Dilmun Mezar Höyükleri
Dilmun Mezar Höyükleri, Bahreyn'in artan refahı sayesinde tüm sakinlerinin erişebildiği anıt mezar geleneği geliştirmesini sağlayan bir ticaret merkezi haline geldiği MÖ 2. bin yıl civarındaki Erken Dilmun uygarlığının yaşayan kanıtlarıdır. Bu mezarlar, yalnızca sayıları, yoğunlukları ve ölçekleri açısından değil, aynı zamanda oyuklarla donatılmış mezar odaları gibi ayrıntılar açısından da küresel olarak benzersiz özellikler göstermektedir.
Arap Körfezi'ndeki küçük ada ülkesi Bahreyn, 4.000 yıllık Dilmun medeniyetine dayanan dünyanın en büyük antik mezarlıklarından birine ev sahipliği yapmaktadır.
Bahreyn’in batı kesiminde bulunan Dilmun Mezar Höyükleri, Bahreyn'in bir ticaret merkezi haline geldiği erken Dilmun uygarlığının kanıtlarını gösteren MÖ 2200 ile 1750 yılları arasında inşa edilen 21 arkeolojik alana yayılmış 11.774 mezar höyüğünü kapsayan bir alandır.
Bu alanlardan 6’sı birkaç düzineden birkaç bin tümülüse kadar değişen mezar höyükleridir. Diğer 15 alan, iki katlı mezar kuleleri olarak inşa edilen 17 kraliyet höyüğünü içermektedir.
- Dilmun Mezar Höyükleri, Erken Dilmun Dönemi'nde yaklaşık MÖ 2200 ile 1750 arasında 450 yıllık bir süre boyunca inşa edilmiştir.
Körfez'deki stratejik konumu nedeniyle Dilmun, zaman içinde Ortadoğu ve Güney Asya'yı birbirine bağlayan bir ticaret merkezi haline gelmiş ve bu da nüfus artışına ve de kültürel çeşitliliğe yol açmıştır. Bu çeşitlilik, çeşitli boyutlarda mezar höyükleri, şef höyükleri ve bunların en görkemlisi olan kraliyet höyüklerini içeren binlerce mezarlarla geniş nekropollerde en iyi şekilde yansıtılmıştır.
Arkeolojik kanıtlar, mezar alanlarının başlangıçta höyük olarak değil, silindirik alçak kuleler olarak inşa edildiğini göstermektedir. Bunun nedeni ise yağmur ve rüzgârın etkisiyle oluşan doğal erozyondur.
Döneminin kanıtları
1880'li yıllarda arkeologlar ve kaşifler tarafından belgelenen Dilmun Mezar Höyükleri, yalnızca sayıları, yoğunlukları ve ölçekleri açısından değil, aynı zamanda yapı tipolojisi ve oyuklarla donatılmış mezar odaları gibi detaylar açısından da küresel olarak benzersiz özellikler göstermektedir.
2019'da UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan Dilmun Mezar Höyükleri, 450 yıllık bir süre boyunca Erken Dilmun medeniyetine dair benzersiz mezar tanıklığını temsil etmektedir.
- O döneme ait yerleşim kalıntıları nadir ve kalın toprak katmanlarının altında gömülü olduğundan, Dilmun Mezar Höyükleri, Erken Dilmun kültürünün en kapsamlı ve en belirgin kanıtlarıdır.
O zamanlar, yeni kazanılan refah, adanın eski sakinlerinin tüm nüfusun ekonomik olarak karşılayabileceği ayrıntılı bir cenaze geleneği geliştirmesine izin vermişti. Bu sebeple, yüzyıllar sonrasına kalmayı başaran höyükler, Erken Dilmun toplumundaki çeşitli sosyal grupların bir kesitini sunarak, farklı yaş, cinsiyet ve sosyal sınıftan binlerce bireye tanıklık etmektedir. Ayrıca elitlerin ve yönetici sınıfların değişimi hakkında önemli kanıtlar sunmaktadır.
Höyüklerin boyutu ve karmaşıklığı, içine gömülen kişilerin sosyal statüsünü yansıtmaktadır.
Aralarındaki en belirgin örnek, Saar'da bulunan ve 12 metreye kadar yüksekliğe ulaşan kraliyet mezarlarıdır. Müstahkem kuleler olarak inşa edilen kraliyet mezarlarının yapı taşları bugün bile açıkça görülebilmektedir. Buna karşın, sıradan mezarların çoğu daha basit toprak yığınlarından oluşmaktadır. Tek tek ele alındıklarında mütevazıdırlar, ancak bazı mezar alanları bu sıradan mezarlardan binlercesini barındırarak manzarayı gerçeküstü, dalgalı bir yüzeye dönüştürür.
Dilmun tümülüslerinin inşasının çok özel ve benzersiz bir başka özelliği de, oyukların varlığıdır. Mezarlarda, kişilerin sosyal statüsüne bağlı olarak, genellikle cenaze hediyeleriyle doldurulmuş altı taneye kadar oyuk olabilir.
Günümüzün tarihî eserleri
Günümüzde tümülüslerin çoğu kazılmamış ve dokuları tamamen sağlamdır, yalnızca eski zamanlardaki yağmalama ve bir zamanlar mezar kulelerini höyüklere dönüştüren doğal erozyondan etkilenmiştir.
Ancak, şehirleşme faaliyetlerinin bir sonucu olarak höyükler, ortam bütünlüğünün bir kısmını kaybetmiştir. Özellikle konut geliştirmelerinin doğrudan yakınlığı, bu antik kabirlerin şehrin orta yerinde kalmasına neden olmuştur.
UNESCO Dünya Mirası Alanı olarak tanınan bu antik mezarlar, Bahreyn'in zengin kültürel mirasının ve antik medeniyetlerin kavşağı olarak öneminin hatırlatıcıları olarak ayakta durmaya devam etse de bu alanların korunması konusu tartışmalıdır.
Höyüklerin bir kısmı, geçit yollarının ve yeni yerleşim alanlarının inşasına yer açmak için yıkılmıştır. Günümüzde de, özellikle adanın küçük boyutu ve yüksek nüfus yoğunluğu göz önüne alındığında, artan yerleşim ve altyapı geliştirme baskıları nedeniyle sürekli tehdit altındadır.