Gül kırmızısı şehir: Petra
Nebâtî İmparatorluğu tarafından MÖ 400 ile MS 106 yıllarında inşa edilen antik kent Petra, "gül kırmızısı" kayalar oyularak yapılan eşsiz eserlerle dünyanın her yerinden ziyaretçiyi kendisine çekiyor. Nebâtîlerin kalıntılarına ek olarak doğal, kültürel, arkeolojik ve jeolojik yapıların bulunduğu Petra'da binlerce yıllık insan yerleşimi ve arazi kullanımı izlenebiliyor.
MÖ 400 ile MS 106 yıllarında Nebâtî İmparatorluğu tarafından inşa edilen ve yıllara meydan okuyan antik kent Petra, eşsiz mimarisini görmek isteyen ziyaretçilerin akınına uğruyor.
Ürdün'ün önemli turizm merkezi Petra, MÖ 1. yüzyıldan itibaren buhur, mür ve baharat ticaretiyle zenginleşen Nebâtîlerin başkenti olarak gelişmeye başladı.
Göçebe bir kabile olan Nebâtîlerin, Ürdün kumtaşı kayalıklarına kurduğu Petra, ticaret sayesinde çok zengin ve kalabalık bir şehir halini aldı.
Daha sonra Roma İmparatorluğu hâkimiyetine geçen Petra, bu dönemde de önemini sürdürdü.
Ticaret yollarındaki değişiklik ve yıkıcı depremlerle önemini yitiren Petra, uzun bir dönem sadece bedevilerin yaşadığı bir alan olarak varlığını sürdürdü.
- İsviçreli kaşif Johann Ludwig Burckhardt tarafından 1812'de yeniden keşfedilen Petra, dünyada büyüleyici ve güzel bir antik kent olarak giderek daha fazla tanınmaya başlandı.
Petra, şehrin birçok yapısının oyulduğu kayaların renginden dolayı "gül kırmızısı şehir" olarak ünlendi.
UNESCO tarafından 6 Aralık 1985'te "Dünya Kültürel Mirası" listesine dahil edilen antik şehir, 7 Temmuz 2007'de, "Dünyanın Yeni Yedi Harikası'ndan biri" olarak seçildi.
Petra, kaya bloklarına oyulmuş barınma yerleri, tapınakları, kaya mezarları, su kanalları, tiyatroları, sütunlu sokakları ve ilkel barajlarıyla çok sayıda şaşırtıcı yapıya ev sahipliği yapıyor.
1200 metre uzunluğundaki derin kaya yarıklarından antik kente giriş yapılıyor
Musa Vadisi'nin eteklerinde oluşturulan modern ziyaretçi kabul salonundaki bilet gişelerinden geçildikten sonra antik kentin ilk kalıntıları göze çarpıyor. Dağların arasından yürüyerek ulaşılan antik kente giden ziyaretçileri daha sonra 1200 metre uzunluğunda ana giriş karşılıyor.
Yer yer 3 ila 12 metre genişliğindeki yüksek yarık kayalar, ziyaretçileri görselliğiyle büyülüyor. Petra'ya giden bu dar geçidin her iki tarafında şehre su çekmek için kanallar ve Nebâtîleri simgeleyen muhtelif heykeller bulunuyor.
Petra'nın başyapıtı Hazne
Kayalıkların arasından geçen ziyaretçileri kraliyet mezarlarının bulunduğu Petra'nın en görkemli şaheseri "Hazne" karşılıyor. Yerel halkın "Al Khazneh" olarak adlandırdığı yaklaşık 40 metre yüksekliğindeki ve 25 metre genişliğindeki Helenistik mimarî özelliği ile tasarlanmış Hazne, korint sütun başlıkları, frizler, figürler ve karmaşık şekilli dekoruyla dikkati çekiyor.
Gizemini sürdüren Hazne'nin yapısında, yerel efsaneye göre bir firavunun hazinesini gizleyen cenaze vazosu da yer alıyor. Hazne, bu görkemli yapısıyla her yıl çok sayıda turisti kendine çekiyor.
Yöre halkının geçimine de katkı sağlıyor
Turistleri, hayvan sırtında ya da faytonlarla gezdirmeyi bir sektör haline getiren yöre halkının bir kısmı geçimini buradan sağlıyor. Yerel halk, Petra'ya gelenlere rehberlik de yapıyor.
Geniş bir alana yayılan Petra'yı detaylı bir şekilde gezmenin ise günler alacağı belirtiliyor.
Antik kentte, bölge halkı tarafından yapılan yöresel süs ve takı eşyaları da satılıyor. Yöre halkı, el emeklerini daha çok Hazne ve amfiteatr civarındaki boş alanlarda kurulan stantlarda satıyor.
Hediyelik eşyaların başında, Petra'daki farklı renkteki kumlardan yapılan süs eşyaları geliyor.
Aynı zamanda doğal bir film platosu olan Petra, gişe rekorları kıran çok sayıda filme de ev sahipliği yaptı. Bunlar arasında, Harrison Ford'un başrolünde oynadığı Indiana Jones serisinin "Son Macera" filmi ile "Mumya Geri Dönüyor" da yer alıyor.