Endülüs'ün en büyük kale şehri
10. yüzyılda Emevî Halifesi III. Abdurrahman, Endülüs’te Müslümanlar tarafından kurulan Meriye (Almeria) şehrine bir kale inşa ettirmişti. Her taraftan yüksek surlarla çevrili el-Kasaba adlı bu kale şehir öylesine korunaklı ve gelişmişti ki "Meriye, Meriye iken, Granada onun çiftlik evi, Malaga kapısı ve Murcia bahçesiydi" denecek kadar nam salmıştı.
Endülüs’te, Emevî sülâlesinin iktidardan düşmesinden sonraki parçalanma dönemi olan Mülûkü’t-tavâif devrinde (1031-1090), aralarında yoğun bir mücadelenin hüküm sürdüğü birçok küçük devlet kurulmuştu.
Siyasî ve askerî açılardan birbirleriyle yarış halinde olan irili ufaklı yaklaşık 20 devlet (Abbâdîler, Eftasîler, Zünnûnîler, Hûdîler, Zîrîler, Cehverîler, Meriyeliler...), tekrar kurulmaya çalışılan merkezî idarede söz sahibi olmak adına çeşitli faaliyetlerde bulunuyorlardı. Saldırmanın yanı sıra savunma ayağını güçlendirmek için askerî mimariye ağırlık verilmesi de bu faaliyetlerin başında geliyordu.
Meriye’de bulunan el-Kasaba (Alcazaba) adlı kale şehir, bu dönem mimarisi için önemli bir örnek teşkil etmektedir.
El-Kasaba, aslında, Fâtimîler, Endülüs’ün güneyini tehdit etmeye başlayınca Emevî Halifesi III. Abdurrahman tarafından 955 senesinde inşa ettirilmiştir. Ancak zamanın askerî ve siyasî güçlerinin ikamet ettiği müstahkem kale, sonradan genişletilerek, İber Yarımadası'ndaki en büyük Endülüs kalesine dönüştürülmüştür.
- Surlar ve kuleleriyle sadece bir kale olmanın dışında aynı zamanda meydanları, şatoları bulunan bir şehir kompleksi olan el-Kasaba, denize ve Meriye şehrine bakan bir tepenin üzerinde yükselen ele geçirilmesi zor bir konuma inşa edilmişti.
Dört ana yönü kolaylıkla kontrol edebilme imkânı sağlayan kalenin jeostratejik konumu, aynı zamanda güneyde denizle birleşerek hem yaklaşan saldırıyı önceden haber veriyor hem de Akdeniz ticaretinin zenginlik kaynağı olan denizi kontrol etmeyi kolaylaştırıyordu.
Dışarıdan dörtgen kulelerin tahkim ettiği surlarla bir kale şehrine bürünen El-Kasaba, içerideyse üç ayrı bölümden oluşmaktaydı. Dışarıyı kolayca zapt etmesinin yanı sıra el-Kasaba'nın içerisine giriş asla doğrudan ve kolay değildi. Zira düşmanın girişini her zaman kontrol altında tutmak için zikzaklı yollardan varılan kalede ancak ikinci bölgenin arkasında saray bölmeleri bulunuyordu.
Kale şehir: El-Kasaba
- Arap seyyah ve tarihçi el-Udri (ö.1085), dik bir yamaçta konumlanan el-Kasaba hakkında, “Yorulmadan yukarı çıkılamaz, kederlenmeden tırmanılamaz; o, engebeleriyle muhkem, erişilemezliğiyle olağanüstüdür.” yazmıştı.
Nitekim onun söylediği gibi, el-Kasaba’yı ziyaret edenler ancak dik bir rampayı tırmandıktan sonra 25.000m²'lik kompleksin şu anki ana girişi olan Torre de la Guardia'dan (Muhafız Kulesi) içeri girebilecekler ve böylece 3 kısımdan oluşan kaleye yakından bakabileceklerdir. Zikzaklı yoldan gökyüzüne doğru çıkarken, Meriye Körfezi'nin eşsiz manzaralarına şahit olunacak, Torre de los Espejos'un (Aynalar Kulesi) yakınında veya birçok dönüşümden geçmiş bir giriş yolu olan Puerta de la Justicia'nın (Adalet Kapısı) önünden geçilecektir.
- Başlangıçta iki yerleşim mahallesi ve bir mezarlıktan oluştuğu kanıtlanmış olmasına rağmen, ilk bölge, zamana yenik düşerek peyzaja uğramıştır. Bugün hâlâ görülebilen unsurlarsa; sarnıç, su çarkı kuyusu ve diğer birkaç yapıdır.
Tırmanmaya devam ettikçe, yapının uzak doğusuna doğru, La Hoya Vadisi geçilerek Cerro de San Cristóbal yamacına doğru uzanan muazzam bir duvarla karşılaşılacak ve ideal bir dinlenme yeri olan Baluarte del Saliente'ye varılacaktır. Buradan kuzey duvarı boyunca soldaki basamakları takip ederek Muro de la Vela'nın (Yelken Duvarı) önündeki kordona varılacak ve burada Muro de la Vela'nın kapılarından geçerek ikinci bölüme ulaşılacaktır.
Burada öne çıkan, 10. yüzyıldan kalma Halife sarnıcı ve Aziz Juan'ın 16. yüzyıldan kalma inziva yeridir. İnziva yerinin önünde, 1960'larda yeniden inşa edilen ve şu anda içinde küçük bir kalıcı müze sergisi düzenleyen iki Müslüman eviyle ve kuzey duvarına bağlı olarak 11. yüzyılda inşa edilen ve 17. yüzyıla kadar kullanılan Baños de la Tropa'yla (Asker Banyoları) karşılaşılacaktır.
Birçok filmin çekildiği Casa del Alcaide’in (Koruyucunun Evi) önüne gelindiğinde, göletler ve bahçelerin içindeki bu alandan kalın bir surla ayrılan saray alanına ulaşılacak ve “Almotacin” olarak bilinen Meriye Kralı Ebu Yahya Muhammed bin Ma'n bin Sumadih el-Tuyyibi’nin Torre de la Odalisca'sı (Odalisque Kulesi) ve özel saray hamamıyla karşılaşılacaktır.
Âdeta bir labirent gibi kalenin içinde yol aldıktan sonra artık üçüncü ve son bölgenin olduğu bölgeye ulaşıldığında İber Yarımadası'nda 15. yüzyılın sonu ile 16. yüzyılın başı arasında inşa edilmiş son Orta Çağ kalelerinden biriyle karşılaşılacaktır. Kalenin iç kısmı, merkezinde bir sarnıç ve zaman zaman yer altı zindanı olarak kullanılan bir ambar bulunan geçit töreni alanını (Patio de Armas) çevrelemektedir. Sağda, limana kısmına bakan Noria (Su Çarkı) ve Pólvera (Barut) Kulelerinin yanı sıra Torre del Homenaje (Saygı Kulesi) dikkati çekecektir.
Kaynak: andalucia.com
Fotoğraflar: Ali Osman Özkan