İngilizlerin unutamadığı ders
Kûtu’l-Amâre zaferi, hem Osmanlı İmparatorluğu'nun ayakta kaldığını ortaya koyarken hem de İngilizlerin Irak Cephesi'ndeki taarruzunu ve ilerlemesini durdurmuştur. Böylece, daha önce kazanılan Çanakkale Zaferi, Osmanlı Devleti’nin Batı Anadolu’daki hâkimiyetini sürdürmesini sağlarken Kûtu'l-Amâre zaferi de Osmanlı’nın Irak’taki varlığını korumasını sağlamıştır.
Osmanlı İmparatorluğu, 1914 senesinde patlak veren 1. Dünya Savaşı’na İttifak Devletleri yanında savaşa girdi. Böylece açılan yeni cepheler ile savaş çok daha geniş bir coğrafyaya yayıldı. İngilizler tarafından hem Irak’taki petrol yataklarına hâkim olmak hem kendi sömürgelerine giden yolu kontrol altında tutmak hem de müttefiki Rusya’ya kara yolu ile yardım ulaştırmak amacıyla yeni cephe olarak Irak Cephesi açıldı.
- Irak Cephesi'nde 29 Nisan 1916'da Türk ordusunun zaferiyle neticelenen Kûtu'l-Amâre muharebesi, 1. Dünya Savaşı'nın en temel muharebelerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Tümgeneral Charles Vere Ferrers Townshend komutasındaki İngiliz birliklerinin teslim alınmasıyla beraber elde edilen bu zafer, Çanakkale Savaşı’nın ardından 1. Dünya Savaşı'nın "en büyük zaferi" olma özelliği taşır.
Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Dairesi Başkanlığı verilerinden derlenen bilgilere göre, İngiliz tarihçi James Morris'in, "Britanya askerî tarihinin en aşağılık teslimi" diye tanımladığı Kûtu'l-Amâre Savaşı, Irak'ın doğu kesiminde Dicle Nehri kıyısındaki Kût şehri yakınlarında konuşlanmış İngiliz ve müttefiklerinin kuşatılmasıyla başladı. Kasabanın Osmanlı ordusu tarafından ele geçirilmesiyle beraber İngiliz birliklerinin tamamı esir alındı.
Tümgeneral Charles Vere Ferrers Townshend komutasındaki İngiliz 6. Tümeni Bağdat'a ilerlerken, 22-23 Kasım 1915'te Selman-ı Pak Muharebesi'ni kaybedip geri çekildi ve 3 Aralık'ta Kût'a sığındı.
Osmanlı 6. Ordu'nun komutanlığına atanan Mareşal Colmar Freiherr von der Goltz Paşa'nın emriyle Irak ve Havalisi Komutanı Albay Sakallı Nurettin Paşa'nın birlikleri, 27 Aralık'ta Kût'u kuşattı fakat İngilizler, Kut'u kurtarmak için General Aylmer komutasındaki Tigris Kolordusu'yla hücum etti ve 6 Ocak'ta Şeyh Saad Muharebesi'nde 4 binden fazla askerini kaybederek geri çekilmek zorunda kaldı. Bu muharebede Türk ordusuna "geri çekilme" emrini veren 9. Kolordu Komutanı Miralay Nurettin Paşa görevinden alındı ve yerine Halil Paşa atandı.
İngiliz ordusu geri püskürtülürken, Osmanlı ordusu 13 Ocak 1916 yılında Vadi Muharebesi'nde 1.600, 21 Ocak 1916 yılında Hannah Muharebesi'nde ise 2.700 askerini kaybetti.
Tekrar taarruza geçen İngilizler, 8 Mart 1916'da Sabis Muharebesi'nde, Albay Ali İhsan Bey komutasındaki 13. Kolordu'ya hücum etti. Hücumda 3.500 askerin kaybından dolayı General Aylmer görevinden azledildi.
19 Nisan 1916'da Bağdat'taki karargahında ölen Mareşal Colmar Freiherr von der Goltz Paşa'nın yerine 6. Ordu komutanlığına atanan Halil Paşa, 29 Nisan'da General Charles Townshend komutasındaki İngiliz ordularını teslim aldı.
Halil Paşa'ya teklif edilen rüşvet
Askerî belgelere göre Halil Paşa, Osmanlı Genelkurmayı'na bir telgraf göndererek, görüştüğü İngiliz komutan Townshend'ın "1 milyon İngiliz lirası karşılığında, 13 bin 300 kişiden oluşan ordusuyla Hindistan'a gitmesine izin verilmesini" teklif ettiğini bildirdikten sonra devletin bu konudaki emrini bekledi. Halil Paşa'ya gelen cevapta şu ifadelere yer verildi:
"Siyaseten İngilizlerin hoşuna gidecek işler yapma mecburiyetinde olmadığımız gibi, paraya da ihtiyacımız yoktur. Orduyu kamilen teslim etmek üzere yalnız Tümgeneral Townshend'e şahsen müsaade edilebilir. Bundan başka hiçbir şart kabul olunamaz."
Aldığı emri Townshend'a bildiren Halil Paşa, Townshend'dan şu telgrafı aldı: "Yalnız bir şey isteyeceğim, o da şehrin tesliminden sonra yaverim ve 3 emir erimle İstanbul'a naklimi Enver Paşa hazretlerinden istemenizdir. Müsaade edildiği takdirde ziyadesiyle minnettar olacağım."
"Kûtu'l-Amâre'yi teslim etmeye hazırım"
Tümgeneral Townshend, kuşatma devam ederken, ordusunun teslime hazır olduğunu belirttiği mektubunu Halil Paşa'ya ulaştırdı. Townshend gönderdiği mektupta, aşağıdaki şu ifadelere yer verdi:
"Efendim Hazretleri, açlık bizi silah bırakmaya zorluyor. Zatıalilerinin, 'Sizin cesur askerleriniz bizim samimi ve kıymettar misafirlerimiz olacaktır.' sözlerinize istinaden kahraman askerlerimi size teslime hazırım. Askerlerim verilen görevi yaptıkları için onlara iyi davranınız. Siz, askerlerimi Selman-ı Park Muharebesi'nde, ricat zamanlarında ve beş ay devam eden Kûtu'l-Amâre Kuşatması'nda görmüşsünüzdür. Askerlerimin vazifesini nasıl ifa ettiğini takdir etmişsinizdir. Askerî harp tarihi, özel olarak bu meseleyi teyit edecektir. İcap eden şartlar yerine getirildikten sonra sizin karargahınıza gelip, Kûtu'l-Amâre'yi teslim etmeye hazırım. Fakat erzakın sevkini hızlandırmanızı rica ve temenni eylerim. Size hastanemi ziyaret etmenizi ve orada bulunan askerlerimden bazılarının kolsuz ve ayaksız, bazılarının da hasta ve zayıf olduğunu görmenizi teklif ediyorum. Bunları harp esiri olarak almaya hevesli olduğunuzu farz etmem. Bunlar için en iyi yolun yaralıların Hindistan'a sevki olacağı kanaatindeyim."
Ayrıca, İngiliz Avrupa Kuvvetleri Karargahı'na gönderdiği mesajda da Kût'taki muhafızları almak üzere bir Türk alayının kasabaya yaklaştığını, hem kale hem de şehrin üzerine beyaz bayrak çektiğini, bazı belgelerle telsizi imha edeceklerini bildiren Townshend, mesajının sonuna ise "Kût'tan bütün gemilere ve istasyonlara elveda ve hepinize iyi şanslar." notunu ekledi.
İngiliz ordusu teslim oldu
6. Ordu Komutan Vekili Halil Paşa, 16 Nisan tarihinde Enver Paşa'ya gönderdiği mesajda, "Mahsur Tümgeneral Townshend, ordusunu harp esiri olarak bu sabah teslim almaya başladığımızı arz eyler ve yüce muvaffakiyetini tebrik ederim." ifadesine yere verdi. Halil Paşa, daha sonra Başkomutanlık Vekaleti'ne gönderdiği bir başka mesajda ise şunları iletti: "Tümgeneral Townshend'in kılıcını almadım ve kendisiyle yaverinin ve 3 hizmetçisinin harp esiri olarak Dersaadet'e sevk edileceğini vadettim. Esirlerin 5 general, 277 İngiliz zabiti, 274 Hintli neferi ve 3 bin 400 gayri muharip ki toplamı 13 bin 300 küsurdur. Daha sonra dahile sevk olunmak üzere zabıtan Bağdat'a, efrad Samarra'ya sevk olunacaktır."
Böylece; Türk zaferiyle biten kuşatmanın ardından 3. Alay Komutanı Binbaşı Nazmi, Kût'taki hükümet konağına Osmanlı bayrağını ve Tümgeneral Townshend'in karargahına ise alayın sancağını dikti.
Halil Paşa'nın ordusuna gönderdiği mesaj
Kazanılan zaferden sonra Halil Paşa, 6. Ordu'ya şu mesajı yayımladı:
"Orduma: Arslanlar, bütün Osmanlılara şeref ve şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın güneşli semasında şehitlerimizin ruhları sevinçle gülerek uçarken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum. Ordum gerek Kût karşısında ve gerekse Kût'u kurtarmaya gelen ordular karşısında 350 subay ve 10 bin erini şehit vermiştir. Fakat buna karşılık bugün Kût'ta 13 general, 481 subay ve 13 bin 300 er teslim alıyorum. Bu teslim aldığımız orduyu kurtarmaya gelen İngiliz kuvvetleri de 30 bin zayiat vererek geri dönmüşlerdir. Şu iki farka bakılınca, cihanı hayretlere düşürecek kadar büyük bir fark görülür. Tarih bu olayı yazmak için kelime bulmakta müşkülata uğrayacaktır. İşte 'Osmanlı sebatının, İngiliz inadını kırdığı' birinci zaferi Çanakkale'de, ikinci zaferi burada görüyoruz."
18. Kolordu Komutanı Miralay Kazım Karabekir de "Tarihimizin iki yüz seneden beri yad etmediği böyle bir zaferi bize lütfeden Cenab-ı Allah'a şükredelim." ifadesini kullandığı emir yazısında, şunları kaydetti:
"Bu zaferin en büyük şan ve şerefi, böyle bir vakayı İngiliz tarihinde ilk defa Türk süngüsünün kaydetmesindedir. 18. Kolordu'nun aslan yürekli erleri, Cenab-ı Allah'a secdeye kapanalım. Bu akşam şehitlerimize Fatihalar, Tebarekeler, Yasinler okunsun. Gaziler birbirine sarılsın, birbirini tebrik etsinler. Ben de bugünkü Kûtu'l-Amâre Bayramı vesilesiyle sizin pak ve yüksek alınlarınızdan kemali hürmet ve samimiyetle öperim."
"Hasta Adam" Osmanlı İmparatorluğu'nun dönemin süper gücü İngiltere'ye karşı elde ettiği Kûtu'l-Amâre zaferi ülkemizde 1916 yılından 1952 yılına kadar Kût Bayramı olarak kutlandı. Ancak 1952 yılında NATO’ya girmemiz üzerine o tarihten itibaren kutlamalar kaldırıldı.
Kûtu'l-Amâre ve çevresindeki bölgelerde görev yapan ve adlarını iki büyük zafere yazdıran Halil Paşa; Kût, Ali İhsan Paşa; Sabis, pek çok subay da Selman-ı Pak gibi bölgenin yer isimlerini soyadı olarak almıştır.