IŞİD'in Köyüme Yaptıkları

Suriye'nin Deyrizor kent merkezinin rejimle muhalifler arasındaki çatışmaların ardından görüntüsü...
Suriye'nin Deyrizor kent merkezinin rejimle muhalifler arasındaki çatışmaların ardından görüntüsü...

Suriye savaşı başladığında, savaş ve bombardımanlar şehir merkezlerinde yoğunlaştığı için, köyümdeki çatışmalar asgari düzeyde idi. Fakat okullar kapandı, aynı şekilde civardaki hastaneler de. Ekonomik durum da hızlı bir şekilde kötüleşti. IŞİD’in Doğu Suriye ve Batı Irak’ta hızla yayıldığı 2014 yılının Haziran ayında, Deyrizor’u daha önce idare etmekte olan ayaktakımı milisler bir anda ortadan kayboldu ve yerlerini bir devletin güvenlik güçleri gibi hareket eden IŞİD temsilcileri aldı.

* * *

Ailesi Suriye'nin Deyrizor bölgesinden olan Hassan Hassan'ın "IŞİD'in Köyüme Yaptıkları" isimli makalesinin Türkçe tercümesi.

Makalenin orijinali:

https://www.theatlantic.com/id...

Tercüme: Mehmet Emin Cengiz.

* * *

1990’lı yıllarda henüz yeni yetme bir delikanlı iken, yaz tatillerimi güneşin doğuşundan batışına kadar koyun gütmekle geçirirdim. Rutinim neredeyse aynı idi. Ahırdan hayvanları çıkarır, onları köyün ana yolu boyunca yönlendirir, bir dükkândan öğle yemeği paketime eklemek için bir karpuz alır ve çöle yönelirdim. Köyün yoğun nüfuslu kısmını geçtikten sonra, birkaç düzine hayvanı çöldeki kayalıklar boyunca, küçük bir vadinin ağzındaki açık alanlara yönlendirirdim.

Ailemin o dönemde iki ana geçim kaynağı vardı: Çiftçilik ve besi hayvanı ticareti. Bu sebeple göreli olarak durumumuz iyiydi. 1000 civarında besi hayvanımızın yanı sıra yaklaşık 900 nar ağacının bulunduğu ve Halepli tacirlere yıllık olarak kiraladığımız bir bahçemiz vardı. Tacirler, hasat zamanı birkaç bahçenin ürünlerini şehre göndermek için bölgeye ulaşırdı. 8 kardeşimle beraber, aileme çiftçilik ve hayvan gütme konularında sadece yaz tatillerinde değil, aynı zamanda hafta sonlarında ve yıl boyunca tatillerde yardımcı oldum. 1996 yılında, 9. Sınıf sınavlarımı bitirdiğim döneme kadar köyümden dışarı çıkmaya cesaret edemedim. O yıl, Ebu Kemal şehrine, bölgedeki tek liseye okumak için gittim.

Köyüm Eş Şa’fa, Suriye’nin Doğu Bölgesi Deyrizor’da, Fırat’ın doğu yakasında uzanıyor. Çoğu çöl rüzgarlarıyla aşınmış kum sekilerinin oluşturduğu Irak Sınırı, köye çok yakın bir mesafede. Deyrizor nüfusunun çoğu tek bir ana Sünni Arap aşirete dayanıyor: Benim ailemin de mensup olduğu Egaidat aşiretine. Ortadoğu’daki pek çok aşiret gibi, Egaidat aşiretinin de Irak ve Basra Körfezi’nde üyeleri mevcut.

Suriye’de yaygın olarak uzak vilayetler olarak adlandırılan bu Doğu Bölgesi, açık bir şekilde aşiretsel bir yapıda, kırsal ve marjinalize edilmiş bir bölge. 1990’larda, bölgede genel olarak basit ve sakin bir hayat mevcuttu. Devletin varlığı asgari düzeyde idi ve köylüler hayatlarını çiftçilikle ve Basra Körfezi’nde çalışan akrabalarından gelen paralarla idame ettirirlerdi. Geçmişe bakıldığında bile, o günlerde olan hiçbir şey, şehrimin 2003 sonrasında Suriye’den Irak’a geçecek cihatçılar için bir merkez olacağına ya da IŞİD’in bir Hilafet olarak son savaşına alan olacağına işaret etmiyordu.

Yazarın büyüdüğü Suriye’nin Doğu Bölgesi Deyrizor’un, IŞİD'in yenilgiye uğratıldığının ilan edilmesinden bir gün sonraki görüntüsü. (Delil Souleiman / AFP / GETTY)
Yazarın büyüdüğü Suriye’nin Doğu Bölgesi Deyrizor’un, IŞİD'in yenilgiye uğratıldığının ilan edilmesinden bir gün sonraki görüntüsü. (Delil Souleiman / AFP / GETTY)

IŞİD’i geçimini sağlamak için çalışan biri olarak, hâlâ geçmişimdeki görüntüleri, bugünün gerçekliğiyle birleştirmeye çabalıyorum. Adeta iki farklı dünya onlar.

IŞİD’in Eş Şa’fa’yı bir aydan biraz daha uzun bire süredir ele geçirmesinden sonra, kardeşlerimden biri bana babamın bir fotoğrafını gönderdi. Babamın beyaz sakalını görür görmez donup kaldım. Kendisi eskiden sinek kaydı tıraş olurdu. Ancak, Hilafet altında yaşayan diğer erkekler gibi kendisi, cihatçı yöneticilerinin dinî prensiplerine uymanın bir işareti olarak sakal uzatmaya zorlanmıştı. Bu 5 yıl önce, Abu Dabi’de bir gazeteci olarak IŞİD’in her hareketini takip ettiğim bir dönemde idi. Fotoğraf bana örgütün terörünü ve günlük aşağılamasını yeni bir şekilde düşündürttü.

Suriye savaşı bağlamında, ailemin kötü durumu ekstrem değildi. Yakın ailemden, çok taraflı çatışmaya aktif bir şekilde katılan yok. Fakat onların hikayeleri hâlâ ülkenin trajedisini ve bir toplumun birkaç yıl içinde nasıl radikal bir şekilde dönüştürülebileceğini anlamak açısından bize bir fırsat sunuyor.

Suriye savaşı başladığında, savaş ve bombardımanlar şehir merkezlerinde yoğunlaştığı için, köyümdeki çatışmalar asgari düzeyde idi. Fakat okullar kapandı, aynı şekilde civardaki hastaneler de. Ekonomik durum da hızlı bir şekilde kötüleşti. IŞİD’in Doğu Suriye ve Batı Irak’ta hızla yayıldığı 2014 yılının Haziran ayında, Deyrizor’u daha önce idare etmekte olan ayaktakımı milisler bir anda ortadan kayboldu ve yerlerini bir devletin güvenlik güçleri gibi hareket eden IŞİD temsilcilerialdı.

IŞİD militanları hükümete ya da mürted olarak addettikleri bireylere ait mülklere el koydular. El koydukları mülklerde kendilerine üsler inşa ettiler. Daha sonrasında örgüt buyruklarını önemli ölçüde genişletti. Savaş öncesindeki rejimin aksine, IŞİD Deyrizor’da oldukça görünürdü. Kontrolü altındaki toprakları, bir zamanlar aşiretsel kodlarla çözülen aile kavgaları gibi konulara kadar, çok yakından idare etti.

Ayaklanmadan önce, köyüm bir polis merkezine dahi sahip değildi. (Bu sebeple) resmi evrakların civardaki şehirlere teslim edilmesi gerekirdi. Ancak IŞİD, her köyde hisbe (dinî polis) ve aşiretlere ulaşabileceği merkezler kurdu. Örgütün savaşçıları bölgelerde devriye gezdiler ve köyümden şehre gitmek isteyen bir yolcu yol boyunca, Ebu Kemal yakınlarında bulunan Fırat’ın doğu ve batı yakasını birleştiren köprüden geçmek için, eskiden olduğu gibi bir kontrol noktasından geçmektense, birkaçıyla karşılaşmak durumunda kaldı.

İnsanlar, yakın aile üyeleri arasında konuştuklarında bile dikkatli olmaya başladılar. Bu aşırı önlem daha önce Deyrizor’un büyük kısmını yöneten El Kaide’nin Suriye kolu Nusret Cephesi döneminde bile bir norm değildi.

IŞİD’in güvenlik aygıtı 20’li yaşlarda olan Suriye asıllı bir Bahreynli tarafından idare ediliyordu. Kendisi ve örgütün diğer mensupları kendilerini yerel halka, şeriatı uygulamaya sadık kurtarıcılar olarak sundular. Erkeklerin sadece sakal uzatmaları gerekmiyordu, ayrıca camilerde namazlara iştirak etmeleri ve kadınların da yüzlerini tamamen örtmeleri gerekiyordu. Sigara içmek ve satmak yasaklandı ve Ramazan ayında yemek yemekten, zina yapmaya kadar şeriat kuralları ihlalleri şehir meydanında kırbaçlama ve infazlar ile cezalandırıldı. Şehir meydanı aynı zamanda örgüt militanlarının öldürdüğü kişilerin bedenlerinin sergilenmesi için de kullanıldı.

Ailem korkuyordu, aynı zamanda 2014 yılının Ağustos ayında, örgütün köyü ele geçirmesinden yaklaşık iki ay sonra, IŞİD tehdidinin ölçeğinin farkına vardılar. O ay boyunca, IŞİD sivillere karşı aralarında Ezidilerin Irak’ta köleleştirilmesinin de olduğu birkaç vahşet işledi. Daha sonra da Şaytat sülalesi katliamı geldi.

Egaidat aşiretinin bir parçası olan Şaytatlar sadece birkaç köy uzakta yaşıyorlardı. IŞİD onları, Şeriat kurallarına uymayı reddeden Müslümanlar için kullanılan dinî bir yafta olan ta’ife mumtani’e olarak ilan etti ve onlardan en az 700 kişiyi öldürdü. Katliamdan kurtulan çoğunluğu yaşlı erkek, kadın ve çocuk Eş Şa’fa’ya, ailemin olanları duyduğu yere kaçtı. Aşiretlere bağlı arabulucular, neticede IŞİD lideri Ebu Bekir El Bağdadi’yi yerinden olmuş/edilmiş kişilere merhamet göstermeye ikna etti. Ancak IŞİD gaddarlığını artık belli etmişti.

Kardeşim Hüseyin örgütün yönetimi altında halkın sürekli bir terör altında yaşadığını söylemişti. “Hiçbir hata yapmayacağınızı ve onlara yaklaşmayacağınızı garanti etmek zorundasınız. Ancak ondan sonra iyi olursunuz” demişti. Daha önceleri hükümet karşıtı gösterilere ve cihatçı olmayan Özgür Suriye Ordusu’na katılmış kişiler için risk daha da büyüktü. Onlar potansiyel tehdit olarak görülmüş ve IŞİD bu kişileri ilk aylarda sıklıkla tövbe etmeye ve sorguya çağırmıştır.

2015’in başlarında Hilafet’in kötü şöhretli güvenlik aygıtının, dinî ve sivil yapılar üzerinde baskın hâle gelmesiyle beraber IŞİD bölgelerinden toplu sivil göçü başladı. Aslında, o yıl Hüseyin’in eşi ve çocuklarıyla beraber köyümüzden ayrılmayı başardığı yıldı. Hüseyin’i 2016 yılında başka birkaç aile üyesi izledi. Ayrılmalara karşılık olarak IŞİD, “İslam toprağını”, “kafirlerin toprağına gitmek için” yazısız bir onay olmadan terk eden siviller için katı bir yasak getirdi. Bölgeyi tıbbî sebeplerle terk eden bir kişi, bölgeye tekrar döneceğine dair Hilafet topraklarında yaşayan bir kişiyi garantör olarak göstermek zorundaydı. Örgüt, ana çıkış noktalarında varlığını arttırdı, sivilleri kaçak yollarla bölgeden çıkaran şoförlere sert müdahalede bulundu ve son olarak insan kaçakçılığının yapıldığı rotaların civarında mayın döşedi. Ancak yine de çıkışlar hızlandı. Bu sadece örgütün vahşeti sebebiyle değil, aynı zamanda Rus bombardımanı ve altyapının ABD öncülüğündeki koalisyon tarafından yıkılması sebebiyle de gerçekleşti.

IŞİD, Musul, Rakka ve Enbar’ı 2017’de kaybettikten sonra örgütün savaşçıları IŞİD’in Fırat Nehri vadisinde olan son kalelerine aktı. IŞİD militanları, sahipleri evlerini boşaltır boşaltmaz, oraları hızlıca ele geçirecekti. Orada ikamet edenlerden birinin de dediği gibi “Fareler misali”. Tehlikeye rağmen bölgedeki bazı sakinler, savaş sonrasında dağılmış aile üyelerinin evlerine dönüşünün gerçekleşebilme ihtimali sebebiyle, bölgede kalıp mülklerini korumayı tercih etti. Evleri, çoğu durumda, geride kalan sahip oldukları tek şeydi. Babam, kız kardeşlerim, amcalarım ve kuzenlerim risklere rağmen kalmayı tercih edenler arasındaydı. (Annem, 2017 yılında tıbbî sebepler dolayısıyla ayrıldı.)

Ailemin çoğunluğu IŞİD’le karşı karşıya gelmekten kaçındı. Fakat, kuzenlerimden biri olan Usame çok şanslı değildi. 2018 yılının Aralık ayında, motosikletini sürerken kazara IŞİD üyelerinin durduğu bir yerde kum ve çakılların tozunu yükseltti. Militanlar, Usame’yi durdurdular ve onu kendilerini yaralamak istemekle suçladılar. Evini aradılar ve bir kamera ile silah buldular. Bu tarz malzemeler yasaktı ve kendisi gözaltına alındı.

Militanlar başlangıçta Usame’nin ailesine, oğullarının rutin bir sorgulamadan geçtiğine ve yargıç karşısına çıkacağına dair garanti verdiler. Fakat daha sonra, militanlar artık Usame’nin nerede olduğunu bilmediklerini, IŞİD’in başka bir şubesi olan genel-güvenlik istihbarat aygıtının onu aldığını belirttiler. Her zaman olduğu üzere, kameralar gibi yasaklı malzemelerle yakalanan siviller gibi, IŞİD, Usame’nin ABD destekli koalisyona çalışan bir muhbir olduğundan şüphelendi. Örgüt, daha öncesinde köyümüzdeki bazı sivilleri bu tarz suçlamalara dayanarak infaz etmişti. Usame’nin ailesi de bu en kötü ihtimalden korkuyordu.

Yaklaşık bir ay sonra Ocak 2019’da, bir top mermisi ebeveynimin evine isabet ederek babamı ciddi şekilde yaraladı. En sonunda, babam kız kardeşlerimle köyden ayrılmayı kabul etti. Dirençli amcalarım da Usame’nin hâlâ kayıp olması sebebiyle gönülsüz bir şekilde olsa da çocuklarıyla beraber artık ayrılma vaktinin geldiğine karar verdiler. Ailemin çoğu Suriye Demokratik Güçleri kontrolünde olan bölgeye varmasına rağmen, IŞİD’den kaçan sivillerin olduğu bir kampa yönlendirildiler. Yolculuk babam için pek çok şeyi kanıtladı ve kendisi bir akrabasıyla gerisin geri evine döndü.

Eve geri dönüşte, babam iki Iraklı IŞİD üyesinin, arkasında bıraktığı arabasını temizlediğini gördü. Onları durdurmaya çalıştı fakat, IŞİD mensupları onu, Hilafet’ten kaçmaya teşebbüs etmekle (ki aslında doğru) suçlayınca onları durdurmaktan vazgeçti. Eğer ısrar ederse IŞİD mensuplarının onu rapor edeceğini ya da belki de öldüreceğini anladı. Kendisi ve diğer aile üyelerimin IŞİD kontrolündeki bölgeden çıkmayı başarıp, özgürleştirilmiş Şaytat sülalesi köylerinden birine varacağı ikinci bir girişime kadar evinde bir süre kaldı.

Kız kardeşlerim, amcalarım ve kuzenlerim siviller kampında beklerken, babam tıbbî tedavi için oradan alındı. Bundan hemen sonra, Ocak ayının sonunda köyüm özgürleştirildi ve mahkûmların Suriye Demokratik Güçleri’ne teslim edildiğine dair haberler ortaya çıktı. Kuzenim Usame onlar arasındaydı. Canlı ve beklendiği gibi.

IŞİD, örgütün galip gelemeyeceği aşikâr hâle geldikten sonra bile Doğu Suriye’de yönetim yapılarını ve kendi İslami yasa versiyonunu yürürlüğe sokma kararlığını sürdürdü. Bağdadi’nin Musul’da Hilafet’i ilan etmesinden 4 yıl 8 ay sonra, nihayet Hilafet 23 Mart 2019’da tamamen çöktü. Ailem için bir dönem kapanırken, bir yenisi açıldı.

Ebeveynim ve kardeşlerim büyüdüğüm köyden uzakta, Suriye rejimi kontrolündeki bir şehirde yaşıyor. Köye bir daha dönüp dönemeyeceklerini ya da köyü (tekrar) evleri olarak görüp göremeyeceklerini bilmiyorlar. Hayvanlarımız gitti, bahçemizin kaderi meçhul. Ve daha önce koyun otlattığım çöl şu an IŞİD militanlarının orada döşedikleri mayınlar sebebiyle girişe yasak bir bölge. Bu tarz talihsizlikler gerçekten de bütün köyü etkiliyor ve şanssızlık köy (sakinleri) tarafından paylaşılıyor. Babam özellikle Ramazan ve kış gibi talebin yüksek olduğu zamanlarda en az 3 kişiyi işe alır ve diğer ailelere destek sunardı. Bugün ise kendisi, yurtdışında yaşayan çocukları tarafından gönderilen cep harçlığı ile yaşıyor ve başkalarına yardım edemiyor.

Aralığı daha da genişletince resim daha da acil bir hâl alıyor. IŞİD arkasında, beş yıl süren böl ve yönet taktiklerinden kaynaklanan sosyal sürtüşmeyi/anlaşmazlığı bıraktı. Bu Şaytatlar gibi sülalelerin, IŞİD ile iş birliği yapan yerel halka yönelik mevcut intikam tehditlerinde aşikâr bir şekilde görünüyor. IŞİD ideolojisinin kaç insanın beynini yıkadığını söylemek imkânsız.

IŞİD’in, yetiştiğim çevreyi ele geçirmesi kaçınılmaz değildi. Zerre kadar açık da değildi. Kırsal alanlar toplumsal olarak muhafazakâr, fakat dinî olarak dogmatik olmayan aşiretsel normlarla yönetiliyor. Mütedeyyin bir insan kendi kırsal bölgesinde derviş ya da safdil/avanak olarak bile görülebiliyordu. Felluce’den Halep kırsalına kadar, IŞİD’in kontrol ettiği alanlar, ABD’nin Irak işgali sonrası bölgeyi domine eden cihatçı hareketlerin antitezi olan Sufiliğin kaleleri idi.

IŞİD savaş mağduru Suriye’de 2014’teki çarpıcı yükselişinden önce bir yıldan fazla bir süre faaliyet gösterdi. Ancak Deyrizor’da taban desteğine sahip değildi. Aksine, nüfusun bir kısmını ikna etmeyi başarmadan önce, bölgeyi diğer muhalif gruplardan zor kullanarak almak zorundaydı.

Buna karşın, geçen 5 sene bölgeyi dönüştürdü ve hiç kimsenin çözmeye çalışmak için bir planı olmadığı yeni bir toplumsal ve ekonomik çöküşün yanı sıra güç boşluğu ile radikalleşme yarattı. Savaşın paramparça ettiği köyümün insanlarının, eninde sonunda daha önce reddedecek kadar güçlü oldukları aşırıcı bir ideolojiye uygun hâle gelebileceklerinden endişeleniyorum. Genç bir adam iken içinde yaşadığım basit dünya ile, babamın sadece birkaç ay önce arkasında bıraktığı dünya arasındaki tezat çok katı. Önümüzdeki yıllarda bu tezat daha da sert olabilir.

* * *

HASSAN HASSAN, the Atlantic’e katkıda bulunan yazarlardan biridir ve kendisi "IŞİD Terör Ordusunun İçyüzü" isimli kitabın eş yazarıdır.