“Dünya,vaatlerimizin sözde kalmadığını görecek”
Bazı devlet yetkilileriyle görüşmeler yapmak üzere Türkiye’ye gelen, Taliban’ın üst düzey isimlerinden Afgan Ulusal Barış Konseyi Başkanı Muhammed Dâvud Âbidî ile konuştuk. Afganistan’ın geleceği, Taliban hakkındaki kimi iddialar ve işgal dönemiyle alakalı sorularımıza cevap veren Âbidî, Türkiye’deki yoğun ve kısa programında Mecra’ya da zaman ayırdı.
20 yıl süren bir işgal nihayet Taliban’ın zaferiyle neticelendi, bu zafer sizce nasıl mümkün olabildi?
Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla... İşgal etmek niyetiyle Afganistan topraklarına giren her kuvvet burada hezimete uğramıştır. Bu sadece Amerika ile sınırlı bir durum değil. Afganistan halkı öteden beri işgale razı olmamış, bundan dolayı da işgalciler karşısında oluşan, mücadele eden yapılanmalara destek vermiştir. Taliban örneğinde de aynı durum gerçekleşmiş ve halkın yoğun bir desteği olmuştur. Bundan dolayıdır ki işgalciler tarafından kurulan kukla hükümet de işgalcilerle birlikte Afganistan topraklarından silinip gitmiştir. Gelip giden hükümetlerin insanlara hizmet etmesi ve onların ihtiyaçlarını karşılaması da mümkün olmamıştır ayrıca. Bu işin ayrı bir kısmı. Asıl nokta, Afgan halkının desteğiyle bağlantılı olarak Afganistan’ın bir İslam beldesi olmasıdır. Son derece dindar olan Afgan halkı sadece İslâmî bir yönetimden razıdır. İşgalciler tarafından kurulan hükümetlerin İslâmî bir yönetim hassasiyetine sahip olmaması, Afganistan halkının onlara karşı bir tavır almasının da ana sebebini teşkil etmiştir. Dolayısıyla kurulan hükümetler sahteydi, Afganistan halkının iradesini yansıtmıyordu. Kurdukları dev ordu da aynı şekilde böyleydi, sadece mâlî imkanlarla ayakta duran bir yapıydı bu, savaşma zamanı geldiğinde bu ordunun nasıl dağıldığını tüm dünya da görmüş oldu. Temel itibariyle Afganistan halkı nezdindeki bu durum Taliban’ın zafer elde etmesini sağlamıştır. Taliban İslâmî Hareketi bilindiği gibi Sovyetler Birliği’nin yenilmesi ve Afganistan topraklarından çekilmesinin akabinde burada oluşan huzursuzluk ortamına bir son vermek üzere kendi içerisinde doğmuş bir harekettir. Kurulduğu dönemden kısa bir zaman sonra olduğu gibi, Afganistan’daki huzur ortamını sağlama noktasında bir kez daha başarılı olmuştur.
Sizce Amerika kaybettiği için mi yoksa yorulduğu için mi Afganistan’dan çekilmek zorunda kaldı?
- Her ikisi de. Amerika ve NATO Afganistan’ı kolay bir şekilde işgal edeceğini düşünmüştü ama karşılaştığı şey onu hayal kırıklığına uğrattı. Afganistan’a girmek kolaydır fakat eğer işgalciysen oradan çıkmak girdiğin kadar kolay değildir. Direnişle karşılaşan Amerika ve partnerleri bu topraklara tam anlamıyla hakimiyet sağlamak için yoğun saldırılarda bulundular ama bu da bir işe yaramadı. Bahsettiğim ve birlikte çalıştıkları yerli işbirlikçiler kendilerini dünyaya kaptırmış, işe yaramaz kişilerdi. Karzai de Gani de Amerika’nın ve Batılıların kuklasından başka bir şey değildi. Ne uluslararası kamuoyuna ne de Afganistan insanına karşı dürüst davrandılar. Hem kendilerinin hem de gruplarının yaptıkları şey ceplerini doldurmaktan başka bir şey olmadı.
Afganistan’dan kaçarken bunların beraberlerinde kaçırdıkları altın ve paraların mevcudiyetinden haberdarız. Kaçmalarının sebebi de Afgan halkı nezdinde bir meşruiyetlerinin olmamasından kaynaklanıyordu zaten. İşgalciler ve işbirlikçileri kan kaybederken direniş cephesi hep büyüdü. Amerika’nın yaptığı saldırılar neticesinde köylerde, şehirlerde ölen sivil halkın varlığı direniş cephesini daha da güçlendirdi. Amerika vurdukça karşısındaki direniş daha da güçlendi.
Amerika Afganistan’dan ayrıldı ama sadece topraklarından.. Bilebildiğimiz kadarıyla hava sahası hakimiyeti hâlâ Amerika’nın elinde. Bunu elinde tutmak için de yine DEAŞ’ı bahane gösterdi. “DEAŞ benim askerlerimi öldürdü, onunla mücadele benim vazifem” dedi bir bakıma. Amerika’nın bu varlığına Taliban nasıl bakıyor?
Fizikî olarak Amerika ve diğer herhangi bir ülkenin Afganistan’da mevcudiyeti söz konusu değil. Diğer taraftan havacılık konusunda onların üstün bir durumda oldukları açık bir gerçek. İnsansız hava uçaklarıyla operasyon yapma durumları olabilir. Fakat terör bahanesine sarılarak böyle bir saldırının gerçekleşmesi durumunda bizler kesinlikle bunu kabul etmediğimizi belirttik. Hakimiyetimizi ihlal eden bir durum olacaktır bu. Her özgür, bağımsız ülke buna karşı çıkar. Afganistan’da mevcut bir terör hareketini Taliban’dan başka kimse köklü olarak çözemez. Dolayısıyla terör sorununa çözüm isteyenlerin ilk yapmaları gereken şey Afganistan İslam Emirliği’ni tanımak olacaktır. Uzak mesafelerden gelip Afganistan’da hava saldırıları yapmak ve buna bağlı olarak da oluşacak muhtemel sivil kayıplar bu soruna asla çözüm sunmayacaktır.
Onca yıl devam eden savaştan sonra, Amerika’yla Taliban arasında herhangi bir ilişkinin kurulması mümkün mü sizce?
- Gerek Afganistan İslam Emirliği gerek Afgan milleti, İsrail hariç tüm dünya ülkeleri ile barış temelli ilişkiler kurmayı temenni ediyor. Dünyanın bir siyasî varlık olarak bizi tanımasını ve iç işlerimize müdahale etme konusunda saygılı davranmalarını bekliyoruz. Başkalarına gösterdiğimiz saygının karşılığını bekliyoruz sadece. Bu şartlar dahilinde Amerika ile de ilişkilerin kurulması mümkün olabilecektir.
DEAŞ’tan bahsettik. Gerçekten de bu yapının Afganistan’da ciddi bir varlığı söz konusu mu?
DEAŞ bizim hakkında endişe duyduğumuz, önem verdiğimiz bir yapı değil, hiç olmadı da. Yaptıkları kimi eylemlerle zaman zaman dikkatleri üzerlerine çekebilirler, sadece bununla sınırlı kalır varlıkları. Afganistan’da ciddi bir varlık gösterememelerinin sebebi de açıktır. DEAŞ’ın Suriye ve Irak’taki gibi Afganistan’da bir alıcısı olmaması tamamıyla bu durumun sebebini meydana getirir. Afganistan halkı barışsever, sakin bir millettir.Barışı sever ama işgale de karşı koyar. Gerektiğinde öfkesini şiddetli bir şekilde göstermesini de bilir. Bu ayrımı da yapmak gerekir.
Afganistan’da geçici bir hükümet kuruldu ama Peştunların buradaki ağırlığı kimi itirazlara da sebep oldu. Bu da öteden beri iddia edildiği gibi Taliban’ın aslında bir Peştun hareketi olduğu mevzuunu tekrar gündeme getirdi. Bununla alakalı ne dersiniz?
- Geçtiğimiz günlerde ilan edilen hükümet içerisinde Özbek ve Tacik isimler de var. Hükümetin tamamıyla Peştunlardan oluştuğu yönünde kullanılan ifadeler doğru değil. Bu bir kenara, Afganistan milleti İslam sancağı altında tek bir millettir. Bir kişiye bir emanetin verilmesi konusunda bizler için önemli olan şey, o kişinin liyakat sahibi bir kişi olup olmamasıyla alakalıdır. Bunun dışında Peştunlara ayrıcalık tanındığı yönündeki propaganda Taliban İslam Emirliği için söz konusu değildir.
1996 yılından 2001 yılına kadar 5 yıllık bir yönetim tecrübeniz vardı. 20 yıllık bir işgal döneminden sonra idare tekrar sizin elinize geçti. İlk yönetim döneminden Taliban herhangi bir ders çıkardı mı?
Kesinlikle. Bahsettiğiniz 5 yıllık zaman zarfındaTaliban’ın yaptığı hatalar oldu. Bunu net bir şekilde itiraf etmek gerekir. Yapılan hatalar, tekrarı olmaması için kenara not edildi, üzerine çalışıldı. Gerekli dersleri çıkarttık, inşallah bunları fiiliyatta da göstereceğiz.
Türkiye’ye gelme sebebiniz tam olarak neydi?
Türkiye’ye gelmeden önce Taliban’ın Katar’daki ofisine gittim, sonrasında da kimi yetkililerle görüşmek üzere buraya geldim. Türkiye’deki hükümet doğrudan Taliban İslam Emirliği ile görüşmelerini devam ettiriyor. Cihaddöneminde buraya gelip görüştüğüm kimi devlet yetkilileri olmuştu, inşallah ileriki dönemde de benzer görüşmelerim olacak. Türkiye’nin ve Türk insanınınAfganistan’a dikkatini yöneltmesi bizler için büyük önem arz ediyor.
Taliban Türkiye’den ve Türk insanından tam olarak ne bekliyor?
İlk istediğimiz geçici hükümetin tanınması olacaktır. Türkiye’deki mevcut mülteciler konusunda sabırlı olunması da bir diğer ricamızı oluşturuyor. Türklerin, Afganistan’da güvenilir bir idare tesis edildikten, iş imkânları oluştuktan sonra buradaki Afganların ülkelerine dönecekleri konusunda şüpheleri olmamalı. Bunların dışında tarım, yüksek öğretim, sağlık ve ticaret sektörlerindeTürkiye’nin ve Türk insanının birikimine ihtiyacımız olacak. Türkiye bu ve daha başka nice sahada dünya ülkeleri arasında ciddi bir ilerleme kaydetti, kardeş ülke olarakbu tecrübeden istifade etmek istiyoruz. İki ülke arasında kurulacak güzel ilişkiler her iki ülke için de çok iyi neticeler doğuracaktır.
Taliban’ı meydana getiren Afgan halkının aynen biz Türkler gibi amelde Hanefî, itikadda Mâturîdî olduğunu biliyoruz. Durum böyleyken Taliban’ın sonrada radikalleştiği yönünde kimi ifadeler var, buna katılır mısınız?
- Taliban için radikalleşme asla söz konusu olmamıştır. Fundemantalizm veya radikalizm dünyada Müslümanlar aleyhine kullanılan propagandanın bir parçasıdır. Bir Müslümanın İslam’ın temel prensiplerini, yani fundemantallerini uygulaması o kişinin olumsuz manada fundamentalist sıfatıyla etiketlenmesine sebep veriyor. Fakat mesela tıp kaidelerinin temel prensiplerini, fundemantallerini uygulama konusunda hassas olmak bunu yapan doktora fundamentalist etiketini vermiyor. Bu kelimeye yüklenen olumsuz manadan bağımsız olarak fundemantalist demek bir bakıma iyi bir şey demektir.
Bu manada bir doktor tercihinde bulunsan bile fundamentalist bir doktor tercih edersin. Dolayısıyla Taliban da İslam neyi emrediyor, temel prensip olarak neyden bahsediyorsa tatbik etme gayesi taşıyor. İslam’a karşı olanlar bize bu yakıştırmayı yapıyorlar. Ne bekliyorlar bizden, İslam’ın bir kısmını alıp da bir kısmını bırakıp takdirlerini almayı mı? Onların yakıştırdıkları olumsuz manasıyla Taliban radikal değildir, sadece Müslümandır.
Dünya ülkelerinin genel itibariyle Taliban’a olumlu yaklaştığını görüyoruz. Bunun altında yatan bir sebep mi var sizce?
- Yirmi yıl boyunca devam eden savaşın sadece Taliban’a değil, pek çok dünya ülkesine de öğrettiği bir şey oldu. Bu ülkeler Afganistan’daki çürümüş hükümeti desteklemişler ve verdiklerine kıyasla elde ettikleri bir hiç olmuştu. Buna karşın Taliban’ın güvenilir bir partner olduğunu anlayan ülkeler iyi ilişkiler kurma noktasında hızlı davranıyorlar ki bu da gayet normal. Bu ülkeler Taliban’ın, yatırım yapmaları için temel bir ihtiyaç olan güvenlik problemini çözeceklerine, sosyal hizmetleri sağlayacaklarına ve Afganistan’daki insanların ihtiyaçlarını karşılayacaklarına eminler. Gerek bölge ülkeleri gerekse de uluslararası toplumdan gelen desteğin altında bu gerçek yatıyor.
Kabil’de sık sık patlayan bombalar dünya gündemini de çok meşgul etmişti. Gerçekten de Taliban’ın Afganistan’da tam bir güvenlik ortamı tesis edebileceğine inanıyor musunuz?
Allah hamdolsun Afganistan, 43 yıllık savaş döneminden sonra nihayet bir güvenlik ortamına kavuştu. Bugün mevcut olan güvenlik ortamı ülkenin yarım asırdır görmediği bir seviyede artık. Güvenlik ortamının olmaması geçmiş yıllarda çok Afganistanlının canını yaktı. Bir zamanlar günlük 200, 300, hatta 400 ölüm vakası, binlerce kişinin yaralanması normal bir şeydi.
İdareyi Taliban’ın ele almasından bugüne kadar hiçbir sivil, güvenlik zafiyetine bağlı olarak açılan ateş vs. gibi bir sebeple hayatını kaybetmedi.
Taliban idareyi ele geçirmesinin ardından çok dikkat çekici bir davranışta bulundu ve en yetkili isimden en düşük seviyedeki kişiye kadar tüm muhaliflerini affettiğini ilan etti. Taliban içerisinde bu davranışı tenkid eden kimi sesler yükseldi. Taliban içerisinde bir ayrılık mı var, yoksa bunlar gelecekteki muhtemel ayrılıkların işaretleri mi?
- Taliban içerisinde bir ayrılığın mevcudiyetini söylemek doğru olmayacaktır. Taliban Hareketi ve onun mensupları bir çatı altında, Molla Heybetullah Ahundzâde’nin emri altındadır. Herkes istisnasız onun emirlerini uygular. Taliban içerisinde bu bakımdan farklı grupların varlığı söz konusu değildir. Bununla birlikte yapılan kimi faaliyetler, alınan kararlarla alakalı görüş beyan eden kişi veya kişiler olabilir. Fakat aykırı olan bu şahsî görüşler kendi sınırları içerisinde kalırlar. Onlar da hükümetin attığı adımları takip etmekle yükümlüdürler.
Tek bir otoriteyi takip etmek, insanların kendi fikirleriyle bağımsız davranışlar sergilemelerini engelleme noktasında hayatî bir öneme sahiptir. Aksi durumda çok sayıda ses çıkacak, kaos kaçınılmaz olacaktır. Aykırı görüşler ileri sürülmesini de olağan karşılıyoruz. Bu aykırı düşünce serdeden kişilerin de samimi oldukları konusunda şüphe duymuyoruz.
Taliban’la alakalı özellikle Amerika ve Batı merkezli propagandası yapılan kimi meseleler var. Hususen bunların da merkezinde de Taliban’ın kadınlarla alakalı politikası yatıyor. Kadınların eğitimine karşı çıkması vs. artık dünya kamuoyunda ciddi yaygınlık kazanmış bir durum. Bu doğru mu? Doğruysa yeni dönemde Taliban’ın bu politikasında bir değişiklik görecek miyiz?
Taliban’ın kadınların eğitimine karşı olduğu yönündeki propaganda kesinlikle doğru değildir. Afganistan İslam Emirliği’nin hedefi Afganistan topraklarında yer alan herkesi; kadın ve erkek ayrımı gözetmeden eğitmektir. Bu da kaynağını, eğitimi kadın ve erkek üzerine zorunlu kılan Hz. Peygamber’in emrinden alır. Sadece eğitimin nasıl olması gerektiğiyle alakalı kimi şartlarımız vardır.
Bunun doğru eğitimciler, doğru müfredat, eğitim için uygun atmosferle mümkün olacağına inanıyoruz. Bu şartlar altında en yakın zamanda kız ve erkeklerin eğitimlerinin devam etmesi de sağlanacaktır. Doğru eğitimle alakalı şartlar içerisinde yer alan kız ve erkeklerin eğitimlerini ayrı yerlerde alması bizim değil, İslam’ın ortaya koyduğu bir kuraldır. İmkân nisbetinde buna dikkat edilecektir. Çünkü bunun, kadın ve erkeğin iki farklı fıtrat olması sebebiyle bir gereklilik olduğu ortadadır. Her ikisinin de ayrı olarak özelleri, bağımsızlıkları söz konusudur ve ayrı eğitim görmeleri onlara hocalarıyla kimi meseleleri daha rahat ve özgürce konuşabilme imkânı verecektir. Üniversitelerde de bu durumlar söz konusu olacaktır. Eğitimle alakalı kimilerinin şüphesinin hâlâ devam ettiğinin farkındayız. Bunda olumsuz propagandanın büyük bir tesiri var. İnşallah söylediklerimizi fiiliyatta da göstereceğiz.
Ülkede bir muhalefet de söz konusu gibi. Taliban’ın yönetimini kabul etmeyenlerin varlığından haberdarız. İfade edildiği üzere 20 yıllık işgal döneminde Taliban aleyhine yapılan propagandaların oluşturduğu bir kitle mi bu?
- Herkesin farklı bir görüşe sahip olma hakkı vardır. Bizler insanların farklı görüşlere sahip olmasına karşı değiliz. Fikir ve ifade özgürlüğünü inkâr etmiyoruz. Taliban’a karşı olabilir, yaptıklarını beğenmeyebilirler. Eyleme geçip de Afganistan’a ve Afgan milletine zarar vermeyecekleri sürece bununla alakalı bir sorun olmayacaktır. Fikirlerini ifade edebilirler. Fakat ifade ettiğim gibi fikrini özgürce beyan edebilme farklı bir şey, bununla alakalı fiilî harekette bulunmak farklı bir şeydir. Bu ikincisine gerçek olmayan bilginin yayılmasının da dahil olduğunu söylemeliyim. Yalan söyleyerek insanları doğru olmayan bir şeye yönlendirmek yalanın sahibini sorumlu kılacaktır.
Afganistan’daki yönetim tam olarak nasıl olacak? Demokrasi ile alakalı mesela ne düşünüyorsunuz?
Demokrasi dediğimiz şeyin sadece seçimle sınırlı olduğunu varsaymak yanıltıcı olacaktır. Zira insanların tam manasıyla bağımsız olamadıkları bir yerde demokrasi bir mana ifade etmez. Batı demokrasilerindeki örnekleri gibi eşcinsellerin evliliklerine izin vermeyeceğiz, bu bakımdan Batı tipi demokrasinin karşısındayız. Bizim demokrasimiz şeriat sınırları içerisinde olacak. Bu da Afgan milletinin Müslüman olması ve İslam’ın kurallarıyla yönetilmesi gerekliliği sebebiyle tamamiyle doğaldır. Dolayısıyla bizim demokrasimiz de Batı'nın ölçüleriyle değil,İslam’ın bize izin verdiğiyle sınırlı olacaktır.