldır çağrısı
İslamofobi ve Müslüman karşıtı nefretin yükselen eğiliminden derin endişe duyulan deklarasyonda, Hindistan'da Müslümanlara karşı siyasî, ekonomik ve sosyal marjinalleşmeye yol açan sistematik, yaygın ayrımcılık ve hoşgörüsüzlük politikası kınandı.
Deklarasyonda, başörtüsünü hedef alan ayrımcı yasalar ve politikalara atıf yapılarak, Hindistan'da Müslüman kimliğine yönelik tehlikeli saldırıların İİT'yi derinden endişelendirdiğine dikkat çekilerek, Yeni Delhi'den bu tür ayrımcı yasaları iptal etmesi, Hintli Müslümanların haklarını sağlaması ve dini özgürlüklerini koruması talep edildi.
Terörün her türlü şekil ve tezahürünün reddedildiği deklarasyonda, bu kötülüğün herhangi bir ülkeye, dine, milliyete, ırka veya medeniyete atfedilmesine karşı çıkıldı.