Brüksel Ulu Camii’nin hikâyesi
Suudi ve Belçika monarşileri arasında diplomatik bir köprü olarak amaçlanan rolü, yeniden kuruluşundan bu yana tartışma konusu olan Brüksel Ulu Camii, Belçika İslâm ve Kültür Merkezi'nin merkezidir. Başkent Brüksel'deki en eski ve en büyük cami olan Brüksel Ulu Camii, hakkındaki tüm tartışmalara rağmen varlığını sürdürmektedir.
Belli bir süredir Belçika’da doktora saha araştırması için bulunuyorum. Bu saha araştırması kapsamında elimden geldiğince Belçika’da farklı milletlerin inşa ettiği camilere gidip, yetkililer ve cemaatle görüşmeye gayret ediyorum. Ayrıca Ramazan-ı Şerîf’in başlamasına yakın, Brüksel Fatih Camii Gençlik Kolları Başkanı İlker Makine’nin öncülük ettiği 29 günde 29 farklı camide terâvih programından haberdar oldum. Bu program neticesinde bir Türk Cami’nin gençleri, Avrupa’da yer alan camileri ziyaret edecek, terâvihlerini her gün farklı bir camide Müslüman kardeşleriyle kılacaktı. Bu minvalde terâvih için seçilen ilk yer Grande Mosquée de Bruxelles (Brüksel Ulu Camii) oldu. İlk teravih için seçilen bu kutsal mekân çok sembol bir camiydi.
- Belçika’da İslâm ve Belçika’da Müslümanlar denince herkesin aklına gelen ilk yer olan Brüksel Ulu Camii'nin tanınmışlığının nedeni caminin hikâyesinin çok özel olmasından kaynaklanır.
Belçika’da İslâm’ın ilk görünürlüğü ve tanınması
Belçika'daki Müslüman nüfusun varlığı yeni bir olgu değildir. Her ne kadar Belçika’da İslâm’ın varlığı 1960 sonrası Fas ve Türkiye’den gelen göç ile başlatılmış olsa da 1828 yılındaki bir istatistik raporunda Anvers şehrinde 5751 Müslüman nüfustan (Cezayirlilerin yanı sıra Malaylar, Tatarlar ve Kürtler) bahsedilmektedir.
Belçika'da İslâm'ın varlığının eski olmasının yanı sıra, Belçika 1831 yılında bağımsızlığını kazanmasının ardından dinî kurumlarla (kilise) ve dinlerle ilişkisini düzenleyen kanunları da hazırlamıştır. Kurucu meclisin hazırladığı 1831 yılındaki Belçika’nın ilk anayasa metninde yer alan maddeler Belçika’nın dinî politikalarını belirleyen ilk temel maddeler olmuştur. Katolikler ve liberaller arasındaki bir ittifak sonucu olarak ortaya çıkan bu metinle genç Belçika devleti nispeten cömert bir dinî finansman sistemi kurmuş, ancak bu finansmana kontrol mekanizmaları eklememiştir. Bu nedenle o dönemde tamamen orijinal bir sistem haline gelmesine sebep olmuştur.
- O dönemde çıkarılmış olan dinî kurumlara finansman desteği, dinî görevlilerin bütçeden destek alması gibi maddeler 130 yıl sonra ülkeye gelen göçmenlerin din hizmetlerinde çok önemli bir rol oynayacaktır.
Ayrıca, 1964'ten itibaren Arnavut siyasî mültecilerin, özellikle de Türk ve Faslı işçilerin gelişiyle Müslüman nüfusunun artması bu Müslüman sosyal yapının iyice görünür olması Belçika'da İslâmî kurumların oluşmasına neden olmuştur. Bu kurumsallaşma her ne kadar 1950’li yılların başından itibaren İslâm Kültür Merkezleri ile kendini göstermiş olsa da 1974 yılında İslâm'ın resmî olarak tanınması Belçika’da dinin kurumsallaşması noktasında çok farklı bir sayfa açmıştır. Çünkü bu merkezler Suudi yönetim tarafından destekleniyor, finans dışında din görevlileri de Suudi yönetimi tarafından tayin ediliyordu. Bu durum Belçika’da en kalabalık Müslüman nüfus olan Faslı ve Türk toplumu rahatsız ediyor, bu merkezlerin kendilerini temsil etmediğini düşünüyorlardı.
Peki nasıl oluyordu da Belçika’da neredeyse yerleşik hiç Suudi olmamasına rağmen, resmî olarak tanınan İslâmî kültür merkezlerinin yönetimi Suudi Arabistan’ın elinde bulunuyordu?
Brüksel Ulu Camii’nin inşası ve Suudilerin rolü
Belçika yirminci yüzyılın başlarında ortalarına kadar kömür maden yataklarını işleyip ihraç ederek önemli bir gelir kapısı oluşturmuştu. Bu kömür yataklarının fazlalığı nedeniyle her zaman işçi açığı olmuş ve bu nedenle farklı ülkelerle işçi anlaşmaları yapmıştır.
- 1960’lı yıllarda imzalanan işçi anlaşmalarıyla gelen Faslı ve Türk işçiler bu kömür madenlerinde çalışmak için gelmişti.
Aslında Fas ve Türk vatandaşlarından çok daha önce İtalyan, İspanyol işçiler gelmiş ancak kömür madenlerinde yaşanan şiddetli kazalar ve korkunç kayıplar sonrası bu iki ülke işçileri madenlerde çalışmama kararı almıştı. Her ne kadar bu işçiler yerine Türk ve Fas işçileri gelmiş olsa da madenler artık kârlı bir işletme olmaktan çıktığı için kapatılmış ve bu nedenle Belçika’nın sayılı büyükşehirleri ekonomik olarak çok fazla etkilenmişti.
- Bir yandan ekonomik olarak yeni bir çıkış yolu arayan Belçika yönetimi, bir yandan da ülkesine işçi olarak gelmiş Müslümanlarla arasında bir bağ olacak bir ülke aramaktaydı.
Bu esnada (1967) İngiltere’ye önemli bir ziyaret düzenleyen Suudi Arabistan Kralı Faysal’ın, Belçika için de önemli bir müttefik olacağı düşünüldü. Kral Baudouin’in özel danışmanları temas için görevlendirildi. Danışmanların raporu sonrası Belçika’da Suudi elçiye özel görev verildi. Bu görev neticesinde büyükelçi Belçika kralının konuşmasını hazırladı ve Suud kralının Belçika ziyareti esnasında yapılabilecek olası hatalardan (Kral Faysal’ın masasına alkol konmaması, yemek içerikleri vb.) korunması için bilgi notları gönderdi.
Bu gelişmelerin ardından Belçika Kralı Baudouin büyükelçinin tavsiye notlarını dikkate alarak hazırladığı konuşmasında Suud kralına övgüler dizerek, Faysal’ı “kutsal şehirlerin muhafızı”, “dinin barış elçisi” gibi sıfatlarla taltif etti. Kurulacak ortaklıktan Belçika çok önemli bir finansman sağladığını ve petrol konusunda da bir ayrıcalık elde edeceğini düşünüyordu.
Suudi Arabistan Kralı’nın ziyaretinden sekiz gün önce Brüksel’in ünlü bölgelerinden biri olan Magasin À l'Innovation’un (İnovasyon Mağazası) yanması ve 251 kişinin ölmesi ise Belçika’yı yasa boğmuştu. KralFaysal’ın bu yangın sonrası yüksek meblağda ekonomik yardımda bulunması iki ülke kralı arasında önemli bir ilişkinin kurulmasını sağlamıştı.
- Suudilerin cömertliğine karşılık olarak da Belçika Kralı Baudouin, Faysal’a, 1880 yılında Brüksel'de düzenlenen Ulusal Sergi'nin Doğu Pavyonu'nu oluşturmak üzere Mimar Ernest Van Humbeeck tarafından Arap tarzında inşa edilen binayı 99 yıllığına kullanmak üzere hediye etmiştir.
Suudi yönetiminin bu binayı Tunuslu Mimar Mongi Boubaker’in yeni çizimiyle inşa etmesi 10 yıl sürmüş ve Brüksel Ulu Camii olarak 1978 yılında Suud Kralı Halid bin Abdülaziz’in katılımıyla açılışı gerçekleşmiştir.
Ayrıca yine Suudi yönetimi ile ilişkileri geliştirmek, hem de Müslüman göçmenlerle daha yakın bir bağ kurabilmek için 1974 yılında İslâm Belçika’da resmî bir din olarak kabul edilmiş, bu cami kompleksinde kurulan İslâm Merkezi ise Belçika’da İslâmî otorite olmuştur. Böylelikle, Suudi Arabistan devleti ve kralı Belçika’da İslâm dininin temsilcisi konumunu elde etmiş oluyordu.
Yönetimin el değiştirmesi
Belçika'nın kuruluş metninde yer alan dinî kurumların finansmanı ve din yerlerinin resmî devlet tarafından tanınması İslâm’ın 1974 yılında resmî olarak tanınmasını kolaylaştıran unsurlar olmuştur. Ancak İslâm’ın kurumsallaşması, merkezi teşkilâtın oluşması ve camilerin tanınması meseleleri Belçika’da en çok tartışılan konular olmuştur. Bu tartışmaların odak noktası, sürekli gündemde kalan Belçika İslâm Yönetimi’dir (Exécutif Des Musulmans de Belgique).
Tartışmaların önemli bir nedeni olarak, Belçika yönetiminin uzun yıllar boyunca (1965-1998) diplomatik kaygılar nedeniyle Suudi yönetimin etkisinde olan İslâm Kültür Merkezi'ni muhatap almak istemesi belirtilebilir.
- Çünkü zaman ilerledikçe ve Belçika’da Müslüman nüfusun artmasıyla birlikte, bu kurumun Belçika'daki Müslüman nüfusu temsil etmediği ortaya çıkmıştır.
Bu mesele, 1980'lerin sonunda Kraliyet Göçmen Politikası Komiserliği'nde yeniden gündeme gelmiş ve Müslümanların temsili noktasında bir seçim prosedürü fikri ortaya atılmıştır.
İslâm Kültür Merkezi, hükümetin muhatap olarak tanımayı reddettiği bir Müslümanlar Yüksek Konseyi oluşturmak için kendi inisiyatifiyle seçimler düzenledi. Ancak bu seçime katılım da çok olmayınca bu proje de rafa kalkmış oldu. Çünkü burada amaç Belçika’da nüfus olarak kalabalık olan Fas ve Türk toplumlarının temsil edildiği ve yüksek katılım gösterdiği bir yapı oluşturmaktı.
Bu oluşumun ilk denemeleri başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra, özellikle kalıcı Müslüman nüfusun artması, yeni nesillerin Belçika’da eğitime başlaması, İslâm’ın kurumsallaşması meselesinin devlet tarafından çok daha ciddi bir şekilde ele alınmasını sağladı. Bu nedenle, İslâm’ın resmî olarak tanınmasından sonra devlet tarafından gerekli İslâmî hiyerarşiyi yönetip, tanınan resmî kurumların idarî işlemleri ile ilgilenmek üzere 1998 yılında Belçika İslâm Yönetimi kuruldu. Bu kurumda, Belçika’da bulunan topluluklar sahip oldukları cami ve üye sayısına göre temsil edilecek, yönetim ise yapılacak seçimle iş başına gelecekti.
Belçika İslâm Yönetimi'nin, Müslümanların her kesimine hitap etmesi planlanıyordu. Ancak bazı yıllar kurum çok iyi çalışsa da yapısı nedeniyle devamlı bir şekilde tartışma odağı olmuş, yönetimler istifa etmek zorunda kalmıştır. Bu temsil ve icra sahibi kurumun Adalet Bakanlığı’na bağlı olması ise Belçika’nın İslâm’ı nasıl ele aldığı ile ilgili bize önemli bir ipucu vermektedir.
- Günümüzde başkanlığını bir Türk yöneticinin (Mehmet Üstün) yaptığı kurum, Adalet Bakanı’nın kurum üzerinde kurduğu baskı ve iç işlerine yaptığı müdahaleler nedeniyle tekrardan tartışmalı hale gelmiştir.
Ayrıca uzun yıllar Belçika’da İslâm’ın temsilini diplomatik ve ekonomik sebeplerle Suudi devletinin Brüksel Ulu Camii üzerinden yapması, Belçika’da bulunan Mağrib kökenli ve Türk Müslümanları tarafından yoğun eleştirilere maruz kalmasına sebep olmuştur. Ek olarak, 2015 ve 2016 yıllarında Paris’te daha sonra Brüksel’de gerçekleşen terör saldırıları sonrası Brüksel Ulu Camii, eleştirilerin odak noktası olmuştur. Eleştirilerin şiddetini artırması aynı zamanda Belçika’daki İslâm topluluğunun da bu duruma destek vermesi, Suudilerin cami yönetimi bırakmasına neden olmuştur.
- Suudilerin bırakmasıyla beraber, caminin yönetimi Faslı yöneticilere geçmiş ve şu an Fas cemaatinin camisi olmuştur.
1967 yılında Belçika ve Suud krallarının dostluk mesajları vererek ve İslâm dininin koruyucu ve barış elçisi sıfatıyla 99 yıllık kiralama yoluyla verdiği Brüksel Ulu Camii, yaklaşık 50 yıl sonra, “aşırı selefiliğin”, “şiddetin” ve “terör eylemlerinin” sorumlusu gösterilerek Suudilerden alınıp Fas yönetime devredilmesi çok manidardır.
Artık Avrupa’da ve daha özelde Belçika’da Suudi yönetim tarafından finanse edilen bir dinî kurum istenmemesi dikkat çekicidir. Kral Faysal’ın diplomatik ve ekonomik araçlarla elde ettiği dinî konum ve Avrupa’nın başkenti Brüksel’in göbeğinde yer alan lüks bir Avrupa Bölgesi’nde (Tüm AB kurumlarının bulunduğu caddede) inşa ettiği caminin yönetimi Suud yönetiminin elinden alınmıştır. Günümüzde Ramazan’da Fas usulü terâvih kılınan (8 rekat hatimli), günlük sohbetlerin icra edildiği ve sürekli eğitimlerin organize edildiği önemli bir dinî kültür merkezi olan Brüksel Ulu Camii’nin yönetimi, Fas asıllı Belçikalı Müslümanlar tarafından sürdürülmektedir.