Gözden çıkarılabilir bir Hristiyan: Şirin Ebû Akle
Şirin Ebû Akle’nin ölümü, bir kez daha, söz konusu İsrail olduğunda her şeyin gözden çıkartılabileceğini ispatladı. ABD-Filistin çifte vatandaşı ve dünyanın önde gelen kanallarının birinde deneyimli bir saha muhabiri olsanız bile konu İsrail ve işlediği savaş suçlarıysa sizi vuran keskin nişancının yargılanması ihtimal dahilinde bile değil ve başınızdan çıkan kurşun incelenmeden ülkenize iade edilebilir. Fakat işlenen bu suça ve dünya tarafından sergilenen çifte standartlı tutuma rağmen hikâyeniz direniş alevini harlayabilir! İşte işgalin gölgesinde yükselen bir yaşam: Şirin Ebû Akle
Hristiyan bir ailenin çocuğu olarak 1971yılında Kudüs'te doğan Şirin Ebû Akle, burada geçen çocukluğunun ardından Kudüs’e bağlı Beyt Hanine beldesinde Rahibat el-Verdiyye Lisesi'nden mezun oldu.
Şu an olduğu gibi o dönemde de hayatın tüm safhalarını olumsuz şekilde etkileyen İsrail işgali ve keyfî uygulamaları yüzünden Filistinli gençlerin büyük bir bölümü üniversiteyi kendi ülkelerinde okuyamıyordu.
Kendini “Kudüs’ün Kızı” olarak tanımlayan Ebû Akle de liseden mezun olduktan sonra mecburi olarak çok sevdiği Kudüs’ten ayrılarak ailesinin isteğiyle Ürdün'e gitti. Bilim Teknoloji Üniversitesinde yaklaşık bir yıl mimarlık eğitimi aldıktan sonra kendi ifadesiyle "insana yakın olmak amacıyla" bölümünü değiştirerek yine Ürdün'deki Yermuk Üniversitesi Gazetecilik ve Medya Bölümüne geçiş yaptı.
Mezuniyetinin ardından Filistin'in Sesi Radyosu ile Monte Carlo Radyosu'nda çalıştı. United Nations Relief and Works Agency for Palestine Refugees in the Near East (UNRWA), MIFTAH, Amman Satellite gibi farklı platformlarda da çalışarak tecrübe edindi. Şirin Ebû Akle'nin başarısı, onu 1997'de Katar merkezli El Cezire televizyon kanalına taşıdı.
- Ebû Akle hem kariyerinde he hayatında önemli bir yeri olan bu kanalda -1997 yılından ölümüne kadar- 25 yıl çalıştı.
İlk nesil saha muhabirlerinden olan Ebû Akle, kendi ifadeleri ile Filistin'in sesini duyurmaya adamış ve Arap dünyasında gerçekten her evin salonuna girmiş bir isimdi.
Filistin halkına yönelik saldırıları kayıt altına almak için bölgede çalışmalar yürüten Ebû Akle, İkinci İntifada (Dönemin İsrail muhalefet lideri Ariel Şaron’un İsrail askerleri korumasında Mescid-i Aksâ’nın avlusunda dolaşması sonrasında çıkan protestolar neticesinde başlayan ve beş yıl devam eden çatışmalar.) dahil Filistin'deki tüm önemli olayları dünyaya duyurdu.
- İsrail'in Cenin ve Tulkerm bölgelerine büyük baskınlarını, Gazze Şeridi'ne karşı dört savaşı ve 2009'daki Lübnan'daki İsrail savaşını, toplu katliamlardan ev yıkımlarına kadar her şeyi takip etti.
Filistinli mahkumlar ve aileleri ile özellikle ilgilenen Ebû Akle, tutukluların içinde bulunduğu kötü durumun ve ailelerinin çektiği acının bilincindeydi. Demir duvarların ardındaki hikâyelere şahit olmak ve insanları şahit kılmak için 2005 yılında İsrail'in Askalan Hapishanesindeki Filistinli mahkumlarla röportajlar yaptı. Yaptığı işlerin barındırdığı tehlikeler onun deyimi ile "ölümün kısa bir mesafede olduğu” hissettiriyordu.
Sıcak gelişmelerin takibiyle tanınan Ebû Akle, 2022 yılında görevini yapmak üzere Cenin’e gitti. Cenin şehri Ebû Akle için birçok anlam barındırıyordu. İkinci İntifada döneminde uzun süre burada kalmış, şehrin sakinleriyle bağ kurmuştu.
Ceninlileri; umudu asla bırakmayan, kalplerine korkunun sızmadığı sönmez bir alev olarak tanımlayan Akle, verdiği bir röportajda Cenin'in kendisi için olan önemini şu sözlerle ifade ediyordu:
“Cenin benim kariyerimde ve kişisel yaşamımda geçici bir hikâye değil. Beni moral olarak yükseltebilen ve uçmama yardımcı olabilen bir şehirdir. Çünkü Filistin ruhunu temsil ediyor.”
51 yaşındaki deneyimli saha muhabiri Şirin Ebû Akle bu sözler ile bahsettiği Cenin’de, 11 Mayıs 2022'de -görevini yaptığı esnada- üzerinde "basın" yazılı çelik yelek olmasına rağmen İsrail ordusuna mensup bir keskin nişancı tarafında başından vurularak öldürüldü.
Halkı, onu “Gazeteciliği insanların yanında olmak için seçtim. Durumu değiştirmenin kolay olmadığını biliyorum. Ama en azından Filistinlilerin sesini dünyaya duyurabildim.” sözleri ile hatırlıyordu.
İsrail 2000 yılından bugüne 45’ten fazla gazeteciyi öldürdü. Bu durum, dünya basınında ve yer yer BM’de gündeme alınsa da bu durumu engellemek adına bir girişimde bulunulduğu söylenilemez.
Yapılan her haber, işgalin belgelenmesi, gelecek nesillere ve dünyaya duyurulması çoğu zaman bir bombadan daha tesirli oluyor. Bundan dolayı İsrail’in gazetecilik yapan isimleri kasten hedef haline getirdiği bir gerçek.
- Filistin’in işgalini anlatmaya çalışırken kurşunlara hedef olan Ebû Akle’nin ölümü bulunduğu konum itibari ile hem Filistin’de hem dünya basınında geniş yankı uyandırdı.
Hristiyan bir gazeteci olan Ebû Akle’nin hayatı Filistin’de, İsrail’e karşı yan yana gelen Müslüman-Hristiyan dayanışmasını destekler nitelikteydi. Ölümünün ardından Filistinli din adamları ve kanaat önderleri Ebû Akle’den “Müslümanlar ile Hristiyanların dayanışmasını canlandıran" bir isim olarak bahsetti.
Filistin'de anlamlı bir yer dolduran Ebû Akle’yi öldüren İsrail güvenlik güçleri yargılanmazken, başından çıkan kurşun incelenmeden ülkesine iade edildi. Bu da yetmedi; cenazesine cop, kauçuk kaplı mermi ve ses bombalarıyla saldırıldı, taziye evine baskın yapıldı ve abisi tutuklandı.
Bu saldırıların gösterdiği bir nokta var: İsrail’in tek düşmanı Müslümanlar değil bölgede hakkını arayan herkestir. Böylece bu kişiler din ve etnik köken fark etmeksizin İsrail’in baskı ve saldırılarının muhatabı.
İsrail tüm baskı ve saldırı politikasına rağmen 1948’den bu yana Filistinlilerin direnişine karşı tam bir zafer elde edemedi. Tıpkı Ebû Akle suikastınde olduğu gibi -aradan geçen 75 yılda- yaşanan tüm suikastlar, baskınlar, sebepsiz tutuklamalar, katliamlar İsrail’e karşı olan direnişi azalatmak ya da durdurmak yerine işgal karşıtlığını ve bu yolda verilen mücadeleyi arttırdı.
Ebû Akle’nin ölümünden bir yıl sonra El Cezire televizyonu tarafından Ramallah’ta "Şirin Ebû Akle Medya Müzesi"nin temel atma töreni yapıldı. İşgalin işlediği suçlara gelecek nesillerin de tanık olması amacıyla açılacak olan bu müze Ebû Akle’nin mücadelesini ilelebet hatırda tutacak.