“İmamların güneşi”ni ziyaret
Muhammed b. Ebi Sehl Ahmed es-Serahsî -nisbesinden de anlaşılacağı üzere- bugün Türkmenistan-İran sınırında kalan ve eski bir Horasan kenti olan Serahs kasabası civarındandır. “İmamların güneşi” anlamına gelen “Şemsü’l-eimme” ünvanıyla tanınmaktadır. Döneminin ilim havzası Buhara’da tahsil görmüş ve burada hocası, meşhur Hanefî fakihi Halvânî’nin derslerine katılmıştır.
İslâm tarihinin gelmiş geçmiş en büyük fakihlerinden biri olarak kabul edilen İmam Serahsî, çağdaşı birçok âlim gibi hayatının bir bölümünü zindanlarda geçirmiştir. Bizzat kendisi ilmî bir eser üzerine yazdığı notlarda hapsedilme sebebine şu şekilde işaret ediyor: “… nasihat amacıyla söylediğim bir söz sebebiyle…” (Tarihi ve yeri tam olarak bilinmemekle birlikte, muhtemelen) dönemin hükümdarı Şemsülmülk Nasr tarafından Buhara’da tevkif edildikten sonra, bugün Kırgızistan sınırları içerisinde yer alan Özkent şehri kalesindeki bir kuyuya hapsedilmiştir. 15 yıl kadar bir süre yaşadığı bu zindan hayatı ona zahmet, ondan sonraki Müslümanlara ise rahmet olmuştur. Zira eserlerinin büyük çoğunluğunu hapsedildiği yıllarda zindanda yazmıştır.
- Günümüze dek ulaşan ve Hanefi fıkhının en muteber eserlerinden sayılan el-Mebsut adlı 30 ciltlik eserini hiçbir yazılı kaynağa başvurmadan hapis tutulduğu kuyuda, kuyunun başına gelip ders alan öğrencilerine dikte ettirmek suretiyle yazdığı bilinmektedir.
Dönemin hâkim gücü ve aynı zamanda ilk Müslüman Türk Devleti sayılan Karahanlı Devleti yöneticileri, hukukî-siyasî zıtlaşması sebebiyle hapsettikleri İmam’ı adi suçlularla bir yerde tutup ona aşağılayıcı bir hayatı reva görmüşlerdir. Nitekim bu büyük âlim, el-Mebsut adlı eserini yazdırırken zorluk ve belâ dolu esir hayatı yaşadığını, ücretsiz köle gibi bir hayat sürdüğünü ve bezginlik diyarı bir hapishanede bulunduğunu zikreder. Hapis hayatı süresince Karahanlı Devleti’nde üç hükümdar değişmiş, ancak şartlarda iyileşme olmasına karşın Serahsî’nin mahkûmiyeti devam etmiştir. Yine bu dönemde devletin ulemaya hapis ve hatta idam cezaları uygulaması, ulemayla devletin arasını açmış ve devletin haksız vergilerine karşı gelenleri haklı bulan görüşleri de İmam Serahsî’yi hedef tahtasına oturtmuştur.
480 yılında hapisten çıkarıldıktan sonra Fergana’ya (bugün Özbekistan sınırları içerisinde yer alır) gidip yarım kalan eserlerini burada tamamlamıştır.
İmam Serahsî 483 yılında Özkent’te vefat etmiş ve buraya defnedilmiştir.
Kırgızistan’ın en büyük ikinci şehri Oş’a 60 km. mesafede olan Özkent (Kırgız Türkçesi’yle Özgön) Siyahderya’nın kıyısından aktığı, Tanrı Dağları’nın eteğinde ve pirinciyle meşhur bir şehir. Şehirde birkaç türbe, mezar taşı, bina kalıntısı ve minare dışında tarihî bir eser kalmamış. İmam Serahsî’nin hapis tutulduğu kaleden de iz yok.
Bundan 8-9 yıl önce merkeze yakın bir mahallede bir evin bahçesinde metruk bir halde bulunan İmam’ın kabri ise 2011-12 yıllarında Türkiye Diyanet Vakfı’nın desteği ve o dönemde Diyanet İşleri Başkanı olan Prof. Dr. Mehmet Görmez’in himmetiyle tamir görmüş, çevresi istimlak edilerek, üzerine bir türbe inşa edilmiştir.
İnandığı değerler uğruna tavizsiz bir hayat süren ve ağır bedeller ödeyen Türkistanlı âlim Şemsü’l-eimme İmam Serahsî’yi tanımak ve bilmek boynumuzun borcu olsun.
- İslâm dünyasının yüzyıllardır eserleriyle aydınlandığı, kapatıldığı karanlık kuyularda Müslümanlara ışık olan bu büyük âlime rahmet olsun.
[Fotoğraflar: Muhammed Yıldız]