Gazze Soykırımı'na halklar ne diyor? - Areda Survey araştırdı

İsrail, Gazze'de tüm dünyanın gözü önünde soykırım işliyor.
İsrail, Gazze'de tüm dünyanın gözü önünde soykırım işliyor.

Areda Survey'in 17-22 Ekim 2023 tarihleri arasında, 14 Arap ülkesi (Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır, Lübnan, Ürdün, Yemen, Bahreyn, Irak, İran, Suriye, Katar, Kuveyt, Umman, Filistin) ve İsrail genelinde 12,420 katılımcıyla gerçekleştirdiği “Filistin-İsrail Savaşı Algı Araştırması”, İsrail’in Gazze üzerindeki amansız şiddetine karşı “vaat” ve “kınamadan” öteye geçemeyen Arap devletlerinde, bu ülkelerdeki bireylerin Filistin-İsrail savaşında nasıl “aksiyon odaklı” hareket etmek istediklerini gözler önüne sermektedir.

İsrail 7 Ekim’den bu yana, 2.3 milyon Filistinlinin yaşadığı Gazze Şeridi boyunca eşi benzeri görülmemiş saldırılar gerçekleştirmiştir. İsrail ordusu, saldırıların ilk 32 gününde Şeride iki nükleer bombaya denk olan 25 bin tondan fazla patlayıcı atmış (Euro-Med İnsan Hakları İzleme Örgütü'nün 9 Kasım tarihli raporu); hastaneler, mülteci kampları, UNRWA okulları, apartmanlar, “güvenli” rotalar, ambulanslar da dahil olmak üzere Hamas mensubu-sivil hedef ayırt etmeksizin saldırılar gerçekleştirmiş; 5 bine yakını çocuk olmak üzere 11 binin üzerinde Filistinliyi öldürmüştür.

Bu süreçte, Batı dünyası yaşanan vahşeti “İsrail’in kendini savunmaya hakkı var” bahanesiyle meşru kılmaya çalışırken, Filistin özgürlük davasına coğrafî ve dinî yakınlık taşıyan ve İsrail saldırılarını “savaş suçu, etnik temizlik ve soykırım” olarak niteleyen Arap devletlerinin tutumu “sözde” kalmıştır. Batı ile iyi ilişkiler içindeki Arap rejimleri, İsrail’i kınamaktan, ona karşı bildiri yayınlamaktan, İsrail’in Gazze’de savaş suçu işlediğini söylemekten, Tel Aviv'deki büyükelçisini geri çağırmaktan (Şu anda sadece Ürdün) ileriye gidememiştir.

  • Öte yandan, Areda Survey’in 17-22 Ekim 2023 tarihleri arasında, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan, Mısır, Lübnan, Ürdün, Yemen, Bahreyn, Irak, İran, Suriye, Katar, Kuveyt, Umman, Filistin ve İsrail genelinde 12,420 katılımcıyla gerçekleştirdiği anket, kamuoyunun Filistin-İsrail savaşında “aksiyon” odaklı hareket etmek istediğini göstermektedir.

Araştırmanın ilk sorusu oldukça dikkat çekicidir. Batı medyasında sıklıkla, barış yanlısı olmayan “teröristler” olarak yaftalanan Arap ülkeleri vatandaşlarıyla, daima ikili çözüme destek veren ve dünyanın en özgürlükçü ülkelerinin başında geldiği iddia edilen İsrail vatandaşlarının ne denli savaş karşıtı olduğu karşılaştırılmıştır. Katılımcılara sorulan “Farklı ülkelerde savaşa karşı yapılan protestoları destekliyor musunuz?” sorusuna Arap ülkeleri vatandaşlarının tamamına yakını (yüzde 91.2) “evet” derken İsrailli katılımcıların sadece çok küçük bir kısmının (yüzde 8.8) “evet” dediği görülmüştür. Bu ilgi çekici bir istatistiktik zira bu süreç başta olmak üzere Batı dünyasını büyük oranda yanına çeken İsrail’in, sadece kendisini ilgilendiren mevzular bahis olduğunda aksiyona geçtiğini ve aslında dünya barışına doğrudan ne denli uzak olduğunu göstermektedir.

Araştırmaya göre, Filistin konusundaki hassasiyetlerini net bir şekilde ortaya koyan Arap kamuoyunda 3 vatandaştan 2’si (yüzde 65.6) “Filistin meselesi hakkında ne düşünüyorsunuz?”sorusuna kolektif olarak “Müslümanların davasıdır” yanıtını vermiştir. 1948’den beri İsrail işgali altında kalan Filistin, ezici çoğunlukla ne sadece “Filistin halkının davası” (yüzde 17.7) olarak ne de sadece “Arap halkının davası” (yüzde 16.7) olarak algılanmamış; aksine İslâm’ın bir emaneti ve kutsal bir dava olarak görülerek Müslümanların ortak derdi kabul edilmiştir.

Filistin’i İsrail işgalinden ve saldırılarından korumak için İslâm ülkelerinin İsrail’e ve müttefiklerine karşı bir bütün olarak askerî güç oluşturması, son günlerde tartışılan konuların başında gelmektedir. Areda Survey’in yaptığı anket, Arap ülkelerinde bu konuda ezici bir fikir birliği olduğunu ortaya koymaktadır. Ankette sorulan “İslâm ülkelerinin Kudüs'ü korumak için barış gücü oluşturmasını destekliyor musunuz?” sorusuna katılımcıların yüzde 87 oranında “evet” dediği görülmüştür.

Arap ülkeleri vatandaşları, kolektif bir İslâm birliğinin yanı sıra ülkelerinin bireysel olarak da Filistin meselesinde aktif bir rol oynamasını istemektedir. Bu minvalde, “Ülkeniz, İsrail-Filistin arasındaki sürece dahil olmalı mıdır?”sorusuna 5 vatandaştan 4’ü (yüzde 80.1) “evet” yanıtını vererek Filistin davasının bir kez daha sadece Filistin’in problemi olmadığını ve Filistin’e verilen büyük desteğin boyutlarını ortaya koymaktadır.

Bu süreçte en çok tartışılan konulardan biri de, ortak bir birlik oluşturulsun ya da oluşturulmasın, ülkelerin kendi ordularındaki askerlerini Filistin’e destek için gönderip göndermeyeceği olmuştur. Arap ülkelerdeki vatandaşlar, ülkelerinin siyasî ve ekonomik geleceklerini tamamen değiştirebilecek sonuçları olan bu mevzuda da Filistin’in yanında yer almıştır. Hatta öyle ki, bireyler ihtiyaç halinde gönüllü olarak Filistin için savaşmayı dahi kabul etmektedirler. Bu minvalde sorulan “Ülkeniz Filistin için askerî destek sağlamalı mı?”ve“İhtiyaç olması durumunda gönüllü olarak Filistin (Kudüs/Mescid-i Aksâ için savaşır mısınız?”sorularına gelen yanıtlar, 4 kişiden 3’ünün (yüzde 74.2) olumlu cevaplar verdiğini göstermektedir.

ABD, 7 Ekim’deki Filistin-İsrail savaşının başladığı saldırılara en hızlı tepki veren ülke olmuştur. Başkan Joe Biden, ABD'nin İsrail devletini kuruluşundan 11 dakika sonra tanıdığını vurgulayarak, sonuna kadar Tel Aviv'in yanında olduklarının ve gereken her türlü yardımı yapacaklarının altını çizerek İsrail için “kırmızı çizgiler koymadıklarını” dile getirmiş ve bölgesel aktörlere mesaj vermek için ABD deniz unsurlarını bölgeye taşımıştır. Benzer şekilde, Avrupa Birliği tarafından “Avrupa kurumlarına üye olmaksızın Avrupa Birliği’nin bir üyesi” kabul edilen İsrail’i bu süreçte ne Avrupa ülkeleri ne de AB yalnız bırakmamıştır. İlk günlerden itibaren İsrail’e desteklerini gösteren Batılı ülkeler, “İsrail’in kendini savunma hakkı olduğunu” söyleyerek ne Gazze’ye insanî yardım girmesi konusunda ne de Gazze’de ateşkes çağrısında bulunmada acele etmemiş; hatta bazı ülkeler bu konuya bugüne dek dahi yanaşmamıştır. Ukrayna-Rusya savaşıyla kıyaslandığında çok büyük bir iki yüzlülüğe imza atan Batılı ülkelerin bu tutumları karşısında Arap ülkeleri vatandaşlarının tavırları çok keskin olmamakla birlikte bazı meselelere karşı yoğunlaşmıştır. Bu minvalde sorulan “Ülkenizin, Batı ülkelerinin (ABD-AB) İsrail yanlısı tutumuna karşı tavrı ne olmalıdır?”sorusuna 10 kişiden 4’ü (yüzde 41.3) boykotu "etkili bir silah" olarak görerek “Batıya ait ürünleri boykot etmelidir” yanıtını vermiştir. Katılımcıların 3’te 1’i (yüzde 29.7) aynı soruya, “Petrol ambargosu uygulanmalıdır” derken yine yaklaşık 3’te 1’i (yüzde 28.9) “Batı ile diplomatik ilişkilerini askıya almalıdır” demiştir. Sonuçlardan anlaşıldığı üzere, Arap ülkelerinde, İsrail’in aksiyonlarına “doğrudan” katkı sağlamasa bile desteğini esirgemeyen Batılı ülkelere herhangi bir şekilde yaptırım uygulaması konusunda güçlü bir kamuoyu oluşmamıştır.

Ancak bu yaptırımlar İsrail’in kendisine yöneltildiğinde, sonuçların değiştiği görülmektedir. “Filistin-İsrail Savaşı Algı Araştırması” anketinde toplumun bu yöndeki beklentisi açıkça ortaya konmuş ve katılımcılara, “İsrail ürünlerine ambargo uygulanmalı mı?” sorusu sorulduğunda 5 kişiden 4’ünün (yüzde 79.5) “evet” dediği görülmüştür. Sonuçların bu denli yüksek olması, halk arasında, ekonomik yaptırımların ne kadar etkili olacağını göstermesi açısından önemlidir.

Araştırmanın son sorusu, sadece İsrail vatandaşlarına yöneltilmiş dikkat çekici bir sorudur. Tarihî Filistin toprakları üzerine kurulan İsrail, resmî olarak devlet formuna büründüğü 14 Mayıs 1948’den itibaren Siyonizm gayesiyle üzerindeki Filistinlileri katlederek ya da göçe mecbur bırakarak topraklarını genişletmektedir. 75 yıllık bu katliamlarla dolu tarihinde, Filistinlilere gerçekleştirmediği zulüm bırakmayan İsrail, devlet kademelerinden Yahudi yerleşimcilere fanatik Siyonist Yahudilerle doludur. Bu, akıllara şu soruyu getirmektedir: Her Yahudi aynı zamanda Siyonist midir? Özellikle son bir ayda medyada sıklıkla karşımıza çıkan ve Filistin için, Gazze’de ateşkes için direniş gösteren anti-Siyonist Yahudi toplulukların ABD başta olmak üzere Avrupa’nın çeşitli yerlerinde oldukça büyük gösteriler düzenlemeleri, soruya yanıt olmaktadır. Bu minvalde, İsrail vatandaşlarına sorulan “İsrail Gazze’ye kara harekâtı düzenlemeli mi?” sorusuna yüzde 69.2 oranında “evet” cevabı gelmiştir. 10 İsrailliden 3’ünün (yüzde 30.8) Gazze’ye harekât düzenlenmesini istememesi, İsrail vatandaşlarının kendi devletleriyle doğrudan paralel bir politika izlemediğini de gözler önüne sermektedir.